1
türk takımlarının genel bir karakteristiğinin `galatasaray`'da oynayan futbolculara indirgenmiş hali.. meramımı anlatmaya çalışayım:
şimdi adı üstünde profesyonel bu arkadaşlar, yani futbolu meslek olarak icra edip karşılığında para kazanıyorlar, di mi? bu durumda ne beklersiniz, mesela ofisteki arkadaşlarınızın işlerini düzgün yapmasını beklemenizle aynı şeyi beklersiniz, her maç çıkıp oynamasını, hiç değilse bireysel hata yapmamasını, dikkatli olmasını, o 90. dk.'yı kendi açısından en verimli şekilde kullanmasını vs.. vs..
ama böyle olmayabiliyor, mesela yılda 9 mio tl kazanmakta olan futbolcu depresyona girip 3-4 metreden gol kaçırabiliyor, orta sahadaysa maç boyunca yan - geri pastan başka bir şey yapmayıp yokları oynayabiliyor, defanstaysa ülkenin en pahalı refakatçisine dönüşebiliyor gibi.. hatta ve hatta durup dururken ergenliğe girebiliyor mesela futbolcular, hem memlekette, hem de galatasaray'da..
lakin durum bundan ibaret değil, madem galatasaray'dan bahsediyoruz, ortada yönetişim (governance) olmayınca futbolcular da ortama uyum sağlıyor, "abi ne yoracam kendimi" havasına giriyor, mesela 2010-11 sezonunda `asysk tt arena`'da bir maçımızı hatırlıyorum, sivas maçıydı galiba (0-0 bitmişti, arena'daki 4.-5. maç işte), yanımda oturan adam kalksın beni vursun istemiştim, o derece sıkılmıştım arkadaş. ortam şu; 15 ocak felaketi yaşanmış, polat saçmalık ötesi demeçler vermekte, maçtan önce `istifa da bir hizmettir` pankartı asılmakta, zaten yepyeni statta 10.000 kişi var mı yok mu belli değil, oyuncularımız istinasız "aman top benden çıksın da takım arkadaşıma ulaşsın" derdinde.. kötü maç olur, olur da bu kadarına ben mi denk gelmemiştim, yoksa benim de mi ruh halim bir garipti tam hatırlamıyorum..
aynı forma ertesi sezon, 2011 aralığında çıkıp 1400 küsur günlük fb galibiyetsizliğine son vermişti mesela, çünkü istek vardı, heyecan vardı, hala o maçta eboue'nin yobo'yu pazara yollaması, `elmander'in golü attıktan sonra ellerini iki yana açıp koşması,melo`'nun attığı golü neresiyle attığının geyikleri döner durur sarı kırmızı hayatımızda..
bir de, evet kendisine son zamanlarından beri çok bayılmam ama, başkan olarak `aysal` ve iyi kötü en az 6-7 tanesi kendi konularında gayet uzman yönetim kurulu üyesi vardı.. governance vardı arkadaş..
edit: gizli bakınız hataları düzeltildi..
şimdi adı üstünde profesyonel bu arkadaşlar, yani futbolu meslek olarak icra edip karşılığında para kazanıyorlar, di mi? bu durumda ne beklersiniz, mesela ofisteki arkadaşlarınızın işlerini düzgün yapmasını beklemenizle aynı şeyi beklersiniz, her maç çıkıp oynamasını, hiç değilse bireysel hata yapmamasını, dikkatli olmasını, o 90. dk.'yı kendi açısından en verimli şekilde kullanmasını vs.. vs..
ama böyle olmayabiliyor, mesela yılda 9 mio tl kazanmakta olan futbolcu depresyona girip 3-4 metreden gol kaçırabiliyor, orta sahadaysa maç boyunca yan - geri pastan başka bir şey yapmayıp yokları oynayabiliyor, defanstaysa ülkenin en pahalı refakatçisine dönüşebiliyor gibi.. hatta ve hatta durup dururken ergenliğe girebiliyor mesela futbolcular, hem memlekette, hem de galatasaray'da..
lakin durum bundan ibaret değil, madem galatasaray'dan bahsediyoruz, ortada yönetişim (governance) olmayınca futbolcular da ortama uyum sağlıyor, "abi ne yoracam kendimi" havasına giriyor, mesela 2010-11 sezonunda `asysk tt arena`'da bir maçımızı hatırlıyorum, sivas maçıydı galiba (0-0 bitmişti, arena'daki 4.-5. maç işte), yanımda oturan adam kalksın beni vursun istemiştim, o derece sıkılmıştım arkadaş. ortam şu; 15 ocak felaketi yaşanmış, polat saçmalık ötesi demeçler vermekte, maçtan önce `istifa da bir hizmettir` pankartı asılmakta, zaten yepyeni statta 10.000 kişi var mı yok mu belli değil, oyuncularımız istinasız "aman top benden çıksın da takım arkadaşıma ulaşsın" derdinde.. kötü maç olur, olur da bu kadarına ben mi denk gelmemiştim, yoksa benim de mi ruh halim bir garipti tam hatırlamıyorum..
aynı forma ertesi sezon, 2011 aralığında çıkıp 1400 küsur günlük fb galibiyetsizliğine son vermişti mesela, çünkü istek vardı, heyecan vardı, hala o maçta eboue'nin yobo'yu pazara yollaması, `elmander'in golü attıktan sonra ellerini iki yana açıp koşması,melo`'nun attığı golü neresiyle attığının geyikleri döner durur sarı kırmızı hayatımızda..
bir de, evet kendisine son zamanlarından beri çok bayılmam ama, başkan olarak `aysal` ve iyi kötü en az 6-7 tanesi kendi konularında gayet uzman yönetim kurulu üyesi vardı.. governance vardı arkadaş..
edit: gizli bakınız hataları düzeltildi..