ne diyordu lisede coğrafya, tarih, milli güvenlik hocalarımız? "türkiye doğuyla batı'yı birleştiren bir noktada olduğu için jeopolitik bir öneme sahiptir." , "türkiye jeo stratejik öneminden dolayı iç ve dış tehditlerin etkisinde olan bir ülkedir." , "türkiye avrupa ile asya'nın tam buluştuğu yerde ve ipek yolu'na hakim bir noktada olduğu için her zaman batıdan ingiltere, fransa; doğu'dan rusya gibi ülkelerin hedefinde olmuştur." işte o doğu ile batı'nın tam birleştiği yerde bir takıma çok fena gönülden bağlanmışız. futbolda da öyle bir doğu-batı sentezinin içine girmişizdir. avrupalı kadar futbolumuz olsun diye gideriz batı avrupa'dan futbolcu getiririz, batı'nın da batısı'na gideriz, meksika sınırını kaçak geçip oradan da oyuncu getiririz. ama futbol bizim için hala doğu temaşasıdır. ya sen elindeki kılıcı karşındakine sokarsın, biz eğleniriz; ya da çok kızarız ve o kılıçla sakal tıraşı yaparız sana. ya o atın eyerinin üzerinde ayağa kalkarsın, ya da o atın nallarının altından bakarsın bir de dünyaya. özetle; ya "hurra" deyip gidersin, ya da "yuha"yı yediğinle kalırsın.
bu sevimli kardeşimiz hakkında bir haber çıktı. (bkz:
#367409). taraftarlarımız arasında fazla rağbet görmedi bu haber. bilmem doğru, bilmem yalan. fakat bir anda kendimi giovani dos santos'un yerine koydum da, ne diye düşünürdüm acaba kendi kendime? "yahu şimdi geldik türkiye'ye, iyi güzel. kasımpaşa defansını filan da yürüyerek geçiyorum, kendi şovumu yapıyorum. ama gel gör ki bu adamlar ispanya gol kralını ağlatıyorlar
*. 'yüzyılın derbisi' dedikleri maçta
* 70. dakikada maçı bırakıp kaleciyi ıslıklıyorlar. eee, haliyle bu maçı kaybediyoruz, bu sefer de kendi sahamızda çıktığımız ilk maçta
* attığımız gollere bile sevinmeyip; meşhur bir dizide oynayan kız arkadaşıyla arası iyi olduğu kendilerini mutlu edecek bir şeyler yapan, her fırsatta 'ben tillahına kadar galatasaraylıyım' diyen kaptanı ve sırf uçkuruna hakim olamadı diye akranım olan brezilyalı oyuncuyu ıslıklayıp durdular. kaptan da bizim sarışın sol beki yumrukladı. rijkaard hocamı özlemişim, bir görüştük, iyi oldu. neeskens'in de elini öptüm. ipswich town, leicster filan yine iyiydi hacı, neme lazım, yarın beni de yuhalayan biri çıkar, ağzımızı burnumuzu biri gelip kırar. ben yavaştan kaçayım" derdim herhalde.
şimdi, giovani dos santos kardeşim; burada işler biraz farklı yürüyor işte, anla bunu. eğer yukarıda bahsettiğim haber yalansa, ve böyle haberlerin çıkmasını istemiyorsan; tsyd lokaline git, 'selamaleyküm bana bir çay' diyerek
* * bir masaya otur, bir iki basından arkadaş edin oradan; git acunla playstation filan oyna. basınla bir aranı düzelt yani.
eğer haberler doğruysa, bence de git kardeşim. git, kendini çok sevdirmeden. sen avrupa'ya, amerika'ya kapağı atmak isteyen bu kadar insanı saf mı zannettin? var elbette onların da bir bildikleri. bırak şimdi vergiyi az almalarını filan. git ve kurtar kendini. ama basına demeç verirken de biraz dikkatli ol. "daha büyük bir kulüp" gibi sözler sarfetme. dünyanın her tarafındaki taraftarlarında olduğu gibi; bizim gözümüzde de bizim takımımız dünyanın en büyük takımıdır. ama aramızda soyutla somutu birbirinden ayıramayanlar illa ki pek vardır. o yüzden, yarın öbürgün ola ki real madrid'e mi transfer oldun? o zaman ilk basın açıklamanda "galatasaray gibi büyük bir kulüpten ayrılmak kariyerim için kötü bir adım olsa da, ne yapalım kader böyleymiş, kısfmet" de ki gönlümüzü bir okşa. ayrıca barcelona'nın da galatasaray'ın ardından ikinci en büyük olduğunu söyle ki "kral'ın takımı"na giderken bizleri çok üzme. çünkü biz öyle bir ülkeyizdir. almanya'nın herhangi bir kulübünde oynayan, türkçe'yi hemen hemen bilmeyen bir gurbetçimiz için illa ki gurur duyarız, "nasıl hitler'in ülkesinde oynar bu adam?" demeyiz, fakat kral-katalonya mevzuları oldu mu kendi kendimize kan davaları güderiz. dediğim gibi; serde hem doğululuk, hem batılılık vardır. allah, kitap, kutsal arma, gökten inmez bayrak, düğmesine dokunsan 6 aylık üniforma, tanesi 80 liralık forma konusunda doğulu kadar sadığızdır. ama yeri gelince bunları batılı gibi satarız. "satarız" dedikse batılı gibi dedik. howard campbell jr kadar casus olarak yap ki bunları, sen yaparken biz de sana daha çok hayranlık duyalım. büyüklük konusunda ahkam kesme hakkına sahip olanların adam asıp kesmeye de hakkı vardır. ya onlar gibi büyüklükten bahsederken küçük işler yapıp kimseye çaktırmayacaksın, ya onların düzenine ses çıkarmayıp kendi halinde buralarda yaşayacaksın, ya da "başına buyruk" bir dürüst olup tepkini alıp oturacaksın. bu seferlik gözden kaçmış ama, bir dahaki sefere en aslanından bir ultra gelip seni işini yaparken rezil etmeye çalışır, benden söylemesi.
bir de bizim sözlük için git güzel kardeşim. dedik ya "sevimlisin" diye. kewelldan sonra gülüşüne, yan bakışına, kalçasına "fuck off" deyişine kurban olunacak bir adamın da yavaş yavaş türüyor olması yüreğimi sızlatıyor çünkü. bu mevzuyu fazla açmayım, sözlük aynen devam ederse uydururuz bu konuda da yazacak bir şeyler.