resim
Igor Tudor
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:46
Uyruk:Hırvatistan
  • 1376
    barcelona günleri daha dün gibi akıllarda olan teknik direktörümüz. pek bilinmez ama kendisi bayrampaşa'lıdır, halkın içinden gelmiştir :((

    (bkz: geyiğin boyunu çıkarmak)

    şaka bir yana ben sana inanıyorum hocam, takıma oturtmaya çalıştığın sistemden memnunum. kısa vadede başarılı olabildin mi, kesinlikle hayır. ama gelecekle ilgili bana o ışığı verdin. yaptıkların, yapacaklarının teminatıdır.

    güveniyoruz hocam.
  • 1379
    biz adamı conte'ye, simeone'ye benziyor diye istedik. ama resmen mancini, prandelli ve riekerink'in olumsuz yönlerinin toplamı çıktı. deplasmanda kazanamıyor, her maç farklı 11 oynatıyor, oyuncuları saçma sapan yerlerde oynatıyor, oyuna müdahale yapmıyor ve en kötüsü evren göz'ün istihbaratına göre yönetimden sabri vs. ilk 11 için talimat almaya da başlamış.
  • 1382
    futbolcular yönetime, yönetim teknik direktöre, sonra herkes teknik direktöre... welcome to galatasaray...

    eğer bahsedildiği gibi yönetim işine karışımış ise daha önce işine karışıldığı için istifa etmiş bir adam buna tepkisiz kalmaz, kalamaz, kalmamalıdır.

    ayrıca şunu artık görmek lazım. bu haberler maksatlı yapılıyor. bu dediğim dedik oyuncular ve yönetim gitmedikçe teknik adam kolayca faturanın kesildiği, başarısızlığın odağındaki isim değildir, olmamalıdır. 21 nisanda, dün, dursun özbek asporun konuğuydu bilindiği üzere. bir kişi de çıkıp demedi ki bu futbolculara teknik adam neden dayanmıyor? bilakis fb maçı kazanılırsa, ya da şamp. ligi bileti alınırsa prim var mı diye sordular yüzsüz yüzsüz. dursun da gülerek bakarız minvalinden bir şeyler dedi. yahu el insaf? bu sezon ne yapmış, hangi maçta top oynamış da prim alacak bunlar hala? tabii söz konusu tudor olunca derbiyi kaybederse tasarrufunuz ne olacak, devam edecek misiniz, yoksa gidecek mi diye adamı asıp kesmekten geri kalmadılar. dursun özbek de genç başarıya aç, önü açık filan gibi sözler söyledi kendisi için. levent tüzemen durur mu, hemen yani galatasaray tudor'un kariyer planlamasının bir parçası mı? tudor'un kariyer yapmasına yardımcı mı oluyor? dedi.

    velhasıl kelam kimin arkasında duruyorsunuz bilmiyorum ama ben futbolcular, yönetim ve teknik adam üçgeninde futbolcular ve yönetimin danışıklı dövüşle ve büyük bir manipüle gücüyle her defasında kendilerini bu işten sıyırdıklarını düşünüyorum. sırf bu yüzden bile futbolcular, yönetim ve teknik adam tarafları arasında tudor'u destekliyor olacağım. çünkü kendisine tek destek olabilecek kişi bizleriz, yani galatasaray taraftarı.
  • 1383
    kendisinin yarım sezon bile geçirmemiş olması, kadroyu kendisinin kurmamış olması yaptığı saçma tercihleri ve hatalarını örtmez.

    kendisi geldiğinde beşiktaş ile 5, başakşehir ile 3 puan fark vardı ve beşiktaş ile evimizde oynayacaktık. mevcut durumda puan farkı sırasıyla 12 ve 7. fenerbahçe'nin ise gerisine düştük. trabzonspor ise nefesini hissettirmeye başladı.

    mesele sneijder'i oynatmamak değil; takımda fark yaratacak, sneijder'in açığını kapatacak isim vardır, o zaman kesersin. ama sen, takımda sneijder'e yaklaşan poldi dışında bir adam bile yokken pat diye sneijder'i kesiyorsan orada art niyet vardır.

    selçuk inan prensliğine devam ediyorken sneijder'i kesiyorsan orada problem vardır.

    işte bu yüzden kendisini eleştiriyor ve kendisinde ışık görmüyoruz.
  • 1384
    tudor'un sadece yarım dönem kalması, kadroyu kendi kurmaması ve mimari olarak kendi oynatmak futboldan hatta hemen hemen her teknik adamın isteğinden uzak olması sebebiyle kendisini hunharca eleştirmek tabii ki biraz fazla özellikle yönetim dururken. ayrıca, kendisinin sezon başı antrenmanı yaptırdığı toplama karabükspor, teknik direktör değişikliğine rağmen iyi gidiyor çünkü enkaz değil fizik olarak iyi bir takım bıraktı.

