resim
Hamza Hamzaoğlu
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:53
Uyruk:Türkiye
  • 6576
    bu takımda hiç bir oyuncuyu eleştirmeye zerre kadar hakkı olmayan stajyer, yerli ve milli, biatçı , kıyakçı ve adaletsiz hoca.

    eğer adam olsaydı, o eleştirdiği , performansını beğenmediği yabancıların yanına, burak'ı , sabri'yi, umut'u, bilal'i ve kötü oynadıgı zamanlarda selçuk'u da koyardı. ama koyamaz! sadece çıkıp iyi bir şey yaptıklarında över evlatlarını.kötü oynadıklarında ise ağzını bile açmaz. ya da gücü yettiklerini kadro dışı bırakır falan. onun bunun elinde oyuncak olmuş , aslanlarım koçlarım dediği bir takım adamların uşağı olmuş kendini takımın patronu sanıyor. bir takımda adalet olmazsa sana kimse inanmaz hamza.

    çaykur rize gibi 5 maçtır kazanamayan, 4 maçtır gol bile atamayan takımdan 4 gol yemek nasıl bir başarı bunu izah edebilir mi acaba? yok, kendisi yine futbolcuları suçluyor. ama yabancılar kötü oynadıgında "bazı oyuncuların" performansından memnun değilim demeyi biliyor...

    bu takımda kötü de oynasa neden sürekli aynı adamları izliyoruz hamza? madem paranız yok denayer, jose gibi dünya devlerinin yedek oyuncularını oynat. sinan'ı oynat madem elinde adam yok. ama şu sabri, bilal, umut üçlüsünden vazgeç. ayrıca burak yılmaz'ı yüreğin yetiyorsa devre arasında sat. türkiye'nin en kötü forvetleri galatasaray'da sen hala umut yürüyene kadar oynamalı diyorsun.

    ayrıca galatasaray'ın bu kadar kapasitesiz bir teknik heyeti olmadı daha once. biz cevat güler'leri, ahmet akçan'ları, müfit erkasap'ları da gördük. bunun yardımcıları ne işe yarar allah aşkına? resmen 3. ligde takım yönetecek adamlara takımı emaet ettiler...

    tıpkı ağa babaları fatih terim, yıldırım demirören gibi kimin yerli ve milli elemanıysa gitsin orada antrenörlük yapsın, bizden uzak olsun...
  • 6578
    böyle giderse bikaç maç sonra istifa etmek zorunda kalacak olan t.d.. bunun suçlusu da ne taraftar, ne de yönetim olacak. ki yönetim, aslında büyük resme baktığımız zaman en büyük suçlu ama... bunun şu an için en büyük sorumlusu kendisidir. kendisi kötü bir t.d. olmasının yanında son maçlarda "şansını" da yitirmiş durumda görünüyor. bu da kendisinin sonunu getirecek muhtemelen...
  • 6580
    umarım gidiş maçı içerideki astana maçı olmaz çünkü kendisinde skandal bir sonla gidecek kapasiteyi görüyorum. kısa dönemli etki dışında hiç bir özelliği olmayan teknik direktör hani kendi futbol tazı olan hoca tipini geçtim maç içinde en basit çıkarımları bile yapamıyor kendisi. üstüne yerli seviciliği yaparak başarısızlığa bağlı olmayan öz saygıyı da kaybediyor.
  • 6583
    herkes istifa istifa diye bagiriyor, halbuki istifa cözüm mü? diyelim ki istifa etti? ee sonra ne olacak? yeni hoca gelene kadar 2-3 hafta gececek, yine puan kayiplari, yeni hoca gelecek uyum sürecim dieyecek derken yine puan kayiplari. unutmayalim ki zamaninda mancinin arkasindan da prandelli'nin arkasindan hep istifa diye bagirdik.degisen bir sey oldu mu? takimin ana oyunculari hala ayni aybi futbolcularin yeni hocayla birlikte hepsinin birer messi veya ronaldoya dönüsmesini bekliyorsunuz? taraftar olarak yillardan beri odaklandigimiz yanlis bi yer var, bu takima niye az ama öz transfer yapilmiyor. mesela sag bek. yillardan beri sürekli sag bek icin tonlarca para harcandi, ne oldu? hala sabriye muhtacsin, hepsi gelip geciyor. kurtarici diye aldigin tarik camdal ilk 18'e giremez, tribunun en güzel yerinden maci seyreder ama her seyin suclusu teknik direktör mü?

    edit: imla
  • 6584
    kendisi için yazdığım şeyler ağırlık olarak maç sonraları oluyor. uzun zamandır şöyle sakin kafayla oturup detaylıca bir yazmak istiyordum, şimdiye kısmetmiş. çünkü sadece maç sonrası yazınca, sadece o maç için eleştiriyorsun, skor taraftarısın gibi oluyor. halbuki hamza hamzaoğlu ile ilgili söylediğim ve bir çok kişinin söylediği şeyler geçen sene de aynısıydı:
    "şampiyon yapsa dahi gitsin/gidebilir/gitse üzülmem" tarzındaydı.

    hamza hamzaoğlu, galatasaray'ın başına geldiğinde kabul etmek gerekirse galatasaray mental olarak çökmüş, futbol olarak ne oynadığı belli olmayan, tatsız, sıradanlaşmış bir takımdı. hamza hamzaoğlu takımı buradan alıp, son haftaya kadar potada tuttu ve şampiyon oldu. sonunda şampiyonsan haklısın ve başarılısındır. bu bir gerçek. peki olayların gerçekten gidişatı müthiş başarılı mı gitti? hayır.

    hamza hamzaoğlu geldikten sonra belirgin bir oyun gelişimi oldu evet. özellikle ilk dönemlerde iyi futbolla bol gollü galibiyetler de geldi. burada hepimiz bunun için kendisini tebrik ettik. ancak özellikle son 6-7 haftada müthiş kötü top oynayarak, özellikle muslera - yasin ve sneijder'ın insan üstü performanslarıyla galip gelip şampiyon olduk. ligin son 10 maçında muslera'nın tek başına kazandırdığı en az 4 maç var. yasin ve sneijder'ın ise yine iki kişi olarak kazandırdıkları 4 maç sayabilirim. hamza hamzaoğlu, oyuncularının da üstün performansı ve galatasaray'ın winner karakteri ile şampiyonluğa ulaştı.

    galatasaray'ın winner karakteri diyorum, çünkü galatasaray son 6-7 maça potada girip de kaybettiği bir şampiyonluk yarışı hatırlamıyorum. sanırım son 20 yılda bir defa lucescu'nun ilk sezonu vardır potaya girip şampiyon olamadığımız.

    ama neticede prandelli'nin yapamadığını yapıp bir takım oluşturdu ve şampiyon oldu hamza hamzaoğlu. burada bir çok arkadaşın da söylediği gibi ki ben de onlara katılıyorum, sezonda 3 kupa kazanmış bir teknik direktörün sonrası sezona başlaması gerekiyor. en azından bunu hak ediyordu.

    geçtiğimiz sezon ona başarıyı getiren şey fantezi arayışından uzak oluşu, aynı on birler üzerindeki ısrarı ve sonucu getirecek futbolculardaki ısrarcılığıydı.

    kendi işine bakan, daha mütevazı bir adamdı geçen sene.

    peki bu yıl? bu yıl ne oldu?

    hamza hoca değişti. evet değişti. tuhaf fanteziler peşinde koşan, hafiften kendini beğenmiş, taraftarlar tartışmaya çalışan, tuhaf ironiler peşinde koşan bir adama evrildi.

    bu yıl resmi olarak 15 maç oynadı takım sanırım. daha hiçbir maç öncesi şu dizilişle ve şu futbolcularla çıkarız diyemiyorum. çünkü her maç tuhaf bir arayışı var.

    bu 15 maçın 6-7 tanesinde takım belki iyi oynamıştır. kalanında ise vasat ya da kötü. kazandığımız maçların çoğunu bir kaç futbolcunun üstün performası ile kazandık. kazandığımız maçların sadece bir kaç tanesini tüm takım iyi futbol oynayarak kazanmışızdır.

    sabri sarıoğlu ve umut bulut ısrarını hiçbir zaman anlamayacağım. özellikle umut bulut konusunda ciddi anlamda takıntılı olduğunu ve inatlaştığını düşünüyorum. son 35 maçta 3 gol atabilmiş bir futbolcu için, "umut her zaman iyi futbolcuydu, sadece gol yollarında şanssız" demek futboldan anlamamaktır. umut bulut benim gözümde 2. lig seviyesinde bir futbolcudur. hatta daha kötüsü. ama sağ kanat, sol kanat, çift forvet, tek forvet bir şekilde sürekli bu takımda kendisine yer buluyor.

    sabri'ye o yüklü kontratın imzalatılmasında başrollerden biridir hamza hamzaoğlu. her fırsatta sabri'nin yeterli olduğunu söyleyen de kendisi. ama stoper futbolcuyu sabri'nin yerinde oynatacak kadar onu yetersiz gören de yine o. gereksiz açıklamalarla kendisini komik duruma düşürdü.

    bilal konusunda ise yine biraz takıntılı olmasına rağmen kızamıyorum. sadece çok fazla oynattığını düşünüyorum.

    bakın, bu takımdan melo gittiğinde rodriguez'in kendisinin boşluğunu doldurabileceğine, iyi futbolcu oluğuna dair açıklamaları vardı yanlış hatırlamıyorsam. sonra ne oldu?

    bruma kiralık olarak giderken hamza hamzaoğlu tam da şöyle dedi: "biz istedik ki sinan'a şans verelim bu yıl, onu parlatalım. o yüzden bruma'yı gönderdik." sinan'a ne kadar şans verdi? umut'a, burak'a verdiği şansın ne kadarını sinan'a verdi?

    geçtiğimiz sene hata yapınca delikanlı gibi özür dilerdi. bir büyük takım teknik direktörünün sürekli özür dilemesi de kötüydü ama en azından kendinin farkında olması iyiydi. bu yıl ne oldu peki? bu yıl kendini beğenmiş bir adam oldu. burnundan kıl aldırmayan bir adama evrildi. yetmezmiş gibi trip falan atmaya başladı. canlı yayında kendince ironi yaparak laf sokmaya çalıştı.

    kazanınca hamza hamzaoğlu haklı oldu, kaybedince ise saha, hakem, sakatlıklar, şanssızlık, podolski falan suçlu oldu.

    karakter olarak iticileşmeye başladı yani. bence sportif başarının yanında taraftarı yanında tutabilecek en büyük silahlardan biridir sempatiklik. o bunu kaybetti.

    bakın, bugün şu an aktif teknik direktörler arasında en iyi olan mourinho bile eleştirilebilirken, hatta baştan yarattığı, tarihinin en büyük çıkışını yakalattığı ve en tepe yer kazandırdığı chelsea'den kovulması gündemdeyken, hamza hamzaoğlu'nun eleştirye karşı böylesine hazımsız davranması yanlış. bunu, kendisini koruyan taraftarlar da yapıyor. lan bugün guardiola falan bile eleştiriliyor. adam çılgın atıyor bayern'de.

    elinde yetersiz bir kadro yok. burak ve umut'tan forvet olarak yararlanamıyorsan başka birisini dene hocam. olmuyor işte, olmuyor. sağ bek sabri'den yararlanamıyorsan başka bir şey dene. orta saha yumuşak kalıyor diyorsan başka bir diziliş dene hoca. başka değişkenlerle bir şeyler dene ama.

    aynı materyalleri kullanıp, farklı şekilde yoğurunca yine aynı sonucu buluyorsun. işin ilginç yanı başka bir şeyle karşılaşacakmışsın da şanssızlık yüzünden öyle olmuş gibi davranıyorsun.
  • 6587
    istifa etmesini bekleyenlerin hayal aleminde yaşadıklarını düşündüğüm hoca.
    sabrinin alternatifinin olmadığını savunabilen bir adamdan nasıl bir davranış bekliyoruz?

    devre arasında takımdaki çöplerle birlikte kendisine teşekkür edilmeli. böylelikle gelecek sezona hazırlanmalıyız.
    fakat bu da mümkün değil çünkü galatasarayda hamzadan daha moral bozucu bir şey varsa o da yönetimdir.
  • 6588
    gittiğinde yerine şu adam gelsin diyemeyeceğimden gitsin demiyorum ama deyim yerindeyse uslanana kadar sözlerle yumruk yemesi taraftarı olduğum teknik direktör.yapacak olduğu şeyler çok basit.sıralıyorum.
    1.konuşmayacaksın hamza.sen konuştukça dipleri daha da görenlerdensin konuşma.çok basit ya sus işte.
    2.senin evlatların takıma zarar veriyor hamza.oyunculara sert ol bizimkiler yumuşadıkça tepene çıkarlar.bir eğitimci olarak söylüyorum,sadece sınav öncesinde(maç öncesinde) gaz ver sonraysa mesafeyi hep koru.
    3.sabri diye bir adam var.kes onu hamza.olmuyor.olcanın kanatından yemiş gibi görülen gollerin yüzde 80i sabrinin kanatından geliyor.yaptığı 10 ortanın biri asist oluyor diye bir adam ahada tutulmaz.hele eli belinde sanki halısahadaymış gibi olan adamdan hayatta hayır gelmez.taraftar gözüyle bak mesela.kendini sevdirmek için arenadaki maçlarda atlayıp zıplayan bir adam ne kadar kişilik sahibi olabilir.hakan baltayı hiç o halde gördün mü? veya hakan baltayı hiç ben galatasarayın evladıyım diye duygu sömürüsü yaptığını gördün mü?
    4.umut var birde.tut bi kamera maçta sadece umutu çeksin.stada gelen görüyor.ama aslında sende benim gibi izliyorsun maçı nasıl göremiyorsun anlamıyorum.bütün takım anlamış,umuta pas atmıyor.sadece işten yırtmaya çalışan sabri taçlarda atıyor ve jose daha tanımadığı için atıyor.başka kimse atmıyor niye biliyor musun hamza? umuta atmak rakip takıma pas vermektir,gol olabilme ihtimali olan her atak gibi o ihtimali sıfırlamaktır,rakibin yerine kendi takımını frenlemektir,ne yaptığını anlayamayı çıldırmaktır.sözlüğün çoğunun sevmediği fatih hocan bile oynatmamak için hayati maça 4-6-0 çıktı sen düşün,onu bari örnek al.oynatma artık.adam kırmızı kart görünce normal taraftar üzülür biz seviniyoruz sen düşün halimizi.yapma artık yeter.
    5.sneijder gibi adamı orta sahanın göbeğinde oynatma,hele ki yanında sert bir orta saha yoksa sakın sakın.şimdi hamza düşün senin kalbin midende,ne.olur o zaman beynine kan daha geç gider,akciğerlerin işlevini hızlı yapamaz kirli kan daha geç çıkar vücuttan.aynı mantık.sneijder bu takımın kalbi.sen kalbin yerini bozma en iyisi olur mu?
    6.semih artık eskisi gibi değil.eskiden de dengesi iyi değildi ama şimdi daha vahim.seni kovdurması mı lazım illaki.çok zorda kalmadıkça macera arama.
    7.chedjou senin takımının çoğundan çok daha iyi bir tekniğe sahip hamza.çok kapanmak istiyorsan orta sahada jose yerine düşün bence.
    bu 7 maddenin ilk beşini yapsan bile her yerde başarı var hamza inan bana.hadi sağlıcakla kal.
  • 6589
    umutsuz vaka olan hastalar vardır hani. tıp biliminin imkanları ve yöntemleri hastalığı çözememektedir ya da çözse bile hastanın maddi gücü bunu karşılayamamaktadır. hasta ve yakınları bunun üzerine bir derman bulmak adına genellikle alternatif tıbba yönelirler. alternatif tıbın sunduğu seçenekler de aslında bir çözüm değildir ama kullandıkları iksirler ve karışımlar en azından hastanın öncelikli olmayan sorunlarına (baş ağrısı, nefes darlığı, kaşıntı gibi) yani semptomlara iyi gelir. bazı semptomların ortadan kalkmasıyla hasta kendini iyiye gidiyormuş gibi hisseder doğal olarak. hatta hastalığın bazı kötü etkileri bile ortadan kalkmış olabilir. bu motivasyonla hastanın kendine güveni gelir ve her şeye toz pembe bakmaya başlar. hatta zamanla artık iyileştiğine, hayatına normal bir şekilde devam edeceğine bile inanır. ama aslında hastalık olduğu yerde durmaktadır çoğu kez ve eninde sonunda kendini tekrar gösterir. aslında hastanın durumunda bir iyileşme yoktur, geçici bir iyiye gitme durumu her şeyin düzeldiğinin ya da düzelebileceğinin yanılsaması vardır sadece.

    hamza hamzaoğlu'nun takımımızda geçirdiği bir yıllık dönemi yukarıdaki deneyime benzetiyorum şahsen. daha 2013-2014 sezonu öncesinde fatih terim'le başlayan yanlış kadro yapılanması ve oyuncu tercihleri iki sene üst üste şampiyon olan takımımızın durumunu kötüleştirdi. sonrasında fatih terim gitti mancini geldi, devre arasında alınabilecek en kötü oyunculara (ontivero, burdisso, hajrovic ilk aklıma gelenler) bir sürü para saçıldı, cepten para yenildi. bu panik halinde üstüne yerli oyuncularla fahiş maaşlarla sözleşmeler yapıldı. sonrasında ünal aysal ayrıldı, mancini gitti, prandelli geldi, kötü gidişat ve transferler hep sürdü. hamza hamzaoğlu tercihi işte tam bu noktada alternatif tıbba yönelmekti. çalışkan, dürüst, işini seven ve kendisini geliştirmeye çalışan bir teknik direktör olsa da asıl teşhisi koyacak birikimi ve yeteneği yoktu. ya da vardı ama koysa bile kulübün maddi durumu bu tedavi sürecini karşılayacak durumda değildi hiç. bu yüzden kendisinin yaptıkları hep hastalığı iyileştirmek yerine semptomları giderme yönünde oldu. bunun da türkiye futbolunda karşılığı başta yerliler olmak üzere oyuncuları sürekli motive etmeye çalışmak, onlardan oyunun fizik yönünü domine edecek bir performans almaya yönelik oldu. 30 metrakarelik alanda 11 kişi topun arkasına geçip güya takım savunmamızı güçlendirdik. bazı oyuncularımızın (muslera, sneijder, hakan balta) çok özel katkıları, diğer rakiplerimizin de kötü oyunları da denk gelince takım şampiyon oldu, üstüne ne kadar iki kötü maç çıkarsak da bursaspor'dan bir türkiye kupası bir de süper kupası aldık. bu rehavetle asıl hastalığa yönelik hiçbir tedavi girişimi olmadı bu sezon öncesi. sonuçta geldiğimiz noktada tam iyileştiğimizi sandığımız sırada eski hastalık yani kadromuzun felaket derecede kötü ve yanlış olduğu gerçeği önümüze çıktı. sabri, semih, umut, bilal gibi oyuncuların yetersizlikleri bir kenara yıldız statüsüne koyduğumuz selçuk, burak, chedju, yasin gibi oyuncuların defoları da kabak gibi önümüzde duruyor. carole, jose rodrigez, sinan gümüş gibi oyunculardan da yıldız oyuncu perfroması bekliyoruz aceleyle bir umut. ama tüm bu oyuncuların göstereceği performans aşağı yukarı belli ve bizim istediğimiz iyi, etkili ve büyük takım oyununu getirmeyecek. yeni bir kadro yapılanmasına ihtiyacımız var ama temel mesele hastalığımızı (kötü ve yetesiz bir kadroya sahip olduğumuzu, göklere çıkardığımız pek çok oyuncunun defoları olduğunu) teşhis olarak kabul etmek ve hamza hamzaoğlu'nun getirdiği başarıların geçici bir iyileşme olduğunu görmek.
  • 6590
    sezon sonundaki kupa durumuna göre gönderilmesi gereken hoca. eğer şampiyon olamazsa en beceriksiz adamların bile yapmayacağı hataları yaptığı ve göz göre göre başarısızlığı getirdiği için gönderilmeli. eğer olur da şampiyon olursak tüm bu saçmalıklara ve olmazlara karşı şampiyon olduğu için 20 yıllık sözleşme imzalanmalı. çünkü bu balla 2 3 seneye şampiyonlar ligini aldırır. arada alacağı lig şampiyonlukları da bonus.
  • 6592
    https://www.youtube.com/watch?v=Q6USiry7Wrs

    ben bu lafları unutmam, unutturmam. olay sırf wesley sneijder değil. olay bu adamın beyni beyni. adamın kafasındaki "bizim oyuncularımız" mantığı. o gün patronundan da aldığı komut ile wesley'e sallayabilecek gücü kuvveti vardı, sıkıyorsa bugün sallasın bakalım. sıkıyorsa kenarda oturtsun. gücü anca denayer'a jose'ye yetiyor.

    sırf bu adamın "bizim oyuncularımız" mantığı yüzünden galatasaray sağda solda şamar oğlanı muamelesi görüyor. ben artık bize yaşattığı bu kepazeliğe katlanamıyorum.

    (bkz: sırf yerli diye oyuncu kayırmak)
  • 6594
    yolun sonuna an be an yaklaşan teknik direktördür kendisi. aslında yapması gereken basitken maalesef kompulsiyonlarının kurbanı olmuştur.

    hepimizin çeşitli obsesyonları vardır. kendimden örnek verecek olursam elimin temiz olduğunu bildiğim halde elimin kirli olduğuna dair bir düşünce hasıl olur, ve eğer gidip de elimi yıkarsam obsesyonlarımın esiri olur, obsesyonlarımın yarattığı sıkıntıdan kompulsiyonlarla(el yıkamak, eli ıslak mendille silmek vs.) kurtulmaya çalışırım. fakat obsesyonlar bitecek düşünceler değillerdir. hele kompulsiyonlarla sınırlandırmaları çok zordur. mesela elimin kirli olduğunu düşünüp el yıkadıktan sonra musluğu kapattım, o da ne musluk da kirli olabilir ve elin tekrar yıkanması gerekir. neyse lafı uzatmayayım obsesyonlar kompulsiyon halini aldığında oldukça tehlikelidir.
    şimdi gelelim hamza hamzaoğlu'nun obsesyonlarına; evlatlar onun için ciddi bir obsesyon. bilal, sabri, umut, burak, selçuk, olcan... şimdi gelelim kompulsiyonlara; evlatlardan umut'un sağ kanat oynaması, defansa yardım ediyor söylemi vs vs. bilal'in ısrarla 90 dakika sahada tutulması yaptığı hatalara rağmen sahada kalması ve hatta sneijder'i geriye çekmek pahasına forvet arkasında denenmesi. denayer'in sabri'nin yedeği olması. selçuk'un en kötü döneminde kesilmemesi.(milli maç sonrası yükselen bir form grafiği ve özgüvene sahip; eski al geriye ver selçuk sorumluluk almaya dikine oynamaya başladı, kastım daha öncesi). jose rodriguez'in en iyi maçından sonra evlatlar yüzünden yedek soyunması. podolski'den her maç sonrası memnun olmayan hamza hamzaoğlu'nun umut'un yaptığı en ufak hareketi her maç gözümüzün içine sokması ve aklıma bir çırpıda gelmeyen bir dolu örnek hamza hamzaoğlu'nun obsesyonlarının yol açtığı kompulsiyonlardır.

    içinizden geçen düşünce 'ne diyor bu değişik?' yönünde farkındayım. hatta sanane adamın yerli takıntısından diyenlerinizde çıkabilir. ama bu denli obsesif- kompulsif bozukluğa sahip olan hastalar ciddi tedaviler alıyorlar ve bu obsesyon- kompulsiyonlarından kurtulmak için her gün mücadele veriyorlar. tabii başlangıç için bunun hastalık olduğunu kabul edenlerinin sayısı hayli az. işte hamza hamzaoğlu'nun bu obsesyonunu bir şekilde tedavi edebilirsek başarılı olabiliriz. yoksa şanslıyken sevinir, şanssızken üzülürüz.
  • 6595
    öncelikle belirteyim ki kendisinin yılmaz savunucularındanım. hatta sözlükte fanboy diye nitelendirilen insanlardanım(30 yaşında adam nasıl boy oluyor onu da size sormalı tabi). hala da kendisine çok güveniyor ve çok iyi bir teknik direktör olduğunu düşnüyorum. sezon sonuna kadar da takımın başında kalmalı. bunlar sabit fikirlerim.

    bütün bunların yanısıra kendisinin elbette ki eleştirilecek noktaları var. sözlükte kendisi ile ilgili envai çeşit yazılar yazılıyor. kendisine yazılan yazıların %95lik kısmı junk dediğimiz türden niteliksiz yani. yok vizyonsuzmuş, köylüymüş, ırkçıymış falan filan zırvalarla dolu. onları hemen eliyoruz zaten okumaya değmez. kalan yüzde 5lik kısımda güzel analizler oluyor genelde. hocada hata olarak gördüğü hususları güzel bir dille aktarıyor renktaşlar. bunlar gerçekten nitelikli ve okumaya değer yazılar ancak o yazıların da çoğunda doğru olmayan tespitler yer alıyor.

    hocanın genel antrenörlük geçmişini ve geçen sezondan bu sezonun başına kadar neler takımımızda neler yapmak istediklerini yazdığım uzunca bir yazı var. merak eden arkadaşlar o yazıyı bulup okuyarak hoca hakkında ne düşündüğümü anlayabilirler. o yazıda değinilen konulara burada bir daha değinmeyi yersiz buluyorum. zaten o yazının geneli olumlu görülere dayalıydı. şimdi hocada eksik gördüğüm noktalara geleyim.

    öncelikle -tabi ki bence- çok yanılınan bir durum var. hoca hatalarında ısrar etmiyor. hatta hemen düzeltiyor. mesela ben rize maçındaki fantastik tercihlerin bir daha olmayacağından eminim. hatırlarsanız hoca sezona ortasahada bilal ile başlamış formunu düşük görünce hemen kesmiştir. daha sonra form tutan bilal kısa tekrardan takıma monte edilmiş ve katkı vermiştir. bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. kısacası hocanın eksiği yanlışlarda ısrar etmek değil, doğrularda ısrar etmemek. bunu biraz açalım. yaklaşık 1 ay kadar önce ideal savunma dörtlüsü yakalandı. denayer-chedjou-hakan balta-carole dörtlüsü ligin en iyi savunma dörtlüsü olmaya aday bir dörtlüydü. geçen hafta sonu rizespor 3. ve 4. golü atarken bu dörtlüden sadece chedjou oynaması gereken mevkideydi. sakatlıklar vs. de etkiledi bu durumu kabul ediyorum ama galatasaray yaklaşık 2 haftadır ideal savunma diziliminde çıkmıyor maçlara. carole sakatlandıysa olcan'ı koyarsın, denayer-chedjou-h.balta-olcan ile çıkarsın maça. savunma diziliminin üzerinde her maç oynanmaz. mümkün mertebe birbiriyle uyuma dayalı bir olayı her hafta değiştirmenin alemi yok. ideali bulduysan ısrar et. doğruda ısrar et yani. benzer durum ortasaha ikilisinde de var. haftalardır iyi oynayan takımın dizilimi ile oynamaya gerek yok. bilal'in dinlenmesi gerekiyorsa aynı eskişehir maçındaki gibi selçuk'un yanına jose ya da jem konur. selçuk sakatlanınca da ya mecburen bilal girer ya da jose-jem ikilisinden yedekte kalanını alırsın. sneijder'i geriye koyarak kaleden uzaklaştırıp işleyen sisteme çomak sokmaya gerek yok. ortasaha düzeni bozulunca hücum hattı da karman çorman birşey oldu tabi ki. yine de bu maç sihirli ayaklar sayesinde kazanılma noktasına gelmişti ama kazanılsa da hocanın bu maçı rize'ye vermek için elinden geleni yaptığı gerçeği değişmeyecekti.

    özetle hocanın rize maçında yaptığı hataları tekrarlamayacağını düşünüyorum. umarım doğrularda ısrar etmeye de başlar ve yine güzel bir sezon sonu yaşatır bizlere. takımın bunu başarabilecek gücü var. devre arasında şüphesiz ki takviye de gerekecek ama ilk aşamada eldeki kadro ile doğruları yaparak sezonun ilk yarısını iyi noktalarda bitirebilmek. dörtlü savunmayı bozmadan (ki milli ara sonrasında kesinlikle ideal dörtlüye dönecektir), orta sahadaki ikiliyi koruyarak ve sneijder-poldi merkezli bir hücum hattıyla devre arasına güzel bir şekilde taşıyabilir bizi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın