öncelikle yazacaklarım
18 ocak 2013 kasımpaşa galatasaray maçı'nda oynayan oyunculardan; sabri, semih, dany, muslera, elmander -sakatlık vs.- ve selçuk'u -geçen seneyle alakası yok belki ama benim kriterlerimde söyleyeceklerimi hak etmiyor- kapsamamaktadır.
bir takım, profesyonel seviyede futbol oynayan bir takım, haftada 4-5 gün ailesinden ayrı kalıp tesislerde kalan, antreman yapan bir takım sahada 'ister' oynayamaz, 'ister' eksik, zorda kalır, 'ister' yenilir. ancak; arkasında 30 milyona yakın taraftar desteği bulunan, ülkedeki en profesyonel yönetime, en lüks tesislere sahip olan, sene başında 40.000 kombine satmış, 1.000.000'dan fazla forma satışı gerçekleştirmiş -ıvır zıvırlar hariç-, cebinden parasını artırıp maçlara gelmeye çalışan ve bu takıma gerçekten, gönülden destek taraftarları olan, sponsorların peşinden koştuğu bir takım 'ister!', 'koşar', 'mücadele eder', 'ısırır', 'yenilmeyi hazmedemez', 'maç seçemez', 'laubali oynayamaz'!!!
sizlerden 1 ay ayrı kalmaya dayanamayan bu taraftara verdiğiniz karşılık bu mu beyler, bu kadar mı, siz dalga mı geçiyorsunuz bu insanlarla? burak; barış diye, 22 yaşındaki bir stoper mi bitirdi seni 45 dakikada? 2 çapraz koşu yapamadın, bir deplase olamadın mı? melo; bir takımın en kilit noktasında oynayan bir oyuncu olarak 2. yarının ilk 15 dakikası, evet on beş dakika, ayağına nasıl top değmez, açıklayacak olan? aydın; özer'in yarısı edemedin şu maçta ve 3 kez topla buluştun. hoca ikinci yarıda oyunu senin ve emre'nin üzerine kurdu ve 3 kez topla buluştun. çimleri ezberledin hocam, az kafa yukarıya. riera; maça 2 top kaybıyla başladığında, defansta topla yaptığın slalomdan, viudez'e yaptığın açık mı açık faulden ne kadar büyük bir konsantrasyon eksikliği yaşadığın belliydi zaten, geçelim. emre çolak; sen bu taraftara kümede kalan galatasaray'ı hatırlattın, bravo. hani organizasyonun 0 olduğu o senemiz var ya, uğraş uğraş golü bulama, 80'den sonra ayağına kuvvet vur anasını satayım. sonra arda abin nasıl kızardı sana hatırladın mı kerata, eheh. lan defol git! önce elazığ maçı, kaçırdığın gol penaltıya dönüştü, melo ipten aldı seni, bugün aynı terane. bu nasıl bir laubalilik lan! vallahi defol, nolur defol benim sabrım kalmadı sana. ne zaman o götü indirebildin, adam gibi, geçen seneki gibi sadece işine, bu taraftara konsantre oldun o zaman bu formayı tekrar giymeyi hak edersin. sen şu an formayı kapmayı bırak, üzerine giymeyi haketmiyosun, git hocam.
fatih hocam, ellerim önümde size de küçük eleştirilerim var. yavaş oyun kuran bir takımın topa sahip olması çok mantıksız hocam, çok gereksiz. geçen seneki konsantrasyonun, isteğin yarısı yok bu takımda ilk yarıdan beri. siz de el mecbur işinizi kanatlardan halletmek istiyorsunuz ancak elimizdekiler kanat değil ki hocam. aydın mesela, fazla dikine oynuyor. o kadar dikine oynuyor ki sağa sola dönemiyor adam. topa tepip arkasından hızlıca koşan biri aydın'ın %70'i olur yani. emre dedirtmeyin bana hepimiz, siz de onun farkındasınız zaten. ancak bugünkü tercihiniz kanatlar yönündeydi, bu çok yanlıştı hocam. o zaman diğer alternatif, göbeği kalabalık tutup forvetlerin açtığı alanları doldurarak ara toplar, uzaktan şutlarla şansımızı denemek. hazır amrabat da yokken, şınayder de goygoyda tavan yapmışken az buçuk bi uefa sistemini denesek? yekta, hamit, melo, önlerinde selçuk falan. kanat yok hocam, yok. el mecbur.
sistemler, dizilişler, oyun planları bu derece önemli ve profesyonel bir kulüp için 2. plandır. futbolcuların arkalarındaki, her manada bu denli destekte bulunan taraftarlarına karşı ilk görevi, saygısı hırstır, azimdir. sen orada mağlubiyeti kabullendiğin an o yeşil çimlerden bu taraftarın üzerine küfürler yağıyor gibi oluyor. öncelikle bunu anlayan, bilen ve 'her maçta' bunu unutmadan aksiyona döken bir takımı desteklemek istiyorum ben. parayı, spor toto süper lig'de -isme bak amk- şampiyonluğu, ilgiyi görünce götü kalkan adam siktirsin gitsin.