resim
Hayrettin Demirbaş
Görev:Kaleci Antrenörü
Takım:-
Yaş:60
Uyruk:Türkiye
  • 176
    90'lı yıllara damga vurmuş galatasaray'ın efsane kalecisi. bilenler bilir, amiga'nın en popüler futbol oyunu bir dönem sensible soccer'dı. orada her takımda 2, 3 veya 4 tane yıldızı olurdu (genelde bu sayı 3 olurdu sanırım.), yanında yıldız işareti ile de belirtilirdi. mesela hollanda'da rijkaard'la bergkamp yıldızlı oyunculardı anımsadığım kadarıyla. türkiye ve galatasaray'da da hayrettin demirbaş yıldızlıydı, ve takımının yıldızı olarak gösterilen oyundaki nadir kalecilerdendi. hey gidi günler hey.
  • 177
    (bkz: 9 aralık 1992 galatasaray roma maçı)
    (bkz: 25 kasım 1992 roma galatasaray maçı)

    dün akşam eskilerden maç izleme saatimde bir kere daha dikkatimi çeken ve yine bol bol iyi niyetlerimi ifade ettiğim * eski kalecimiz. iyice anladım ki, 90'larda avrupa kupalarında biraz daha iyi bir kalecimiz olsaydı, bakın mükemmel bir kaleci değil sadece hayrettin denen kımıl zararlısından daha iyi bir kalecimiz olsaydı yarı finaller ve finallerimiz olabilirdi. ilk maçta 85.dakikada balına 2-1 yapmışsın. rakip kalecinin mallığından turu yarılamışsın. ama senin kalende kim var? hayrettin! rakip kaleciyle yarışırcasına roma il sınırları dışından gol yiyor. yani elinin,kolunun,kafanın herhangi bir yeriyle rahatlıkla kornere çelebileceğin bir topta bir takımın hayallerinin içine ediyorsun.

    ve rövanş maçında yediği goller. hadi ikinci golde haessler abimiz uzak köşeye iyi vurmuş olsun. ilk golde haessler'in şutu üstüne geliyor ve topu sektiriyorsun. hem de bir avrupa kupası maçında ve rakip roma.

    şu turun gitme sebebi rövanş maçında atılan 3 gole rağmen, hayrettin denen kaleci müsveddesidir. sonraki yıllarda yine bir paris st.germain faciası var. tv'de ilk golün tekrarı gösterilirken ikinciyi yeme başarısını gösterdi. hakikaten taffarel öncesi kocaman bir boşluk var kalemizde. resmen fetret devri. taffarel gelmiş bizans surlarını dövmeye başlamışız.
  • 178
    gençliğimin hatırlaması en acı veren figürlerinden, peltek ama gürbüz kaleci. yediği hatalı gollerden sonra kısmfmet deyişi kafamda yankılanıyor şu anda.

    1992'deki roma maçında aldair denen müptezelden orta sahadan yediği golle maçı yorumlayan hıncal dede'yi isyan ettirmişti. öyle enteresan goller yerdi ki rakip oyuncular bile bir süre sevinmez, gol olduğuna emin olduktan sonra koşmaya başlarlardı.

    bir fb-gs maçından sonra tanju'ya yaptığı kafa kol ve "rıdvan'ı bitirecektim" açıklaması da ne kadar entereasan bir kişilik olduğunu ispatlar nitelikteydi. bu arkadaşta sanırım "muhacir siniri" denilen şey vardı.
  • 180
    20 mart 1994 galatasaray trabzonspor maçı. 1-0 mağlup durumdayız. kötü oynuyoruz, baskı kurmaya çalışıyor ama netice alamıyoruz. trabzonspor sahasındaki pozisyonu uzaklaştırmak isteyen, ismini hatırlamadığım bir trabzonspor oyuncusu topa gelişigüzel vuruyor. top zıplaya zıplaya bizim sahaya doğru giderken kalecimiz hayrettin meşhur yeşil desenli kaleci formasıyla topa doğru hamle yapıyor fakat mesafeyi ayarlayamıyor. top birden üstünden geçip gidiyor, seke seke kaleye girerken hayrettin son bir hamleyle çizgiden çıkarıyor. o anda tribünden uğultular ve tepkiler yükseliyor, ki yükselmemesi imkansız. zaten ilk golü de hayrettin'in hatasıyla yemiştik. soluna giden her şutu içeri alırdı hayrettin. yine böyle bir pozisyonda kalesinde golü görmüş ve topu çıkarmak için yaptığı klasik debelenme hareketleri eşliğinde 1-0 mağlup duruma düşmemize yol açmıştı. daha sonra daha az hatalı olduğu bir pozisyonda ikinci golü yedi ve maçı kaybettik.

    hayrettin deyince gözümde onca şey canlanır, ama esas canlanan yukarıda anlattığım olaydır.

    bir de üzerine giydiği atletiyle her yeni kaleci transferi sonrası evinde röportajlar yapar, "ben bundan daha iyi kaleciyim" şeklinde demeçler verirdi. transfer söylentilerine en kızdığı kaleci bernard lama'ydı. "ben bu uyuşturucu bağımlısından on kat daha iyi kaleciyim" demişti. fenerbahçe maçları olmasa belki doğru olabilirdi ama hayrettin fenerbahçe maçlarında hep kötü performans sergilerdi. yine de galatasaray taraftarının büyük kısmı iyi hatırlar kendisini.
  • 181
    hayrettin demirbaş ile semih yuvakuran’ın galatasaraydaki fenerliler olduğunu düşünürdüm hep. genç yaşta olsam da bu ikilinin fener maçlarında mutlak hata yapacağına ve gol yememize neden olacaklarına inanırdım ve de gerçekten öyle olurdu.

    bazen rüya görürdüm. semih yuvakuran ceza alanı çevresinde gereksizce çift dalıp frikik yaptırıyor ve atılan frikikte de gol yememize neden oluyor. hayrettin demirbaş ise olmadık goller yiyor. hatta topu kurtarabilecekken bile dışarı değil içeri tokatlıyor.

    düşüncelerimde haklı mıydım değil miydim, bu iki futbolcu kasten mi yapardı bunları bilmiyorum vebal alamam ama o yıllardan kalma bir inancım vardır benim. takımda, fenerbahçe’yi tutan bir türk futbolcu olmasını asla istemem. isterse messi olsun. bu inancım beşiktaş fanatiği sabri sarıoğlu yüzünden beşiktaşı tutan futbolcular için de geçerlidir. çünkü sabri sarıoğlu kadar galatasaray’a zarar veren ikinci bir futbolcu yoktur tarihimizde. (tarık çamdal dahil) yaptığı kulislerle eboue’yi yiyenin de sabri olduğuna inanırım hep.

    şu anda takımda fenerbahçe’yi tuttuğunu düşündüğüm yerli futbolcu sadece selçuk inan. selçuk inan eğer fatih terim galatasaray teknik direktörü olmasaydı kesinlikle fenerbahçe’ye gidecekti diye düşünüyorum. nitekim galatasaray’a ilk iki yıl faydalı oldu ama sonraki beş yıl adeta sülük gibi emdi galatasaray’ı. hala da emiyor.

    bazıları selçuk inan’ın galatasaray teknik kadrosunda olmasını istiyor. ben onlara hayret ediyorum. bu insanlar hayattan ders almasını bilmeyen insanlar. adam beş yıl yatarak galatasaray’ı sömürmüş. bu ne demektir? adam zararlı demektir. zararlı adamı teknik kadroya almak ne demektir? tek kelimeyle enayilik değil mi? bir şirket düşünün beş yıl üst üste zarar ettiren bir müdürü ceo’luğa terfi ettiriyor. o şirketin batması hak değil midir?

    kısacası bu topraklar üzerinde ihanet sıkça yenen bir yemektir. hain yılana aynı delikten iki defa ısırılırsan kabahati başkasında aramayacaksın. yem olacaksan da yılanlara değil aslanlara olmalısın. hiç olmazsa hayatına yılan değil aslan olarak devam edersin.
  • 183
    uzun yıllar galatasaray' ın kalesini korumuş, en çok şampiyonluk gören futbolcularımızdan biridir. aslında istikrarlı bir performans gösterse de, büyük hatalar yaptığı maçlar en kritik maçlar olduğundan, akıllarda vasat kaleci olarak kaldı. özellikle psg maçlarında ali sami yen' de ve deplasmanda yediği goller, bundan 50 sene sonra bile hatırlanacaktır.

    ayrıca hayrettin ile ilgili aklımda kalan, üst düzey bir kaleci olmamasına rağmen onu takımda tutan sahadaki biz olmasıydı. saha içerisinde (bkz: yusuf altıntaş) la birlikte takımı her zaman motive etmiş ve her haksızlıkta sonuna kadar takımın hakkını savunmuştur. özellikle kadıköy' de hakem sayesinde yenildiğimiz bir maçta, kendini yere bırakıp penaltı alan rıdvan' ı sahada yerden yere vurmuştur.
  • 185
    kariyerinin sonlarına doğru yaşadığı performans düşüşü özel kanallar ile maçların ilk kez büyük kitlelere yayılmaya başladığı döneme denk geldiği için, seksenlerin sonlarında ve sonrasında doğmuş kuşakların önemli bir kısmı kendisini hiç haketmediği bir şekilde kötü kaleci olarak biliyor. halbuki benim o dönemden hatırladığım kadarıyla son zamanları hariç, hayrettin iyi bir kalceydi. belki selefi simoviç kadar büyük maçlar çıkarmadı veya onun kadar güven vermedi, ama asla 2000'lerdeki başarılarla galatasaraylı olmuş şımarık, değer bilmez, sürekli tüketim talep eden bir kesim taraftarın zannettiği gibi kova bir kaleci de değildi. zaten bugün burada iyiydi, kötüydü diye atıp tutmamızın pek bir anlamı yok, internetten 80'lerin sonundaki maçların çoğunun özet görüntülerine ulaşılabiliyor.
  • 187
    gerçek bir galatasaray efsanesidir zira takımımızı tarihe geçirmeyi başarmıştır.

    --- alıntı ---
    dünya futbol tarihine en çok penaltı atılan 3. maç olarak geçen müsabakada galatasaraylı futbolcular yemin etmişçesine atışlarını fileler ile buluştururken gençlerbirliği futbolcularının kullandığı her penaltıda hayrettin demirbaş ise kalenin tam ortasında kendini yere bırakmak suretiyle filelere giden topu izliyordu. 16 başarılı penaltı atışının sonunda kubilay türkyılmaz penaltıyı kaçıran ilk futbolcu olduğunda tüm gözler kaleci hayrettin'e çevriliyordu. 23 yaşındaki genç osman penaltı noktasının başına ikinci gez gol için gelirken hayrettin tüm cüssesiyle 25 milyon taraftarın ağırlığını omuzlarında taşıyordu. top penaltı noktasına konuluyor, yıllar sonra düdüğü george hagi'nin saldırısına maruz kalacak olan erol ersoy; muazzez abacı'yı andıran saçlarını savurarak işaretini veriyor, osman geliyor, hayrettin müthiş bir şekilde kendi soluna doğru atlıyor, top ise soğuk bir ankara akşamının tüm ağırlığıyla hayrettin'in sağına gidiyordu.

    galatasaray türk futbol tarihinin en uzun penaltı atışmasını kaybederken taraftarı gülümseten tek detay; hayrettin'in 17 penaltı atışında sadece üç kez topla aynı köşeye hareketlenmesi ama hiç müdahalede bulunamayarak isviçreli bir istatistik bilimcisinin ölümüne sebebiyet vermesi oluyordu.

    --- alıntı ---

    (bkz: galatasaray tarihindeki önemli penaltılar/@aslan yurekli richard)
  • 188
    avrupa kupası maçları öncesinde yeşil kaleci kazağıyla ellerini açıp dua ederdi; ben televizyon karşısında ağlardım. avrupa kupası maçlarında galip geldiğimizde sevinçten ağladığımız ve tura çıktığımız yıllardı. 80’lerde doğan; 90’ların başında galatasaray’ı takip eden jenerasyon için önemli bir ikondu hayrettin. yetenekleri sınırlı fakat özüyle oynayan çok önemli bir figürdü.

    her ne kadar kötü bir kaleci olarak anılsa da; bana kalırsa bu kötü bir kaleci olduğundan dolayı değil, çıkardığı çok kötü birkaç maçtan dolayıdır. yoksa hayrettin, türkiye'de dönemi için önemli kalecilerden biriydi.

    kariyerinin sonlarına doğru 1996 yılında sırasıyla fenerbahçe*, paris saint germain* ve malum gençlerbirliği* maçlarındaki çok kötü performansı onu hep kötü hatırlattı.

    oysa, zoran simovic gibi bir efsaneden sonra formayı aldığında çok iyi maçlar çıkardı. 1992-1993 ve 1993-1994 sezonlarında gelen şampiyonluklarda kalede o vardı. en büyük handikapı mental olarak çok kırılgan olmasıydı. iyi başladığı maçlarda devleşir, kötü başladığı maçlarda ise çok kötü devam ederdi.

    duygusal yapısı ve renkli kişiliği dolayısıyla rakip tribünlerin dalga malzemesi oldu. defansın 3 oyuncu ile kurulduğu, kalecilerin çok değer görmediği yıllardı. başta da belirtmiştim; bizim jenerasyon için hayrettin galatasaray için bir önemli bir ikondu ve asla kötü bir kaleci değildi.
  • 194
    bu abi çok enteresandı. "aha yedik golü" dediğin anda inanılmaz bir kurtarış yapar, "oh tamam kalecide" dediğin anda ise bir bakmışsın yumurtlamış. penaltıya zaten atlamazdı çoğu zaman*. öyle sahanın orda takılırken refleks olarak topu 1-2 kere tutmuş, "gel kanka seni kaleci yapalım" demişler, abi de işsizmiş zaten kabul etmiş. the rest is history gibi.
  • 195
    form tutup, konsantrasyonunu en ust seviyede sagladiginda elit kaleci seviyesindeydi. manchester united'i eledigimiz maclarin yildizidir mesela. milli takimin da kalesini devralmistir bu donemde.

    ama hatali bir gol yiyince cok kolay dagilip ust uste hatalar yapmaya baslayan kaleciydi ayni zamanda. ayrica cok cabuk sinirlenen bir yapiya sahipti, ozellikle fenerbahce maclarinda rakibin de bunun uzerine oynamasiyla kendini kaybetmisligi ve hatali goller yemisligi coktur. kotu kaleciydi gibi hatirlanmasi bazi buyuk maclarda yedigi hatali gollerden kaynaklanir ama aslinda genele vurdugumuzda gayet basarili isler yapmistir. ozellikle 92-93 ve 93-94 sampiyonluklarinda buyuk pay sahibidir. hatta 93-94'te sezonun yildizlari listesinde tugay ve suat'la beraber ilk uce sokarim.
  • 197
    17 ekim 1996 galatasaray psg maçıyla birlikte aktif olarak olmasa da galatasaray kariyeri bitmişti. lise'deydim o zamanlar. maç günü okulu kırıp 3 arkadaş gitmiştik bu maça. maç için stat kapıları normalden de erken açılınca tribünlere -yeni açık'a maçın başlamasına 6 saat önce filan çıkmıştık. neyse, maç başladı 2-0'ı yakaladık, iyi de bi' ivme yakalamışız. tribünlere erken çıkmanın getirdiği yorgunluk ve tabii 2-0'ın heyecanı ve coşkusuyla 2-3 dakika taş zemine çöktüm. ayağa kalktığımda maç 2-2 olmuştu. o esnada hayrettin'in yediği saçma golleri canlı olarak görmesem de evden özetleri izlediğimde yediği gollerin vehametini görmüştüm.
  • 198
    iyi insan, iyi galatasaraylı ve iyi kaleciydi. galatasaray kariyeri, benim de stadda canlı izlediğim, kendi evimizde 4-2 yendiğimiz psg maçında yediği 2 hatalı golle bitmişti aslında. 1996-1997 sezonunun ilk yarısının sonuna kadar dayandı fatih terim, devre arasında da zeytinburnu’na gitmişti. biz de kocaelispor’dan volkan kilimci’yi almıştık. sonra o da patatese bağladı ve 1998-1999 sezonu öncesi taffarel transferine kadar aslında baya karanlık bir kaleci dönemimiz olmuştu.

    tarihimizin en büyük zaferlerinden manchester united maçlarının yıldızıdır mesela hayrettin. yine kadıköy’de üstelik 10 kişiyle 4-1 yendiğimiz fenerbahçe maçında tanju çolak’ın penaltısını kurtararak maçın adamlarından biri olmuştu. zaten 1992-1993 ve 1993-1994 sezonlarında, takımın %80’ini gençleştirdiğimiz dönemde, takımın muhammet altıntaş, rambo yusuf, erdal keser ve uğur tütüneker’le birlikte ağabeylerinden biriydi ve o iskelet kadroya galatasaraylılığı öğretenlerin başındaydı. ben kendisini hep iyi hatırlarım. umarım o da şimdi mutlu ve afiyettedir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın