istanbul'da, tarihi yarımadanın 7 tepesinden ilki üzerinde kurulu, altında eski hipodrom, çevresinde sayısız tarihi yapı bulunan sultan ahmet meydanı ve ya diğer adıyla at meydanı, şehrin kuruluşundan beri dünya tarihinin seyrini değiştirmiş nice tarihi olaya tanıklık etmiş, kimi zaman kutlamalara, törenlere, kimi zaman da isyanlara, yağmalara ve ölümlere ev sahipliği yapmıştır.
eğer bu yazıyı okuduktan sonra, sultan ahmet meydanı'na gitme fırsatı bulursanız, size gözlerinizin gördüklerinden daha fazlasını, bizzat tarihi yaşamayı vaat ediyorum.
bu eşsiz meydanın tarihini incelemeye en başından başlayalım.
roma imparatoru septimius severus (ms 193-211) tarafından ele geçirilmeye çalışılan byzantion kenti (istanbul şehrinin kent olarak ilk atası ve konstantinopolis'ten önceki adı) muazzam bir direniş sergiler.
romalılar şehri almakta o kadar zorlanır ki imparator severus öfkeden deliye döner ve şehir alınınca taş üstünde taş bırakmaz, bütün yapıları yıktırır.
ardından burada roma'ya alternatif bir başkent kurmak amacıyla muazzam bir imar faaliyetine girişir.
imparatorun nea roma adını verdiği şehirde, yepyeni tapınaklar, çarşılar, agoralar(meydan) ve senato binası inşa edildi.
işte tarihi hipodromun inşasına da bu yeniden yapılaşma sırasında başlandı.
ippo (eski yunancada at) ve dromo (eski ve yeni yunancada yol) kelimelerinin birlemesi ile oluşan hipodrom
"at yolu" anlamına geliyordu.
"antik dünyada halkın da katıldığı eğlenceler arasında kendine has bir yeri olan araba yarışlarına mekan olan hipodromlar, temelinde antik yunan şehirlerindeki stadion’ların gelişmesiyle karşımıza çıkar.
heyecanı yüksek, rekabeti amansız olan bu araba yarışları günlük hayatın içinde toplumun her kesiminin taraf olduğu, heyecanla izlediği oyunlar arasında en bilinenidir."
(seza aydınlar, atmeydanı, kitap yayınevi, 2005 istanbul)
aynı zamanda hıristiyanlık öncesi dönemde sahanın çevresi hendek kazılarak suyla doldurulur ve vahşi hayvanlar ve gladyatörler dövüştürülürdü.
hıristiyanlık döneminde ise bu kanlı dövüşlerden vazgeçildi.
severus tarafından yaptırılan yapı, imparator konstantin zamanında genişletilip, imparatorluk coğrafyasından getirilen eserlerle zenginleştirilmiş.
eni 117, boyu ise 480 metreyi bulan yapının kapasitesi 100.000 kişiliktir
bu gün türkiye topraklarında bulunan en büyük stat olan atatürk olimpiyat stadı'nın kapasitesi 76.000 kişi oluşu göz önüne alınırsa ne kadar devasa bir yapı olduğu anlaşılır.
ayrıca kostantinopolis'in nüfusunun 400.000 dolaylarında olduğu düşünülürse hipodromun bir seferde şehir halkının dörtte birini alabilecek kapasitesi olduğu rahatlıkla söylenebilir.
imparatorluk locası şimdiki sultan ahmet cami'nin bulunduğu yerdeyken kuzey ucunda büyük kemerler ve duvarlarında çok sayıda heykel vardı.
hipodromun ortasında pisti ikiye ayıran spina duvarının üzerinde bir çok anıt bulunuyordu.
bunlar arasında bugün de ayakta olan 3 eserden (örme sütun, mısır'dan getirilen dikilitaş ve delfi'deki apollon tapınağından getirilen yılanlı sütun) başka bugün pek çoğu kaçırılmış veya kaybolmuş olan,
-yarışlarda efsane olmuş sürücülerin heykelleri,
-pagan inançlarına uygun çeşitli anıtlar,
-bizanslıların hıristiyanlık sonrası adem ve havva olarak yorumladıkları iki çıplak heykel,
-yarı tanrı olarak bilinen herakles’in heykeli,
-augustus, diokletianus, julius sezar gibi ünlü imparatorların ve remus ve romus’un efsanevi tasvirleri
-ünlü heykeltıraş lisippos’un bronz atları
gibi eserlerle birlikte antik dünyanın en büyük hipodromu aynı zamanda dünyanın en değerli yapısına dönüşmüştü.
1204 yılı konstantinopolis için tarihinin en karanlık senesiydi.
müslümanlarla savaşmak bahanesi ile sefer düzenleyen haçlı orduları, iv. haçlı seferi sırasında bizansın içinde bulunduğu taht kavgalarından yararlanarak kenti istila etmiş, bütün değerli şeyleri yağmalayarak başka yerlere götürmüşlerdi.
latin istilasından en büyük zararı da hipodrom gördü, latinler götürebildikleri tüm değerli şeyleri çaldılar.
bu tarihten sonra konstantinopolis gibi hipodrom'da bir daha eski kudretine ulaşamayacaktı.
şehir osmanlı tarafından fethedildiğinde, hipodrom artık kullanılmıyordu.
hipodromun oturma yerleri tamamen yıkılmış ve üzerine evler inşa edilmişti.
yarış alanı otlar ve ağaçlar kaplamıştı, bu bölge hırsızın arsızın mekanı haline gelmişti.
fatih'in bu bölgeye saray yapmaya karar vermesi ile bölge yeniden toparlanmaya başladı.
yeni yapılan binaların temellerinden çıkan toprakla hipodrom doldurulunca, geriye kalan harabe yapı büyük oranda toprağın altında kaldı.
saray'dan başka binalarda yapılmaya başlandı ve bölge eski canlılığını kazandı.
artık at meydanı ismini alan bu mekan, osmanlı imparatorluğunun da kalbinin attığı yerdi.
düğünler şenlikler burada yapılır, bazı infazlar burada gerçekleştirilir, isyanlarda ilk kıvılcım buradan çıkardı.
yeniçeriler ve sipahiler arasındaki savaş bu bölgede gerçekleşirken, vakayi vakvakiye'nin sonunda yaşanan idamlar da burada infaz edildi.
19. yy itibariyle sultan ahmet meydanı adını alan yapı bugünkü görünümünü kazanmıştır.
artık ayaklarınız altında uzanan uçsuz bucaksız tarihi biliyorsunuz. tek yapmanız gereken şey sultan ahmet meydanına gidip tarihi yerinde tanıklık etmek.
hipodromun toprağın altından da olsa şeklini belli ettiğini göreceksiniz.
şampiyon porphyrios'a selam durup, nika isyanında öndürülen 30 bin kişiyi anın.
eski bizans sarayının olduğu yere bakıp, imparatoriçe theodora'nın tarihi değiştiren sözünü anımsayın.
latin istilasını görmüş geçirmiş binlerce yıllık dikilitaşları inceleyin.
yeniçerilerin isyanını, ağaçtan baş aşağı sallanan cesetleri, figani'nin kızdığı putları ...
şimdi bütün bunları aklınızın bir köşesinde tutarak meydanda bulunan banklardan birisine oturun ve etrafınıza bakın.
fark edeceksiniz ki bu meydanda tarih hala yaşıyor. mısır tarihinden roma'ya, bizanstan osmanlı'ya ve son olarak cumhuriyet dönemine kadar bütün bir tarih gözlerinizin önünde.
bu eşsiz açık hava müzesindeki insan sirkülasyonu bile izlemeye değer.
görsel materyaller ve daha fazlası için:
http://bugraderci.blogspot.com/...iger-hippodrome.html