    (bkz: #2151274) bu entry'mdeki ilk 4 eleştirim düzeltebilecek şeyler, bakarsınız tudor bunları aşmayı başarır. ama mehmet özbek gibi birinin telkiniyle ilk 11 çıkarmaya başlarsa bunun dönüşü yok. riekerink'te çok güzel tespitler yaptı, sezon başı da artı yönleri eksilerinden fazlaydı, onu bitiren yönetimin kuklası olması oldu.

    sonuca gelirsek, ben sorunun teknik direktörde değil yönetimde olduğunu biliyorum ama ne yazık ki önümüzdeki sezonda tarihin en kötü yönetimi görevine devam edecek. bu sebeple bu yönetimle bile başarılı olabilecek, kendisine koşulsuz güvenen, işine karıştırmayacak yaptırım gücü olan bir teknik direktör lazım. fatih terim gibi, lucescu gibi, abdullah avcı gibi. tudor, sözleşmesi ve teknik direktörlük geçmişi nedeniyle, bu yaptırım gücüne sahip değil ve bir kez idaresine karıştırırsa sonu riekerink gibi olacak farklı değil.
  • 1385
    23 nisan 2017 galatasaray fenerbahçe maçını da "kaybedersek yolcudur abbas bağlasan durmaz" noktasına gelecek olan hoca. şampiyonlar ligine galatasaray gitsin diye herkes elinden geleni yapıyor. kweukeler, eto'olar bizim maçlar öncesi kart cezalısı oluyor, başakşehir abuk sabuk puanlar kaybediyor, advocaat kendi futbolcularıyla taşak geçiyor vs vs. e biraz da biz kılımızı kıpırdatalım.

    herkes bizim lehimize bu kadar çalışırken biz hiç bir kritik maçı kazanamaz hatta hepsini kaybedersek bu serüven biter.
  • 1387
    eğer bahsi geçtiği gibi, yönetimin kendisine müdahalesi söz konusu ve kendisinin de bu duruma tepkisiz kaldığı/kalacağı doğruysa, yanlış yapar, kendine eder. yani yanlışı kendine eder babında. neden? şu yönetimin birinin arkasında duracağını düşünüyorsa, yanlış düşünüyor. eğer, biraz olsun gündemi takip ediyor, galatasaray taraftarının yönetime tepkisini görebiliyorsa, yönetime yapacağı restin karşılığı taraftarın onu bağrına basmasıyla son bulacağını da görebilir. futbolculara karşı tutumunda taraftar bölünebilir ama burada yönetimden bahsediyoruz. tabii, bu işin sonrası da var. bu durumda mevcut yönetim onu istemeyeceği gibi, bu yönetim bir şekilde düşürülürse, yeni gelen yönetim dahi kendisini istemeyebilir.

    burada bir husus da şu: ideal kulüplerde yönetim ya da başkan, sportif direktör ile teknik direktör, zaman zaman birbirine müdahale edebilir. burada bir yanlış olduğunu düşünüyoruz ama aslında yok. kulüp içinde bir denetim mekanizması olmak zorunda. igor tudor'un galatasaray dönemi iyi geçmiyor -yooo, iyi geçiyor diyenler varsa, buyursun- ve yönetim bu duruma el atmak isteyebilir. hakkı vardır. en azından bana göre olmalıdır. uzlaşı aranabilir. mühim olan, kırmızı çizgileri net olarak belirleyebilmektir.

    soru şu: bir yönetim, futbolcular rahatsız diye, antrenmanın düzenine karışmalı mı?
    bir diğer soru şu: yönetim, teknik direktörün oyuncu tercihleri ve oyun sistemine karışmalı mı?
    bir diğer soru ise şu: eğer karışmalı ise, bu oyuncunun kim olduğu önemli midir? burada yönetime göre oyuncu profillerine de bakmak lazım. mesela, iyi bir transfer parası almak için teknik direktörü bir oyuncuyu oynatmaya zorlamak isteyebilir. gözden çıkarılan bir oyuncunun, teknik direktör oynatmak istese dahi, kadro dışı bırakılmasına veya oynatılamamaya zorlanabilir. veya takım içinde söz sahibi olan, bir otonomluğu bulunan oyuncuların yönetim kanalıyla, teknik direktörü zorlaması görülebilir. yanlışlığı doğruluğu şöyle dursun, bazı durumların doğruluk/yanlışlık eşiği, bazı zamanlarda bazı şartlarda biraz sislidir.

    gelelim, tam tersi duruma. yani bir teknik direktörün yönetime karışması durumuna. eğer karışamayacağını düşünüyorsak, o konuda yanlış düşünürüz. tabii güç gerekir. igor tudor bu güce haiz midir? elbette, değildir. ne namı vardı, ne zamanı vardı, ne bu kısa zamanda afisi yetecek kazanımı... ne var ki, fatih terim'in veya şenol güneş'in yönetimde alınan kararlarda söz söylemediği düşünülebilir mi? ya da sir alex'in, ya da wenger'in... bazı bazı futbolcuların bile söz sahibi olduğu oluyor. totti çıksın, ben şu oyuncuyu istemiyorum takımda desin bakalım ne oluyor. messi, birini istemesin, paket edip gönderiyor, evelallah.

    yani demek istediğim, bir uzlaşı yolu aramalı. daha doğrusu, aramalıydı. ta geldiği ilk günden bunu yapmalıydı. sneijder'in gönlünü almalı, en azından görüşlerini dikkate aldığını göstermeliydi. bu başka bir oyuncu da olabilir. göz önünde olanı söylüyorum. mesela, riekerink de, muslera'nın görüşünü almamıştı. harbiden, galatasaray'da futbolcuya dayalı düzen üst noktada. ama futbolcuların söz hakkı olmadığı bir takım düşünülebilir mi? bu işin emekçisi onlar. hagi, saha içinde taktik verirdi. kenarda fatih terim ve sonrasında lucescu gibi adamlar olmasına rağmen. al en son, milli takımda fatih terim ile arda turan olayı... neyse...

    tabii, ben bunları böyle öttürüyorum ama içeride ne olduğu belirsiz. ikili ilişkiler, diyaloglar nasıldır, haberim yok.

    yani, büyük bir takımda, “al bu takımın anahtarı, tüm yetki sende,” denmez. ya da denmemeli. denecekse de o adamın kendini kanıtlamış olması gerekir ki o zaman da bir denetim sağlamalısın. yoksa önünü alamazsın. zaten bir adama “eti senin kemiği benim!” deyip, takımı emanet etmekten dolayı, "kendi kurduğu kadro değil, sene sonunda kendi yaptığı kadroyla görmek lazım," gibi bir söylem sinmiş dilimize. bu söylem yanlıştır demiyorum. doğru, bir teknik direktör oynatacağı sisteme göre oyuncuları kendi seçerse başarılı olma ihtimali artar. gelgelelim, başarılı olamazsa, nanniği yeme ihtimalin de artar. sonra gönder bakalım o oyuncuları ve yeni teknik direktörün kadrosunu kur. bu bir devri daim.

    hah, işte yönetimlerin ehil olanları burada ortaya çıkıyor zaten. iyi bir kaleciye ihtiyaç duymayacak bir takım olabilir mi? olmaz. o halde iyi bir kalecin olacak. iyi bir stoper istemeyen teknik direktör olabilir mi? iyi bir orta saha istemeyen takım olabilir mi? iyi bir forvet istemeyen teknik direktör olabilir mi? şimdi diyeceksiniz ki, forvet var, forvet var. profilleri değişik olabilir. zaten kadro mühendisliği iyi yapılmış bir takım, birbirinin aynı adamları kadroya transfer etmez. ben bunu deyince, bazı arkadaşlarım bana sistemin devamlılığından bahsedip durur. yine bazı arkadaşlarım, sistem takımlarında oyuncu profillerinin birbirine benzemesi gerektiğini, bir sakatlık olursa oyuncunun yerini daha kolay doldurulması gerektiğini savunur. bence, böyle takımlar önlemleri kolay takımlardır ve kurulmaları da zordur. teoride tabii. pratikte, iş zorlaşabilir. bu elinizdeki oyuncu grubunun teoriyi pratiğe dökmekte ne kadar başarılı olduğuna bakar. ne diyordum, hah, bence bir takım kurarken, oyuncunun sakatlanması düşünülmez. oyuncunun yokluğunda oynanabilecek yeni bir plan düşünülür. ne demek bu, bir oyuncunun yokluğunda, onun yerine oynayacak oyuncu yerine, oynayacağınız sistemi düşünürsünüz. bu size bir takım avantajlar sağlar. mesela, önlemi zor bir takım olursunuz. üç farklı profilde forvetiniz var diyelim. bu üç farklı oyuncu profiline uygun planlarınız olmalı. bunun size hem maç içinde, hem de sezon genelinde büyük faydası dokunur. geriye dönersek, bugün bir beşiktaş takımı bir ikinci atiba’yı bulabilir mi? biz ikinci bir melo bulabilrdik mi? bir ikinci muslera’yı veya sneijder’i ne zaman bulabileceğiz? mesela başakşehir takımını ele alalım. puan kaybettikleri maçlara bakın. önlemi aslında kolay bir takım. kule santrafor ile oynuyorlar. benim gördüğüm kadarıyla, orta sahayı kitleyip, atılan uzun toplarda kuleyi iyi marke edersen ve oyun kenara açılınca gelen kenar ortalarında vurdurmazsan oyunları sıkışıyor. tabii, teoride. bazı takımlar bunu yapabiliyor, bazı takımlar bunu yapamıyor. mesela biz... neyse...

    uzlaşı da burada devreye giriyor. elindeki iyi oyuncuları oynatıp, ihtiyaç dahilindeki transferleri yaptırmak. diyalog da işin burasında, liderlik ve insan ilişkileri de işin burasında.

    işi zor. böyle niteliksiz bir yönetim tarafından, kararları tartışılır olmuş, müdahale görüp takımda ıslahat yapması isteniyor. ihtimallerden bahsediyoruz. ki ihtimali bile vahim. bir otelci gelecek, yıllarını verdiğin futbolda sana öneride bulunacak. otelci futboldan anlamaz demiyorum, bizim otelci futboldan anlamıyor diyorum. otelciler sendikası yanlış anlamasın.

    biz, oynayan ve oynamayan oyuncular konusunda, igor tudor’un tercihi olduğunu düşünüyoruz ama acaba gerçekten öyle mi? ta en başından, belki biz imitasyon bir bahaneler zincirine vehm etmiştik. ve şimdi, durumlar kötü gitmeye başlayınca, herkes kendini kurtarmaya çalışacak haliyle. tudor’cuğum, bizim bir başkan var, dün “böyle oldu,” dediğine, bugün “yok, ben demedim,” diyebilir. sevgili başkanımız, iyi öğrenmiş. kimden öğrenmiş, bilemiyorum. dün “bunları yapalım, biz senin arkandayız,” diyen, yarın “yok bizim öyle bir tahamülümüz olmadı, bunu niye yaptın?” diye hesap sorup, seni taraftarın önüne atabilir. türkiye, burası. inananlar çıkabilir. ayıp olmasın diye, kör göze çomak sokup, bile bile lades deriz, huyumuz kurusun! işimize öyle gelir.

    sene sonunda ne olur bilmiyorum. ama kendisine şunları soruyor mudur acaba? ben bu takıma geldim geleli, bu takıma ne kazandırdım? ne gibi bir katma değerim oldu? çünkü sene sonu gelince aynı soruları biz soracağız. belki sene sonuna kalmadan başlayacak bu sorular.

    farkında mıdır, yine bilmiyorum. merhaba, ben bay bilmiyorum. galatasaray, bu sezonu hiçbir derbi ve önemli maçı kazanamadan ve hatta ilk dörde bile giremeden kapatma tehlikesiyle karşı karşıya. selefin riekerink bey, uzay futbolu oynayan(!) bir beşiktaş’a karşı müthiş bir 45 dakika izletmişti bize. senin döneminde ise bok gibi, evet, mübalağasız bok gibi, ehem, bir doksan dakika izleyip doksan dakikada bir kaleyi bulan şutumuz olmadan tamamladığımız günleri de gördük. çok şükür! bundan da kötüsü olamaz. olur mu? olmasın, lütfen. daha kötüsünü hayal bile edemiyorum. yani düşün, beklentilerimiz ne kadar düştü.

    “maalesef istifa etmeyeceğiz”den “nasıl oldu ben de anlamadım”lara bir yolculuk bizimkisi.

    ilber ortaylı, bir tarih programında, “bu dizideki -the tudors’tan bahsediyor- tudors o tudors değil, değiştirme var,” demişti. müthiş bir ilerigörüşlülük mü? bilemiyorum. belki bir gün, “bu bizim tudorların igor değil mi?” diye sorarız. yine bilemiyorum. tanışmış mıydık? ben bay zaman gösterecek.

    şimdi biri çıkıp “biraz inisiyatif al, deyiver bakalım, bu adam iyi mi, kötü mü?” diyecekler olabilir. “bilemiyorum, zaman gösterecek,” derim. ben inisiyatif aldığım iki seferdir yaftalandım. bir daha o toplara biraz zor girerim. muallak olunca, sözleri yuvarlayınca, kararları ikilemde bırakınca, "ama neden karar vermek zorundayım ki ne? bir üçüncü seçenek olarak, bu seçenekleri seçmemeyi seçebilirim," deyince, hı-hı, hem daha bir kuğul görülüyormuşsun. ben bilmiyorum, öyle diyorlar, standart olarak efendi yerine piç adam tercihi yapan dişil arkadaşlarım.

    ya biz neden bahsediyorduk, allasen? buraya nasıl geldim, şaşılacak şey. laf lafı açtı, iyi muhabbet oldu yalnız. burası iyi mekanmış, kızla gelinir.
  • 1392
    geldiğinden beri 3 tane derbi niteliğinde büyük maça çıktı * ve ne yazık ki bu üç maçı da kaybetti. kendisinden hiç umutlu değilim. geldiğinden beri takıma kondisyondan başka bir şey katmadığı kanaatindeyim. onu da gerçi eline yüzüne bulaştırdı, takımın yarısı sakatlandı. bir halta da yaramadı zaten. neyse konumuza dönecek olursak 23 nisan 2017 galatasaray fenerbahçe maçı kendisi için çok büyük sınavdır bana göre. bu maçta takımına güzel oyun ve sahadan güzel sonuçla ayrılırsa kafamda bazı şeyler olumlu yöne çevrilir. eğer kaybederse artık nasıl hoca olduğu kafamda iyice şekillenir. bundan sonra top kendisinde. inşallah istediğini alır ve yüzümüzü güldürür. olur da alamazsa taraftar tepkisine hazır olsun.
  • 1395
    (bkz: bi derbi kazan be kardeşim)

    hshshs şaka yapıyorum aslan hocam, olacak olacak olacak!

    yalnız bu hırvatlarda da ne varsa büyük maç alamıyorlar türkiye liginde. bilic de öyleydi, prosinecki de. anadolu takımlarını öttürüyorlardı ama iş derbiye geldi mi sven goran eriksson'a bağlıyorlardı.

    bahtları benzemesin...

    ya 55 yaş üstü güncü teyzelere benzettiniz bizi de arkadaş, ulan dursun :( bahtları benzemesin falan...

    neyse hocam, hadi makus talihini kır. başarılar!
  • 1396
    işin tekniğini taktiğini geçiyorum, karabükspor'un bu sezonki transferlerinin tamamı ahmet bulut'un iş ortağı tarafından yapıldı. istisnasız hepsi o adamın menajerliğini yaptığı oyunculardı. tudor galatasaray'a geldi, 1 hafta içinde hemen ahmet bulut ile bizim yönetim görüşme yaptı. tabii ki oyuncu transferleri için...

    yıllardır süregelen menajer transferleri, havada uçuşan komisyonlar...

    işin teknik kısmına girince de bir sürü falso var o ayrı.
  • 1399
    geldiği gün de söyledim, kendisi hırvat bülent korkmaz'dir. tek maç üzerinden değerlendirmek doğru değil, bunu da oynatmaya çalıştığı esaret futboluna dayanarak söyledim. bu adamın takımları sahada rakibini kovalamak için oynar. kaçmak için değil. yani hep bir adım geriden takip ederler. bu yüzden kimyası bizimle uyuşmuyor. genclerbirligi'nde, basaksehir'de vs. orta sıralarda takılan ekipler için idealdir ama bizim için zaman kaybından başka bir şey değildir. fenerbahçe maçından bağımsız olarak söylüyorum, umarım gelecek sezona kendisiyle başlamak gibi bir hataya kapılmayız. tribünde üç bin kişi bile bulamazlar böyle yaparlarsa..
  • 1400
    chedjou'yu maç* kadrosuna almadığı söylenen hocamız. ched sakat değilse yada saygısızlık yapmadıysa kesin kadroya yazılmalı dediğimiz maç. evrt adam vurdumduymaz ama semih yada ahmet çalıktan her daim daha iyi stoper. ayrıca tecrübesinden dolayı da yazılmalıydı. hava toplarında kjaer yada skrtel'e tek cevap verebileceğimiz stoper kendisidir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın