yazarlarının şirazesinin iyice kaydığı platform.
artık sık yazmıyorum, yazdığımda da derin bişiler olmuyor ama okuyorum buraları.
sevmem bu tabiri kullanmayı ama nefret ettim ulan,
nefret ettim, ayda yılda bir oynayan futbolcuya "çöp" diyen yazarlarından
nefret ettim, fener'in forveti gol attı diye kendi sakat yıldızına "çakan" yazarlarından
nefret ettim, aldığı yıldızı sakatlandı diye etmedik laf bırakmayan yazarlarından
nefret ettim, kelle de kelle diye susmak bilmeyen yazarlarından
nefret ettim, çözüm sunmayan sadece hayıflanan/eleştireneden yazarlarından
nefret ettim, iki dakika sakin kalamayıp anlık duygu patlamasıylaa hakaret eden azarlarından
nefret ettim, negatiflik saçmaktan başka bir şey yapmayan yazarlarından
nefret ettim ulan!
üstte yazdıklarımın hiçbirini açıklama gereği duymuyorum. geçti o günler. biliyorum ki şu dediğim adamlardan oturup hayatlarını dinlesem eleştirdikleri noktaların kat kat fazlasını bulurum.
her şeye rağmen biliyorum ki hayatta kibirliler, dengesizler, kompleksliler, özgüvensizler, özsaygısızlar daha çok ses çıkarır. ve yine biliyorum ki fırtınada sakinliğini, itidalini koruyan, sessizce bekleyip görmesini bilenlerin sayısı da az değildir.
her zaman dedim yine diyorum, galatasaray taraftarı sarı-kırmızı renkleri temsil edenlere, en çok da birbirine saygı ve sevgi göstermelidir. demiyorum ki, sussun konuşmasın. ama ölçüsüne, seçtiği kelimelere dikkat etsin.
not: fatih terim'in durumunu, futbolcuların durumunu, futbol sisteminin durumunun gayet farkındayım. yazdıklarım bunların çok çok daha üstünde, galatasaraylılığın temeliyle ilgili. kaybettiğinizde ne futbolcunun, ne kupanın, ne maçın, ne tribünün zerre öneminin kalmayacağı bir temelle ilgili.
imza: 38 yaşında, zamaınnda mapeza'lı takımı barselona'ya karşı umutla,heyecanla destekleyen ve hayatında ilk kez bu sene bir avrupa maçı
* öncesi heyecanlanmayan hatta maçın başlama düdüğünü tv'den gelen sesle son anda fark eden bir taraftar.