• 4
    --- alıntı ---

    göksu üçtaş’ın müthiş hayat hikâyesini daha önce duymadıysanız kabahat sizde değil. palavradan transfer haberleri, faydası olmayan polemiklerle sayfalarını ve ekranlarını dolduranlarda. göksu’nun hayatı bir azim ve kararlılık hikâyesi. gaziantep’te komşularının kızının jimnastik kursuna gittiğini gören annesi, göksu’yu da götürüyor salona.

    yaklaşık altı ay derslere devam eden minik kızın yeteneği kısa sürede fark ediliyor ve bolu'da bulunan jimnastik kamp eğitim merkezi'ne yönlendiriliyor. kurs antrenörü yalçın titiz, kızlarını bolu’daki eğitim merkezine göndermeleri için aileyi ikna etmeye çalışıyor. göksu’nun çok özel bir yeteneğe sahip olduğunu, iyi bir eğitimle çok iyi bir sporcu olabileceğini, hatta türkiye'nin bu branşta önünü açabilecek kadar yetenekli olduğunu anlatıyor. ve sonunda aileyi ikna etmeyi başarıyor.

    düşünebiliyor musunuz henüz beş yaşında ailesinden ayrılarak, yatılı okula gidiyor göksu. hem de memleketi antep’ten kilometrelerce uzaklıktaki bolu’ya. türkiye’de jimnastik dalında eğitim veren tek yatılı sporcu eğitim merkezinde yoğun bir çalışma temposu içine girerken, ailesinden uzakta bir yıl geçiriyor.

    o yılın sonunda memur olan babası tayinini istiyor ve ailecek bolu’ya taşınıyorlar. ancak 1999’da, binlerce insanımızın hayatını kaybettiği deprem felaketini yaşıyorlar. şans eseri hayatta kalan aile uzun süre çadırda yaşamak zorunda kalıyor. göksu ise antrenman yaptığı salon onarılırken, dışarıda, yıkıntılar altında kalan şehrin park ve sokaklarında çalışmaya devam ediyor.

    göksu ulusal şampiyonalarda madalyaları toplarken, 2009 akdeniz oyunları'nda atlama masasında kazandığı gümüş ile türkiye’ye jimnastikte ilk madalyasını kazandırmayı başarıyor. 2010 yılında ostrava’daki dünya kupası'nda bir ilke daha imza atan sporcu, yerde altın, denge ve atlama aletlerinde ise gümüş olmak üzere türkiye’ye ilk kez üç madalya birden getiren isim oluyor.

    bu yıl ise ingiltere’de katıldığı seçmelerde 96 sporcu arasında 23. sırayı alarak olimpiyata katılma hakkını elde etmeyi başarıyor. işte yıkıntılar arasından çıkan o minik kız, olimpiyat oyunları'ndaki ilk türk jimnastikçisi olarak adını spor tarihimize yazdırıyor. söyleyin bana, böylesine bir adanmışlık, böylesine bir öykü nasıl olur da yazılmaz, anlatılmaz?

    dile kolay 17 senedir bolu’daki kamp eğitim merkezinde yatılı kalıyor göksu. tümüyle spora adanmış bir hayat. reuters’e, yurttaki odasında verdiği röportajda, kendine olan inancını koruyarak başarılı olduğunu söylüyor. “olimpiyata katılabilmek tarihte yapabileceğim en iyi şeydi. bunun için çok mutluyum'' diyen jimnastikçi, spor tarihimizde altın bir sayfa açmış olsa da hayatında pek bir şey değişmemiş gibi görünüyor. haftanın altı günü çift antrenman yapıyor. ve yorucu bir günün sonunda yine yurttaki odasına dönüyor.

    milyon dolarlık sözleşmelere feda diyerek imza atanlar pek sorgu, sual görmezken, göksu’yla röportaj yapan orhan ayhan’ın hepi topu sorduğu birkaç sorudan biri ne hikmetse genç kızın aldığı maddi yardımlar oluyor. göksu verilen destekten mutlu olduğunu ifade ederken bu kez de kilosunun bu ‘sıklet’ için uygun olup olmadığı sorusuyla karşılaşıyor. olimpiyata katılarak dünyanın elit jimnastikçilerinden biri olduğunu kanıtlayan başarılı sporcu kez müstehzi bir yüz ifadesiyle, kilosunun gayet iyi olduğunu söyleyerek yanıtlıyor bu soruyu. ama nezaketini de koruyor.

    başarısında en büyük payı uzun senelerdir eğitim merkezinde kalmasına bağlayan göksu “iyi bir jimnastikçi olabilmek için küçük yaştan itibaren kondisyon ve emek sarf etmeniz lazım. jimnastik, kondisyon, çabukluk ve kuvveti bir arada buluşturan bir spor. bunun için çok çalışmak gerekiyor. uzun yıllar sonra meyvesini alıyorsunuz.” diyor.

    olimpiyat hayaline ulaşmış olmanın mutluluğunu yaşayan genç kız, boynundan hiç eksik etmediği olimpiyat halkalarını, londra sonrası vücuduna dövme olarak yaptırmak istiyor. elbette olimpiyata uzanan bu hikâyenin baş kahramanı göksu ama arka planda onu oraya taşıyan başka kahramanlar da var. beş yaşındaki bir kızın yeteneğine inanıp, yaşıtlarının kreşe kaydolduğu yaşta onu yatılı okula gönderme cesaretini gösteren ve peşinden gelen anne ve babası gibi. ondaki yeteneği keşfedip üstünde duranlardan biri olan antrenör yalçın titiz gibi. ve uzun yıllardır göksu’nun antrenörlüğünü yapan ve onunla yurtta kalma fedakârlığını göstererek sporcusuna bir anne şefkatiyle yaklaşan mergül güler gibi.

    mergül hoca bir ilkin peşinde koşmanın zorluklarından şöyle bahsediyor, “olimpiyat kotasını almak adına yönetmelikleri ve kuralları öğrenmek için internette epey vakit harcadım. olimpiyat oyunları'na daha önce hiç bir türk jimnastikçinin gidememiş olması sporcuların yetersizliğinden değil daha çok kimsenin buna inanmayışından kaynaklanıyor. kimse böyle bir şeye ihtimal vermediği için nasıl katılım hakkı alınacağı da araştırılmamış”

    olimpiyata katılım hakkını elde ettikten sonra çalışmalarını daha da yoğunlaştıran göksu oyunların başlamasına az bir zaman kala, antrenmanda denge aletinden düştü ve kolu alçıya alındı. kariyeri boyunca sakatlıklarla mücadele eden jimnastikçiyi bu da yıldıramadı ve son bir kaç hafta alçılı koluyla çalışmalarına devam etti.

    beş yaşından beri çalıştığı salonun kapısından artık ülkesinin ilk olimpik jimnastikçisi olmanın gururuyla giriyor, ve o içeriye adımını atar atmaz etrafını minik jimnastikçiler sarıyor. büyük bir sevgiyle sarılıyorlar ona. çünkü onlar için bir idolden çok daha fazlası göksu. o da bunun farkında. esas amacının kendinden sonra gelenlere öncülük yapmak olduğunu söylüyor ve gelecek kuşakların daha büyük başarılara imza atacağına gönülden inanıyor.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın