resim
Hakan Ünsal
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Sol Bek
Yaş:51
Boy:1.78
Uyruk:Türkiye
  • 527
    ne zaman hakan ünsal'ın adını görsem bir yerde ıma tek bir görüntü geliyor,bu görüntü bizde futbol oynarkenki bir zamandan da değil üstelik.

    16 dakika bekleyip şampiyon olduğumuz zaman hakan ünsal bizim maçın* yorumcusuydu galiba (yoksa yayın yapılan yerde ne işi vardı hala bilemiyorum), maç bittiğinde numaralıda oturduğum yerden hakan ünsal'ı çok net görüyordum, dieğr maçı * izlemeye dayamayacağından içeri giripte bakamıyordum. işte bu daikkalarda hakan ünsal kimle göz göze gelse maçın sonucunu, kaç dakika kaldığını ve rahat olmasını söylüyordu durmadan, bana bir kaç kere bu hareketi yaptı.. ama asıl olay maç bitince oldu.. 16 dakikanın sonuna geldiğimizde hakan ünsal'ın kulaklıklarını fırlatıp yayın yapılan yerdeki masaya çıkıp dışarı sarkıp deliler gibi bağırmasını hiçbir zaman unutmam, unutamam..
  • 530
    benim için galatasaray efsanesidir. gayette iyi yorumcudur. ofsayt işaretlemeden bir dinle, sonuna kadar oku. beğenmezsen yine ofsaytla, kabulümdür.

    hakan ünsal fanatik bir galatasaray'lıdır. muhtemelen tarihimizin de en iyi sol bekidir. 2000 sonrası dönemde bir çok efsanemize yaptığımız gibi ona da çeşitli ayıplar yapıldı. sırf inançlarından ötürü kadro dışı kaldı ve satıldı. blackburn'de gayet ilk 11 oyuncusuyken fatih terim'in isteği üzerine bir çok alacağının tahsis edilmemesine rağmen geri döndü. 2. terim dönemi sonrası bir çok oyuncunun olduğu gibi başarısız oldu. uefa'yı alan takımda çok önemli bir oyuncuydu. varlığıyla da takıma çok ciddi katkısı oldu.

    yorumcu kısmına geçersek, hakan ünsal'ın yorumculuğuna yapılan eleştiriler genel de skibbe dönemiyle başlar. ondan önceki sezon, yani şampiyon olduğumuz sezon da, bu kadar ciddi eleştiriler olmasa da yine de -yanılmıyorsam- galatasaray'ın antrenörsüz şampiyon olmasını pek hayra alamet bulmamış sonuç olarak eleştiriler almıştır. eh, o antrenörsüz şampiyonluğun da pek hayra alamet olmadığını anladık. adnan polat'ın benfica maçı öncesi skibbe'ye "arda'yı çıkarsın" diye haber yolladığını çok net yakalamıştı lig tv.

    skibbe'li sezonda eleştirileri genelde lincoln, skibbe ve adnan polat üçlüsüneydi. üçü de bugün galatasaray'ın içinde değil. ve kabul etmek istemeseniz de, üçünde de haklı çıktı. skibbe'yi topla tüfekle kovduk. ıslıklayarak, "skibbe istifa" diye kovdurduk. takımı çok başı boş bıraktığı için kovdurduk. haklı mıydık? muhtemelen evet. peki hakan ünsal farklı bir şey mi söyledi? takip ettiğim kadarıyla hayır. eleştirileri tam olarak bu eksendeydi. galatasaray'ın skibbe'yle üst üste galibiyetler aldığı dönem de bir kere bile sizin art niyetli dediğiniz eleştirileri duymadım ben kendisinden.

    bir diğer eleştiri konusu lincoln'dü. lincoln benim çok sevdiğim bir oyuncuydu. lakin ona yapılan eleştirilerin haksız olduğunu söyleyemem. kamplara geç gelmesi gibi olayları hepimiz biliyoruz. kalli'nin dediği gibi, lincoln bir riskti. kısa bir süre için de olsa lincoln riski kazanca dönüşmüş gibiydi. lakin sonucu kayıp şeklinde oldu. hakan ünsal'ın lincoln eleştirileri de haklı çıktı. üstelik aynen skibbe gibi, lincoln iyi oynarken hacettepe maçı öncesi "lincoln'ün yapması gereken, ondan beklenen budur zaten. mükemmel oynuyor" şeklindeki röportajını hatırlıyorum ben kendisinin.

    bir diğer eleştirisi adnan polat'aydı. o dönem içinde elano, keita gibi oyuncular geldiği için biz bu eleştirilere katlanamıyorduk. fakat hakan ünsal'ın adnan polat'ı eleştirdiği konular geçen seneki mali kongre sürecinde bir bir ortaya döküldü zaten. floryanın başı boş kaldığını söylüyordu. terim gelir gelmez ilk önce oraya el attı vs. hakan ünsal'ın "total futbol, total oyuncularla oynanır" tarzı bir lafını ve bu lafın çok eleştiri aldığını hatırlıyorum. bu cümlenin yanlış olmadığını 2009-2010 sezonunun ikinci yarısı hepimiz anlamıştık zaten.

    "fatih terim'i eleştirmeye korkuyor" lafını da anlamam pek mümkün değil. şu durumda takımın neresini eleştirsin? muslera'ya hiç iş bırakmıyorlar mı desin?

    hakan ünsal'ın hayat tarzı, hitabeti çoğumuza ters gelebilir. normaldir. hatta yabancılara karşı ön yargılı olduğu da söylenebilir. bu uefa kadrosundaki çoğu yerli oyuncumuzda vardır zaten. hakan ünsal'ı onlardan ayıran nokta tam olarak nedir bilemiyorum. tv'de yorumculuk yapması mı, inançları mı hangisi kestiremiyorum. şayet fetullahçı olduğundan dolayı böyle bir düşünceniz varsa, yapmayın. değildir zira.
  • 531
    gördüğüm kadarıyla kral hakan şükür hakkında da öncelikli olarak inancı yüzünden olumsuz görüşü olan arkadaşlar hakan ünsal'a da aynı sebepten ötürü yükleniyorlar. doğaldır olabilir. saygı duyarım. herkesin kendi düşüncesi.

    fakat bu adamı rıdvanla falan kıyaslamak gerçekten akıl mantık işi değil. hakan ünsal'ın galatasaraylılığı hakkında söz söylemek de aynı şekilde. takım kötü olduğu zamanlarda eleştiri yapan galatasaraylı yorumculardan sadece k.hakan varmış gibi bi ortam oluşması da yanlış. nitekim dısarda eleştirinin amına koyan hıncal trolü tarzında bi sürü adam var.

    bu da benim görüşüm. vesselam.
  • 532
    galatasaraylıdır eyvallah; fakat rijkaard, skibbe gibi adamlara yapmadığını bırakmamıştır. şimdi yemez tabi fatih terim'in arkasından konuşmak.

    sonuç olarak benim gözümde hizipçi ve çifte standardı olan bir yorumcudan öte değildir. bülent'i de eleştirmemişti o kabus sezon sırasında... ha bir de itin götüne sokup çıkardığı skibbe; yokluk içinde takımını ilk 4e soktu; yani eskişehirspor'u... eğer ki eskişehirspor yönetimi maaşları yatırsaydı, kalacaktı belki de; bilinmez. lakin başarılı olduğu bariz bir teknik adam bu.
  • 534
    enteresan argümanlarla eleştirilen eski futbolcumuz.

    3 senedir bu takımın t.d'ünden tut oyuncusuna yönetimine eleştirilmeyen adam yokken kendisi eleştirdiği için hain suçlu olmuştur.

    tahminim hakan'ı eleştirenler, üç beş sene önce büyük başkan adnan polat diyip geçen sene anasından tut sülalesine kadar küfür eden popülist tipler.en azından hakan ünsal ilk günden beri tutarlı bir şekilde eleştiriyordu, demek ki bir bildiği varmış.başkaları gibi önce büyüksün naraları atıp sonra küfür edenlerden değildir.
  • 536
    meselenin üç beş sene öncesinin takımını eleştirmesiyle alakası olmayan futbolcu eskisi.niyeti bozuktur.bütün galatasaraylılar bilir ki bu adam galatasaray içindeki yeniçeri ocağının yılmaz savunucularındandır.cana,kewell,nonda,hatta lincoln bu adamın gözünde haketmediği paralara oynayan yabancı futbolculardır.ama iş arda,ayhan,barış ve mustafa'ya gelince süper topçulardır.bu takımın içinde sürekli yer bulması gerekmektedir.aldıkları paralar helaldir gibi saçma bir argümanla eleştirmektedir.meselenin özü de budur.
  • 537
    az önce stadyum programında hagi'yi nasıl oyundan çıkarttırdığını anlatmıştır;

    hagi kötü oynuyordu aramızda konuştuk ne yapacağız falan filan diye;

    sonra siz karışmayın dedim stoperle sağ bekin arasına bir top attım hagi koştu, tost oldui sakatlandı kenarda tedavi görürken "hemen hocaya durumu kötü değiştir" dedik değiştirdi.

    hagi sonra kenarda deliye döndü oyundan nasıl çıktığını anlamadı.

    anlattığı maç trabzonspor maçıymış.

    (bkz: bizde yedik tabi)

    yavşak istediğin zaman istediğin yere top atabiliyordun da yıllarca niye sol bek oynadın.

    hadi diyelim gerçekten bilerek yaptın ulan hagi bu ölüsü iş yapar.*
  • 540
    04.01.2012 tarihli hürriyet gazetesindeki yazısı.

    --- alıntı ---

    rahat oyun

    maçi oynayan taraflardan biri galatasaray diğeri belediye olunca otomaktikmen karşılaşmanın zor ve üst düzey mücadele içinde geçmesi beklenir.

    öyle mi oldu? maçın ilk yarım saatine bakınca iki taraf içinde rahat bir oyun ve kolay bulunan gollerin olduğu, temponun beklenen seviyeye çıkmadığı bir karşılaşma oldu. beraberlikten sonraki bölüm daha gerçekci galatasaray-istanbul bşb maçı haline aldı ama webo’nun kırmızı kartı işi bitirdi.
    karşılaşma iki takımın rakip alana rahat geldiği bir hale dönünce maçta daha fazla dikkat çeken oyuncular oldu. örneğin;
    kazim: galatasaray’ın sahadaki kaymağını yiyen yegane oyuncu. elmander, selçuk, engin, emre ve eboue yırtınırken, kazım bu emeklerin sonucunu yiyiyor.
    emre: umudun kesilmeye başladığı dönemde belki de son şansını harika kullanan formanın yeni sahibi. goller tamam ama benim için önemli olan oyun anlayışındaki gelişim.
    engin: melo gibi önemli bir oyuncunun yerine oynayan ve maçın en çok koşan, en fazla öne top taşıyan ve en istekli oyuncusu oldu.
    baros: formanın kolay olmadığını anlamaya başladığından beri zorlayan ve gol kralı olduğu yıldaki formuna doğru adım adım gidiyor. baros’u 2 ay sonra görün.
    webo: bir forvetin yapması beklenen işleri fazlası ile yapan ve forvet arayan takımların ilk sıraya yazması gereken bir oyuncu. kırmızı kart belediye ve maç için kırılma anı oldu.

    belediye’ler arasi...

    galatasaray’ın ligin başına göre ne kadar farklı bir takım haline geldiğinin belki de en net cevabıydı belediye maçı. kat edilen mesafeyi iki belediye maçıyla açıklamak gerekirse;
    1-muslera elinden topu kaçırırdı artık elindeki topu rakibe vermiyor.
    2-galatasaray 3 pas yapamazdı şimdi çok iyi ve fazla pas yapıyor.
    3-gol atmak düşüncenin ötesine geçmezdi artık her pozisyon gol.
    4-oyun tarzı ve şekli bir fikir vermezdi şimdi makineleşmeye başladı.
    galatasaray ligin ilk yarısının son bölümündeki görüntüsünde olmasa da sahasında oynamanın, kırmızı kartın ve kalitesinin karşılığını almayı başardı.

    --- alıntı ---
  • 542
    08.01.2012 tarihli hürriyet gazetesindeki yazısı.

    --- alıntı ---

    hassas dengeler

    samsunspor’un canlı, agresif ve örülü orta sahası oyunu kendi alanında kabul etti.

    galatasaray’ı “eksik yakala ve hızlı hücum yap” düşüncesinin bize geçmiş hali olan kontra oyunla vurmak istedi. fakat bu isteklerini yerine getiren kendi çabaları değil de melo ve sabri’nin asistleri oldu. muslera’dan sonra uzun zamandır bireysel hata yapmayan sarı kırmızılı oyuncular birikmiş hata borcu varmış gibi yapılan hataların cezasını çok çabuk gördüler. galatasaray bir takım için en tehlikeli ve en fazla açık vereceği anlar olan oyuna tamamen hakim olduğunu sandığı dakikalarda düşen konsantresi ile sezon başındaki görüntüsüne döndü.
    galatasaray’da takım içi dengeler o kadar hassas ki en ufak oynamalar herşeyi değiştiriyor. işte yaşanan mecburi eboue-sabri değişikliği bunun kanıtı. ikinci yarı yapılan sadece sabri-ujfalusi değişikliği bile galatasaray’ın çehresini ne kadar değiştiriyor gördük.
    ligin en iyi pas organizasyonuna sahip takımı olan galatasaray, bireysel hata yapmadan oynadığı bir 45 dakika ile çok önemli bir geri dönüşe imza attı.

    sabrizm...

    sabri’nin eksiği olması ve bunun sıkıntılarını çekeceği gün gibi aşikar bir durum. aslında, sabri’nin de yapacağı birşey yok. çünkü hem fiziki açıdan hem de oyun içindeki kendi dengesi açısından yapabileceği en fazla bu. fakat asıl sorun sabri’siz oynanan maçlarda alınan skor ve oynanan oyunlar sonucu taraftarda oluşan olumsuz düşünce yapısı. mesela ilk golde melo da ciddi hata yaptı ama göz ardı edilir. sabri, fizik ve ruhsal olarak eksiklerini giderebilir ama bu oluşan ve kemikleşen düşünceyi kırması çok zor olacak. asıl problem fatih hoca gibi normalde yüzde 90 bile hazır olsa oyuncusuna forma vermeyen bir teknik adamın uzun süredir oynamamış ve birkaç idman yapmış sabri’yi oynatmış olması.

    maçin konusu

    fatih hoca’nın sahaya süreceği oyuncularda sıfır hata ile tercih yapmak zorunda olduğu gerçeği iki devreye şöyle yansıdı.
    ilk devre bireysel hata, ikinci devre sıfır hata.
    ilk devre ekigho-zenke, ikinci devre baros-selçuk.
    ilk devre sezon başı, ikinci devre sezon sonu.
    ilk devre petkoviç, ikinci devre fatih terim.

    --- alıntı ---
  • 543
    stadyum programında arda turan'ın açıklamarı tartışılırken eski futbolcuların kulüpleri hakkında konusurken dikkatli olmaları ve taraftarları düşünmeleri gerektiği anlamında laflar etti ve gülümsetti. karakteri hakkında bizi yeteri kadar bilgilendirmişti ama hafızası da kötüymüş arkadaşın, kendisinin neler yaptıgını neler dediğini unutmuş. azcık cesareti varsa fatih terim galatasarayın başındayken saldırsın bakalım.
  • 547
    --- alıntı ---

    "sayın başkan bu fotoğraflara iyi bakın bu yazıyı iyi okuyun. bakın fatih hoca'ya... sezonun ilk yarısındaki heyecanı, coşkusu ve isteği var mı? morali bozuk, konsantrasyonu kaybolmuş ve hayal kırıklığı yaşıyor. benim tanıdığım fatih hoca, şimdiye kadar çoktan ortalığı duman etmişti. ama bu duruşunun ve tavrının ne kadar doğru olduğunu görüyordur.

    galatasaray, sezonun ilk bölümünün sonlarına yaklaşılan bir dönemde, karışıklık ve küçük hesaplar içinde yoluna devam etmeye çalışıyor. aslında bu sezon birçok insanın beklemediği derecede iyi gidiyor ve sarı kırmızılı takım ligin zirvesinde. son haftalarda artık su yüzüne çıkmaya başlayan kısır döngü ve g.saray'a fren olan çıkar çatışmalarının play-off'ta, hatta play-off sonrasında da devam edeceği aşikar. peki problem ne?

    g.saray maalesef kuşatma altında! öyle ya, sezon başında sahaya çıkan neredeyse bütün oyuncularına kadar "toplama" olan bu takım lider ve play-off neredeyse garanti. önemli olan play-off ve g.saray değil. önemli olan kişilerin çıkarları ve istekleri. maalesef; g.saray yine kişisel hırs ve egoların silah olarak kullanıldığı bir kuşatma altında. zamanlamaya dikkat edin. sezon başında ilk belediye maçından sonra ve sonrasında g.saray'ın puan kaybettiği dönemde hep bu planlar devreye giriyor. yönetimin içinde ve florya'da hep bir beklenti var; "kaybetsek de devreye girsek!"

    amaç, terim'in "yeter artık" demesi evet, "olur mu?" demeyin. yönetim içindeki problemlerin asıl neden olduğunu da sanmayın. amaç, fatih terim'in "yeter arık" demesi. çünkü sezon başından beri benim bile şaşırdığım derecede değişmiş ve sakin bir fatih hoca var. ama bu, görünen hali. sıkıntının boyutunu tahmin edersiniz. onlarca isme rağmen "yapılmayan" transferler ve ileriye bakması gerekirken geriye dönüp hem kendi içinde, hem de rakipleri ile uğraşan ve aslında en büyük kötülüğü kendisine yapan bir g.saray var. fakat hem yönetim içindeki, hem de florya'daki hesap yapanlara hatırlatmak istediğim tek şey var. 31 mayıs 2012. bu tarih fatih hoca'nın sözleşmesinin bitiş tarihi. siz bakmayın opsiyona falan. sezon sonu mukavele bitiyor. her yıl yeniden konuşulacak olan sözleşme varken bu acele niye? biraz sabredin, sezon sonu istediğiniz olur. ama işi garantiye almak varken !!!

    şimdi sıkıntılı ve mutsuz. bu hali de yüzünden okunuyor. kulübe bir takım için her şeyi anlatır bakın fatih hoca'ya. sezonun ilk yarısındaki heyecanı, coşkusu ve isteği var mı? kulübe bazen bir takım için her şeyi anlatan yerdir. kulübedeki fatih hoca artık morali bozuk, konsantresi kaybolmuş ve hayalkırıklığı yaşayan bir görüntü içinde. ben, hoca bugüne kadar nasıl patlamadı ona şaşırıyorum. benim tanıdığım fatih hoca şimdiye kadar çoktan ortalığı duman etmişti. ama bu duruşunun ve tavrının ne kadar doğru olduğunu kendiside görüyordur. çünkü sakin kalması gereken tek kişi o. tekrar ediyorum, g.saray toplama bir takımdır bu yeni kadroyu bu kadar kısa sürede bu seviyeye taşımak çok zordur. bunun değerini önce yönetimin bilmesi lazım. g.saray taraftarı zaten hocaya memnuniyetini ve sevgisini gözteriyor ama onlar da bu tarihe dikkat etsin ve unutmasın. fırsatı kaçırdınız

    lider bir takımın süreçte dahli olmayan ve arkası ile ilgilenmemesi gereken bir takımın geriye dönüp bir tartışma içine girmesi, olsa olsa fren yapmaktır. geriye bakan, geleceği göremez. g.saray'ın geleceği rakiplere verilecek okkalı cevaplarda değil, yapılacak ses; getirecek transferlerdeydi. yönetim nasıl bir fırsatı kaçırdığının farkında değil. farkına vardıklarında ise uluslararası bir ligin oyuncusu olmak yerine mahalli ligimizin bir parçası olduğunu anlayacaklar.

    düz yola konulan bariyerler gibi... devre arasında yapılmayan transferlerin de g.saray'ın önündeki düz yola konulan bariyerler olduğunu söylemem lazım. çünkü shaqiri, amrabat ve suarez gibi oyuncular sadece sezonun geri kalanında değil, uzun yıllar g.saray'da oynayacak ve hem bu seneyi, hem de gelecek yılları kurtaracak isimlerdi. ben bu transferleri yapılamayan değil yapılmayan transferler olarak görüyorum. kaldı ki, bu oyuncular, devre arası almadığın zaman fiyatı; düşecek yada talibi azalacak oyuncular da değil. g.saray istese bu oyuncuları alabilecek maddi ve manevi güce sahip bir kulüp. peki ne oldu şimdi? g.saray ilk yarıda yakaladığı müthiş havayı üstüne yapacağı transferler ile rüzgara çevirme ve rakipleri ile arasına güç farkı koyma şansını kaybederek tartışmalarla, cevap vermelerle içerisinde olmadığı şike sürecenin bir parçası haline gelmek üzere.

    bugün bitti yarın var mı? sayın başkan fazlaca iyi niyetli ve g.saray'ı seviyor. çünkü yönetim içinde bu değişikliği yapmazsa kendisi değişebilir. sayın başkan, yönetim içindeki bu çatlakların "çok seslilik" olduğunu düşünüyor. bense "çok eşlilik" diyorum. ilerki haftalarda ya ciddi bir patlamayı ya da g.saray'a zarar getirmekten başka hiçbir işe yaramaz"

    --- alıntı ---

    www.webaslan.com

    (bkz: yorumsuz)
  • 550
    özellikle son tff genel kurulundan sonra bir yerlerden düğmeye basılmış gibi hem tüpçünün gazetelerinde hem de hürriyet ve muadili gazetelerde galatasaraya karşı inanılmaz bir saldırı kampanyası başladı. sürekli yönetimde bir kavga var, şu istifa ediyor, bu ötekiyle tartışıyor şeklinde haberler var. sadece bu mu değil tabi, yok şu oyuncuya bu kadar teklif geldi *, yok terim mutsuz, melo alınmayacak falan filan.

    "küçük" hakan, galatasaraya karşı olan yazıları nedeniyle hürriyete transfer olmuş eski topçumuzdur. daha bizim hakkımızda hayırlı bir iş yaptığını da görmedim. fatih hoca takıma geldikten sonra yemediği için eskisi gibi bizim hakkımızda sallayamıyor ama gene de bir şeyleri karıştırmak için haberlerine devam ediyor.

    yazdığı her yazıyı art niyetle yazan "küçük.
App Store'dan indirin Google Play'den alın