galatasaray'a transfer olduğunu bir yaz akşamı öğrendiğimiz adam. ekşi sözlük'te gezerken sol tarafta ismiyle yanındaki (2) ibaresini görmüş ve hakkında ne yazılmış bakalım diye tıklarken "ulan ne iyi oyuncuydu, ne severdim. hazır gözden düşmüşken bize gelse..." diye iç geçirmiştim. akabinde "artık galatasaray'da..." yazısına uzunca bir süre sabit şekilde baktım. şaşkınlıktan sevinememiştim bile.
ben sevinedurayım kewell'ın laf atanı çoktu tabii. o yaz avrupa'da bir müzik festivalinde gladyatör kıyafetleri giymiş 5-6 kişilik bir ingiliz kafilesine denk gelmiş ve muhabbet etmiştik. adamlar hasta
liverpool'u çıkmışlardı. ben de heyecanla "sizden kewell'ı aldık! nasıl transfer ama!" diyince "eğer sakatlıktan fırsat bulur da sahanın yeşilini görürse sevinin, hahahah!" diyerek beni bozmuşlardı. yurtdışından kimle konuşsak burun kıvırıyordu.
ne var ki kewell forma giydiği ilk maçtan itibaren gerek benim bir kaç ay önce "gözden/çaptan düşmüş ama olsun!" görüşümü gerekse tanıştığım liverpool'lu dallamaların alaylarını afiyetle sahiplerine yedirdi. çoştu, çoşturdu. çok sevildi. "sahadaki duruşu yeter!" denir ya, hakikaten de kewell'ın sahadaki duruşu yeterdi.
şimdi eğer aslantepe'yi harry kewell diye inletmek nasip olmazsa bize, bu güzel öykü yarım kalacakmış gibi hissediyorum. daha zamanı gelmedi harry.