• 59
    bugün tek ders sınavıma da girerek üniversite hayatımı bitirdim. üniversitede benim kadar kopya çeken olmadığı konusunda da iddialıyım. üniversiteye yeni başlayacak olan kardeşlerime, bir türlü üniversiteyi bitiremeyen kardeşlerime bir kaç tavsiyede bulunacağım:

    1- sinav salonunda hep duvar kenarında oturdum ve duvarlara ispanyolca kopyalar yazdım. sözel dersleri böyle geçtim
    2- pet su şişelerinin ambalajlarınınn iç kısımlarına asetat kalemiyle kopyalar yazdım. hocalar o suyu içiyorum sandılar. halbusi kopya yeriydi
    3- bayan hocalara sınavdan önce hocam zaten mezun olmadan kızı vermiyorlar, yaza ailesine gelicez dedik, kalırsam rezil olurum dedim :(
    4- toplamda 5 kere aldığım dersi yaza nişan var bi tek bu dersim kaldı dedim ve geçtim
    6- bilgisayar üzerinden yapılan sınavlarda hep alt sekmede mail adresim açıktı. gelen mailleri indirip adını değiştirip kullandım
    7- 5 dersin projesinde hep ayni projeyi gösterdim. hocam ben yanlış anlamışım ama bakın emek var çok uğraştım dedim 50yi 60ı kopardım :(
    8- converselerin taban kısmındaki beyaz yerlere formüller yazdım. bağdaş kurunca kopya kaçınılmaz oldu
    9-ev arkadaşlarımın 3 4 defa aldığı dersi hiçbir quize ve derse girmeden ilk seferde geçtim. o kız sonra aldığı hayır duasıyla yatay geçişle dokuz eylüle gecti :(
    10- test sınavlarinda da hesap makinesiyle çektim kopyaları. arkadaşım 121324 yazınca abacbd olduğunu anlamak çok basitti:(

    hepinizi seviyorum gardaşlarım. taktiklerin hepsini yazmadım. ee, ne de olsa usta 40 şey biliyorsa 39unu anlatırmış.*
  • 60
    (bkz: sözlük ağlama duvarı/@aklinyolu1)

    sahur yapmis yatiyorum, elim gitti telefondan bir bakindim ve bu yaziyi gordum. usenmedim kalktim actim bilgisayari simdi uzun uzun tavsiyede bulunup biraz da firca atacagim.

    oncellikle yapma hayrettin'e sesleniyorum, bu sefer yap!

    simdi durumu biraz acalim.

    anladigim kadariyla kizla hicbir zaman birlikteligin olmamis. oyleyse her sey platonik. belli ki kiz senin sevdigini biliyor ancak aradaki mesafe risk almaya degmeyecegini dusundugu icin fazla da ilgi gostermemis ( entry'den bunu anliyoruz) simdi bu durumun swot analinizi yapalim, her ne kadar mantik cercevesinde tartmak dogru olmasa da once rasyonel kismi atalim sonra "gercek" kisma geceriz.

    arti yonlerine bakalim, uzun suredir taniyorsun, neyi sevip sevmeyecegini bilerek hamle yapabilirsin. 4 senedir uzak oldugun icin aslinda gercek bir hamle yapmis sayilmazsin ve o aradaki mesafe senin kendini gelistirip onune bir sey sunabilecek kadar kendine avantaj kattigin bir donem gibi yansitilabilir. ilk maddeyle bu birlestiginde aslinda elinde altin degerinde bir avantak olusacaktir.

    eksilerine bakarsak, bir kere sen belli ki sevmeyi sevmissin. eger kisiyi sevmis olsan enstantene kosturmak yerine kiza hamle yapardin, duruma yapmazdin. bu da normal cunku 4 sene boyunca icinde bunu yesertmeye calisarak yasarsan leyla ile mecnun hikayesindeki gibi olana degil kafanda yarattigina baglanmaya baslarsin. soncta elde eecegin (elde etmek aslinda cirkin bir soylem, kendini sunabilecegin diyelim hadi) kisi veya sey*** seni kafandakinin yarisi kadar bile tatmin etmeyebilir.
    4 yil boyunca senin varligindan haberdarken senin yaptigin bu duruma hamle yaparak olusturdugun belirsizlik veya umutsuzluk ortami kizda haliyle friendzone olusturma istegi uyandirmistir. bunu kirmak icin gercekten cok buyuk caba sarf etmen ve bunu extreme yollardan yapman gerekiyor.

    eskileri daha da sayabiliriz ama hadi "gercek" duruma bakalim.

    mecnun kelimesinin koku gizlenmis degil, cildirmis ya da aptal anlamindadir. mecnun da askindan deliye dondugu icin bu isim kendisine verilmistir. peki neden deli? cok basit, gercek olana tutunmak yerine kafasindaki tutundugu icin. 4 yil boyunca dogru duzgun gormedigin birine olan platonik askina tutundugunda sacmalarsin, beynin salgilamasi gereken ask hormonlari salgilamak yerine depresyonu yaratacak hormonlari salgilamaya baslar.

    cunku insan mazosisttir. sen de yazmissin ramazan vakti bir sise viski icmek istiyorum diye. neden biliyor musun, cunku insan mazosisttir(x2). bir sorunla karsilastigimizda ya da beynimiz bize caresizlik durumunu hissettirmeye basladiginda bundan kurtulmanin yolunu aramak yerine o aciyi daha da guclendirecek, daha derin ve silinemez kilacak seylere tutunuruz. aci cektigimizde ickiye sarilmamiz ve raki sofrasinda efkarli efkarli dertlesmemiz de bundandir.

    bir trajedi filmi seyrettigimizde onun gercekliginden cok, kendimizi protagonistle ozdeslestirip o aciyi biz yasamis gibi hissettigimiz icin severiz. arabesk muzik ne kadar muzikal degere sahip olmasa da neredeyse her cevreden sevilir. country muzik amerika'da her tur muzigi dinleyen kisiler tarafindan mutlaka bir donem de olsa hayatlarina girmistir, ayni arabesk gibi.

    ve biz turkuz. odullendirmeyle degil, cezalandirmayla yasayan bir toplumuz. kendimizi de odullendirmek yerine, olumsuzlukta cezalandirmayi seceriz. gecmisteki hatalarindan ders almak yerine, onlarin agirligini sirtimizda hissettigimizde bununla yuzlesemeyerek karakter catlamalari yasariz biz. sen yapamadigin hamleler, yaptigin yanlis hamleler, daha basarili, daha yakisikli, daha agzi laf yapan, kisaca daha iyi olamadigin icin su an kendini cezalandiriyorsun.

    sabah kadar bunu uzatabilirim. lafi dolastirmadan sonuc kismina gececegim.

    1) sen bu kiza asik degilsin. bunu nereden anliyorum biliyor musun, cok basit bir sebebi var. yasamadan asik olunmaz! sen bu kizla yasamamissin, kafanda yasamissin evet, uzun yillardir taniyorsun evet. ama paylasmadan ask olmaz, sadece platonizm olur, takinti olur.

    yasanmisliktir ask, beraber bir dil kurmaktir. karsindakinin guzelliklerini degil, kusurlarini sevmektir. uzaktan asik olunmaz biraderim, uzaktan depresyon olur.

    2) bu kizla bugun birlikte olmaya baslasan 1.ay dolmadan kusurlari sana batmaya baslar. cunku daha once gormeye calismadin, gordugunde kafani cevirdin. 4 yil, 700 km. o kusurlari beynindeki en tozlu yerlere sakladin.

    3) 24 yasinda sevdiklerin 28 yasinda nefret ettiklerine donusur. kisi olarak degil, karakter ve tepkilerden bahsediyorum. 32 oldugunda ise yeni bir katman daha cikarsin sevdiklerine. kendini tek bir duzleme hapsetme.

    4) hadi diyelim gercekten asik ol, ama kendi hayatini yasayamazken bir baskasiyla bir hayati nasil yasayabilirsin? once sen yasamalisin, gittigin iyi okullar, ailenin isteyecegi kisi olman vs vs bunlarin hepsi safsata. kendi istedigin neyi yasadin? kendini ne kadar kaybettin? kendini bulmak icin nelerden vazgectin? tyler durden diyor ya, kavga etmem gerekiyor diye. bunu metafor olarak dusun, kendinle kavga ettin mi?

    sabah kalkip gozunu acmak istemedigin o hissizlik aninda aynaya gecip kendine baktin, evet baktigini biliyorum. sonra egilip yuzune o suyu carptin ve bir okyanusun icine cekilir gibi de hissettin. aklindan sunu gecirdin, yuzeye cikmasam ne olur ki? o dalgalarin seni suruklemesine izin vermek yerine, dalgalara karsi hic yuzdun mu?

    7.kat balkonunda bir fizik sinavina calisirken aklindan "su an buradan atlasam ne olabilir ki" diye de gecirdin biliyorum. belki dusmem ucarim diye de hayal etmissindir. etmelisin de. sen hic 7.kata kadar surunerek cikmayi hayal ettin mi? aci verecek sekilde, dizlerin kanayarak, ellerini parcalanarak yukselmek.

    sen sisifos'u okudun mu hic? sence sisifos bir gun cukurdan kurtulabilecegini hayal edip sirt ustu uzandigi icin mi yuzyillardir tartisiyoruz onu?

    madem ki asik olsugunu iddia ediyorsun sunu aklindan cikarma: ask, asla yikamayacagini bildigin bir duvara tum gucunle kosup carpmaktir. ask, agzin burnun dagildiktan sonra tekrar ayaga kalkip bu sefer daha hizli carpmaktir o duvara. sonucu dusunmezsin, tek istegin o duvarda bir catlak yaratabilmektir.

    sisifos mutluydu, elde edecegi icin degil, elde edecegi sey icin mucadele edebildigi icin.

    sen ise mutsuzsun. iste aradigin cevap da burada yatiyor.

    su an icinde bulundugun anin tadini cikar. cok guzel bir depresyondur platonizm. agla, sizla, yakin. sonra ayaga kalk, son gucunle carpacak gercek bir duvar bul. ama bunu yaparken sunu asla unutma, once kendi duvarlarini bul.

    hayatini biriyle paylasmak istiyorsan once kendi hayatin olmali. bunu yapmak icin feragat etmelisin "safe zone"undan.

    juninhooo bundan bir iki hafta once sozluk aglama duvarina bir korkusundan bahsetmisti. o gun yazamadim, sonra kaldi. cok basit guzel kardesim. biz turkler anneye bagli yetisiriz, o nedenle kendi hayatimizi kurmamiz is guc sahibi olsak da zaman alir. hep ana rahmine donme istegidir sevgi ararkenki tavirlarimiz. bu yuzden de kolay aldatiriz. aldatilma ihtimalinde bile bu yuzden cileden cikariz. hayatimizin olgunluk zamani "home" arayisiyla gecer. kendimizi asla gercekten evimizde gibi hissedemeyiz ki o beraber oldugumuz cogu kizi da bu yuzden uzaklastiririz.

    nereden anlariz demistin ya biraderim, nereye gidersen git, nasil bir sartta olursan ol, yanindayken evindeymis gibi hissediyorsan anlarsin.

    bu soyledigim senin icin de gecerli guzel kardesim. once kendi hayatini bul, sonra onu paylasmak isteyecegin kisiyi emin ol yanina almis olacaksin.
  • 63
    kulübün herhangi bir branşının maçı olduğunda(özellikle futbol maçları) sizden ricam sıcağı sıcağına saçma sapan yorumlar yapmamanız. atıyorum çok kötü bir maç geçirdik hemen klavyeye abanmayın. soluklanın biraz, sağduyulu olun. bir gün sonra kafanızda oturtun ne düşündüğünüzü öyle yazın. farkında olmadan ortamı gerebiliyorsunuz.
  • 64
    özel isimlere gelen yapım eklerini rica ediyorum kesme işareti ile ayırmayı bırakalım arkadaşlar.

    galatasaray'lı değil, galatasaraylıyız.

    unutmayalım: özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz. bir üst cümledeki -yız kısmının kesme işareti ile ayrılmıyor oluşunun yegane sebebi budur.

    bu arada bağlaç olan -de'ye sevgiler.
  • 68
    provokasyonlara gelip kufredip kendini attirma. birak hakaret eden etmisligiyle kalsin. birak efendilik sende kalsin. en nefret edilecegin anda bile dogru bildigini yaz. cunku yazarlik sorumluluk ister. unutma sozlukte de olsa bir medya organisin basli basina. suskunlugun vebalini uzerine alma. varsin cekirdekci desinler karmanda. yastiga kafani koydugunda dogru bildigini soylemis olmanin ferahligi, ovulmenin getirdigi ego tatmininden daha rahat bir uykuya daldiracak seni.
  • 73
    lise yıllarımda okuduğum çok güzel bir yazı vardı bunu sizinle paylaşmak istiyorum renkdaşlarım.

    yazarın bir tanesi yeni kitabını yazmak için ıssız bir sahil oteline yerleşir. kaldığı günün ilk sabahında pencereden çıkıp baktığında sahilde bir adamın dans edercesine hareketler yaptığını görür ve birazda mesleği gereği olacak ki merak edip yanına gider. biraz daha yaklaştığında bakar ki bu adam dans etmiyor, yerde bulunan deniz yıldızlarından alıp denize fırlatıyor. yazar daha fazla dayanamaz ve merakını gidermek için adama yaklaşıp sorar. afedersiniz ama ne yapıyorsunuz ?

    adam gayet sakin ve üsluplu bir dil ile. birazdan güneş iyice yükselecek ve sular dahada çekilecek, kıyıda kalan deniz yıldızları maalesef yaşamını yitirecek.

    yazar adamın bu cevabı karşısında oldukça şaşırır ve tekrar adama sorar.

    iyide onlarca km sahil ve yüzlerce deniz yıldızı var ne fark eder ki ?

    adam sessizce yerden bir tane deniz yıldızını alır ve denize doğru fırlatır. ardından yazara dönüp şöyle der.

    "onun için fark etti!."

    yazar bu dakikadan sonra anlamıştır ki, adam olup biteni seyretmek yerine en azından bir şeyleri değiştirmek için mücadele etmekte ve kısmende bunu başarmaktadır.

    sözüm ona değerli galatasaray taraftarı, siz siz olun sizi üç günlük hafıza ile yatıştırmaya olanları kabullendirmeye çalışanlara taviz vermeyin, mücadeleyi asla bırakmayın.

    che ne güzel demiş " kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin". mücadeleye devam.

    #dursunozbekistifa
App Store'dan indirin Google Play'den alın