• 857
    bir zamanların fanatik cimbomlusu konuşacak: 2010 yılı itibarı ile galatasaray taraftarı, bir zamanların fenerbahçe taraftarıdır artık. tribündekine, internettekine, sokaktakine bakıyoruz ve futbolun ruhundan zerre haberdar olmayan, netice odaklı, sportmenlikten uzak, isim delisi, hiçbir başarıyı hak etmeyen dimağlar görüyoruz. galatasaray taraftarının bir zamanlar parıldayan futbol zekası, şimdilerde yerle yeksan maalesef. şimdi kızacaklar. kızsınlar.

    ekşi sözlük yazarı porsgemsheniark'dan alıntıdır.
  • 858
    sokakta kendi halinde duran rakip takım taraftarlarına pet şişe, bozuk para gibi maddeleri fırlatacak kadar şerefsizleri de barındıran taraftar grubudur. bir de ramazan ayındayız...
    galatasaraylılık bu değil. galatasaray taraftarı bu değil. stada nereden gireceğini bile bilmeyen 10-15 tane ukraynalı taraftara sen niye geçerken pet şişe fırlatıyorsun? bu nasıl bir insanlıktır? bu nasıl bir şerefsizliktir? "kendi halinde duran bu ukraynalılara" orospu çocuğu diyen ey adi herif, esas orospu çocuğu sen değil misin?
    bunun tek nedeni eğitim. insanlıktan nasibini almamış bu adamlar kadar onları uyaran galatasaraylıların olması da işin tek güzel tarafıydı. ukraynalıların önüne geçip atmayın diye bağıran adamın suratındaki utanç ifadesini unutmayacağım.
  • 859
    tribüne hakim olan gruplar açısından bakılırsa üst seviyedeki türk takımları arasındaki en kötü taraftar grubu.

    ne beşiktaş taraftarı gibi takımını oynamaya teşvik eder ne de fenerbahçe taraftarı gibi rakip seyirci üstünde baskı oluşturur.

    işler kötü gitmeye görsün, metin oktay dediği, sen sahadaki biz tribündeki sen dediği takım kaptanını, sakat olduğu kötü gidişten sorumlu tutup özel hayatına dair beste yapmaktan çekinmezler. gol atarsa arda turan büyük kaptan, takım kötü giderse sinema olayı...

    kötü oynayan oyuncuyu maç içinde hedef seçip ıslıklamaya, yuhalamaya başlar. hatalı gol yiyen kaleciyi yuhalar.

    gol yedikten geriye düştükten sonra takım bir hamle yapmadığı sürece takımı yuhalar, ıslıklar. takım gol atarsa tekrar maça dönerler.

    maç boyunca gıygıy tezahürat yaparlar. ne rakip takım baskı altına girer ne de kendi oyuncusu gaza gelir.

    fenerbahçe maçında dahi gol yedikten sonra sus pus olurlar.

    en son ne zaman maç çevirdiklerini hatırlamak için on sene geriye gitmek lazım.

    bir taraftar grubu nasıl olmamalıdır? sorusuna cevap olarak her maç seslerini çıkarmaya devam ederler.

    ha ama bak gol olursa gol atan adamın adını güzel bağırırlar.

    on dört sene şampiyon olamadığımız dönemde tribünde bunlar olsaydı, galatasaray bugün bir semt takımıydı.

