yaklaşık 1 sene önce gelmişti. o günlerde bir hoşgeldin yazısı yazacaktım. derslerdi, koşuşturmacaydı derken yazamadım ama en azından bir hoşçakal yazısı yazayım şimdi. geldiğindeki kadar iyi bahsedemeyeceğim belki kendisinden ama yine de öyle ya da böyle iyi şeyler de yaşadık hatta dönemin şartları değerlendirildiğinde çok iyi şeyler diyebiliriz.
ama sonrası...
akhisar'da iken yavaş yavaş "ileride galatasaray'ın hocası olur mu acaba?" diye çok yazılıp çiziliyordu. ben biraz mesafeliydim açıkçası. önümüzde bir abdullah avcı örneği vardı. o da aynı şekilde galatasaray için düşünülmüş milli takım kariyeri hüsran olunca vazgeçilmişti. ikincisi, gelmeden önce sneijder hakkında söyledikleriydi ki çok vahimdi. sonra o hatasından döndü, hatasını kabul etti tabi.
ancak tüm bunlara rağmen, geçen sene o kadar kötü bir tablo vardı ki prandelli yerine kim gelirse gelsin daha kötü olamaz gibi duruyordu, öyleydi de aslında.
hamza hoca'nın babasının vefatı sonrası teknik direktörümüz olması, gözleri dolu dolu "beni burada çok izlemişti." demesi... benim de gözlerim dolmuştu. "lan" dedim içimden, "bu adam başarılı olur.", oldu da...
şimdi şu son 5-6 ayda yaptıkları, konuştukları... çoğunda saçmaladı. kendisi de farkındadır illa ki. ancak her laf açıldığında bu adama giydirmek de haksızlık gibi geliyor bana.
şu anki kadro planlamamız berbat ama bu yıllardır böyle. kendisinin de payı var ama iyi işler de yaptı bu adam.
geçen sezon geldiği dönemde takıma kattığı olumlu özellikler vardı direkt olarak.
mesela prandelli, emre'yi adam akıllı oynatmıyordu. dzemaili'ye daha çok şans veriyordu. dzemaili-selçuk ikilisi o kadar hantaldı ki izlerken biz yoruluyorduk. gelir gelmez emre'yi monte etti takıma. emre de hem skor hem oyun olarak katkı yaptı.
burak'ın çok ofsayta düşmesinden dolayı burak'ı umut'un arkasına koydu en uca koymak yerine. basit bir çözüm gibi gözükse de işe yaradı. burak daha az ofsayta düştü hem de iyi sayılabilecek düzeyde azaldı ofsayt.
türkiye kupası maçlarında yedekleri oynatmak yerine asları oynatarak hem birbirlerine alışmalarını sağlamış hem de biraz moral bulmalarını sağlamıştı.
yaklaşık 10 hafta hiç yenilmedik ki bu dönemde hamza hoca'nın hem çıkardığı kadrolar hem de oynattığı oyun çok iyiydi. gerek sneijder ile hiç sürtüşme yaşamaması gerekse takımdaki diğer oyuncularla da arasının iyi olmasıyla da iyi bir teknik direktördü.
ancak, 10 maçlık yenilmezlik sonrası oldu ne olduysa. kadıköy'e gideceğiz.
* 4 puan farkla lider gidiyoruz. iddialıyız. iddiasız olduğumuz arsenal maçını ve zemin şartları, beşiktaş'ın olimpiyat stadı dezavantajını da göz önünde bulundurursak
* fenerbahçe maçı hocanın ilk ciddi sınavıydı. o haftaya kadar şiir gibi top oynayan takımı bozdu. sistemini de değiştirdi. fenerbahçe'ye en kötü sezonlarında bile oyun olarak boyun eğmeyen galatasaray aynı 1 sene önce mancini'nin ezildiği gibi ezildi. ki genelde biz oynarız derbide, fenerbahçe defans yapar. ama çok fena ezdiler. çünkü oyun planımız yatmak üzerine kuruluydu. öyle planlı bir defans değildi. maçtan önce 1 puan da iyidir diye çıkmış bizimkiler ama öyle yatarsan öyle ya da böyle golü yersin. halbuki hücum etsek en kötü ihtimalle berabere kalırdık o maç. neyse, uzatmayayım. yenildik ve fark 1'e indi. işte o noktadan sonra hocanın kendine olan güveni sarsıldı. yanlış değişiklikler, 2-0'dan verilen 2 puanlar, vs...
ligin sonunu zor getirdik. allah'ı var çok zor deplasmanlar da aldık o süreçte, hem de geriden gelip. sivas olsun, eskişehir olsun, zor deplasmanlar...
ama son 5 maç falan her maçımız hemen hemen 1 farkla bitti. muslera'nın üstün kurtarışları, sneijder'in mükemmel golleri sayesinde o maçları aldık. ara ara da selçuk, hakan skora, hesapta olmayan olumlu katkılar yaptılar ve şampiyon olduk. 2-0 kazandığımız beşiktaş maçı
* yine sınıfta kaldığı bir maçtı. kimse taktik gereği olduğunu savunmasın, beşiktaş'ın 1 tane kaliteli ayağı olsa o maçta yenilmiştik. 50-55 dakika bastı adamlar. hiçbir şey yapmadık. muslera çıkardı, demba ba kaçırdı, bizimkiler kale önüne yığıldı derken en son bizim kaliteli ayağımız sneijder çekti fişi. ama bu sene öyle olmadı mesela. gomez yazıverdi. gomez olmasa biz o maçı da kazanmıştık. neyse, dağılmasın; büyük maçlarda yaptırdığı plansız ve sistemsiz defans galatasaray'a hiç yakışmıyordu. neden böyle korkak bir futbol oynadığını da hala anlamlandıramıyorum.
geçen sezon şampiyon olurken son maçlarda forvetlerimizin gol bile atamadığını, kadronun kalitesizliğini çok iyi görmüştür diye umuyorduk.
işte bu noktadan sonra tam sıçtı. her topa atlamalar, burak'ı kesemeyecek forvet alınması gerektiğini ima etmeler, podolski'ye maç sonrası giydirmeler, vs...
her hareketi ofsayttı.
jem paul karacan diye bir adam aldırdı, adam akıllı oynatmadı.
bilal'i aldırttı. emre'nin önü kapandı. bilal ara ara bir güzel pas atacak ya da bir güzel şut çekecek diye emre'nin dinamizmi ve oyuna kattığı akıcılıktan vazgeçti. zaten geçen sezon da emre'yi sağ çizgide oynatıp yuhalanmasına da neden olmuştu. onun yerine içte veya forvet arkasında oynatsa öyle rezil top oynamazdı o maçta. emre şu an taraftarla küsse ve eski halinin 1/10'u top oynayamıyorsa hocanın bunda suçu var. kendi kazandığı oyuncuyu tekrar kendisi küstürdü.
yaz boyu birçok oyuncuyu reddetti.
eğer dursun özbek kendisini kurtarmak için hocaya geçirmiyorsa yani doğruysa melo'yu göndertti. dursun özbek'in de payı vardır yalnız, ben o olaya tam inanmıyorum. hani başkan diyor ya "konoplyanka'yı istemedi, melo'yu gönjderdi, vs..." ffp demiştir bizim yönetim de. istememiştir bile oyuncuları yani.
hamza hoca taraftarla sürekli sürtüşmek, umut bulut sevdası gibi kritik hatalara da imza attı. zaten sonunu da bunlar hazırladı. yoksa dursun özbek yönetimi kendisini kovmazdı, gücü de yetmezdi. hamza hoca saçmalamasa, taraftar arkasında olsa 3 kupa kazanmış bir hocayı yeni bir yönetimin göndermesi çok zordu.
benfica maçlarında da iyi futbol oynattı, içeride dışarıda. bunu da ekleyeyim. benfica maçları gibi 2-3 maç hariç genelde büyük maçları kaldıramasa da dediğim gibi; bence prandelli sonrası o takımı şampiyon yapmak sıradan bir şampiyonluk kazanmaktan daha zor bir iş. biz, taraftarlar hiç inancımızı kaybetmedik şampiyon olacağız dedik belki hep ama oyuncuları şampiyonluğa inandırması büyük işti. üstüne türkiye kupası'nı alıp duble yapması sonra da süper kupa ile üçlemesi ayrıca güzeldi.
ancak arkasında bir enkaz bıraktığı da kesin. yani son halimiz enkaz. kendisi geldiğinde de binada çok ciddi çatlaklar vardı. bu yaz eline yeterli malzemeyi veremesek de bazı ciddi çatlakları kapatarak binaya zaman kazandırabilirdi, bu imkanı vardı. ama o yanlış yerlere harcadı bu malzemeyi. bazı demirleri "bunların yerine tahta koyacağız." diyerek söktü, çatlaklar derinleşti. keşke başarı sarhoşluğuna kapılmayıp ilk geldiğindeki gibi kendini bilen, hedeflerini bilen bir hoca olarak kalabilseydi.
aslında hemen hemen herkes benimsemişti. sevmiştik biz hocayı.
gönderilmesi de getirilmesi kadar doğru bir karar oldu çünkü artık sinirleri alt üst olmuştu ve kontrol edemiyordu. belki hem o dinlenir ve kendine gelir hem kendini biraz daha geliştirir hem de galatasaray da biraz daha düzlüğe çıkar.
inşallah hatalarını görüyordur.
yolun açık olsun hocam, her şey için teşekkürler...
ekleme: bu seneki beşiktaş maçı'nda denizli'nin teknik direktör olduğunu biliyorum. denizli de benzer bir anlayışla maça çıktı ve beşiktaş geçen senekinden iyiydi. iyi oyunlarını skora da yansıtabildiler bu sene ve maçı aldılar.