1
futbolcunun performansındaki en ufak düşüşte hemen gönderilip yerine yeni bir futbolcu alınmasını ister. yapıcı değildir, takımındaki futbolcuların tam performansına ulaşması için bekleyemez, sabırsızdır. futbolcuları robot gibi görür. takım olmak, oyuncunun takım ve camiayla bütünleşmesi, oyuncular arasındaki uyum umrunda değildir. takımının teknik direktörü aydın yılmaz'dan bile maksimum verim almaya çalışırken onun umrunda değildir, nasıl olsa sallamak serbest, sadece transfer ister.
ne yazık ki her şey transferle çözülmüyor. o kadar kolay değil. bunun farkına varmak gerek. mesela eboue. şu aralar formsuz ve anında "gönderilsin!" sesleri yükseliyor taraftardan. eboue'nin takımdaki yeri, diğer futbolcularla uyumu vs.. önemli değil onlar için. oraya daha iyi bir sağ bek alınabileceğini ve problemin bu şekilde çözüleceğini düşünüyorlar ama ben bu yolla başarıya ulaşabileceğimizi zannetmiyorum.
belki duygusal davranıyorum ama yeni bir sağ bek yerine eboue'nin tekrar form kazanmasını beklemeyi tercih ederim. ben ona alışmışım, onunla bir şampiyonluk yaşamış ve benimsemişim. takımın önemli bir parçası olarak görüyorum. böylesine benimsediğimiz bir adamı kısa bir süredir formsuz diye gözden çıkarmak için fazla duygusuz olmak gerekir.
geçen sene bu kadar renkli ve karakterli bir takım yaratmayı başarmışken, takıma renk katan ve önemli bir parçasını oluşturan adamları bu kadar kolay harcayamayız. bak mesela 2010-2011 kadrosu için transfer çılgınlığı yapabilirsin, yapıldı da. gerekiyordu, çünkü ortada bir "takım" yoktu. fakat 2011-2012 sezonunda takım olmayı başardık. işte bu yüzden, artık her şeyi transferle çözmeye kalkamazsın. aksi halde takımı yaratabilmek için harcanan çaba boşa gidecek ve başarı sürekli olmayacaktır.
eboue sadece bir örnek. biraz sabırlı olmak, her problemde transfere başvurup takımın dengesiyle oynamamak lazım. kesenin ağzını açıp her sezon bir yığın adam almanın sonuç getirmeyeceğini, galatasaray da dahil olmak üzere, birçok takımda gördük.
futbolcuların insan olduğunu aklımızdan çıkarmamalı; başarılıyken övdüğümüz gibi, formsuzken de destek olabilmeliyiz. öncelik, uyumlu bir "takım" olabilmektir. zaten bunu başardığınızda, transfer başkanın dediği gibi pastanın üstündeki çilek tadında olacaktır.
ne yazık ki her şey transferle çözülmüyor. o kadar kolay değil. bunun farkına varmak gerek. mesela eboue. şu aralar formsuz ve anında "gönderilsin!" sesleri yükseliyor taraftardan. eboue'nin takımdaki yeri, diğer futbolcularla uyumu vs.. önemli değil onlar için. oraya daha iyi bir sağ bek alınabileceğini ve problemin bu şekilde çözüleceğini düşünüyorlar ama ben bu yolla başarıya ulaşabileceğimizi zannetmiyorum.
belki duygusal davranıyorum ama yeni bir sağ bek yerine eboue'nin tekrar form kazanmasını beklemeyi tercih ederim. ben ona alışmışım, onunla bir şampiyonluk yaşamış ve benimsemişim. takımın önemli bir parçası olarak görüyorum. böylesine benimsediğimiz bir adamı kısa bir süredir formsuz diye gözden çıkarmak için fazla duygusuz olmak gerekir.
geçen sene bu kadar renkli ve karakterli bir takım yaratmayı başarmışken, takıma renk katan ve önemli bir parçasını oluşturan adamları bu kadar kolay harcayamayız. bak mesela 2010-2011 kadrosu için transfer çılgınlığı yapabilirsin, yapıldı da. gerekiyordu, çünkü ortada bir "takım" yoktu. fakat 2011-2012 sezonunda takım olmayı başardık. işte bu yüzden, artık her şeyi transferle çözmeye kalkamazsın. aksi halde takımı yaratabilmek için harcanan çaba boşa gidecek ve başarı sürekli olmayacaktır.
eboue sadece bir örnek. biraz sabırlı olmak, her problemde transfere başvurup takımın dengesiyle oynamamak lazım. kesenin ağzını açıp her sezon bir yığın adam almanın sonuç getirmeyeceğini, galatasaray da dahil olmak üzere, birçok takımda gördük.
futbolcuların insan olduğunu aklımızdan çıkarmamalı; başarılıyken övdüğümüz gibi, formsuzken de destek olabilmeliyiz. öncelik, uyumlu bir "takım" olabilmektir. zaten bunu başardığınızda, transfer başkanın dediği gibi pastanın üstündeki çilek tadında olacaktır.