1
kabahat yönetimlerdedir, terim'dedir bunu bir kenara bırakmakla birlikte ilk ikisi bir tane (1996-2004) ve son ikisi bir tane (2011-günümüz) olacak şekilde iki tane terim dönemi olsa muazzam olurdu diyebileceğimiz olgu.
bana göre zaten dördüncü terim dönemi diye bir şey olması o kadar yanlıştır ki anlatamam. çünkü aslında fatih terim'in üçüncü dönemi şu an hala devam ediyor olmalıydı. bu olsaydı şu an çok başka şeyler konuşuyor olurduk. yine de şu an takımı onun çalıştırıyor olması çok güzel. zararın bir yerinden dönülen kardır dördüncü terim dönemi'nin başlangıcı. eminim kalabilseydi 2013-14 ya da 2014-15'te terim, avrupa'da takımı yarı final, final gibi baya üst turlara taşırdı düşüncesindeyim.
gelelim birinci ve ikinci terim dönemini üçüncü ve dördüncü terim döneminden ayırıp araya 2004-2011 şeklinde bir kesinti zamanı koymamın nedenine. biliyorsunuz ki burası türkiye. çok uzun yıllar bir şeyi size yaptırmıyorlar. yapsanız da inanılmaz şekilde yıpranıyorsunuz, tükeniyorsunuz ya da her sene aynı şeyleri yapmaktan konsantrasyonunuzu, heyecanınızı kaybedebiliyorsunuz. dünyada her başarılı takım, zirveden sonra dibe vurmuştur. galatasaray da o dönem buna mahkumdu ve nitekim terim birinci döneminde ara vermeden devam etseydi, doğanın bu kanununa karşı gelemeyecek ve 2002-2004 yıllarını yine aynı şekilde geçirecekti. eminim terim kalsa biz 2000-01 ve 2001-02'de şampiyonlar ligi'ni üst üste iki kere bile kazanabilirdik. biliyorum, -ebilmek fiili ile durum değerlendirmesi yapmak fazla rasyonel değil ama bazı gerçekler de apaçık ortada. galatasaray o dönem bu güce sahipti ve o takımı dört sene idare etmeye alışmış bir teknik adam, göreve yeni gelen lucescu'ya göre çok daha adapte şekilde ilerletebilirdi takımı.
ve şansını 2004-2011 yıllarında avrupa'da ve milli takımda deneyip 2011 yılında özlemiş, tatmin olmuş ve yenilenmiş şekilde galatasaray'a dönebilirdi. bu arada bence 2000, onun için erken bir gidişti. en azından 2001'e kadar bile kalsa yeterdi. 2000-2001'de ayrılsa zaten fiorentina'ya uğramadan direkt milan'a giderdi.
galatasaray'da geçiremediği 2000-01, 2001-02, 2013-14, 2014-15, 2015-16, 2016-17 bence onun teknik direktör olması gereken sezonlardı. ama olmadı. süren, aysal, canaydın hep bir olaylar oldu. kimi zaman restleşme, kimi zaman başarısızlık, kimi zaman da iletişimsizlik kopardı fatih terim'i galatasaray'dan. kaybeden de, zarar gören de hep galatasaray oldu bu ayrılıkların yol açtığı durumlarda.
gerçekten dört tane terim dönemine ihtiyaç var mıydı bu takımda? bu kadar kesintiye uğramak lüzümlu muydu? tam üç ayrılığa gerek var mıydı? cevabını hepimiz biliyoruz ki hayır yoktu. terim hep bizimle olmalıydı. neyse ki şimdi bizimle. umarım bu kez emekli olmak durumu dışında ayrılık yaşamaz, uzun yıllar bir arada oluruz.
bana göre zaten dördüncü terim dönemi diye bir şey olması o kadar yanlıştır ki anlatamam. çünkü aslında fatih terim'in üçüncü dönemi şu an hala devam ediyor olmalıydı. bu olsaydı şu an çok başka şeyler konuşuyor olurduk. yine de şu an takımı onun çalıştırıyor olması çok güzel. zararın bir yerinden dönülen kardır dördüncü terim dönemi'nin başlangıcı. eminim kalabilseydi 2013-14 ya da 2014-15'te terim, avrupa'da takımı yarı final, final gibi baya üst turlara taşırdı düşüncesindeyim.
gelelim birinci ve ikinci terim dönemini üçüncü ve dördüncü terim döneminden ayırıp araya 2004-2011 şeklinde bir kesinti zamanı koymamın nedenine. biliyorsunuz ki burası türkiye. çok uzun yıllar bir şeyi size yaptırmıyorlar. yapsanız da inanılmaz şekilde yıpranıyorsunuz, tükeniyorsunuz ya da her sene aynı şeyleri yapmaktan konsantrasyonunuzu, heyecanınızı kaybedebiliyorsunuz. dünyada her başarılı takım, zirveden sonra dibe vurmuştur. galatasaray da o dönem buna mahkumdu ve nitekim terim birinci döneminde ara vermeden devam etseydi, doğanın bu kanununa karşı gelemeyecek ve 2002-2004 yıllarını yine aynı şekilde geçirecekti. eminim terim kalsa biz 2000-01 ve 2001-02'de şampiyonlar ligi'ni üst üste iki kere bile kazanabilirdik. biliyorum, -ebilmek fiili ile durum değerlendirmesi yapmak fazla rasyonel değil ama bazı gerçekler de apaçık ortada. galatasaray o dönem bu güce sahipti ve o takımı dört sene idare etmeye alışmış bir teknik adam, göreve yeni gelen lucescu'ya göre çok daha adapte şekilde ilerletebilirdi takımı.
ve şansını 2004-2011 yıllarında avrupa'da ve milli takımda deneyip 2011 yılında özlemiş, tatmin olmuş ve yenilenmiş şekilde galatasaray'a dönebilirdi. bu arada bence 2000, onun için erken bir gidişti. en azından 2001'e kadar bile kalsa yeterdi. 2000-2001'de ayrılsa zaten fiorentina'ya uğramadan direkt milan'a giderdi.
galatasaray'da geçiremediği 2000-01, 2001-02, 2013-14, 2014-15, 2015-16, 2016-17 bence onun teknik direktör olması gereken sezonlardı. ama olmadı. süren, aysal, canaydın hep bir olaylar oldu. kimi zaman restleşme, kimi zaman başarısızlık, kimi zaman da iletişimsizlik kopardı fatih terim'i galatasaray'dan. kaybeden de, zarar gören de hep galatasaray oldu bu ayrılıkların yol açtığı durumlarda.
gerçekten dört tane terim dönemine ihtiyaç var mıydı bu takımda? bu kadar kesintiye uğramak lüzümlu muydu? tam üç ayrılığa gerek var mıydı? cevabını hepimiz biliyoruz ki hayır yoktu. terim hep bizimle olmalıydı. neyse ki şimdi bizimle. umarım bu kez emekli olmak durumu dışında ayrılık yaşamaz, uzun yıllar bir arada oluruz.