    * * *
  • 860
    tribünlerdeki taraftarı sanki tv'den maç takip ediyormuş gibi sahaya bakıp maç izleyen taraftardır. mehmet batdal ilk dakikalarda girdiği mücadele sonrası sakatlanıp dısarda tedavi edilirken milan baros ısınmaya gönderiliyor ,o arada batdal oyuna giriyor 10 dakikalık mücadele sonrasında değişmek istediği işaretini kulubeye gönderiyor bu arada kulubeyle eski açık arasında mekik dokuyan milan baros 3.kere ısınmaya geldiğinde taraftarınca görülüyor ve sevgi gösterisi yapılıyor. bir an da kalkan değişiklik panosunda batdal ismini göreyenler ana avrat rijkaard'a saydırıp ıslıklamaya başlıyor. ben bunları izlediğim yerden net biçimde görebiliyorsam bu arkadaşlar neden yapamıyor gerçekten merak ediyorum.cok zor değil top taca cıktıgında göz ucuyla kulubeye bakmak ya da uzaktaki oyuncuyu nerde diye kontrol etmek. kameranın cektiği yerleri izlemek gibi bir sıkıntı yok ama sen neden öyle davranıyorsun kelimelerim yetmiyor seni anlatmaya.
  • 862
    hayır sanıldığının aksine netice odaklı hale gelmedi bu taraftar . bu taraftarın tepkisini çeken bu takımın orta sahasında barış mustafa ayhan üçlüsünün oynaması , lig başlayalı 2 hafta olalı hala orta saha transferi yapılmaması , şampiyonluğa oynayan bir takımın kalesinde aykut'u görmesi , keita'nın satılması , haldun üstünel gibi üst düzey bir yöneticinin gidip yerine adnan sezgin'in gelmesi ve akabinde haldun üstünel'i xenon farlarla aratması , adnan polat'ın olayları seyirci gibi izlemesi , takımın doğru dürüst 2 pas yapamaması , bir zamanlar devleri dize getirip şampiyonlar ligi'ne en fazla katılan takımken 4 sezondur şampiyonlar ligi'ne gidememesi , ofk belgrad ve karpaty lviv ile ali sami yen stadında 2-2 berabere kalmak falan.

    evet , bayağı bir dolmuşum vesselam. boşalttım bütün öfkemi.
  • 864
    askerde topçu ya da sniperdır. 19 ağustos 2010 galatasray karpaty lviv macinda 2. golün sevincini yaşayan karpatyli oyuncuları epey uzaklardan bir bardak su ile vurdu bir taraftar. yine aynı maçta tel örgülere tırmanan karpatyli taraftarı da başka bir taraftar saniyesinde vurdu. ikisi de tek atışta. iki arkadaşı da gülle, cirit ya da basketbol takımlarına almamız lazım acilen.
  • 866
    sürekli 14 sene üst üste şampiyon olunmadığı dönemle karşılaştırılan ve yerilen taraftar grubu. nedense insanlar bu 14 senede her mağlubiyette bile futbolcuların omuzlara alınıp destek verildiğini falan sanıyor. antreman tesislerine adını verdikleri derwallin bile o tesislerde tesisleri basan taraftarlar tarafından linç edilmekten kıl payı kurtulduğunu bilmezler. 87 deki eskişehir maçında nasır 90 da golu çaksaydı sanki bu taraftar takımı omuzlara alacaktı. o 50 bin kişi emin olun o gün katliam çıkarırdı.

    taraftar her yerde aynıdır. sahada ruhsuz oyuncu görürse ıslıklar yuhalar.
  • 867
    giderek azalmaktadır *.

    ben mi aralarda kaçırdım yoksa artık takımı tümden sevmeyip 3-4 futbolcu için bağlananlar mı var artık. aşkımız renklere sizlere değil deyip sonra içinde putlaştırdığı oyuncular olan bir grup olmaya gidiyor. yaşasın futbolcu taraftarlığı!

    eskiden bayramlarda "adana çık aradan", hat yok gibi sebeplerle yakınlarıyla görüşemeyen insanlar vardı. şimdi zaman değişti neden telefonu açmıyorsun diyen nesil çıktı. bilgiye, "şey"e ulaşmak bu kadar kolaylaşınca tüketmek de daha kolay oluyor. bilinçaltına medyatik pompa da verilince halkımız "birey" olmanın da getirisiyle hemen özgür düşüncelerini söylüyor.

    taraftarım diyen de bu kadar kolay tüketmeli mi? çıkarsız sevgi değil miydi taraftarlık? ne zaman adam asmacaya döndü. 2 maçta sezon sonunu görüyoruz. gerçi son iki sezondur erken uyanıyoruz değil mi, olsun. devam sallamak serbest.

    ne oldu;
    gol: kaleci kova
    maç kaybedildi: demek ki gol yedik. kaleci kova.

    algoritma basit görüldüğü üzere.

    takım içindeki her oyuncunun artıları ve eksileri var. bunlara bakıp maç günü oynayacak oyuncuları seçen bir ekip de var. hatayı tek kişiye yükleyip öfkeni ona yöneltmen sedece kendini kandırmandır. hata nasıl tek kişi de değilse işin sevabı da tek kişide değil. pozisyon nerede başlayıp nerede bitiyor aynı şekilde kiminle başlayıp kiminle bitiyor. bakmak zor değil.

    iki maçla adam asan taraftar modeli veya tam tersi iki maçla t..şaklarına kurban taraftar modeli ile doldu ortamlar. reinhard stumpf zamanında seçmeli ders olarak almıştım bunu. gazeteleriin gazıyla adam değil demiştik. gazetelerde o boyla kendisinden kısa adama kafa topuna çıkıp kaptırdığı anın fotoğrafları yayınlandı gazetelerde. daha sonra baktık gazeteler değişmeye başladı biz de değiştik tabi bir daha temkinli davrandık. bekledik, "alışma dönemi" diye bir kavramı kattık bünyemize. tükkanı taşıdım 4 ay önce; yerleşme düzenleme 2 ay sürdü. o da aynı dolaplar. yeni dolap yapılmadı, sistem de aynı kaldı üstelik.

    sonuç ne, bu kadar yazıyı niye yazdım: sıkıntıdan. serbest düşünce akışı şeklinde yazıp duruyorum. her kötü maç sonrası birilerine giydiriyor sözlük *. dün "ölse üzülmem" diye yazı gördüm. silinmiş sanırım sonradan. spor sanırım böyle bir şey, yeni nesil taraftarlar oluşturuyor kendine.
  • 869
    o kadar kötü durumdadır ki futbol takımı oyuncusu serkan kurtuluş kişisini 15 dakikada 3 pas ile değerlendirip ışık görebilmiştir.
    (bkz: gerçekler)
    (bkz: acı)
    edit: 19 ağustos 2010 tarihinde stadda bulunan galatasaray taraftarı ise fatal error verip serbest vuruşlarını iyice geliştiren kaptanı yerine maçı 3-2'ye getirmesi için harry kewell'ı adeta topun başına geçirmiştir, tebrikler.
  • 870
    maçın bitimine 50 dk varken futbolcularını ıslıklayan, taraftarları da içinde barındırır.
    tebrik ederim aferin size, sonra gol oldu mu da deli gibi sevinirsiniz. bu ne tezatlık böyle diye sormazlar mı size hiç?
    dünkü maçta* futbolcuları kendilerine getirdiklerini bile savunuyorlar. hiç de bir kere kendinize hiç pay çıkarmayın.
    maç bitiminde tepki olarak alkışlar mısınız, tepki olarak arkanızı mı dönersiniz, ne yaparsanız yapın ama maç bitimine 50 dk varken yuhlamayın.
    eleştirmicez mi? tabi ki de eleştircez; ama bu şekilde değil, böyle olmamalı.
    eğer böyle olursa o eleştirdiğiniz yeter yıldırım demirören yetercilerden hiç bir farkınız kalmaz.
  • 871
    umutsuzca galatasaray'ın ardından yürümek, onunla birlikte umut yeşertmek zordur. nitekim son karpaty maçında * bunu becerebilen sadece eski açık taraftarı oldu bana göre. maçın ikinci yarısı ile birlikte takımın ayağa kalkmasına yardım eden binler, galatasaray'ın olduğu her yerde umut aramaya devam edenlerdi aynı zamanda. biliyorum ki ben dahil takımın futbolunda umut ışığı gören insan yoktu o tribünde ancak yeni açık'ın yuh sesleri arasında ikinci yarıya çıkan galatasaray'ı şahlandırmak da eski açık'a çok yakıştı.

    çok iyi başlayıp daha sonra düşüşe geçtiğimiz geçen sezondan çok daha eminim bu sene şampiyon olacağımıza. bu yazı her ne kadar sezon sonu kıçıma kaçabilme potansiyeline sahipse de galatasaray beni hiç yanıltmadı bugüne kadar. bu sezon da yanıltmayacak. (bkz: hayat bizim…şampiyonluk da öyle…)*
  • 872
    "galatasaray taraftarı: iki yıldır sözkonusu transfer olunca oyuncak beğenmeyen şımarık zengin çocuğu gibi. 10 dakika oynar ve kırar atar bir köşeye. beklentiyi yaratan da kendisi, hayalindeki adam gelmeyince yönetimine sallayan da. adriana lima'ya internette aşık olup, neden evlendi diye ekranın başında ağlamak gibi:) tribün desteğinde beşiktaş ve fenerbahçe ile rekabet edemez düzeyde. yeni stadına geçene kadar da böyle idare edecek.."

    bülent timurlenk
  • 874
    biraz öz eleştiri yapalım.

    bence bir taraftar güruhunun övünebilmesi için hakkını vermesi gereken şeyler vardır. bunların başlıcaları koreografi, tezahürat, rakibi baskı altına alma ve her türlü görsel ve duyusal materyaldir.

    tezahürat ve rakibi baskı altına almadan başlayalım. özellikle alpaslan dikmen vefat ettikten sonra tribünde bir karışıklığın olduğu belli. her on adımda bir karşımıza yeni bir reis çıkıyor ve genç yaştaki kişiler kendilerini kulübün sahipleri sanıyorlar. ankara'da oturduğum için fazla gözlemleme olanağım yok ama gerek sözlükte, gerek tribün dergi'de yazılanlar gerek yıllarını tribüne vermiş abimin anlattıkları gerekse televizyonda izlediklerime dayanarak bunları söylüyorum. bu kaotik ortamda toplu halde tezahürat yapılmasını büyük ölçüde engelliyor. ultraslan da bunun farkında olacak ki 2009/2010 sezonunun başında eski açık'a geçtiler, ardından sami yen'deki son yarım sezonumuzda kapalı'ya geri döndüler. eski açık'a gitmek bir fayda sağlamadı yani. dediğim gibi ankara'da oturuyorum. bu nedenle sert eleştirmek istemiyorum. elbette taraftarımızın beraberce yaptığı tezahüratlar falan da var ama maç içinde bir plansızlık programsızlık var. sanki taraftar ne zaman ıslıklayacağını, ne zaman alkışlayacağını bilmiyor gibi. bunları öğrenmesi için de maçı iyi takip eden fırlama liderler lazım. allah korusun sebahattin şirin'e bir şey olursa tribündeki kaotik ortam iyice coşar. semtçilik başlar. bu yüzden maça korumayla gelmesini, takım elbise giymesini falan sevmesem de katlanmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. zizonkovac yazmıştı götümüzü keserler korkusuyla bir şey yapılamıyor diye. haklı valla abimiz.

    bence galatasaray taraftarı birkaç yıl öncesine kadar koreografi konusunda türkiye'de bir numaraydı. takımımz nasıl avrupa'da bilinen ve saygı duyulan bir takım ise taraftarımızın da öyle olduğunu düşünürdüm ki öyleydi. hala öyle ancak yapılan koreografilerde gözle görülür bir düşüklük var. örneğin geçen sezon * iki maçta kayda değer koreografi yaptık yanılmıyorsam. biri 12 eylül 2009 galatasaray beşiktaş maçı'nda yapılan 2009/2010 sezonu kuş avı başlıyor diğeri de 25 şubat 2010 galatasaray atletico madrid maçı'nda yapılan hic abundant leones koreografisiydi.

    kuş avı başlıyor: http://3.bp.blogspot.com/...h0c/s320/kus+avi.png

    gayet güzel duruyor ama bir bütünlük yok görüldüğü gibi. yani siyahlıklar var. o siyahlıklar dediğim şey kartonu kaldırmayan insanlar oluyor ya da daha vahimi karton verilmemiş insanlar.

    hic abundant leones: http://img442.imageshack.us/...5507874e105592f.jpg/

    çok daha güzel ancak yine bazı siyahlıklar var maalasef. kusursuz değil yani.

    tabii buradan konuşmak kolay ama emeklerine, yüreklerine, ellerine sağlık diyorum kim bilir ne kadar emek vardır. 28 mart 2010 galatasaray fenerbahçe maçı'nda koreografi yapılmamasının sebeplerinden biri de özhan canaydın'ın vefatıydı ve canaydın için güzel bir pankart hazırlanmıştı eski açık'ta: http://3.bp.blogspot.com/...C3%B6zhan+poster.JPG

    bu da muhteşem bir çalışma.

    kısaca özet geçelim: türk telekom arena ile yeni bir soluk gelmesini umuyoruz tribünlerimize ve taraftarlarımıza. özellikle yönetimin ve teknik heyetin bu kadar tartışıldığı bir ortamda taraftardan yüksek performans beklemiyorum zaten.
  • 875
    bazı kardeşlerimiz kürt vatandaşların genellikle galatasaraylı olması mevzusunu abdullah öcalan'ın galatasaraylıyım açıklaması ile doğru orantılı sanıyorlar ama işin aslı böyle değil.

    şimdi;
    bu galatasaray-fenerbahçe rekabeti daha abdullah öcalan ortada yokken bir sürü şehirde vardı. örneğin trabzon da 1921 de başlamış. şuraya yazmıştım. (bkz: trabzon idman ocağı)

    benim dayım trabzon idman ocağı taraftarı yani galatasaraylı, babam ise trabzon idman gücü taraftarı yani fenerbahçeli idi. birbirlerinden ölesiye nefret ederlerdi bu yüzden.
    bu resimde gördüğünüz takım da trabzon idman ocağı'dır. galatasaray değildir. gözünüz sizi yanıltmasın.

    http://upload.wikimedia.org/...0/Bjk-idmanocagi.jpg

    ayrıca trabzon'un çoğunluğu galatasaraylı, rize ise fenerbahçelidir. rize'nin neden fenerbahçeli olduğunu da yazmıştım bu sözlüğe. (bkz: osman kavrakoğlu)

    gelelim bu işin kürt yanına.
    lefter abi bir sohbet sırasında, askerliğini diyarbakır'da yaptığından bahisle bu rekabetin yoğun bir biçimde diyarbakır'da da yaşandığını ve orada galatasaraylı bir çoğunluk olduğunu söyleyip, kendisi askerlik yaptığı süre içerisinde diyarbakır'da fenerbahçe'yi taklit eden takımda oynayarak çeşitli başarılara imza atmasını sağladığını anlatmıştı. takımın adını da verdi ama ben hafızaya yazamadım. ipucunu verdim, gerisi sözlükteki diyarbakırlı arkadaşların işi.

    ben bu olaya başka bir açıdan kafa yorarken kendimce bir açıklama buldum. eşim alevi kökenli. (onun da benim gibi dini inancı yoktur) evlenince o çevre ile ilişkilerim daha yoğunlaştı. onlar için de benim gibi sünni kökenli birinin hiç bir çekince göstermeden bir alevi kızı ile evlenmesi hoş oldu ve bu nedenle beni çok sevdiler. ayrıca hasta galatasaraylı olmam ise bal kaymak oldu. bir müddet sonra bir şey dikkatimi çekmeye başladı. eşimin çevresinden herkes galatasaraylı. arada tek tük başka takımlı çıksa da hakikaten garip bir durum. akşama kadar bi sürü ibne ile atış dur, akşam eşinin akrabalarına misafirliğe git veya onlar gelsinler ortalık düğün bayram olsun. alla alla.

    yavaş yavaş bu işi soruşturmaya başladım ve sonuç dayımın trabzon için bana yaptığı açıklama ile aynı idi. "galatasaray lisesi"

    evet. 1920'lerden sonra futbolun girdiği tüm kent merkezlerinde, oranın yerlileri kendilerine bir model arayışı içine girmişler. bu model arayışı içerisinde ilim ve irfan yuvası olması nedeni ile kentin ileri gelenleri tarafından "galatasaray lisesi" temel taraftarlık gerekçelerinden birisini oluşturmuş. ileri gelenlerini özellikle vurguluyorum, çünkü kentin ileri gelenleri belirleyici bu işlerde. hepsinin istanbul ile bir biçimde ilişkileri var ve çocuklarını genellikle okusun diye istanbul'a yolluyorlar.

    şimdilerde bu ilim irfan yuvasına duyulan hayranlığın yerini, başta uefa ve süper kupa kazanılmasının yanı sıra başka farklı argümanlar almış olsa bile kürtler hakkında kesin bir yargıda bulunmak haddim değilse de, eski trabzon ve aleviler için bilgilerim ve araştırmalarım neticesinde bu yargımı deklare etmek doğru bir tavır olacaktır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın