5
ilk kez '98 kışında gerçekleştirdiğim eylem. hani şu nba'in nba olduğu zamanlar. los angeles lakers'ın staples center'da değil de the forum/inglewood semalarında topunu oynadığı, new york knicks'in patrick ewing ile madison square garden'da var olduğu, san antonio spurs'ün david 'amiral' robinson önderliğinde yardırdığı ama her şeyden önce michael jordan'lı chicago bulls - john stockton'lı & karl malone'lu utah jazz düellosunun yaşandığı dönem (şu an tüm takımları ve takımların figürlerini yazasım geldi de cümleyi bitirmek zorunda olduğumun da farkındayım, resmen içimde kaldı, üzgün surat sımaylisi was here).
o gün* gazetenin birinde gece 3'te kanal d'de lakers - spurs maçının yayınlanacağını okumuştum. efes pilsen'in meşhur koraç kupası serüveniyle basketbola sempati duymaya başlamıştım ancak nba konusunda hiçbir bilgim yoktu. dünyanın ücra bir noktasında michael jordan isimli bir eleman varmış da, dünyanın en iyisiymiş de bilmem ne (petar naumoski izlemişim ben olm, ne michael jordan'ı*... ama işte o gün fırsat ayağıma gelmişti, nba izleyecektim, kaçıramazdım. evdekilere analog saati kurdurduğumu hatırlıyorum, "uyandırın beni kesin" dediğimi de, gecenin 3'ünde uyandırıldığımı da ve annemin "oğlum bu saatte maç mı izlenir, soba da yanmıyor zaten" dediğini de. tabii bu beni emelimden alıkoymuş muydu? asla! battaniyelere sarınıp televizyon karşısına kurulduğum an, izlediğim şov hâlâ gözlerimin önünde. hayatımda ilk kez o gece televizyonda seyrettiğim bir şeyden o biçim etkilenmiştim. izlediğim ilk basketbol maçı değildi fakat izlediğim ilk özel basketbol maçıydı. yalnız o gece o maçı bitiremediğimi de iyi hatırlıyorum, uykunun tatlılığına yenik düşmüştüm lâkin değmişti be usta. uykumu bölmeme değmişti, sapına kadar.
şu satırları yazarken '90'lar özlemimin depreştiğini hissettim yemin ederim. tamam, belki haftada bir kez nba maçı izleyebiliyorduk ama o bir maçın değerine paha biçemezdiniz.
ender bilgin, anlat abicim bi' nba maçı daha... sonrasında jetgiller de patlatırız. kanal d'de de(u: ne kadar da "de"ğişik bi' cümle başlangıcı) full house var zaten :( http://gss.gs/lhQ
o gün* gazetenin birinde gece 3'te kanal d'de lakers - spurs maçının yayınlanacağını okumuştum. efes pilsen'in meşhur koraç kupası serüveniyle basketbola sempati duymaya başlamıştım ancak nba konusunda hiçbir bilgim yoktu. dünyanın ücra bir noktasında michael jordan isimli bir eleman varmış da, dünyanın en iyisiymiş de bilmem ne (petar naumoski izlemişim ben olm, ne michael jordan'ı*... ama işte o gün fırsat ayağıma gelmişti, nba izleyecektim, kaçıramazdım. evdekilere analog saati kurdurduğumu hatırlıyorum, "uyandırın beni kesin" dediğimi de, gecenin 3'ünde uyandırıldığımı da ve annemin "oğlum bu saatte maç mı izlenir, soba da yanmıyor zaten" dediğini de. tabii bu beni emelimden alıkoymuş muydu? asla! battaniyelere sarınıp televizyon karşısına kurulduğum an, izlediğim şov hâlâ gözlerimin önünde. hayatımda ilk kez o gece televizyonda seyrettiğim bir şeyden o biçim etkilenmiştim. izlediğim ilk basketbol maçı değildi fakat izlediğim ilk özel basketbol maçıydı. yalnız o gece o maçı bitiremediğimi de iyi hatırlıyorum, uykunun tatlılığına yenik düşmüştüm lâkin değmişti be usta. uykumu bölmeme değmişti, sapına kadar.
şu satırları yazarken '90'lar özlemimin depreştiğini hissettim yemin ederim. tamam, belki haftada bir kez nba maçı izleyebiliyorduk ama o bir maçın değerine paha biçemezdiniz.
ender bilgin, anlat abicim bi' nba maçı daha... sonrasında jetgiller de patlatırız. kanal d'de de(u: ne kadar da "de"ğişik bi' cümle başlangıcı) full house var zaten :( http://gss.gs/lhQ