• 10557
    sanırım kurulduğundan beri en kötü 2 gecesini yaşıyor. artık dursun özbek'in yaptıklarından yorulduk resmen. çoğumuz yorulduk artık. olumlu bir şey bile konuşmak istemiyoruz. entry bile girmek istemiyorum aslında. yorulduk çünkü. lan temmuz ayından çoğumuza göre sezonu kaybettik yuh artık. cidden yoruldu insanlar. herkesin dinlenmeye, dursun'dan uzak durmaya ihtiyacı var şu ara. yoksa sözlük çığırından çıkacak iyice. sadece olumsuz entryler, küfür ve beddua görürüz bir süre. kimimiz kendini tutuyor zaten.

    ulan dursun...
  • 10559
    2008'den beri takip ettiğim, ilk üyelerinden biri olduğum, iki kere atılıp iki kere geri döndüğüm sözlük. kuruluşundan bu yana belki de en hüzünlü gecesini yaşıyor. ne facia 2010-2011 sezonu ne başka olumsuz durumlar bu geceki etkiyi yaratmamıştı sözlük üzerinde. taraftarın bu kadar sevdiği bir futbolcuyu göndermek, takıma bu kadar katkı sağlamış, takım için varını yoğunu bu kadar ortaya koymuş bir adamı göndermek sözlüğün tamamını isyan noktasına getirdi ki isyan eden herkes haklıdır.
  • 10564
    evrenin işleyiş kanunları, hayatın şifreleri, yaşama ve başarma sanatının incelikleri iyi bilinmeli ki doğru ile yanlışın ayrılması, doğru kararların verilmesi ve mücadelenin sürdürülmesi mümkün olabilsin. aksi halde rastgele kararlar verilir ve kaos oluşur.

    öncelikle evren'de boşluk olmadığı ve her boşluğun mutlak doldurulduğu, enerjinin sürekli hareket ve değişim içinde olduğu, enerji ile uyum içinde olanların, gemisinin rotasını hedefe ayarlamış ve esen rüzgarların yönünü iyi hesaplamış olanların başarılı olabildiğini unutmayalım.

    hayat da tıpkı 90 dakikalık maç gibidir. maç 90 dakika, hayat 90 yıldır. yani tek fark süredir. hangi dakikada gol yediğin, hangi dakikada gol attığın önemli değildir. önemli olan maçın sonundaki skordur. maçın daha 20. dakikasında yediğin gol yüzünden maçı kaybettim deyip pes etmek ne kadar yanlış ise 89. dakikada 1-0 galibim diye işi salmak da o kadar yanlıştır.

    bugün karabulutlar üzerimizde olabilir ama o bulutların yağmurunu dökeceği ve güneşli günlerin geleceği, yağmur ve güneşle bolluğa ulaşacağımızı kim inkar edebilir.

    bütün bunlar için tek şart var; mücadeleyi asla bırakmamak. mücadeleyi bırakmayanlar haklı iseler mutlaka ama mutlaka zafere ulaşırlar.

    futbol bir seyir oyunudur ve artık endüstriyeldir. bir gösteri sanatıdır. kaybı da kazancı da sanaldır. taraftarların bu denklemdeki yeri teşvik etmek, destek olmak, sevinmek ve üzülmektir. ancak bunları belirli sınırları aşmadan yapmak en doğrusudur. kaybedince ya da istediğin olmayınca depresyona girmek de, kazanınca ya da istediğini elde ettiğinde aşırı sevinip kırıp dökmek de yanlıştır. orta yol her ikisini de dengeli yaşamak ve sınırları zorlamamaktır.

    bugün sneijder gittiği için üzgünüz ama bunu öldük-bittik gibi algılamak saçmalık. sneijder gider bir başka sneijder buluruz. yeter ki istemeye devam edelim. galatasaray'dan daha nice baba gündüzler, metin oktaylar, hagiler, drogbalar, sneijderler gelir geçer. çünkü galatasaray baba ocağıdır ve dünyanın her yerinde evlatları vardır.

    galatasaray bugün lisecilerin sığ sınırlarına hapsedilmiş olabilir ama yarın buradan kurtulmayacağını kim iddia edebilir. galatasaray bugün bir, vizyonsuz, hep yanlış kararlar verip göle tersinden dalan bir başkana sahip olabilir ama yarın vizyon sahibi bir başkanın gelmeyeceğini kim söyleyebilir, bugün yetersiz bir teknik kadroya sahip olabilir ama yarın müthiş bir teknik direktöre kavuşabileceğimizi kim inkar edebilir.

    sonuç olarak galatasaray varsa ümit vardır, galatasaray varsa yaşam vardır, galatasaray varsa hedef vardır. geride kalan her şey bu denklemin bir ayrıntısıdır.

    mücadeleye devam...
  • 10565
    taraftar olmak gerçekten tehlikeli aktivite. insan alışkanlıktan daha öte birşey olmayan renklere armaya delicesine bağlanıyor, hayatı boyunca defalarca "ben ne yapıyorum böyle" diye düşünüyordur her akıllı adam.

    işte orada bir yerlerde film kopuyor ve sen artık olayları o kadar toz pembe ve yapıcı görememeye başlıyorsun. bu bir olgunluk meselesidir. bazı insan * * sosyal ve ekonomik durumu ne olursa olsun bu olgunluğa erişemiyor. bütün hayatını, kumandası başkasının elinde olan oyuncakları izleyerek geçiriyor. sağlığını bu oyuncak uğruna heba ediyor, belki de çok sevdiği başka insanlara sırf başka oyuncakları destekledikleri için sırt çeviriyor.

    sonunda türkiye gibi ülkelerde olay hep bu taraftar dediğimiz arkadaşların kendi cebinden yemesine dönüyor. bu böyle de devam edecek. bir kişi hayır bu böyle gitmez derken, karşıdaki 2 kişi "yanlışsın birader" demek yerine "ne diyon lan sen!" diye mevzuya girdiği sürece politikadan spora, sanattan * topluma hiçbir zaman şöyle arkamıza yaslanıp da rahat rahat etrafı seyredemeyeceğiz.

    içimdeki nefreti iki yıldır soğumaya bırakmama rağmen, ülke değiştirip hem politikadan, hem spor ortamından uzaklaşmış olmama rağmen hala ve hala göğsümün tam ortasında saplanıp kalmış bir ağırlık hissediyorum son iki gün itibariyle. hayretler içerisinde izliyorum olan biteni kulüpte. mantıklı bir açıklama arıyorum ama bulamıyorum. şike sürecinden beri hep kendi kendime şu soruyu sordum; nasıl oluyor da aynı yayın organlarını izleyip, aynı gazeteleri okuyup, aynı ortamlarda bulunmamıza rağmen sarı kırmızı giyinen bizler şike var diyebiliyorken sarı lacivert giyinen bunu göremez ve inkar eder. bu zihnin bloke olmasından başka birşey değil midir? bu durum ülkenin bugünlerinde de defalarca tezahür etmedi mi? yanyana oturan insanlar nasıl böyle taban tabana zıt düşüncelere sahip olabilirler?

    bu entry biraz içini dökmek halini almaya başladığından kısa kesiyorum. sözlüğe ara veren hatta bırakan yazarlar olduğunu gördüm, mocuishle sözlükte kendimi en yakın hissettiğim yazar olduğundan hem onu andığım hem de kendimce sözlüğe iki kelam edebileceğim bir entry yazmak istedim. bir süre o sarı kırmızı formaları çıkarın arkadaşlar, bir süre formasız gezinin, dışarıdan izleyin, tepkisiz kalın, yaşam kalitenizi yükseltin, kendinizi mutlu edecek şeyler yapın. inanın bu çocukluk aşkınıza ihanet değildir. zira çocukluk aşkınız öleli çok oldu. şu an destekliyorum dediğiniz renkler bir spor kulübünden ziyade bir şirkete aittir ve ticarette duygusallık olmaz.

    kalın sağlıcakla.
  • 10568
    buranın artık kalitesizleştiği ya da kötüye gittiği söylemi bana kalırsa yüzeysel bir algı. şöyle ki;

    galatasaray iyi, galatasaray sözlük iyi; galatasaray kötü, galatasaray sözlük kötü...

    aksi mümkün mü? din gibi gördüğümüz kıymetlimiz tarihinin muhtemelen en kötü sürecini yaşarken, bizlerin sözlük içerisinde güzel ve olumlu bir hava yaratabilmemiz ne kadar olası olabilir.

    özellikle 2011'de, 2012'de ve 2013'te çok mutluyduk. bu ruh hali de sözlük ortamına yansıyordu. durum biraz bundan ibaret bence.

    eğer takıldığımız nokta entry kalitesiyse, emin olalım ki o yıllarda da itinasız, kalitesiz ve niteliksiz entry kasılıyordu. hatta gözlemlediğim ve hatırladığım kadarıyla, o ara da belden aşağı vurmalar oluyordu. eski girileri kontrol edebilirsiniz.

    ayrıca, aslan yazdığı yerden belli olur!
  • 10570
    giden arkadaslarin acilari biraz dindikten sonra tekrar sözlüge döneceklerini tahmin ediyorum. bilhassa da emektarlar. yapamazlar, sozlüksüz duramazlar.

    acikcasi ayni seyleri hissediyoruz ama tabii ki hepimizi yapisi farkli. herkes kendince bir tepki koyuyor. ancak unutulmasin, hayar her seye ragmen devam ediyor.

    neyse.. simdi biraz kafalarini toplasinlar, tatillerini yapsinlar, ligler basladigi gibi hepsini buraya top basi yapmaya bekliyorum.
  • 10571
    istisnasız bütün aktif yazarları yoğun duygu karmaşası ve moral bozukluğu içerisinde. kimisi ihtiyari şekilde bıraktı, diğer ciddi bir kitle de cezalı. sözlük kurulduğundan bu yana en sıkıntılı günlerini geçiriyor olabilir. yazarlara biraz imtiyaz tanınmak gerekiyor. burada da olağanüstü hal ilan edildi, ama bunun sebebi tamamen yaşanılan şeylerden ötürü.

    normal zamanda olsa kimsenin gözünün yaşına bakılmaması da lazım, ama böyle istisnai günlerde biraz anlayış gösterilmeli. şahsen ben hiç normal şeyler yazamıyorum.
  • 10572
    aralıksız olarak haziran-temmuz aylarında her gün, başlığında aynı entrylerin döndüğü sözlük.

    (bkz: uğur karakullukçu)
    (bkz: selçuk inan)
    (bkz: wesley sneijder)
    (bkz: tolga ciğerci)

    arkadaşlar sıkıldım artık aynı şeyleri okumaktan.
    sürekli aynı entryler. artık şunları anlayın ve aynı geyik üzerinden uzaklaşalım.

    uğur kötü bir yazar ve futboldan anlamıyor. daha zorlamak olmaz. onun gibi bir sürü adam var. geçiniz...
    selçuk inan son 2 senedir saha da yürüyor. geziniyor, ve bizi kanser ediyor ama acı bir gerçek orta-sahamız aralarında en iyisi. evet bizim orta-sahamızda ki en iyi adam selçuk.söylemesi korkunç. düşünmesi daha kötü.
    tolga ciğerci, isterse 50 km koşsun maç boyunca, adamın beyni yok. futbol ilk önce beyin işi. bu arkadaşta yok. adam orta-saha bir kere, şut vuramıyor. ne bekliyorsunuz?
    wesley sneijder canımız,ciğerimiz. gideceği belliydi. yollayanlar belli. 1-2 sene daha kendisini özleriz çünkü bu yönetim, ne futboldan ne taraftar nabzından anlıyor.
    ama sürekli aynı şeyleri yazmak, okumak adamı yoruyor.

    biraz daha bilgilendirici entryler görmek dileğiyle desem de bu umutsuz anlarda taraftarın neşesi yok, içi sıkılmış. stres atacak yer alıyor.
    sizlerde haklısınız ama hep aynı şeyleri okumak yorucu oluyor.
  • 10575
    burada önceden o kadar ince, naif insanlar vardı ki kendisine zıt bir düşünce beyan ettiğimde üşenmeden bana doğruyu sayfalarca anlatmalarına şaşırıp kalıyordum ama beni burada tutan güzelliklerden biriydi. küfür edilmediği ya da provokasyon yapılmadığı sürece kolay kolay karalama, ağır ithamlarda bulunma gibi şeyler karşıma çıkmıyordu. genelin doğrusuna karşıt fikir belirttiğimde regl duygusallığına düşmüyorduk burada. bizi ya sosyal medyanın tüketim arsızlığı bu noktaya getirdi, ya da günden güne hoşgörümüzü evde bırakıp insan içine çıkıyoruz. hayretle izliyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın