• 226
    karşınızdaki takım işin psikolojik kısmını iyi kotaran bir takım.

    ülkemizde ki üç büyükler arasında ilk büyük stada da sahip olması ve fenerbahçe' nin kadro olarak en güçlü olduğu döneme geliyor.

    baskı, atmosfer bunlardan yıllarca hem futbolcular hem de tribünler etkilendi. tabi bir diğer etkilenen unsur da hakemler. şükrü saraçoğlu' nda yaptığımız maçların tümünde hakemlerin abidik gubidik kararlar vermesi yılların getirdiği baskının sonucudur.

    takım psikolojisini iyi yöneten bir takım galip çıkabilir.
  • 229
    1-2 sene öncesine kadar psikolojik baskı nedeniyle diyebileceğim lakin son 2 sezon hakemlerin doğrudan katkılarıyla alınamayan galibiyettir.

    açıkçası nihat özdemir ve zekeriya alp denilen şahısların yöneticilik yaptığı federasyon ile ben bu sezon da ligde bunu başarabileceğimize ihtimal vermiyorum. beraberlik iyi sonuç olabilir.

    belki kupada fb takımı ile eşleşme olursa kupada (final olursa tarafsız sahada) bir galibiyet gelebilir.
  • 232
    öncelikle herhangi bir deplasmanda, ya da bir takıma karşı bir süre kazanamamanın çok da kozmik olmayan, doğal ve rastlanır bir olay olduğunu belirtmek gerekiyor. koskoca barcelona da sociedad deplasmanı anoeta'da 10 yıl kadar kazanamamıştı.

    --- alıntı ---
    barcelona, real sociedad deplasmanında son kez galip geldiğinde tarihler 5 mayıs 2007'yi gösteriyordu. bask bölgesinden andres iniesta ve şu günlerde antalyaspor forması giyen samuel eto'o'nun golleriyle galip ayrılmayı başaran katalanlar, o günden sonra bir daha anoeta'da gülemedi.
    --- alıntı ---
    kaynak: https://www.goal.com/...1nda-ne-yat%C4%B1yor

    ikinci mesele derbilerde ev sahibi takım üstünlüğü. bunun ilk nedeni her zaman taraftar desteği olmuştur ki bu güç bir dönem uygulanan deplasman yasağı ile ayyuka çıkmıştır.

    üçüncü mesele ise futbolun bir başka aktörü olan hakem müdahaleleridir. son yıllarda çoğu derbinin "aman tadımız kaçmasın" zihniyetindeki hakem idareleriyle berabere bittiğini hatırlatalım. ki bunu en güzel yapanlardan biri de bilindiği gibi cüneyt çakır'dır.

    hakem idareleriyle ilgili diğer konu kararların genelde ufak bir farkla da olsa ev sahibi lehine işlemesidir (ki bu doğal karşılanabilir, bknz madde 2 taraftar baskısı). ancak bu ufak fark kadıköy'de ufak değil, maçın sonucuna etki edecek kadar büyük olur. bunu en güzel uygulayanlar da fırat aydınus ve ali palabıyıktır.

    tüm bunlar sonucunda karşımıza şöyle bir tablo çıkar:

    sezon maç sonuç
    2019-2020 fb-gs 1 - 1
    gs-fb 0 - 0
    2018-2019 fb-gs 1 - 1
    gs-fb 2 - 2
    2017-2018 fb-gs 0 - 0
    gs-fb 0 - 0
    2016-2017 gs-fb 0 - 1
    fb-gs 2 - 0
    2015-2016 gs-fb 0 - 0
    fb-gs 1 - 1
    2014-2015 fb-gs 1 - 0
    kaynak: aa

    son 11 maçın 8'i beraberedir. fb'nin 2'si içeride olmak üzere toplamda 3 galibiyeti varken, bizim dışarıda olmadığı gibi içeride fb'ye karşı galibiyetimiz yoktur. dolayısı ile bizim genel olarak derbilerde başarısızlığımız söz konusudur.

    ek:
    örneğin beşiktaş deplasmanında da kazanamayan bir takımız biz, 2015'ten beri dolmabahçe'de de galibiyetimiz yok. hiç hatırlamak istemediğim o son maçta ise * umut nayir'in golüyle kaos içindeki beşiktaş'a kaybetmeyi başarmıştık.

    benzer şekilde trabzon'a karşı da son 4 deplasman maçını kazanamadık.
    18.03.2017 trabzonspor 2-0 galatasaray
    29.10.2017 trabzonspor 2-1 galatasaray
    01.09.2018 trabzonspor 4-0 galatasaray
    01.12.2019 trabzonspor 1-1 galatasaray

    kısaca mesele kadıköy galibiyeti değil, bir türlü çözüm üretemediğimiz deplasman galibiyeti meselesidir.

    ek2:
    son 10 yılda real madrid camp nou'da 2 kez kazanabildi; son 5 maç galibiyeti yok. keza milan'ın, inter deplasmanında; everton'un da liverpool deplasmanında son galibiyetini hatırlamıyorum.
  • 237
    en az 5 tane hakemin direk etkisi sayesinde kaybettiğimiz maçı sayabileceğim durumdur. evet fenerbahçenin buradaki taraftar ile birlikte yarattığı ambians yadsınamaz bir gerçek ama özellikle sosyal medyanında yaygın olmadığı dönemlerde ofsayttan atılan goller, verilmeyen kırmızı kartlar bizim aleyhimize verilen kararlar ile fenerin yolunun açıldığı belirttiğim gibi en az 5 tane maç sayabilirim.
    şimdi gelinen nokta ise göz göre göre verilen kararlar ile maç kaybettirilmiyor gerçi ama neyse...
  • 238
    hortlamis baslik. hortalatan da kacmis. gitmiş yok olmuş. hani derler ya bir deli kuyuya tas atmış. hah iste. deli atmış tasi, sonra gitmiş, ama bizim diger deliler, basibozuklar* yazmaya devam etmiş.

    neyse, bir turlu galip gelememesi filan, bunlar tamamen istatistik, o da olur bir gun. benim son hatirladigim, sahasında kupa kaldırdığımın çocukları. bi de cuculer, pala biyiklillar, ozdemirler koclar. takilmayin cok. koyar geçeriz koyup gecmemiz gerektiğinde, 20 sene nedir gulum ben senin icin olumu goze almisim.

    (bkz: ben23rsiz)
  • 240
    çünkü camia olarak gs maçlarını hayat memat meselesi olarak görmeleri. yenilgiye tahammüllerinin olmaması, hiçbir şekilde yılmayıp gol yeseler dahi hemen baskı kurmaları. hatta tribünlerin de etkisiyle rakibi, hakemleri vs. yıldırması. 22 ekim 2017 galatasaray fenerbahçe maçını tribünden izledikten sonra bir daha statta fb derbisi izlemeyi bırakın izlemeye dahi yeltenmedim. ben ses tellerimi kısana kadar bağırmaya, rakibin dizlerini titretmeye hazırken çevremde o kadar sessiz, kötü, tiyatro izler gibi maç izleyen ve birbirinden kopuk bir tribün vardı ki sinir olarak maçtan çıkmıştım. maalesef doğu üstte izlediğim şu maçta fb taraftarı bizden daha çok ses çıkardı.

    geçen sezon oynanan (bkz: 14 nisan 2019 fenerbahçe galatasaray maçı)ndan sonra artık umurumda olmayandır. öncelikle şu 20 yılı kendimce biraz özet geçmek isterim.

    (bkz: 6 mayıs 2001 fenerbahçe galatasaray maçı) ile başlayan bu süreçte 2000-2010 yılları arasında fenerbahçe gerek stadının yenilenmiş olması ve gerek ekonomik gücü nedeniyle zaten çoğu sezon kadro kalitesi olarak bizden öndeydi. bahsettiğim 10 yıl içinde bizi mutlu eden müthiş travmalar yaşasa da çoğunlukla ligi ilk 2 de bitirdi.

    taraftar olmamızdan ötürü ister istemez her maç umutlanmış, maç saatini de iple çekmişimdir.
    ancak en çok inandığım ilk maç ise (bkz: 9 kasım 2008 fenerbahçe galatasaray maçı)dır. lincoln, arda, keitalı dönemde maçın başında öne geçmemize rağmen 4-1 yenilmiştik. büyük hayal kırıklığı yaşamıştım. keza drogbalı, sneijderli kadrolardan da müthiş umutlu olsam da şampiyon gittiğimiz (bkz: 12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçı)nı da 2-1 kaybetmiştik.

    (bkz: 8 mart 2015 fenerbahçe galatasaray maçı) var mesela. çok ümitliydim. hamza hamzaoğlu ile çıktığımız, eleştirenler olsa da umut bulut'un caner erkin'e önlem olması için sağ açık oynadığı bence doğru bir kadro ile çıkmış iyi de oynamıştık. ancak 81. dakikada olmadık bir gol yedik. kuyt o dakikada orada nasıl boş kaldı, sabri neredeydi hala anlamış değilim.

    (bkz: 17 mart 2018 fenerbahçe galatasaray maçı) da malum süreçte galibiyete en çok inandığım 2.maçtı. rakibin başında aykut kocaman varken bizde ise yıllar sonra fatih terim kadıköy’de deplasmana çıkıyordu. o dönem fb aykut ile tipik kabız futbolunu oynarken soldado da genelde yedek kalırken muhtemelen dışarıdan müdahale ile 11 oynatılmış ve nispeten hücumcu bir kadro gördüğümde tereddüt etmiştim. yine de fena oynamadığımız bu maçta berabere kalmış, son dakikada tolga ciğerci’nin cılız vuruşu olmasa belki maçı kazanmıştık.

    gelelim geçen seneki (bkz: 14 nisan 2019 fenerbahçe galatasaray maçı)na. şu maçtan önce hem fb nin o günkü durumu hem de biz 7 de 7 yaparsak şampiyon olacağımız için içten içe bu defa olacak diyordum. çünkü yolun sonu şampiyonluktu. 10 kişi kalan rakibimiz karşısında aradığımız golü 66. dakikada onyekuru ile bulsak da sadece 5 dakika sonra yine golü faulle de olsa kalemizde gördük.

    peki faul neden çalınmadı. hakem var tarafından neden çağrılmadı. şahsi kanaatim zaten psikolojisi bozuk tribünler öyle bir ambiyans ve hakemler üzerinde öyle bir baskı yaratıyordu ki o gol iptal edilse saha karışabilirdi. çevrenizde gördüyseniz sıradan bir fb taraftarı bile gs maçı olunca fanatikleşiyor, tribünde de amiyane tabirle kuduz gibi yerini alıyor.

    işte bence 20 yıllık serinin en kilit noktası yazımın başında da belirttiğim gibi derbi maçlarında oluşan ambiyans. tribünlerin de etkisiyle rakip ve hakemler üzerinde oluşturulan müthiş baskı. bizde bu ortam ancak son haftalarda çıktığımız kilit şampiyonluk maçları ile avrupa maçlarında oluyor.

    12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçında nasıl şampiyon olduk derseniz. zaten şampiyonduk olmadık bir play-off bahanesi ile elimizden alınmaya çalışılmıştı ama çok şükür ilahi adaletle sahalarında kupa kaldırdık. bir o gün bir de 2006 yılında şampiyon olacağımıza yürekten inanmıştım. aksini asla düşünmedim. çünkü net olarak hakeden bizdik.

    yarınki maç* öncesi de malum 23 sinerjisi var. hatta şu entryi girerken bile başlığın yanında 23 rakamını görüyorum. fb nin havasının bozulmuş olması ve fb taraftarının da son dönemde tribünün pasifliğinden şikayet etmesi gibi umut verici durumlar olsa da ben yine de umutlanmıyorum. kazansak dahi artık eski heyecanım kalmadı.

    sonuç olarak bir galatasaraylıya yakışır şekilde şampiyonluklara devam edelim de bir 20 yıl daha kazanamazsak sorun değil diyorum.
  • 241
    aslına bakarsanız bizim değil suyun öte yanındaki arkadaşların stres yapması gereken durumdur. zaten galip gelemedik.- uzun zamandır.

    ancak bir de şöyle bakmak lazım. galibiyet alacağımız maçta karşı takımda olmak istemeyecek oyuncuların durumu nedir ?karşı takımda kimse olmak istemez.

    bir tarih yazılacak onlar açısından. bizim tarih yazmışlığımız çoktur bu arada... o yüzden bu maçta öne geçmek ve onu korumak çok kritiktir. sonrasında zaten kırmızılar sarılar havada uçuşacaktır.

    çünkü ne onların seyircisi, ne teknik kadrosu ne de başkanı bunu kaldıramayacak.

    kalbimiz, dualarımız sizinle. arma için forman için bizim içi oyna.....
  • 242
    maçların oynamasının da ciddi etkisi olduğu durumdur. yıllardır hakemler bu derbiyi bir türlü oynatmaz. faul olur gider iki dakika uyarıda bulunur. kaleci oyun soğutur hiç oralı bile olmaz. hakemler her maç aleyhimize çok çok ciddi eyyamlar yapıyor fakat bir de oyun oynanmasına müsaade etmiyorlar. yıllardır fenerbahçeden üstün bir kadromuz ve oyunumuz var fakat maç oynanmadığı için sahaya yansımıyor.
  • 243
    takdit haklarını rakipten yana kullanan hakemler sayesinde olan durumdur. bu durum sadece bizim için değil bjk ve ts içinde geçerli. hakemler şükrü saraçoğlu'nda baskı altında kalıyor. ya beşiktaş'ın son kazandığı 4-3'lük maçtaki gibi ekstrem olaylar yaşanacak ya da adil bir yönetim ile maçlar sona erecek. tabi burada rakibin de hakkını vermek lazım derbi maçlarda psikolojik olarak iyi hazırlanıyorlar kötü de oynasalar maçtan kopmuyorlar.
  • 248
    benim gibi 25-35 yas arasi galatasaray taraftarlari icin dune kadar olusan kotu bir istatistikti. yillarca inanarak bekledik bu sacma istatistik bitsin diye, uzun bir sure beraberlik bile olmuyordu ve oyun olarak cok kotu isler cikariyorduk. normalde yapmayacagi hatalari yapiyordu oyuncular, elleri ayaklarina dolaniyordu. sonradan oyun ustunlugu aldigimiz, biraz kismetsizlik biraz fenerbahce bali, biraz hakem iteklemeleri derken galibiyeti kaciran taraf olmaya basladik. sukurler olsun 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçında bu is bitti. dun aksamdan beri hissettigim sey, mevcut oyuncu grubu ve hocalarin, yillarin intikamini aldigi. yani bu kotu seride mondragonun goz yaslari var, gerets'in kani var, hasan sas'in umit karan'in sabri'nin sinirleri, kewellarin baroslarin hayal kirikliklari var. sanki dunku ekip bu oyuncularimizin hepsinin yerine oynadi ve bu oyuncularin alayinin ruhlarini rahatlatti. en onemlisi de, bizim jenerasyonun lise-universite yillarinin ahi vardi ahi... *
  • 249
    evvela 20 yıl sonra bu saçma masalın bitmesi çok iyi oldu.

    bilim gelişimin temel prensibi esinlenme ve üstüne koymadır. şimdi ben yıllar önce fenerbahçe'nin 2001'den sonra iç sahada yenildiği tüm maçları inceledim ve çözümün bruma tarzı bir oyuncu olduğunu söylemiştim. gecikmeli ve rotarlı olarak 5 sene önce sözlükte yazar olduğumda ilk entry'lerimi hep kadıköy galibiyeti üzerine yazdım. 8 mart 2015 fenerbahçe galatasaray maçı'nın çözümü için önerim armindo tue na bangna bruma'nın oynaması idi. ama oynatılmadı işte. oynatılsa o da aynı işi yapabilirdi. sonra denendiğinde ise böyle bir sorumluluk verilmedi ve mevcut kadromuz çok iyi değildi.

    kısmet henry onyekuru'yaymış. 5 sene rotarlı olarak proje gerçekleşti.

    ''ayrıca fenerbahçe bugüne kadar kendi sahasında yenildiği maçlarda hep ama hep bruma tarzında, afrika asıllı hızlı oyuncular maçın yıldızı oldular.''
    (bkz: armindo tue na bangna bruma/#1662698)

    şimdi türkiye'de gerçek futbol başlar umarım. kulüpler bu gibi saçmalıkların arkasına saklanıp kendilerini teselli ediyor ve bu oyuncağı kaybetmemek için türlü çirkeflikler yapılıyordu. biz de artık işimize gücümüze bakalım. asıl amacımız olan avrupa arenasına kafa yoralım. onun da çözümü kaliteli takımın istikrarıdır.
  • 250
    berber dükkanının önünden geçen çocuğun 5 lira yerine 1 lirayı alması*.

    23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı ile kadıköy'de takvim yılıyla 15 sene sonra 3 büyüklere karşı bir maç kaybetti fenerbahçe. o 15 senede 14 mayıs 2006, 16 mayıs 2010, 12 mayıs 2012'yi yaşadı, kadıköyde iki kere şampiyonluk verdi son maçta. o sezondan sonra tamamlanan 13 sezonda biri şaibeli 3 şampiyonluk yaşayabildi bu süreçte. galatasaray 6 şampiyonluk, beşiktaş 3 şampiyonluk gördü, arada bursaspor bile şampiyon oldu ki zaten o şampiyonluğun kaybedilmesi yukarıda ayrı bir başlık. şampiyonluk sayısında geride olan galatasaray dördüncü yıldızı taktı hatta fark attı. geçen sene kümede kalmayı matematiksel olarak 32. haftada mı ne garantileyebildiler. 12 senedir şampiyonlar ligi göremediler, arada bir avrupa ligi yarı finalini saymazsak koca bir hiç avrupa meselesi. acun cup'ı saymazsak 6 yıldır kupa kaldıramıyorlar...

    tüm bunlar olurken galatasaray'ın kadıköyde galip gelmemesi, gelememesi, gelmek istememesi ya da gelmeyince çok da şey etmemesi aslında bu hikayeyle çok benzerlik taşır benim gözümde.

    umarım hikayenin devamı aynı paralellikte cereyan etmez...

    --- alıntı ---

    çocuğun biri berbere girince berber tıraş ettiği müşterisine der ki; “şu içeri giren çocuk var ya dünyanın en salak insanı bak izle şimdi” ani bir el hareketiyle çocuğu yanına çağırır. bir elinde 1 tl diğer elinde 5 tl çocuğa uzatır ve sorar “hangisini istiyorsun” der çocuk da 1 tl’yi alıp çıkar… adam müşterisine dönerek “gördün mü hiç değişmez bu tam bir aptal ” der. daha sonra müşterisi tıraşını olup dışarı çıktığında 100 metre ileride dondurma yiyen çocukla karşılaşır… çocuğa, neden 5 tl yerine 1 tl aldın diye sorar. çocuk, dondurmasını yalayarak adama cevap verir;

    ben o 5 lirayi aldiğim gün bu oyun biter.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın