çocuğum olduğunda kesinlikle onu galatasaraylı yapmayacağım. kendi galatasaray'lı olsun istiyorum.
çocukken ailemin(amca-dayı) trabzonlu ol, komşumuzun fenerli ol, eniştemin galatasaraylı ol telkinleriyle büyüdüm. babam hiç karışmadı.
ve hep bu üçgenler arasında sürekli git geller yaşadım. kim çikolata alıyorsa o takımı tutuyordum resmen. çocuktum. okul yoktu. anaokuluna daha 1-2 sene vardı.
sonra onlar bıktı bende. bi süre takım tuttuğumu hatırlamıyorum.
okula başladığımda avrupa maçları hatırlıyorum ama. arabada giderken radyo'da "haciiiiiiii" sesiyle sevinen abimi hatırlıyorum. sonra evde izleyebileceğimiz ilk avrupa maçında ikimizinde suratlarımızı sarı-kırmızı boyadığımızı hatırlıyorum.
ligi öyle çok iyi takip edemiyorum. çünkü evimizde cine5 yok. galatasarayla futbolu tanıyorum anlayacağınız. çünkü o zaman "avrupa" maçlarını ya trt veriyor maçları yada star.
ama bu arada yıllar önce beni fenerbahçeli yapmaya çalışan komşumuz sinsice bekliyormuş pusuda. galatasaray forması giymeye başladığımı görmüş olacak ki bir pazar günü beni evden alıp suyun karşı yakasına götürmüştü. ilk defa bi stat görmüştüm. maç siirt jet-pa ileydi ama tezahüratlar galatasaray aleyhindeydi. bi süre maçlara gidildi böyle. çoğu zaman ağlıyordum çünkü sürekli yenilme potansiyeli vardı takımın. takım kazandığında ise sevinmiyordum. bi süre sonra anladım ki kaybetmeyi sevmiyorum. bir tek bilye de olsa köküldüğümde boğazımda bir şey düğümlenirdi hemen. işte o 4 sene üst üste şampiyonluğun bile farkında olmayan ben, sadece "haccciii" nidalarıyla bildiğim galatasarayı daha çok sevmiştim. komşumuzu her gördüğüm yerde kaçıp saklandığım günden beri galatasaray'lıyım
*. belki görse "dönek" diyecek bana ama bir çocuğu kandırmanın ezikliğiyle yaşadığının farkına varamayacak.
işte böyle sözlük, gururluyum bunları yaşadığım için. belki doğuştan galatasaray'lı değilim ancak galatasaray'ı kendim bilerek ve görerek seçtim. fenerbahçe'yi niye sevmediğimi biliyorum, galatasarayı niye sevdiğimi biliyorum.
uefa'yı aldığımızda 3'e gidiyodum. birinci sınıf-uefa aralığına kadar çok avrupa maçı izledim abimle.
uefa kupasından sonra yani 2000 yılından sonra 4 yıl suyun karşı tarafındaki stada gittim geldim. çoğu zamanda lokantalara kahvehanelere maçlara götürüldüm.
belki çoğunuz o yaşlarda milli olabilecek kadar aklı başında insanlardınız ama ben daha takım seçebilecek seviye de değildim.
sonuç olarak ağırlığımı koyabildiğim yıllarda -ki bu yıllar galatasaray'ın uzun süre sonra en kötü sezonuna denk gelir- galatasaray'ı seçtim.
çocuğumu ilk galatasaray'la tanıştıracağım sonra gerekli diğer takımlarla. eminim oda benim gibi görecek en iyiyi ve seçecek galatasaray'ı.
ve ömrünün sonuna kadar galatasaray'ı neden sevdiğini bilecek.