aynı isimdeki diğer başlıklar:
resim
Harold Kewell
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:46
Uyruk:Avustralya
  • 1951
    ust uste 90 dakika oynayamasa bile oynadigi 60 dakika bile yetiyor. futbol zekasi ust duzey. saha icinde diger futbolculari pozisyonlarda uyarip yardimci oluyor. yedek olmayi sorun etmiyor. forvet, sol kanat, forvet arkasi, sag kanat oynadi. takimi zor durumda diye stoper bile oynadi. oynamam, yapamam demedi.
    kaptanlik yapacak ozellikleri var. sakin, guleryuzlu, iyi bir aile babasi.

    simdi kewell gitse onu takimina katmak isteyen bir cok kulup vardir. cunki o bir profesyonel. isini ciddiye aliyor. calismaktan usenmiyor. sahada herseyini veriyor. kewell gibi futbolculari her zaman takimda gormek istersin. ilk 11de oynatmazsan bile oyuna sonradan girip isleri degistirebilir.

    rijkaard kewell icin "o sol kanatin uzmani " demisti. bizim icin cok onemli demisti.

    bence yonetim rijkaardin transfer kararlarina karismazsa kewell kalir.

    kalmasida gerekiyor. isterse 45 dakika oynasin. takima verdigi katki ortada*. nerede durmasini, nereye pas atmasini cok iyi biliyor. takimi taniyor, istedigimiz galatasaray ruhuda var adamda. bizde mutlu ee daha ne olsun? *

    **
  • 1952
    harold "harry" kewell 22 eylül 1978'de sydney'de dünyaya geldi. ilkokulu smithfield public school'da, ortaokulu ise st johns park high school'da okuduktan sonra liseyi okumak için westfield sports high school'a yazıldı.

    buraya parantez açmak istiyorum; avustralya'da bizdeki endüstri meslek lisesi, ticaret meslek lisesi gibi spor liseleri var. yani spor ile ilgilenen, bu konuda yetenekli gençler sayısal-sözel derslerle önce bir silkelenip sonrasında ancak üniversitede spor okumak yerine henüz lise çağında bu alana yönelebiliyor. yani harry kewell lise yıllarından beri spor ile iç içe, profesyonelce yetişmiş, futbolu derslerden arta kalan zamanda antrenmanlarda geliştirmek yerine doğrudan futbolu okumuş biri. avustralya milli futbol takımındaki birçok futbolcu spor liselerinden yetişmiştir.

    neyse efendim; lisede bu işi yerinde öğrenirken marconi stallions futbol kulübüne katılır genç harry. burada u13 ve u15 takımlarında yerel gençler liginde oynar. önceleri stoper olarak oynar* fakat sonra yeteneğinden dolayı sol kanada geçer. henüz 14 yaşında tayland, ingiltere ve italya'da turnuvalara katılma fırsatı elde eder. ingiltere'ye gittiği zaman premier lig maçlarını izleme fırsatı bulur. böylece avrupa futbolu ile tanışmış olur. o yaştaki bir çocuk için inanılmaz tecrübelerdir bunlar.

    15 yaşına geldiğinde "big brother movement" adlı değişim programı yardımıyla brett emerton ile beraber leeds united takımında 4 hafta geçirme ve denenme fırsatı bulur. iyi bir performans göstermesine ek olarak babasının aynı zamanda ingiliz pasaportu taşımasından dolayı kısa sürede leeds united'a transfer edilir. böylece profesyonel futbol hayatına başlamış olur.

    leeds united'da geçirdiği ilk sezon olan 1995/1996'da 2 premier lig maçında oynar. 1996'nın nisanında ilk milli maçına çıkar. sonraki sezon olan 1996/1997'de ise ligde ancak 1 maçta forma giyme fırsatı olmasına rağmen aynı sezon milli takımın banko oyuncularından biri haline gelmiş ve 1998 dünya kupası elemelerinde oynamıştır. buna ek olarak o yaz düzenlenen 1997 konfederasyon kupası'nda avustralya milli futbol takımı ile ikincilik yaşar.

    1997/1998 sezonuna gelindiğinde harry kewell, leeds united ilk onbirinin düzenli isimlerinden biri olmuştur. bu sezonda 4-5-1 sisteminde sol çizgide oynamıştır. orta sahadaki david hopkin ve lee bowyer gibi savaşçı ve dirençli isimler genç harry'nin orta saha sorumluluğunu azaltmış ve yeteneklerini rahatça ortaya koyabilmesini sağlamıştır. o dönemde jimmy floyd hasselbaink tek forvet olarak oynamakta ve takımın gol yükünü çekmekte idi. 29 lig maçında 5, 6 kupa maçında da 3 gol atar o sezon harry.

    1998/1999 sezonunda takıma yapılan takviyelerden dolayı 4-4-2'ye döner leeds. orta sahanın solunda yine harry, ortada önceki sezonku gibi lee bowyer - david hopkin ikilisi, sağda ise stephen mcphail oynamaktadır. forvette ise alan smith ile jimmy floyd hasselbaink vardır. lakin bu sezon leeds united takımı tek bir taktiğe bağlı olarak oynamaz ve birçok maçta sol kanada ek olarak ofansif orta saha olarak oynama fırsatı bulur harry. sezon boyunca ligde 38 maçta 6, kupada 7 maçta 3 gol atar, avrupa'da ise 4 maça çıkar.

    1999/2000 sezonu harry için yepyeni bir başlangıç olacaktır. çünkü sağ kanat eirik bakke, sol kanat ise jason wilcox tarafından parsellenmiştir. orta sahanın değişilmez ismi lee bowyer'in partneri ise bazen david hopkin, bazen david batty idi. o sezon boyunca alan smith'in arkasında serbest adam olarak oynar. kendisine güvenen ve her zaman saygı ile andığı david o'leary'nin güvenini boşa çıkarmaz. 36 lig maçında 10, 5 kupa maçında 2 ve 12 avrupa maçında 5 gol atar. o sezon bilindiği üzere uefa kupasında yarı finalde bize karşı elenirler. düzenli olarak forma giyme şansı bulduğu ilk üç sezonda 4-5-1 ve 4-4-2'nin sol kanadına ek olarak üzere "10 numara" pozisyonunda da oynama şansını bulur. artık harry kewell yeteneğinden ötürü "the wizard of oz", yani "oz büyücüsü" olarak anılmaya başlanmıştır.

    2000/2001'de geçirdiği sakatlık yüzünden toplamda ancak bir devre kadar maç oynama fırsatı bulur. leeds bu dönemde alan smith'in yanına mark viduka ve devre arasında robbie keane'nin katılmasından dolayı 4-4-2'nin dışında kimi maçlarda 4-3-3 oynar. orta sahada lee bowyer ve olivier dacourt, kimi zaman da david batty, sağ kanatta eirik bakke, solda ise kewell sakatlandıktan sonra jason wilcox oynar. kewell'in eksikliği böylece çok hissedilmez. kulüp o sezon şampiyonlar liginde yarı finale yükselir. 17 lig maçında 2 gol atar ve avrupa'da 9 maçta forma giyer harry o sezon.

    2001/2002'de sahalara eski performansı ile geri döner fakat yine sakatlık yüzünden birkaç maç kaçırır. orta sahada harry kewell, o olmadığı zamansa jason wilcox, david batty, lee bowyer ve eirik bakke dörtlüsü sezonu götürür. forvette ise taktiğe bağlı olarak mark viduka, robbie keane, alan smith ve robbie fowler dönüşümlü olarak oynar. bu sezonda da 4-4-2 ve 4-3-3 taktikleri ile oynar leeds. 27 lig maçında 8, 1 kupa maçında 1 ve 7 avrupa maçında 2 gol ile tamamlar sezonu.

    leeds united ile son sezonu olan 2002/2003'te düzenli olarak oynar ve iyi bir sezon geçirir. sezon boyunca yine aynı dörtlü orta sahayı, mark viduka ve alan smith'de forveti parseller. genel olarak 4-4-2 ile oynar leeds o sezon. nick barmby, paul okon, james milner, robbie fowler, robbie keane gibi isimler bir türlü ilk onbirin düzenli isimlerinden olamazlar. son sezonunda 31 lig maçında 14, 5 kupa maçında 1 ve yine 5 avrupa maçında 1 gol atar.

    2003'te liverpool'a 9 milyon sterlin karşılığında biraz da olaylı bir şekilde transfer olur. ilk sezonu olan 2003/2004'te düzenli olarak forma giyer. o dönemde liverpool öncelikle 4-3-3 ve 4-5-1 karışımı bir taktik ile oynuyordu. orta sahanın ortasında steven gerrard ve danny murphy başta, bu isimlere ek olarark dietmar hamann ve igor biscan oynuyordu. ofansif orta saha vladimir smicer, forvet ise michael owen idi. sol kanatta john arne riise* ve emile heskey'e karşılık sağ kanatta kimse olmadığı için daha çok yönlü bir oyuncu olan kewell bu tarafa kaymak zorunda kaldı. her ne kadar solda daha özgür olsa da uyum sağlamakta zorlanmadı ve iyi bir sezon geçirdi. 26 lig maçında 7, 5 kupa maçında 1 ve 8 avrupa maçında 3 gol attı. o yaz 2004 okyanusya uluslar kupası'nı kazanan milli takımının önemli bir parçası idi. mark viduka ile beraber forvet olarak oynamıştır.

    2004/2005 sezonunda sakatlıklar yüzünden ilk devre düzenli olarak forma giymez ve toplamda yine ancak bir devre kadar maça çıkabilir. sağ kanada sezonun formda isimlerinden olacak luis garcia geçer, kewell sakat olduğu zaman sol beke djimi traore geçer ve john arne riise sol kanada kayar. orta sahanın ortasında gerrard'ın yanına xabi alonso gelir. real madrid'e giden owen'in yerini milan baros ve djibril cisse alır. sezon genelinde 4-4-2 ve 4-5-1 varyasyonları ile oynar liverpool. kewell bu sezonda sol kanatta oynar, bunun dışında şampiyonlar ligi finali başta olmak üzere birçok maça forvetlerin formsuzluğu yüzünden(u: baros 26 maç 9 gol, cisse 16 maç 4 gol, morientes 13 maç 3 gol, sinama-pongolle 16 maç 2 gol) ileri uçta second striker olarak başlar. final maçında henüz 23. dakikada başının belası sağ kasığından sakatlanıp çıkmasına rağmen 2005 yılında liverpool ile şampiyonlar ligi şampiyonluğu yaşar. 18 lig maçında 1 gol atar, kupada 1, avrupa'da 12 maça çıkar.

    2005/2006 sezonunda sakatlıklar yüzünden birkaç maç kaçırsa da yüne düzenli olarak oynar. bu sezon liverpool'da düzenli olarak oynadığı son sezondur. takımı genelde 4-4-2 oynar ve sağda luis garcia, ortada gerrard ve xabi alonso ile oynar. forvette ise djibril cisse ve peter crouch vardır. 27 lig maçında 3 gol atar, 7 kupa, 6 da avrupa maçına çıkar. o yaz düzenlenen 2006 dünya kupası'nda takımının en önemli isimlerinden olur ve attığı golle milli takım tarihinin ilk dünya kupası ikinci turunu ülkesine hediye eder.

    bundan sonraki iki sezon sağ kasığındaki kronik sakatlık yüzünden kewell için tam bir kabus şeklinde geçer. 2006/2007 sezonunda ligde 2, avrupa da ise 1 maç oynar. ligde penaltıdan bir gol kaydeder. bu sezon sol kanatta mark gonzalez forma giyer.

    2007/2008 sezonunda ise çoğu oyuna sonradan dahil olmak üzere 10 lig, 2 kupa ve 3 avrupa maçında forma giyer. bu sezon sol kanatta düzenli olarak ryan babel oynar. bu sezon sonunda liverpool ile sözleşmesi biter ve kulübünce yenilenmez.

    sonraki sezon olan 2008/2009'un başında bedelsiz olarak takımımız galatasaray'a transfer olur. ilk sezonunda arda turan ile birlikte kanatlarda dönüşümlü olarak oynarlar. sağ kanatta oynamaya önceden alışkın olduğu için sıkıntı çekmez ve kısa sürede hem bir oyuncu olarak, hem de bir figür olarak takımın vazgeçilmezlerinden biri olur. hatta hamburg maçlarında ihtiyaçtan dolayı büyük bir sorumluluk alarak ilk mevkisi olan stopere döner ve elenmemize rağmen iki başarılı maç çıkarır. hatta penaltıdan da olsa bir gol kaydeder. sağ kasığından yaşadığı ufak bir sakatlık sebebiyle kış zamanı yine birkaç maç kaçırır. toplamda ligde 26 maçta 8, kupada 2 maçta 1 ve avrupa'da 9 maçta 4 gol atar.

    içinde bulunduğumuz sezon olan 2009/2010'a yine takımımızda başlar, cassio lincoln'ün gidişi ile boşta kalan mevkiye arda turan'ın gelmesinden dolayı düzenli olarak sol kanatta oynamaya başlar kewell. lakin baros'un sakatlanması ve nonda'nın formsuzluğundan dolayı milli takımda düzenli olarak oynadığı mevki olan forvete geçer, başarılı maçlar çıkarır. kış mevsimi geldiğinde sağ kasığından yine sakatlanır kewell. (bkz: #292653)* şimdilik ligde 16 maçta 9, hali hazırda elenmiş olduğumuz kupada 2 maçta 1 ve avrupa'da 9 maçta 4 golü vardır.

    sol kanat ve forvet olarak oynadığı avustralya milli futbol takımı ile toplamda 45 maça çıkıp 13 gol atmıştır. attığı goller ve detayları şuradan görülebilir; (bkz: #305523) milli takımı ile 1997 konfederasyon kupası, 2004 okyanusya uluslar kupası, 2006 dünya kupası ve 2007 asya kupası'na katılmıştır. bir aksilik olmadığı takdirde 2010 dünya kupası'na katılacaktır.

    buradan varılacak sonuç şudur ki harry kewell futbol kültürü ile profesyonel bir şekilde iç içe büyümüş, profesyonellerin tecrübeleri ile kendi yeteneklerini harmanlamış, orta saha çizgisinin önündeki tüm mevkilerde; sağ kanat, sol kanat, hücuma dönük orta saha-oyun kurucu, ikinci forvet ve forvet; rahatlıkla oynayabilen ve kariyeri boyunca farklı pozisyonlarda, görevlerde üst düzey olarak oynayıp başarılı maçlar çıkarmış, şampiyonluklar yaşamış ve bir ülkenin yetiştirmiş olduğu en büyük ve en başarılı futbolcudur. yetenekli, çok yönlü ve önemli bir oyuncu olmasının yanı sıra karakteri ile takımı motive, taraftarı mutlu eden bir figürdür. ayrıca takımımızda gördüğü sevgi ve asıl mevkisine dönüşü ile şanssız yılların ardından bir bakıma yeniden doğmuş, futbol kamuoyunun dikkatini çekmiş ve dünyada adından tekrar söz ettirmeye başlamıştır.

    rahatlıkla söylenebilir ki sakatlıkları dışında top oynadığı her an uyumlu ve yüksek performans gösteren bir imaj çizmiştir. top oynayabilecek kondisyon, arzu ve mecale sahip olduğu müddetçe hem bir karakter hem de bir marka olarak kesinlikle takımda bulunması gereken bir isimdir harry kewell.
  • 1958
    sadece iyi bir sol kanat oyuncusu olmadığını anlayamanlar için, hakkında söylenenleri abartı olarak kabul eden arkadaşlarımız olabilir.
    nitekim bu takımın sahip olduğu en kaliteli yabancılar arasında çoktan yerini almıştır.
    o iyi bir sol açıktan fazlasıdır. görev verilse kalede dahi oynar ironisi onun için pek de ironi değildir.
    (bkz: stoper kewell), (bkz: sol açık kewell), (bkz: sağ açık kewell), (bkz: ön libero kewell), (bkz: forvet kewell), (bkz: forvet arkası kewell)
    bu gözler hepsini görmüştür.

    edit: imla
  • 1960
    abartılan futbolcudur, istikrarlıdır, müthiş bir kariyeri vardır, fena karizmatiktir, raket gibi sol ayağı vardır, arada 30 metreden gol atar, futbol zekâsı, pozisyon bilgisi çok üst düzeydedir, sol kanat oynar, striker oynar, yeri gelir stoper oynar, takım her sıkıştığında, sahada o varsa mutlaka golünü atar, ya da attırır. ancak hepsi bu kadar. mesela su üzerinde yürüyemez, mesela 100 metreyi 7 saniyede koşamaz, mesela bir treni tek başına durduramaz *.. böyle işte..
  • 1961
    sözlüğün başarısızlık sonrası oluşan geleneksel eleştiri günlerine son günlerde gündem konusu olan futbolcumuzdur.

    kimisi abartılacak kadar iyi bir oyuncu değil der,kimisi iyi oyuncu ama sakatlığı var der, gözden uzak olan gönüldende uzak oluyor arkadaş! sakatlık konusunda benim de tedirgin olduğum aşikar hatta yerine daha iyisi gelebilir de diyebilirim son dönemdeki müthiş transferlere bakarsam.. ama harry kewell sadece bu mu galatasaray için?

    durup dururken hagi yi özlemek başlığını görünce aklıma geldi artık daha az yapıyorum bunu ben,bilgisarımdaki hagi klasörünü daha az açıyorum onun gollerini, reportajlarını daha az izliyor fotoğraflarına daha az bakıyorum oysa uzun süre onun yerine kimseyi koyamamıştım,koyamamıştık..

    kim gelmişti ki ondan sonra hem dünya yıldızı olacak hem liderlik özelliği olacak hem takımla bir olup giydiği her formada en yakışıklı futbolcu olacak* 2000 ruhu dediğimiz jenerasyonda galatasaray ın sembol oyuncuları kaç taneydi? bülent korkmaz,hagi,hakan şükür ve taffarel in başı çektiği kadrodaki herkesti! galatasaray sevgisini tüm yoğunluyla yaşayan bir taraftara zar zor yetiyordu bu 24 futbolcu.

    noldu sonra o kadro dağıldı,bugün bazılarından nefret ediyoruz bazıları gözümüzde çok alçaldı.. ilerki senelerde sembol diyebileceğimiz tüm oyuncular bir bir gitti. galatasaray ın sahada vücut bulmuş halini kaç kişide görebildik? ben göremedim uzun bir süre yeni gelenlere veremedim bu onuru.. sırf bu yüzden bir sürü oyuncuya yeni hagi yeni popescu yeni jardel yakıştırmaları yapmadık mı? sonra arda geldi tek kelimeyle saldırdık ona hak etti mi bu sevgiyi hak etti tabii ki.. ama yeter mi bir futbolcu?* yetmez!

    işte harry kewell galatasaray daki bu boşluğu doldurmak için koyulan ilk taş oldu.. geldiği anda kanımız ısındı ona o gülüşüne hayran kaldık.. o da bize hayran kaldı hemen benimsedi takımı oynadığı futbolla attığı gollerle bizi mest etti.. sadece taraftara mıydı onun bu etkisi? hayır takımdaki her oyuncumuzu etkiledi onlara öğretmen oldu bir anlamda deneyimiyle yol gösterici oldu.

    hagi nin hakan şükür ün gollerinin taffarel in kurtarışlarının bülent korkmaz ın defansta verdiği mücadelenin yerine kewell ın bordeaux a attığı gole bakabiliyorum hamburg maçında stoper oynamasını hatırlıyorum.. durup dururken harry kewell ı özlüyorum..

    harry kewell galatasaray için budur! onun yerini alabilecek bir oyuncuyu şuan için haldun üstünel bile transfer edemez..

    yıllar sonra durup dururken harry kewell ı özlemek başlığına yazacağınız yazılara bu 2 yıl yetecek mi? daha fazlasını istemez misiniz?..
  • 1962
    --- alıntı ---

    şaka gibi bir talep

    avustralyalı futbolcunun bu sözleri rijkaard'ı şaşırttı yöneticiler, "kewell kafasında g.saray'ı bitirmiş" dedi

    g.saraylı kewell'dan şok eden teklif... avustralyalı'nın "beni sezonun son iki maçında oynatırsanız avustralya milli takımı ile dünya kupası'na gidebilirim" isteği rijkaard'ı şaşırttı. yöneticilerin buna, "biz onu sakatken tutup nonda'yı gönderdik. g.saray sevgisi yalanmış" diye tepki gösterdi.

    --- alıntı ---
  • 1963
    hiçbir şey alamadığı halde sadece isminden dolayı havaalanlarında futbolcu karşılamaya giden zihniyet ve benzerlerinin çarçabuk göğe çıkardığı, erişilmez bir mevkiye koyduğu ve ne yazık ki ortaya çıkan ilk olumsuzlukta ve hatada da harcamaktan çekinmeyeceği futbolcudur kewell. tıpkı jo gibi. jo'nun neyini gördünüz de jo'ya yükleniyorsunuz anlamak mümkün değil. üstelik bu adamı havaalanında coşkulu bir biçimde karşılamıştınız. ortasaha sanki dört dörtlük, maçlarda ortalama jo'ya 10 tane gollük pas geliyor o da atamıyor değil mi? gio hakeza. gio'yu ilk maçlarında yerin dibine batıranlar bir iki maçlık iyi performansından sonra onu yere göğe koyamadılar. yine söylüyorum, hep söyleyeceğim aklınızı başınıza alın; sakin olun, adam olun, içinizdeki maganda beyinsizleri ayıklayın.

    ulan basına bakmayın, fener medyası dersiniz, basının allahına inanır ona iman edersiniz, kararlarınızı hareketlerinizi ona göre ayarlarsınız utanmadan. sonra kendinize birisini erişilmez yapıp anlamsızca ona taparsınız. tıpkı araplar gibi kendi elinizle yaptığınız putları umarsızca yiyip yeni putlar yaparsınız. kewell, bu düşük performansıyla bu müzmin sakatlığıyla galatasaray'ın bel bağlayacağı bir futbolcu değildir. sakatlıktan çıkar hafif toparlanır, toparlanmaya çalıştığı maçlarda da en fazla yüzde 65 gibi bir kapasiteyle kullanır potansiyelini. sonra yine sakatlık, aylarca kewell yok. el oğlu yabancıyı türk yapıp oynatıyor sense eksik yabancıyla servet'ten, mustafa sarp'tan, barış özbek'ten medet umuyorsun. ne yazık ki kewell'a yönelik bu abartılı sevgiyi büyütenler kewell'a sırtlarını ilk dönenler olurlar. tıpkı hasan şaş gibi yıllarca takıma hizmet eden birinin harcanması değil de ıslıklanması gibi o da harcanacaktır kimbilir belki de ıslıklanacaktır bu kör güruh tarafından. kitle işte, çarçabuk sever çarçabuk öldürür.
  • 1964
    onu bunu bilmem. 9 yaşındaki oğlumun pijama yerine arkasında kewel yazılı beyaz forma, beyaz şort ve galatasaray çorapları giyerek uyumasına sebep olan adamdır. 9 yaşındaki çocuğa öğretmek istesen öğretemezsin böyle bir şeyi. adam okuldan gelir gelmez çantayı atar ve odasına gidip giyinir. yemeğe bu şekilde oturur. ödevlerini bu hali ile yapar ve saat 10 dedimi o halde yatağına girer uyur. cumartesi pazar sokağa bu halde çıkar. nasıl oluyor bu. bir şey var bu adamda. 9 yaşındaki çocuğu bile bu hale getirebiliyor. oğlum için kalmalıdır. giderse ulaş aslan için büyük hayal kırıklığı olur. gitmesin.
  • 1965
    giderse apışıp kalacağım futbolcudur. depresyon olsun, intihar teşebbüsleri olsun ve bilumum bünyeme ve çevreme zararlı faaliyetler gösterme olasılığım yüksektir.
    kronik sakatlıkmışmış, mantıklı olmak gerekmişmiş, dünya kupasıymışmış.. ulan bu takıma bir daha kaç yıl(sene) sonra gelir böyle baştan sona adam gibi adam?? ona göre gazel okuyun burda!

    (bkz: kewell ulan !!!)
  • 1967
    zor da olsa alıştırdim gidecegi fikrine kendimi. her zaman sol elini karnının üzerinde tutup diğer eli havada ,yüzünde gülümsemeyle tribüne koşarkenki hali olacak aklımda. http://img693.imageshack.us/...0986987022582366.jpg
    arada sırada elanoyla olan dansı gelir aklıma belki. bordo'ya attığı gol,kurtardigi maçlar onu canlı izlediğim tek maç olan hacettepe maçında köşe gönderinin yanında yaptığı hareket belki.belki de sabriyi düşüren oyuncuyu hakeme şikayet etmesi. ne ki bunlar? her gelen yapabilir bunları zor değil bu taraftarın sevgilisi olmak. ama onun sahadaki durusunu kaç kişide görebiliriz hatta görebilirmiyiz acaba birinde daha. eskiden daddy cool dinlerken eşlik ederdim eğlenerek şimdiden başladım ağlamaya onu dinlerken. gitmeliydi belki de 4ay önce ama herkes bilsede yakında biteceğini, itiraf edemedi kendine içlerinde benim de olduğum bir taraftar kısmı.hem de büyük bir kısımdı bu belki. fenerbahçeye gidebileceği fikri geliyor aklıma acaba diyorum yapar mı?sonra kewell lan bu yapmaz öyle şey diyorum. sonunda aklıma bu adamın profesyonel olmasından dolayı kalbimizin baş köşesinde olduğu geliyor. nereye giderse gitsin kim için mücadele ederse etsin kıymeti bilinsin bu adamın. belki bizim kadar sevemez kimse onu ama hak ettiği değeri görsün.özlesin keşke desin ama üzülmesin hep gülsün.hep..

    zaten
    giden her sevgilinin ardından hep biz olduk el sallayan böyle değil miydi hep..
  • 1968
    yabancı futbolcudan yar olmayacağını göstermiştir.( hagi, taffarel gibi futbolcularımızı ayrı tutuyorum tabi...) ya sözlükte bile bu adam için canını vercek 100 kişi bulunur. malesef bizim taraftar olarak ona gösterdiğimiz sevgiye layık değildir, onca aydır sakatsın çık bir röportaj yap, gönlümüze su serp ama yok. aramızda hala ona tapcak derece bağlı olanlar varya işte bu beni çok üzüyor.

    edit: sözleşmesini uzatmış ve bana da kapağı takmıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın