doğduğu günün seneidevriyesinde yazarlığım onaylanmış, ben de hakkında çaylaklık modundan yenice kurtulduğum günün psikolojisiyle şöyle bir şeyler yazmışım: (bkz:
#193017)
zaman da ne kadar çabuk akıp gidiyor, şu ilk paragrafı yazana kadar bile kaç dakika geçti, ben uyanma kahvemi bitirdim. sözlüğe geldiğimden beri de hayli zaman geçmiş. bunları yazana kadar geçen dakikaları sayamadım, şu sözlükte geçen zamanı nasıl hesap edeyim? 2-3 dakikada ben kahvemi bitirdim, fincan boşaldı, bünye yerine geliyor... aylar geçtikçe neler değiştiğini varın siz düşünün. düşünecek kadar vakti olmayan interaktif dünyanın hızlı gençleri ofsayt butonuna basarak nirvana'ya ulaştıktan sonra kewell sevgilerini şip şak dile getirebilir. pıtırcıklarım benim.
neler değişti mesela sözlüğe geldiğimden beri? aylarca dışarıdan okuduğum yazıları daha dikkatli incelemeye başladım, yazarın adını yazıyı okumayı bitirmeden tahmin edebiliyorum, yazının niteliğine bakıyorum...
fakat bazı yazıların kim tarafından yazıldığını algılamama imkan yok. sanırsın maske takmış bir gizli kahraman, kendini bize hiç belli etmeden, kimliğini deşifre etmeden genellikle kewell başlıklarının altına yazılarını döşüyor. tek tip... standart... çok da vefalı çocuk, allah'ın günü geliyor, o leziz yazılarından bizi mahrum bırakmıyor.
bu noktadan sonra dayanamıyorum ve ironiyi anlamadan kendisini övdüğümü zannederek yüzüne gevrek bir gülümseme oturtmuş pişmiş kelleleri uyarıyorum: bu ne lan?!
gecenin bir vakti sözlüğü açıyorum, bir bakıyorum; kewell'ın gülüşü, kewell'ın topsuz alanda faul yapması, kewell'ın maç fazlasıyla liderliğe yükselmesi... altına da üniforma gibi yapıştırılan standart yazılar; kurban olduğum, gülüşüyle içimizi ısıtan... gülüşü neden içini ısıtıyor oğlum, baban mı bu senin?
hani facebook ortamlarına bulaşan anneler çocuklarının pipisini, banyodan sonra kurulanışını, ilk patiğini filan fotoğraflandırıp arkadaş ortamlarında rant sağlamak için internete koyar ya, aynen onun gibi.
ben bu kewell başlıklarını gördükçe "yok artık
kewell in sol t.şağının karşı konulmaz tadı " gibi tepkiler verirken, geçenlerde yazacağım bir yazı için kewell başlıklarını aratırken "kewell'ın kalçası" diye bir başlık görmemle mideme bir ağrı oturdu. fenerbahçe maçında emre'yi kalçasıyla düşürmesiyle alakalıymış meğer. hay o kalça üstünüze oturup osursun e mi?
adam karizma konusunda aşmış, yakışıklılık desen yerinde, sevimli de birşey, koy evinin bir köşesine baktıkça mest ol. o derece. ama sürekli gülüşüyle içimizi ısıttığını söyleyen bir zihniyeti de elime alıp çamaşır makinesi gibi döndürdükçe döndüresim geliyor. belki biraz sallanınca kendine gelir.
kewell'ın özelliklerini hayranlık derecesinde beğenen birini anlarım, bence de çok farklı bir adam. zaten adama elin ingiliz'i bile daddy cool şarkısını layık görmüş. o da ayrı bir şans zaten, türkiye'ye gelirken en fazla "dert ortağım benim" şarkısını kendisine uyarlayabilecek taraftar kitlesi varken, kendi bestesiyle gelerek durumu kurtarmış.
ama sen, kewell'ın onda biri kadar yakışıklı, kırkta biri kadar sempatik, yetmişte biri kadar karizmatik olamadığın şu dünyada 90larda olsa "bu ne len, saça başa bak, değiştir şu maçı da mahallenin muhtarlarını seyredelim" diyeceğin bir adam hakkında sözlükte açılmış bir başlığı görünce sırf interaktif dünyadaki karmanda 3-5 artı puan görme umuduyla atlayıp "ağğhh kewell, gurban olduğum, gülüşün içimi ısıtıyor, kızgın kumlardan serin sulara atlamış gibiyim şu an" diyorsan, hiç kusura bakma ama bu senin ezik kişiliğini kewell üzerinden tatmin etmeye çalıştığını gösterir arkadaşım.
şimdi bana özelden mesaj atıp:
- sen böyle böyle demişsin ama nereden biliyorsun benim yakışıklı olmadığımı?
diyebilir bu insanlardan biri. kimsenin tipini görmedim. ama tipini kafamda senin yazdığın şeyler canlandırır arkadaşım. ve emin ol hiç güzel şeyler canlanmıyor şu an.
sonra yine aynı kişi bana diyebilir ki: "sanane benim kewell sevgimden?" kewell'ı ben de seviyorum. ayrıca ben sana sevme demiyorum ki, sağa sola böyle şeyler yazma. yani yine yaz, içinde kalmasın ama müsvedde kağıdına filan yaz. ben sana boyama kitabı da alacam, valla lan. hem sonra kewell'ın facebooktaki grubunu izlemesi buradaki başlıkları izlemesinden çok daha yüksek ihtimalde. git o gruba katıl o zaman, hem kewell belki mutlu olur orada hayranlarının arttığını görünce. tabii kesin öyle olur.
sonra yine aynı kişi (ya sabır) bana diyebilir ki: "bu sözlük senin babayın malı mı? " hayır kardeşim bu sözlük senin olduğu kadar benim de malım. yanlış yapıyorsun, buna tepkimi elbet koyacağım.
sonra yine aynı kişi "sanki sen çok mu güzel yazıyorsun" dediğinde, bana bu kadar şebelekçe ayar vermeye çalışan birine, kimse kusura bakmasın, allah ne verdiyse girişirim. ya da ne uğraşacam, hiç cevap vermem, gider bir türk kahvesi daha içerim.
ah türk telekom ah! sen nelere kadirsin. eskiden türk telekom işin içine girmeden önce herkesin evinde internet yoktu. dolayısıyla internet kafelerde takılırken icq ile kız tavlamaya çalışan yurdum genci futbolcu güzellemesi yapacak vakit bulamıyordu.
yıllar geçti, internet herkesin elinin altında. interneti bulan, yaratıcı zekadan yoksun genç önce cihan haspolatlı'nın kendine gelen pası ayağının altından kaçırmasıyla dalga geçip sasa iliç'in tatlılığına methiyeler düzdü. sonra sabri sarıoğlu'nun orta açmasıyla dalga geçip kewell'ın gülüşüne, öpüşüne, yan bakışına methiyeler düzdü. gün gelecek, galatasaray sağ kanat oyuncusunun taç atarken gönlünden geçenlerle (ne sandıydın, şimdi full eyçdi televizyonunda koşan adamın poposunun sağa mı yoksa sola mı kırıttığını tespit etmiyor musun? ilerde gönlünden geçeni de okursun. kazanın doğurması hesabı... bana öyle gözlerini pörtletip bakma) dalga geçilip galatasaray orta saha oyuncusunun cinsel uzvunun boyuna methiyeler düzülecek. (sahi, bu daha önce yapılmıştı, değil mi? (bkz:
shabani christophe nonda) . olsun olsun, uzay çocuğu anam bunlar, hiç birşey bulamazlarsa galatasaray bayan basket takımının pivotunun göğüs ölçüsünün 96 olmasına, voleybol takımının oyun kurucusunun ayva göbeğine, binicilik takımının atının yelesine övgü yaparlar. )
kişiler değişir; x olur, y olur, w olur, ğ olur, kalıplar da değişir, farklı abukluklarla olayın cılkı çıkarılır. cılk ne lan? bilmediğim cılk yerine bildiğim boku kullansam daha iyi değil mi? hem kewell'ın fuck off demesini sevenler, hatta keyifci padişah tahta geçince sigaraya müspet fetva veren şeyhülislam gibi fuck off kelimesinin küfür olmadığını söyleyenler varken bunu da hoş görürler, değil mi? hem de kahverengi... bir daha kimse kahve içiremez bana.
herşey değişir, ama işte bu zihniyet değişmez. ben bu üretmekten yoksun aciz beyinleri bana el uzatmış yardım eli bekliyor olarak görsem ellerine yardım eli vermem sadece ellerine veririm affedersiniz. peki bundan sonra birşey değişir mi? hiç birşey değişmez. o kadar yazıyorum çiziyorum, eski tas eski hamam. ofsayt butonuna basar geçer. okumaz bile. ilahi sütoğlan, yazında kopukluk var, en başta sen söylememiş miydin okumamalarını?
peki
göbeğini kaşıyan çoban yazar modeli ile benim oyum nasıl bir oluyor? ona hiç girmiyorum, çok uzun mevzu. zaten hiç umurumda değil. haydi kalın sağlıcakla.
sözlük formatı gereği mecburi tanım: sözlüğe yazar olmadan önce daha çok sevdiğim futbolcu.