1
aslında başlığı florya'da galatasaray'a karşı oynamak diye koymayı düşündüm ancak farklı branşlarda da galatasaray'a karşı mücadele etmiş arkadaşlar olabileceğini düşündüğümden bu başlığı uygun gördüm. ayrıca sözlük yazarlarının sportif başarıları kısmı için de çok şaşalı olduğunu düşündüğümden özel başlık açtım. *
beni tanıyan arkadaşlarım bilir; 8 yaşımdan beri alibeyköy'de ikamet ediyorum. neredeyse 18 sene olmuş. benim küçükken tek bir hayalim vardı; futbolcu olmak. babamın futbol tutkusu ve galatasaray sevgisi bana geçmişti. kendimi bildim bileli futbol oynuyor, galatasaray'da oynamayı hayal ediyordum. bu sebepler sayesinde çok küçük yaşlardan beri ali sami yen'e gidiyordum. tek hayalim bir gün o formayla o sahaya çıkmaktı. bir çocuk her gece bunun rüyasıyla uyur mu? uyur, ben öyle gözlerimi kapatıyordum. neyse, kısmet olmadı haliyle ancak konuyla ilgili olarak harika bir anıya sahibim.
alibeyköy'de parsellerdiye bir takım vardır hatta yeşilpınar'da diyeyim. biz buraya taşındıktan sonra ben de bu takımda oynamaya başladım. antrenörümüz amatör futbol dünyasının çok yakından tanıdığı rahmetli yanki hocamızdı. * abarttığımı düşünmesin kimse ama gerçekten iyi bir oyuncuydum. o yaşlarda sağ ve sol ayağını bu kadar iyi kullanabilen tek çocuktum ve fark yaratıyordum. ilk seneler minikler döneminde ne yazık ki üst üste 2 kez 2.olmuştuk. (u: şerefli ikincilikler:( ) sonra yaşım gereği yıldızlara yükselmiştim. (u: bilmeyenler için kategoriler; minikler-yıldızlar-14&16, genç takım diye gider)
yıldızların ilk senesi başlamadan 2 ay önce antremanlara başlamıştık. çok hırslıydık, bu seneki amacımız kati süretle şampiyonluktu. * yaz tatilinde olan arkadaşlarımız yüzünden eksiklerimiz de vardı ancak 13-14 kişilik ekiple 3.haftadan itibaren hazırlık maçlarına başlamıştık. takım olarak artık birbirimizi iyi tanıdığımızdan eksiklerimize rağmen önüne gelene 4-5 sallıyorduk. hocamız da bu durumu görmüş olacak ki bize inanılmaz bir sürpriz yapmak istemiş. bir perşembe günü antrenmandan sonra; "çocuklar cumartesi günü hazırlık maçımız var ama iyi bir takımla oynayacağız haberiniz olsun" dedi.
cumartesi geldi çattı, tesislerde toplandık. minibüs geldi yola çıktık ancak ne gariptir hocamız bizimle maç öncesi konuşma yapmadı. normalde tesislerden çıkmadan önce kesinlikle maçla ilgili bilgiler verir, uyarılarını eksik etmezdi. yol biraz uzun sürünce takımda; "hocam nereye gidiyoruz, avrupa kupalarına mı katılıcaz eheh" diye geyik yapmaya başladık. derken... florya metin oktay tesisleri göründü! herkes şokta, hepimiz sevinçten deliye döndük. hocamız ayağa kalktı; "çocuklar bugün rakibiniz galatasaray" dedi. o sıra attığımız çığlıklar hala kulağımda yankılanır, sanırım mutluluktan gebermek üzereydik.
tesislere girdik gözlerimize inanamıyoruz. sanki bir rüyada gibiyiz zira birazdan burada galatasaray'la oynayacağız. ilk önce tesisleri gezdik, sonra maçın yapılacağı sahaya geçtik. saha suni çimdi. ısınmaya başladık, galatasaraylı oyuncular da geldi ısınıyorlar. bernabeudeplasmanına gelmiş ludogoretsli oyuncuların real madridli oyuncuları izlemesi gibi galatasaraylı oyunculara bakmayı da ihmal etmiyoruz. * 15 dakikalık ısınmanın ardından hocamız bizi yanına çağırdı, ilk 11'i ve neler yapmamız gerektiğini söyleyecek. başladı kadroyu saymaya. hoca ilk 11'i sayıyor bir türlü benim adımı okumuyor, adrenalin tavanda sinirlerim geriliyor. saniyeler sonra da dünyam başıma yıkıldı. 14 kişilik takımın içinde ilk 11'de değildim. yedek kaleci ve defans bir arkadaşla yedeklerden biri de bendim. o an yaşamış olduğum üzüntüden dokunsalar hüngür hündür ağlayacağım. maç başladı, ben inanılmaz üzgün ve sinirli bir şekilde maçı izlerken 10.dakikada forvet oyuncularımızdan birisi sakatlandı. kenara geldi, zorlamaya çalıştı ancak devam edemedi. hoca beni yanına çağırdı hemen, zaten ısınmış olduğum için hemen giricem. mutluluktan ölmek üzereyim ama hocaya da çatık kaşlarla bakıyorum. yedek kalmayı, hele hele şöyle bir maçta hazmedemiyorum.
sahaya girdim. orta sahanın ortasında oynuyorum. normalde sağ ayaklı olmama rağmen iki ayağımı da kullanabildiğim için sol kanatta oynuyorum. hasan şaş gibi diyeyim. * girer girmez sağa sola koşuşturmaya başladım. hem çok alışık bir mevki olmadığından hem de aşırı heyecandan. o sıra hocamız "kendine gel lan, sahaya sokma beni" diye bağırmaya başladı. sudak çıkmış balık gibiyim. oyunun durduğu bir an kendi kendime "biz nerdeyiz" diye söylendiğimi hatırlıyorum ancak hocanın fırçasından sonra kendime gelmeye başlıyorum. maç sonunda da galatasaray gibi türkiye'nin en iyi oyuncularının yer aldığı bir takıma karşı florya'da 2-2'lik beraberlik alıyoruz. * açıkçası çok iyi oynadığımı söyleyemem ama iyi mücadele ettiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. keşke maçı hocamız biraz erken söyleseydi de konsantre olabilseydik. *
o günden sonra bir daha galatasaray'a karşı oynama şansına erişemedim ancak bizden alt kategorideki arkadaşlarımız türkiye şampiyonasında galatasaray'la oynamışlardı. ne zaman takımdan bir arkadaşımızla koyu sohbet ettiğimiz de şu hatırayı anmadan edemeyiz. bu da benim böyle bir hatıramdır.
dip not: 90-89'lular arasında oynanmış bir maçtı ancak iki takımda da 88'li birkaç oyuncu da vardı. galatasaray'dan tek hatırladığım oyuncu isminin nadir olmasından ötürü; gür ege gürel'di.
beni tanıyan arkadaşlarım bilir; 8 yaşımdan beri alibeyköy'de ikamet ediyorum. neredeyse 18 sene olmuş. benim küçükken tek bir hayalim vardı; futbolcu olmak. babamın futbol tutkusu ve galatasaray sevgisi bana geçmişti. kendimi bildim bileli futbol oynuyor, galatasaray'da oynamayı hayal ediyordum. bu sebepler sayesinde çok küçük yaşlardan beri ali sami yen'e gidiyordum. tek hayalim bir gün o formayla o sahaya çıkmaktı. bir çocuk her gece bunun rüyasıyla uyur mu? uyur, ben öyle gözlerimi kapatıyordum. neyse, kısmet olmadı haliyle ancak konuyla ilgili olarak harika bir anıya sahibim.
alibeyköy'de parsellerdiye bir takım vardır hatta yeşilpınar'da diyeyim. biz buraya taşındıktan sonra ben de bu takımda oynamaya başladım. antrenörümüz amatör futbol dünyasının çok yakından tanıdığı rahmetli yanki hocamızdı. * abarttığımı düşünmesin kimse ama gerçekten iyi bir oyuncuydum. o yaşlarda sağ ve sol ayağını bu kadar iyi kullanabilen tek çocuktum ve fark yaratıyordum. ilk seneler minikler döneminde ne yazık ki üst üste 2 kez 2.olmuştuk. (u: şerefli ikincilikler:( ) sonra yaşım gereği yıldızlara yükselmiştim. (u: bilmeyenler için kategoriler; minikler-yıldızlar-14&16, genç takım diye gider)
yıldızların ilk senesi başlamadan 2 ay önce antremanlara başlamıştık. çok hırslıydık, bu seneki amacımız kati süretle şampiyonluktu. * yaz tatilinde olan arkadaşlarımız yüzünden eksiklerimiz de vardı ancak 13-14 kişilik ekiple 3.haftadan itibaren hazırlık maçlarına başlamıştık. takım olarak artık birbirimizi iyi tanıdığımızdan eksiklerimize rağmen önüne gelene 4-5 sallıyorduk. hocamız da bu durumu görmüş olacak ki bize inanılmaz bir sürpriz yapmak istemiş. bir perşembe günü antrenmandan sonra; "çocuklar cumartesi günü hazırlık maçımız var ama iyi bir takımla oynayacağız haberiniz olsun" dedi.
cumartesi geldi çattı, tesislerde toplandık. minibüs geldi yola çıktık ancak ne gariptir hocamız bizimle maç öncesi konuşma yapmadı. normalde tesislerden çıkmadan önce kesinlikle maçla ilgili bilgiler verir, uyarılarını eksik etmezdi. yol biraz uzun sürünce takımda; "hocam nereye gidiyoruz, avrupa kupalarına mı katılıcaz eheh" diye geyik yapmaya başladık. derken... florya metin oktay tesisleri göründü! herkes şokta, hepimiz sevinçten deliye döndük. hocamız ayağa kalktı; "çocuklar bugün rakibiniz galatasaray" dedi. o sıra attığımız çığlıklar hala kulağımda yankılanır, sanırım mutluluktan gebermek üzereydik.
tesislere girdik gözlerimize inanamıyoruz. sanki bir rüyada gibiyiz zira birazdan burada galatasaray'la oynayacağız. ilk önce tesisleri gezdik, sonra maçın yapılacağı sahaya geçtik. saha suni çimdi. ısınmaya başladık, galatasaraylı oyuncular da geldi ısınıyorlar. bernabeudeplasmanına gelmiş ludogoretsli oyuncuların real madridli oyuncuları izlemesi gibi galatasaraylı oyunculara bakmayı da ihmal etmiyoruz. * 15 dakikalık ısınmanın ardından hocamız bizi yanına çağırdı, ilk 11'i ve neler yapmamız gerektiğini söyleyecek. başladı kadroyu saymaya. hoca ilk 11'i sayıyor bir türlü benim adımı okumuyor, adrenalin tavanda sinirlerim geriliyor. saniyeler sonra da dünyam başıma yıkıldı. 14 kişilik takımın içinde ilk 11'de değildim. yedek kaleci ve defans bir arkadaşla yedeklerden biri de bendim. o an yaşamış olduğum üzüntüden dokunsalar hüngür hündür ağlayacağım. maç başladı, ben inanılmaz üzgün ve sinirli bir şekilde maçı izlerken 10.dakikada forvet oyuncularımızdan birisi sakatlandı. kenara geldi, zorlamaya çalıştı ancak devam edemedi. hoca beni yanına çağırdı hemen, zaten ısınmış olduğum için hemen giricem. mutluluktan ölmek üzereyim ama hocaya da çatık kaşlarla bakıyorum. yedek kalmayı, hele hele şöyle bir maçta hazmedemiyorum.
sahaya girdim. orta sahanın ortasında oynuyorum. normalde sağ ayaklı olmama rağmen iki ayağımı da kullanabildiğim için sol kanatta oynuyorum. hasan şaş gibi diyeyim. * girer girmez sağa sola koşuşturmaya başladım. hem çok alışık bir mevki olmadığından hem de aşırı heyecandan. o sıra hocamız "kendine gel lan, sahaya sokma beni" diye bağırmaya başladı. sudak çıkmış balık gibiyim. oyunun durduğu bir an kendi kendime "biz nerdeyiz" diye söylendiğimi hatırlıyorum ancak hocanın fırçasından sonra kendime gelmeye başlıyorum. maç sonunda da galatasaray gibi türkiye'nin en iyi oyuncularının yer aldığı bir takıma karşı florya'da 2-2'lik beraberlik alıyoruz. * açıkçası çok iyi oynadığımı söyleyemem ama iyi mücadele ettiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. keşke maçı hocamız biraz erken söyleseydi de konsantre olabilseydik. *
o günden sonra bir daha galatasaray'a karşı oynama şansına erişemedim ancak bizden alt kategorideki arkadaşlarımız türkiye şampiyonasında galatasaray'la oynamışlardı. ne zaman takımdan bir arkadaşımızla koyu sohbet ettiğimiz de şu hatırayı anmadan edemeyiz. bu da benim böyle bir hatıramdır.
dip not: 90-89'lular arasında oynanmış bir maçtı ancak iki takımda da 88'li birkaç oyuncu da vardı. galatasaray'dan tek hatırladığım oyuncu isminin nadir olmasından ötürü; gür ege gürel'di.