özlenilecek olan şey, 3 kupayı kazandığı sezonun ta kendisidir. takımın başına daha önceki dönemlerde geçmiş, şüphesiz herkesin kabul edeceği daha iyi isimler olmuştu. fatih terim'inden
* lucescu'suna, gerets'inden rijkaard, hagi'sine. hepsi de futbolu teoride de pratikte de daha iyi bilen isimler. ama hiçbirine nasip olmadı. şimdi bu adam çok mu matah bir hoca? oynattığı sistem futbolu, hücum presi, kısa pasa dayalı yüksek tempolu oyun, trequartistalı 4-1-2-1-2'si, catenaccio'su vs. hangisiydi? cevap, hiçbiri. duygun başkan'ın babacan tavırları, apo'nun florya'yı çekip çevirmesi, prandelli sonrası kim gelirse gelsin takımın biraz kıpırdanacak olması, muslera'nın, sneijder'in, özellikle yasin'in yüksek formu falan derken, bir de rakiplerin de patates olmasıyla şansı yaver gitmiş, takım da önüne çıkanı ittire ittire
* bütün anahtar maçları da alarak şampiyonluğa ulaştı. payı var mı, şüphesiz vardır. fakat üç kupayı alacak tıynette birisi mi, elbette değil.
ama hayat da böyle değil mi? her zaman hak eden, hakettiğini alıyor mu?