• 126
    avrupa şampiyonu olan takımın başına ana sayfadan duyurmaya yüz bulamayacağı bir koç getiren, skibbe takımın içine edince ortaya bülent korkmaz'ı atan, mor formayı yutturmak için bir gecede 2288 destanını yazdıran; haldun üstünel bir transfer yapınca yere göğe sığdırılamayan yönetim. piksel piksel satılan formamız da cabası... haldun üstünel'in yürüttüğü transfer çalışmalarını kendinden başka kimsenin bilmediğini sağır sultan bile duydu. futbol şubesi ve transferle ilgili diğer yönetici adnan sezgin'in sadece beğenilmeyen transferlerle anıldığı da düşünülürse "mükemmel" olmadığı apaçık ortadadır.
  • 128
    iki sezondur çok değişik ve önemli işlere imza atan yönetimdir.

    inşallah ne yaptıklarının farkındalardır. ekonomik olarak ince eleyip sık dokuyorlardır. her şeyi en ince ayrıntısıyla hesap kitap etmişlerdir.

    çıtayı çok yükselttiler. en ufak bir başarısızlıkta bunun geriye dönülmez bedelleri olacaktır.

    bizim taraftarımız tezcanlıdır, iyidir, hoştur ama ne yapıp edip denizi görmek ister.

    bunca transferden sonra oluşan bu mükemmel kadroyla lige şampiyon olmamız farz!

    avrupa ligi midir nedir orada çeyrek finalden aşağısı kurtarmaz.

    olmazsa fenalardayız. battı balık yan goingtir bunun adı. sonuna kadar harcadık neyimiz var neyimiz yoksa.

    bu kadar maddi külfetin ardından gelecek büyük başarılar sayesinde ekonomik açıdan geri dönüş olur. daha büyük yatırımlar için elimiz güçlenir, zamanımız artar.

    yoksa mahvolduk gitti.

    allah yardımcımız olsun.
  • 129
    --- alinti ---

    sezon 2004-2005. gs’ı 100. yıl aşkı sarıp sarmalamış. sezona başlanırken yapılan flaş transfer song oluyor. 2004-2005 devre arasında başkan ile gazeteci gökmen özdemir arasında yaşan transfer diyaloğu bir kulübün ne kadar acemice yönetidiğinin göstergesi olarak çıkıyor karşımıza.

    bir canaydin masali, gökmen özdemir’in kaleminden şöyle aktarılıyor; tarih 2005 ocak ayının 7’si… zamanın g.saray başkanı özhan canaydın ile sohbet ediyoruz. bana “transferde ilgilendiğimiz birkaç isim var. senin aklında kimse var mı?” diye soruyor… ben de cevap olarak “kimler var?” diye kontr bir soru yöneltiyorum kendisine… “bayern münih’ten ze roberto ile görüşüyoruz” diyor… benim cevabım ise şu: “başkanım ze roberto’yu alamazsınız. hem pahalı, hem de sözleşmesini uzatabilmek için g.saray’ı kullanıyor. hem daha ucuz hem de daha alınabilir futbolculara yönelseniz…” başkan hemen arkasından soruyor: “kimi alabiliriz?” (maalesef ki yürek burkan bir cümle gs’ın nasıl plansız, programsız hareket ettiğinin çarpıcı bir göstergesi.)

    bu sorunun cevabı sonra çok tartışılacak olayların da başlangıcı oluyor: “başkanım metz’de frank ribery diye bir oyuncu var. çok iyi ve şu anda kulübüyle sorunlu. sizin yönetiminizdeki adnan öztürk arcelor’un türkiye’deki ceo’su. arcelor da fransa’da metz’in sahibi. öztürk, ribery ile ilgilenirse bu transferi hem ucuza bitirir, hem de oyuncuyu sorun çıkmadan metz’den alabilir.” bu görüşmenin üzerinden uzun bir süre (yaklaşık 3 hafta) geçiyor…

    g.saray (dönemin futbol şubesinden fatih gökşen) münih’e ze roberto’ya gidiyor ama oyuncu ile görüşemeden istanbul’a eli boş şekilde dönüyor. (gs’ın marka değerini düşüren hareketler bu yönetimle beraber tavan yapıyor)… ocak ayının 28’inde benim telefonum çalıyor. arayan adnan öztürk… “gökmen bizim başkana bir futbolcu söylemişsin. adını tekrarlar mısın?” diyor… başkan ben ribery ismini söylediğimde not tutuyordu ama tahmin ediyorum o notu kaybetmişti. “sayın öztürk frank ribery o oyuncu” diye cevap veriyorum. teşekkür edip telefonu kapatıyor…

    30 ocak’ta adnan öztürk fransa’dan bir kez daha beni arıyor: “oyuncu ile görüşüp anlaştım. kulüp de tamam. yarın ribery ile birlikte istanbul’a dönüyorum.” “hayırlı olsun” diyorum… tabii ertesi gün için atlatma haberi yapmayı da ihmal etmiyorum…vatan’da çıkan haberin manşeti şu: “son aday ribery!” 31 ocak’ta ise akşam saatlerinde bu kez sayın canaydın arıyor: “senin söylediğin oyuncuyu aldık. artık günahı da sevabı da senin.” başkan böylece ipin ilmiğini benim de boynumdan geçiriyor. olası bir aksi durumda suçlu o andan belli: “gökmen özdemir.” f.bahçe’nin spektaküler transferi nicolas anelka ile birlikte aynı saatlerde iniyor istanbul’a ribery… gazetelerde manşetler hazır bile: “anelka’nın bonusu!”

    gel zaman git zaman ribery’nin kim olduğu ortaya çıkıyor. marsilya hemen kapıyı çalıyor: “size 7 milyon euro.” g.saray kabul etmiyor. çünkü sözleşmede madde var ve aynen şöyle: “ribery g.saray’dan bir takıma transfer olacaksa kulübe 10 milyon euro getirmek zorunda.” metz’de aylık 10 bin euro artı maç başına 8 bin euro’ya oynayan ribery’nin maliyeti g.saray’a yıllık 475 bin euro… bonservisi için ise anlaşma şu şekilde: “2005’in ilk yarısında kiralık… bonservis 2 milyon euro. eğer g.saray beğenirse temmuz 2005, aralık 2005, temmuz 2006 ve aralık 2006’da 4 eşit taksitte parayı öder ve ribery’nin bonservisini alır.” ödemeler için de adnan öztürk şirketine ve metz’e kişisel kefaletini verir…

    işte tüm avrupa transfer piyasasının “soygun” dediği gelişmeler de bundan sonra başlıyor. g.saray genel sekreteri sinan kalpakçıoğlu (şu anda kulübe karşı dava açan qvt’nin mali danışmanı) başkanın kapısını çalıyor ve şöyle diyor: “sayın canaydın, metz kulübü avukatı jean-louis dupond (kendisi ali lukunku transferinde g.saray tarafıydı) aradı. metz’in avukatıymış. metz fransa’da çok sıkışmış. bilançosunu eşitlemek için acil paraya ihtiyaç duyuyormuş. eğer biz parayı hemen ödersek yüzde 5 indirim yapacaklar. (1 milyon 900 bin euro.)” başkanın altından girip üstünden çıkan sinan kalpakçıoğlu canaydın’ı ikna ediyor. g.saray parayı çıkartıp oyuncuyu alıyor: 24 mayıs 2005.

    çünkü esas gelişme bu tarihten sonra başlıyor… g.saray ribery’nin 90 günlük 138 bin euro’luk alacağını geciktiriyor. ve ribery 13 haziran’da serbest kalıyor. 1 milyon 900 bin euro’yu ödeyen g.saray 138 bin euro’yu ödeyemiyor. bu konuda ne dönemin sportif direktörü bülent tulun ne de sinan kalpakçıoğlu yönetime “bu parayı ödemezsek ribery bedava serbest kalır” uyarısını yapmıyorlar. g.saray kiralık olarak oynattığı ribery’nin bonservisini de üzerine geçirip fransız yıldızı boşa çıkartmış oluyor. bonservis ödenmese ribery en fazla metz’e geri dönebilirdi.

    138 bin euro için kaçti!

    ribery’nin kulübe yolladığı 13 haziran tarihli fesihnameden (fesihnameye kadar ribery’nin menajeri kulübe 6 ihtarname yolluyor. ama sinan kalpakçıoğlu’nun bundan haberi olmasına rağmen yönetimi bilgilendirmiyor) sonra g.saray 14 haziran’da ribery’ye 307 bin euro ödüyor. ama geç (!) kalıyor. hem 1 milyon 900 bin euro, hem 307 bin euro çöpe gidiyor. marsilya da ribery’yi bedavaya alıyor. ardından da 30 milyon euro’ya bayern münih’e satıyor. şu anda ise ribery’nin ederi tam 70 milyon euro… talibi ise manchester united…

    avrupa’nin saygın menajerlik şirketleri g.saray kulübünün içerisinden yardım olmadan ribery’nin elini kolunu sallayarak marsilya’ya gitmesinin imkânsız olduğunu belirtiyorlar. kulübün iki profesyoneli sinan kalpakçıoğlu ve bülent tulun bu elden kaçırışın ardından 2 yıl daha g.saray’da görev yapıyorlar. unutmadan da ekleyelim… g.saray’ın bu transferden kaybı 10 milyon euro… sözleşmede de belirtilen rakam 10 milyon euro’ydu. çünkü ribery’nin o günkü değeri 70 milyon euro değildi…

    2005-2006 sezonu. pires ismi ortalarda dönüp dolaşıyor tam 3 ay boyunca ortalarda dolaşıyor hem de. başkan baloya pires ile gelecek diye manşetler atılıyor. kimseden yalanlama çıkmıyor. saf, temiz kalpli, daha çok kırsal kesimde oturan taraftarların duyguları ile oynanıyordu bu isimlere yalanlama çıkmadıkça. gs tarihinde ilk defa ilk maçta protesto edilmişti sezonun açılış maçında. bu tepkide en çok, yönetimin yıldız alacağız deyip maalesef her seferinde taraftarın onurunu zedelyen getirdiği isimlerin etkisi büyüktü. taraftarın istediği şey dürüstlüktü halbuki. üstelik bundan iki sene önce göreve gelen canaydın yönetiminin yanlışlarını artırarak devam etmesine rağmen tam 3 dönem seçilecekti gs tarihinde bu yüce makama. işin yürek burkan yanı ise seçilen kişinin yaptığı icraatların gözönünde bulundurulmasından çok; hatır, saygı, yaşanmış dostluklar gibi manevi değerlerin seçimlerde göz önünde bulundurulması. bu bana osmanlı’da ilim ve fen alanınında gelişme yerine din eğitimine yüzyıllarca önem verilmesi ve sonuçta bir imparatorluğun çökmesinin en önemli sebebini hatırlatıyor.

    2005′te getirilen yıldımız ise sasa ilic oldu. duran top ustası diye nitelendiriliyor yine insanlar kandırılıyordu. o dönemde de takıma tapan taraftarlar içine sinmese de bir şekilde bağrına basıyorlardı gelen oyuncuyu. tıpkı bundan önce gelen prates, bratu, balic, abdullah ercan, almaquer, pinto vb. gibi. 2005-2006 sezonu gs şampiyon olarak sezonu kapatıyor. transfer için bülent tulun’un onerdiği isimler zikos ve leroy. gerets’in istediği oyuncu kallstrom. getirilen oyuncu inamoto oluyordu. bir canaydın masalı maalesef devam ediyordu. üstelik sayın başkanın danışmanlığını, sesi bu aralar çok yüksek çıkan hayri kozak yapıyor idi. bu dönemle beraber gs’ın ruhu olan lise ile taraftarlar karşı karşıya getiriliyordu. seçime ceketini asarak girse bile kazanacak başkana açılan pankart gs’ın lise krizini tavan yaptırıyor ve canaydın’ın kaç seçimi kazanırsa kazansın gs taraftarının ona karşı nasıl bir tutum sergileyeceğini açıkça ifade ediyordu. olaylı fb maçıyla bir dönem tamamen kapanıyordu artık.

    buradan hayri kozak’ın tüm yayın organlarında yaptığı eleştirilere geçecek olursak, gs’ın tarihinde derwall devrimini gerçekleştirenlerden biri avusturya liseli, diğeri ise robert kolejli. rijkaard’ı getirerek özlem duyulan vizyonun getirilmesini sağlayanlardan biri suadiye liseli diğeri ise işık lisesi mezunu. önemli olan gs’ın sevgisi altında ortak bir amaçla hareket etmek. maalesef ki, bugün yönetimi kahve ağzı ile eleştiren, liseli-lisesiz gibi kavramaların tekrar oluşmasının önünü açacak konuşmalar yapıyor sayın kozak. hayri kozak’ın yönetime eleştirisi ise tek boyutlu ve finans üzerine. gs’ın her yerde batacağını iddia ediyor bilgisizce. ali okancı’ya göre yapılan transferlerin kaynağı şöyle oluşturuldu; “borca battığı söylenen galatasaray kulübü bu transferleri yapabilecek parayı nereden bulabiliyordu? aslında her şey aylar öncesinden planlanmıştı. galatasaray transferleri 3 taksitle yapacaktı. bu taksitler ise inşaatı ağustosta tamamlanacak olan türk telekom arena stadı’nın locaları satılarak toplandı. transferler için bir başka gelir kapısı daha yaratıldı. ali sami yen stadı’nın komple bir tribünü 2009-2010 sezonu için sponsorlardan birine satıldı. yine yeni açık tribünün alt katına yapılacak olan localar da galatasaray kulübü’nün kasasına hatırı sayılır bir rakam sokacak. bu gelir tablosu ışığında başkan adnan polat futbol sezonu biter bitmez iki yöneticisi haldun üstünel ile adnan sezgin’i transfer harekatını başlatmaları için görevlendirdi.” bu bilgiler doğrudur yanlıştır ancak sayın hayri kozak, bugün kaynak yaratma ve bunun için sabahlara kadar çalışan yönetimin bu çalışmalarını maalesef ki siz ve sizin gibilerin anlaması çok zor. sayın kozak; sezon 2009-2010 gelenler rijkaard, elano, keita.

    --- alinti ---
  • 130
    ne yapıp edip bu süreçten sonra sercan'ı galatasaray'a kazanırmakla yükümlü olan yönetim. sercan bursa'da kalsaydı sorun olmazdı ama böyle bir adamı rakibe kaptırmak hem sercan için (türk futbolunun yıldızıyken kendini sönderebilir orda) hem de galatasaray için (sercanı alıp gücüne güç katmak varken birde rakibe veriyorsun) çok kötü olacaktır.
  • 136
    son üç yıldır transferde kadrolarına isim bazında önemli transferler yapmalarına ve haklı olarak bende dahil olmak üzere çoğunluk tarafından haklı övgüler almalarına karşın, galatasaray'ın futbolcularına dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı koruyabilecek mekanizmalarını hala güçlendirememiş, geçen yıl federasyonla girdiği haklı münakaşadan yenilgiyle çıkmış ve üstüne onlarla barışma yolunu aramış, galatasaray futbol takımının iki sezondur savunmada ve ön libero pozisyonunda sakat futbolculara bel bağlamasını sağlamış ve galatasaray futbol takımının yumuşak diye tabir edebileceğimiz, rakibini yıldıramayan ön libero-orta saha futbolcularıyla oynamasına transfer olarak bir çare bulamamış, bazı futbolcuları aşırı derecede başının üzerine çıkarmış ve bazı yönlerden taraftarın gazına gelerek hatalar yapmış ve yapmayada devam eden yönetimdir.
  • 139
    önce haberi ve linki verelim;

    ----------alıntı--------------------

    pfdk'dan aslan'a 10 bin tl ceza

    profesyonel disiplin kurulu (pfdk), geçtiğimiz hafta galatasaray'ın sahasında trabzonspor'u 4-3 mağlup ettiği mücadelede yaşanan bazı olaylardan dolayı ev sahibine cezayı kesti.

    pfdk, bu karşılaşmada tribünlere kapasitenin üzerinde seyirci alınması ve merdiven boşluklarının boş bırakılmamasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle sarı-kırmızılılar'a 10 bin tl para cezası verdi.

    ------------alıntı-----------------

    http://fanatik.ekolay.net/...Detail_32_150241.htm

    şimdi yorum;

    ne diyoruz uzun zamandır? ali sami yen de 22.000 kişi otursa 5.000 kişi ayakta kalır. bu bilet işinde bir dümen var. elektronik kapılar nedeni ile hiç kimse biletsiz giremediğine göre bu kadar insan nasıl giriyor tribünlere de bizler göt göte maç seyretmek zorunda kalıyoruz.

    yoksa 5.000 tane fazla bilet basılıp bunun 1.000 tanesi tribüne gidiyor olmasın. (bkz: fahis fiyattan bilet satan yavsak karaborsaci/@zizonkovac). geriye kalan 4.000 bilet 4.000 x 50 tl = 200.000 tl topluyor olmasın. 10.000 tl (pfdk)'ya ceza ödedinmi geriye 190.000 tl kalabilirki "ohhhh.. misss". tabi ben bu küçük aklımla aslı astarı olmayan komplo teorilerini sözlüğe yansıtarak zizonkovac farkını da göstermiş olayım böylece. gerçi benimki provakosyon teorisi ama pfdknın ki değil. fazla seyirci olduğunu tespit etmiş adamlar. açık açık ceza verip akıllarınca uslandırmaya çalışıyorlar.

    not: aslan ara çalışmadığı için bu konuda geçmişte yazdığım entrylerimi bulup entrylerimin linklerini veremedim. aslan ara çalışmaya başlayınca ilgili linkleri editleyerek bu entrye ekleyeceğim.

    --------------------------------------------------
    bükreş maçı ilgili entryim ve frank rijkaard'a açık mektup. (coming soon)
  • 143
    15 kasim 2009 galatasaray fenerbahce basketbol macina ilişkin yaptığı açıklama ile beni hayal kırıklığına uğratmış yönetimdir.

    bize yakışmadı. bu açıklamadaki ana fikre katılmıyorum. bu tür açıklamalar, sonuçları itibarı ile insanların "hayvan" gibi tel örgüler arkasına layık olduğu anlamına gelir. biz yeni stadyumla birlikte aramızdakilerin ehlileştirmesini beklerken böyle bir açıklama yapmaları bu yönetimin yeni stadyumda bile bizleri bu hayvanlıklardan korumayacağını, aksine, uzun zamandır hoşgörü ile yaklaştığı çapulcu takımına hoşgörü göstermeye devam edeceğini göstermiştir.

    uluslar arası bir maçta olabilecek herhangi olayın sonucunda böyle açıklama yapmaya cesaret edemeyecek olmaları bizleri layık gördükleri yerin ip uçlarını vermektedir.

    adnan polat yönetimine bu açıklamadaki ana fikri "aynen iade" ediyor, eşkiya sürüsü ile iç içe mutlu bir gelecek diliyorum.

    umarım galatasaray kulübü en kısa zamanda adnan polat yönetiminden kurtulur.

    ilgili açıklama;
    http://www.galatasaray.org/kulup/haber/5340.php

    ------------------------------------------------------------
    edit: aha!!! özhan canaydın yandaşı olduk iyimi. adam yafatalamaya ne meraklısınız kardeşim.
    (bkz: ozhan canaydin/@zizonkovac)
    -------------------------------------------------------------
  • 145
    hak edene, hak ettiği cevabı vermiştir yönetimimiz son açıklamasında.. ne istiyoruz anlamıyorum ki, tamamen yalanlar üzerine kurulmuş, yıllarca kendi yaptıklarını görmezden gelmeye çalışan bir açıklama yapan rakip takıma karşı sessiz mi kalsınlar.. maç içinde 40 dakika boyunca en ufak bir olay bile olmazken, belki de son yılların en olaysız derbisi yaşanırken, fenerli 2 zibidinin tahrikleri sonucu, sahaya giren 2 kişi yüzünden, yıllardır kazandığımız her maç sonunda yaptıkları gibi, bileğimizin hakkıyla kazandığımız bu zafere de gölge düşürülmesine izin mi versinler.. açıklamanın içinde küçük bir kaç hata olabilir ama genel olarak, verilmek istenen mesaj itibariyle son derece yerinde ve güzel bir açıklama olmuştur.. özellikle son paragraf, mesajı algılayabilme kapasitesi olanlara müthiş bir kapak niteliğindedir..
  • 146
    galatasaray yonetiminin 15 kasim 2009 galatasaray fenerbahce basketbol maciile ilgili yaptigi aciklamaya tamamen katilmakla birlikte, her ne kadar tahriklere kapilip yapilmis olsa bile cikan olaylar sebebiyle basta basketbol olmak uzere tum spor camiasindan ozur dileyip, olaylara karisanlarin kanuni olarak cezalandirilmasi durumunun da takipcisi olacaklarini eklememelerinin bir eksiklik oldugunu dusunmekteyim. bu benim sahsi fikrimdir. ancak su da unutulmamalidir; cikan olaylar sebebiyle kulubumuz ceza alacaktir. bu ceza maddi olarak kulubumuze yansiyacaktir. bu ve buna benzer olaylar tribunlerdeki uc bes kendini bilmezin degil, aksine malesef buyuk galatasaray taraftarinin cikartmis oldugu olaylardir. bizler kanun koruyucusu, yani kolluk kuvvetleri degiliz, yargic ya da hakim hic degiliz. bu dupeduz bir linc girisimidir ve allah'tan basarisizlikla sonuclanmistir.
  • 149
    her eleştiride 'ama özhan canaydın ?' şeklinde savunulmaya çalışılan yönetimdir. bu yönetim beleş kombinecileri destekledikçe, çapulcuları tribünden temizlemekten vazgeçip, her önüne geleni ultraslanımız diye kucakladıkça 'evet talihsiz olaylar oldu, özür dileriz. bunun önüne geçmek için elimizden geleni yapacağız.' demedikçe bu olaylar hiçbir zaman bitmeyecek. ama yaşananlardan memnun olanlar, 'oh, koyduk, ettik ,ercan saatçi, bla,bla' diyenler olduğu sürece de bitmesin zaten ne gerek var. neyse ne diyorduk;

    (bkz: nasıl siktik feneri?)
  • 150
    evsahibi olduğumuz her fener maçı öncesi "bu maç milat olsun", "galatasaray, fener'î alkışlasın", "spor sevgi, barış, kardeşliktir zaten", "hepimiz sevgi kelebeği değil miyiz?" minvalinde yayın yapıp deplasmana gittiğimiz fener maçlarında kulağının üstüne yatan medyaya en güzel cevabı veren yönetimdir. siz kadıköy'de, caferağa'da neler oluyor biliyorsunuz değil mi? kadıköy'de her sene ağzımıza sıçıldığını, maçtan 4 saat önce şeref tribününden mahmut uslu ve murat özaydın'lının yanından sefa ve yanındaki it sürüsünün mermer parçaları yağdırdığını, sidikli torbalara hiç girmiyorum, ışıl alben'e yüzlerce prezervatif atıldığını, esra şencebe'nin devre arasında soyunma odasına edilen küfürler yüzünden ağlayarak gittiğini biliyorsunuz değil mi? bu adamlar 1 ay önce keita'ya su bardağını aslında galatasaraylılar attı diye video çıkardı. daha dün basket takımlarının menajeri nedim karakaş hayatımda taraftarın salona girdiğini görmedim diye açıklama yaptı, sanki 5 ay önce efes pilsen takımı benim evimde saldırıya uğramış gibi.

    bütün bunları yapıp sonra da kolpadan küfürü sileceğiz diyen takıma, en ufak bir olayda ortalığı velveleye verenlere ne cevap verilmesini bekliyordunuz? size tokat atana bir zahmet diğer yanağınızı dönmeyin. neyin ne olduğunu herkese gösterin ki kimse götünden element uydurup sizi suçlamasın. bunları yapın ki kadıköy'de, caferağa'da size bir vururken bin düşünsünler. yoksa siz "valla yakıştıramadım bizim taraftara" derseniz, başkaları sizin taraftar ve takımınıza çok şey yakıştırır.

    olaylar kötü, keşke olmasaydı evet ama bi zahmet bize yapılanları, özellikle o olaylar sonrası yapılan açıklamaları (geçiştirme mi deseydim) bi düşünün, ne cezalar alındığını da tekrar düşünün, sonra adnan polat yönetiminden kurtulmayı tekrar düşünürsünüz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın