• 2976
    2010-2011 sezonunda bir turlu forvet mevkiinde duzen tutturamamistir. ya elinde hic forveti kalmamis ve baska mevkilerin oyunculari buraya kaydirilmis*** yada ayni anda taraftarin sahada gormek istedigi iki forveti ** olmustur. butun gozler bu mevkinin uzerindeyken * ve * kan aglamaktadir ki, bu problemlerin gundeme bile gelmemesi taraftarin hakli olarak canini sikmaktadir. bu mevkilerden verilecek ilk ornek, hem stoper hem de sol bek oynayabilen yada oynayabildigi dusunulen kesisim kumesi elemani hakan balta'dir. iki sene oncesine kadar sakin sakin isini yapan, her mac en azindan tatmin edici bir futbol ortaya koymaktayken, su anda disarida ictigi sigarasini sahada da tuttururken, kot pantalonunun ceplerine ellerini sokmus sekilde top oynasa daha verimsiz olamazdi heralde. diger taraftan kendisinin kadroda degil alternatifi, yedeginin bile olmamasi baska bir acikli konudur tabii sene basinda transfer edilen caglar birinci'yi saymazsak ki saymasak kimse de sormaz aslinda. galatasaray futbol takimi kadrosuna dahil olmadan once en uzun sakatligi ne kadar surmustur bilemiyorum ancak kadromuzda linderoth ekolunun onemli temsilcilerindendir. evet caglar birinci bu sezon sadece bir iki mac gorunmesiyle linderoth akiminin tek temsilcisi olamamistir cunku bu konuda kendisinden cok daha deneyimli gokhan zan vardir yine galatasaray'in kadrosunda. gokhan zan'da her sene oldugu gibi bu sene basinda butun hazirlik maclarinda oynamis, on elemelerde goz doldurmus ve sonra sezonun geri kalaninda, sahibi oldugu cekirdek fabrikasinin toplantilariyla mesgul olmustur**
    geriye yine sene basinda takima dahil olmus ali turan, servet cetin, lucas neill kalmistir ki ali turan cileden cikaran hatalarini zorla oynatildigi sag bekte gosterip, bu stoper yoklugunda hic stoperde denenmeden gonderilmistir. yani stoper mevkisindeki basarisi yuzunden transfer edilen bir futbolcuyu hic stoperde oynatmadan gonderen yoneticileri, teknik ekibi vardir galatasaray futbol takiminin.
    devre arasina mutakip takimda servet cetin ile lucas neill disinda hem mevkisi stoper olan hem de sakatlik problemi olmayan baska futbolcusu olmayan takimdir ayni zamanda galatasaray futbol takimi ancak yokluktan harry kewell'i bile stoper oynatmis bir takima donusturulmustur galatasaray futbol takimi, bu yuzden on libero lorik cana stoper'de oynayinca kimsenin garibine gitmez.
    peki lorik cana stoper oynuyor da, lorik cana'nin yerine kim oynuyor. sozlukte al birini vur otekilerine desturundan yola cikilarak bam olarak adlandirilan, cok yonlu on liberolari(!) vardir galatasaray futbol takiminin. baris ozbek, ayhan akman ve mustafa sarp uclusunun ayri ayri sebepleri olmakla beraber gosterdikleri performans nihayetinde aynidir ve artik galatasaray taraftari bu uclunun adini yedek kulubesinde bile okuyunca tuyleti diken diken olmaktadir. gel gelelim bu uclu kimi zaman beraber kimi zaman ikili yada tekli varyasyonlarla surekli karsimiza cikmaktadir. butun bu olumsuz gelismeler sirasinda devre arasinda juan emmanuel culio ve yekta kurtulus gibi herkesin begenisini kazanan, iki orta saha mevkiinde futbolcu katilmistir galatasaray futbol takimina. gel gor ki bu oyuncular da, galatasaray'in yokluktan kulturu haline gelmis olan bir futbolcu her mevkide oynamali ilkesinden yola cikarak, takima adapte olamadan 4 degisik mevkiye adapte olmak zorunda birakilmistir. bu noktada tabi ki bir futbolcu birden fazla mevkiide oynamali diye dusunuyorum ben de ancak sirasiyla 4 farkli macta 4 ayri mevki degil demek istenen sey!
    orta saha'nin kanatlarinda ki harry kewell ve arda turan gibi iki onemli yildizindan uzun suredir ayri kalmasi, elano blumer ve zvjezdan misimovic gibi dunya capinda yildizlardan yararlanilamamasi takimin vasat futbolculara ragmen ilerleyebilmesine engel olmustur.***
  • 2977
    üzerinde sarı, kırmızı veya parçalı formalarımız dışında bir forma giyince ligdeki yerinin kimseyi şaşırtmadığı takımdır.
    (bkz: 3 şubat 2011 gaziantepspor galatasaray maçı)
    (bkz: 29 ocak 2011 bursaspor galatasaray maçı)
    (bkz: 23 ocak 2011 galatasaray sivasspor maçı)
    (bkz: 2010 2011 sezonu)
    maçı televizyondan izliyorsanız siyah beyaza çevirip sesini kısın, galatasarayın galatasaray gibi oynadığı kaç maç var bu sezon düşünün...hangisinde kutsal forma olmadan sahadaki rezilleri sahiplenirsiniz bu bizden diye..
  • 2979
    ligdeki takımlara baktığımızda her takımın belli bir taktiği, hücum planının olduğunu görüyoruz.

    bursa takımı önce durdurup sonra hızlı adamlarla vuruyor. duran toplarda da çok etkin.
    tabzon takımı ise oyunu sete çevirip, biraz tempo biraz havadan oynayarak üstünlük kuruyor.
    fener takımı hızlı adamları, duran topları ve presten kazandığı toplarla sonuca gidiyor.
    beşiktaş ise allah ne verdiyse yükleniyor.
    ibb takımı savunma yapıp kontralarla gol buluyor.
    antalya takımı yetenekli ve hızlı adamlarla hızlı hücumlar yapmaya çalııyor, duran top organizasyonları var.
    ..
    ..
    ..
    böyle gidiyor.

    galatasaray futbol takımına bakıyoruz hücum anlamında hiçbir plan yok. kanatlardan mı oynuyor? hızlı hücum mu yapıyor? havadan mı oynuyor? kontraatak mı oynuyor? duran toptan mı gol atıyor? vs..

    pino varsa topu alıp bireysel beceriyle şutlar atacak ve gol bulacağız. arda varsa 3-5 kişiyi çalımlayıp pozisyona gireceğiz falan filan.
  • 2980
    4 büyükler arasındaki en kötü kadroya sahip futbol takımıdır. çok sayıda transfere ihtiyaç vardır. bunda herkes hemfikir. ancak taraftarları da anlamak güç. şimdi kadroda 10 yabancı futbolcu var. insua, neill, cana, kewell, baros kalması gereken futbolcular olarak gösteriliyor. culio ve stancu yeni geldi. zapata gitse bile yerine yabancı kaleci alınır. e pino da var. etti mi 9. misimovic gidecek yerine 1 yabancı alındı diyelim. ee hem eldekilerin hiçbirinin gitmemesini istiyorsun hem de yabancı transfer istiyorsun. ben anlamadım bu işten. haydi hayırlısı bakalım.
  • 2990
    6 şubat 2011 galatasaray eskişehirspor maçında çook uzun bir süredir yapmadığı iki şeyi yaparak bana bir "takım" izletmiştir.

    1- hücum presi. fatih terim'in "en iyi savunma hücumdur." mantığı. orta sahanın ilerisindeki oyuncuların hemen hepsinin müthiş pres yapması.
    2- pası atan oyuncunun "benden çıktı abi." demeyip, hemen boş alana doğru depar atması. bir takımın hücum zenginliğini bu belirler. istersen 300 pas yap, durarak oynuyorsan boşa.

    ne diyeyim, özlemişim be.
  • 2992
    tarihinin en kötü dönemini geçirmesine rağmen, tarihinin en iyi kadrosunu kuran beşiktaş ile puan farkı sadece 3.

    önümüzdeki hafta için bir öngörüm var.

    ankaragücü deplasmanına giden beşiktaşın yenilmesi muhtemeldir.
    ibb takımı kendi sahasında gençlerbirliği maçında puan kaybetmesi muhtemeldir.
    kayserispor'un fenerbahçe deplasmanında puan kaybetmesi muhtemeldir.
    galatasaray'ın bu sefer gaziantep'i elinden kaçırmayıp yenmesi muhtemeldir.

    tüm bunlar gerçekleştiği zaman galatasaray ile beşiktaş aynı puanda olacaktır. averaj ile beşiktaş 5. galatasaray ise 6. sırada olacaktır. 4. sırada bulunan kayserispor ile puan farkı 7 ye inecektir. beraberlik durumunda ise 8 olacaktır.

    sakatların iyileşmesi ve eskişehir maçıyla gelen olumlu havanın akabinde ilk 4 için ciddi bir ivme yakalamak mümkün gözüküyor. bunun için biraz şans, biraz mücadele, adil yönetim ve doğru kadro gerekiyor.
  • 2995
    mevcut kadroda, a milli takımlara seçilme konusunda sıkıntı yaşamış bir kaleci topluluğu bulunmaktadır:

    ufuk ceylan, 4 kez a milli takım aday kadrosuna çağrıldı, özel maçlar için. hepsinde yedek kulübesinde bekledi.
    aykut erçetin, 1 kez a milli takım aday kadrosuna çağrıldı, özel maç için. yedek kulübesinde bekledi.
    robinson zapata, 3 kez kolombiya milli takımı'nda oynadı.

    a milli takımlara seçilme konusunda sıkıntı yaşamış bir kaleci antrenörü topluluğu da sözkonusudur:

    nezihi ali boloğlu: 'uygun kayıt bulunamadı'
    bogdan vintila, 5 kez romanya milli takımı'nda oynadı.
  • 2996
    ikinci devrede kanatlardan içeriye atılan yerden toplar taktiğiyle oynamaktadır. bunu ilk 15 ocak 2011 galatasaray ajax maçında gördük. ancak ajax defansı her topumuzu karşıladı. 23 ocak 2011 galatasaray sivasspor maçında attığımız gol ve bulduğumuz bazı pozisyonlar buna örnekti. 6 şubat 2011 galatasaray eskişehirspor maçındaki iki golü de böyle attık. sanırım anadolu kulüplerine karşı uygulanabilecek en mantıklı taktik bu. kewell, arda, kazım gibi yetenekli kanat oyuncuları ve baros, stancu gibi bitiriciler ile goller atabiliriz.
  • 2997
    geriden top çıkarırken rakip takım forvetlerinin presleri maruz kalan takımdır. bunun önüne geçmek için lucas neill gibi top tekniği yüksek bir stopere ve selçuk inan gibi top tekniği ve oyun kurma becerisi olan orta saha adamına ihtiyacı vardır. bu 3 futbolcunun pas trafiği ve yüksek teknik becerisi karşısında rakibin presi bertaraf edilip, rakip sahaya etkili toplar atabiliriz.
  • 2998
    geleceği hakkındaki belirsizlik yüzünden, son iki saattir yatakta bir o yana, bir bu yana dönüp duruyorum. kafamda dolaşan 40 tilkiyi satırlara dökmeden rahat edemeyeceğim anlaşılan... takımla ilgili fark ettiklerimi uç uca ekleyince ne sonuç çıkacak bilmiyorum, ama artık rahat uyumak istiyorum.

    teknik direktör belirsizliği, geleceğe dair umutları söndüren en önemli etken. (bkz: #262957)'deki durumun aynısı hagi'ye yapılmış durumda ve hagi'nin teknik direktörlüğe getirilmesinin uzun vadeli bir plan olmadığını belirtmeye dahi gerek yok. yönetimin işi iş valla, harcayacak bu kadar çok efsane varken daha çok otururlar o koltukta...

    hagi'nin oynatmak istediği sistemden emin olamıyoruz. rijkaard 4-3-3'ünden vazgeçmedi ama bazı maçlarda da takımı 4-2-3-1 oynattı. şimdi bu, sezonun orta yerinde takımı alışık olduğu sistemden koparmamak için mi, yoksa 4-3-3 iyi-kötü hagi'nin de aklına yattığı için mi? hiç bir fikrim yok...

    kaleci konusu belirsizden bir miktar hallice. en azından bu sezon aykut ve ufuk'un istediğimiz performansı sağlayamayacağı belirgin. her zaman savunduğum şudur; vasat bir kaleciyi düzenli maç temposuna alıştırırsanız, 1-2 sezon içinde türkiye ligi için yeterli seviyeye getirirsiniz. aykut için çok geç, ufuk'tan alınacak randıman ise ufuk'a 2 sezon katlanmaya değer mi; yine belirsiz... "sana güveniyoruz koçum, elinden geleni yap yeter!" diyerek kaleyi ufuk'a teslim etmek faydalı olur; ama en erken önümüzdeki sezon meyvelerini vermeye başlar. e bu sezon zaten geçti artık bir bakıma... ufuk ve aykut'un bu sezon iyi olamayacağı belirli ama, zapata'yı oynatmanın bir fark yaratıp yaratmayacağı yine belirsiz; hiç bir şey bilmiyoruz adam hakkında...

    ve defans... ümitli olduğum ali turan hakkında korktuğum başıma geldi. hala iyi bir oyuncu olduğu konusunda ısrar etsem de, futbolsuz geçen yarım sezonu atlatamamış ve daha da önemlisi, çetrefilli bir transfer sürecinin psikolojik ağırlığını kaldıramamış. sağ bekte ne işi olduğu ayrıca tartışılabilir, ama stoperlerin yedekleri "orada olmayan adam" gökhan zan ve son şansını da kaybeden hakan balta iken; sırf bedavaya geldi diye bu kadar kolay harcanıp yedek olarak bile düşünülmemesine üzüldüm.

    lucas neill'ın önümüzdeki sezon bizimle olacağını garanti edebilir miyiz? ilk geldiğinde düşündüğüm, kontratını uzatmak için tek şansımızın şampiyonlar ligi'ne katılmak olduğuydu; şampiyonlar ligi'nin cazibesini geri çeviremezdi. şu an belki mutludur, kalmak isteyebilir, para sıkıntısı da yoktur o yaşta bir futbolcunun fakat; ülkesine dönme ihtimali bence hala %50... bu yaşa kadar edineceğini edinmiş bir adam, doğru dürüst futbol da oynanmayan bir ülkede, hele ki takımı avrupa kupalarına da katılamazsa, banka hesabı da muhtemelen kafasındaki dolgunluğa erişmiş iken; neden bir sezon daha gurbette kalsın? türk telekom arena'nın muhteşem atmosferi? giderken vereceği röportajda "asla unutmayacağım" diye bahsedeceği ateşli taraftar? şiş kebap ve rakı? daha iki sene oynayabilecek fizik yeterliliğe sahip, ama ses soluk çıkmayınca tırsmamak elde olmuyor. ayrıca, bu kritik mevki hakkında önümü görebilmek de istiyorum. önümüzdeki sezon takımda neill yerine madjid bougherra'nın oynuyor olmasını tercih ederim, neill'i çok çok sevmeme rağmen. çünkü bougherra'nın(ya da onun ayarında 27-28 yaşındaki bir oyuncunun) "önümüzdeki sezon da futbol oynayacak mı, ülkesine dönüp jübileyi orada mı yapacak?" derdi olmaz. bougherra demişken; tamamen örnek olarak söyledim ama neill'den sonra galatasaray'da görmek istediğim stoper budur aga! transferine çok ihtimal vermememe rağmen, ara ara hayalini kuruyorum...

    servet çetin'in önümüzdeki sezon ne olacağını bilen var mı? iki buçuk sezondur kafasını meşgul eden avrupa hayalini bir süreliğine askıya almış olacak ki, konsantrasyonu gözle görülür bir şekilde yükseldi. peki bu form grafiği 4 hafta daha devam eder ve bochum'dur, blackburn'dür, racing santander'dir, fc toulouse'dur; 1-2 avrupa takımının kendisini izlediğine dair söylentiler yayılırsa? sezon sonuna kadar ilgilerini taze tutabilmek için iyi oynamaya gayret edecektir. bu durumda önümüzdeki sezon ya bizimle olmayacak, ya da transferi bir şekilde gerçekleşemediği için yine küsecek... bu kadar "belirsiz" bir oyuncuyla, hele bir de para ederse, yolların ayrılmasına gözüm kapalı "evet!" derim fakat; sırf gözüm kapalı diye aklımdaki soru işaretleri kaybolacak değil.

    yeri nasıl doldurulacak? aykut demir ona iyi bir alternatif olabilir, lüzumsuz sertlikler yapması gibi bir eksisi var fakat geleceği var. yerli piyasası malum, 4 milyon avro fiyat çekilmesi şimdiden gözümün önüne geliyor. 1-2 maçını görüp beğendikten sonra, torrent vasıtası ile 20 küsür kez izlediğim ömer toprak var, fc freiburg'da; eğer aileden galatasaray'lı falan değilse, sezonu iyi bir yerde tamamlayamayacağımız da hesaba katılarak, olası talipleriyle baş edemeyeceğimizi düşünüyorum. ayrıca transfer yine adnan sezgin'e emanet, o konuya hiç girmeyelim; belirsiz...

    bu iki stoperin, ya da en azından birinin takıma kazandırılması geleceğe de büyük bir yatırım olur. ama o bir yana; hagi'nin sürekli lorik cana'yı defansa çekmesini saymazsak, servet ve neill'in elle tutulur yedeği yok ulan zaten!

    sabri reyiz; bu takımda bulunmandan dolayı ne kadar mutlu olduğumu bilemezsin, sen ve yedeğin serkan kurtuluş, şu belirsizlikler içinde bir vaha gibisiniz. ayrıca hagi'ye söyle; o bitmez tükenmez enerjinden orta sahanın göbeğinde pres gücü olarak faydalanmak, geçen sezon şerrefsizim benim aklıma gelmişti. ihtiyaç halinde lorik cana'yı yedeklemeye hazır ol, serkan'a da selam söyle. belirli ulan; sağ bek belirli!!!

    bu kısa moladan sonra sol bekteki belirsizlik ile devam ediyoruz. iyi yanından bakacak olursak; hakan balta'nın bütün artılarını nötrlemiş ve kredisini tüketmiş olduğu gerçeği gayet "belirli" . iki ayağını kullanabilen ve stoper-sol bek-ön libero pozisyonlarında oynayabilen bir futbolcu olarak tek yapması gereken formda kalmaktı. formda kalmak dediğim de sadece alanını savunma işini düzgün yapmak. bu kadarını yapsan, sırf şu çok yönlülüğünle ilk 18'i garantilersin. neden sürekli geriye gittiğini anlayamadığım bir adam; ama maaşının kulübe büyük bir yük olduğunu sanmıyorum. sezon başından beri kötü oynadığı ve aklını başına almadıkça da sahada bulunmasının takıma zarar vereceği belirli, ama gönderilmesinin bir şeyi değiştirip değiştirmeyeceği belirsiz...

    çağlar birinci'nin izlediğimiz 1-2 maçından edindiğimiz izlenimler genellikle hepimizin olumlu. gelip sol beke ilaç olacağını muhtemelen hiç kimse iddia etmiyor, fakat yere sağlam basan bir futbolcu olması + stoperde de oynayabilmesi onun için avantaj. topu ayağından çıkartmakta sıkıntısı olmayan bir adamı sol bekte de, stoperde de görmeyi özledik. fakat onun için korkunç talihsiz bir zamanda gelen sakatlıklar ne derece ciddi, hala bilmiyoruz. kalıcı olmamasını umduğum bu sakatlıkları aşabilirse, mutlaka ilk 18'de bulundurmamız gereken bir oyuncu çağlar. fakat güç bela elde ettiği bir şansı, böyle kahreden bir şanssızlık yüzünden kaybedip kaybetmeyeceği; hala belirsiz...

    çağlar kadar üzüldüğüm bir diğer adam da, emiliano insua tabi ki. aslında üzülüyor olmamın asıl sebebi, çocuğun bir senesini ziyan ediyor olmak daha çok. evet, takımda olması çok şeyi değiştirir ama bunun asıl sebebi, takımda olanların takıma zarar veriyor oluşu; emiliano'nun muhteşem oluşu değil. ben aslında beklerin 6/10 oynamasının yeterli olduğunu düşünürüm; yani bir takımın kurtuluşu beklerin performansına bağlı olmamalı. fakat 4/10 oynayan bir bek de takımı yakmaya yetebilir. insua bize şu an bu yüzden gerekli aslında; hakan'ın kötü, çağlar'ın sakat olması sebebiyle...

    herkesin aklındaki hücumcu bek tipine tam uyduğu da söylenemez. ortalarını çok da beğenmedim ama bu hücum yapamadığı anlamına gelmez; nadiren çıktığı hücumlarda ayağı yere gayet sağlam basıyor. şuna emin ol ey okur; kenardan "sabri ve emiliano; siz ikiniz hücuma çıkın" talimatını almış olsa, maç başına 10-15 orta yapar insua. hücuma fazla çıkmıyor oluşu teknik direktör tercihi büyük ihtimalle. çünkü rakip kontratağı kanada yöneldiğinde, onu karşılamak için defansta en az üç kişiye ihtiyaç vardır;

    1 - atağa çıkıp dönmeyen bekin bulunduğu (ve dolayısıyla rakip kontratağının yöneldiği) kanada kayıp rakibi karşılayacak stoper
    2 - kanada kayan stoperin boşalttığı penaltı noktası civarında markaj yapacak stoper
    3 - arka direği kontrol edecek ve o civarda markaj yapacak olan, defansta kalmış olan bek. işte bu insua oluyor.

    kontrataklara karşı savunmasız olduğumuz, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde* beklerden sadece birini ofansif oynatma lüksümüz bulunuyor. ve ben hücuma çıkacak olanın sabri olmasını tercih ederim, çünkü rakibi karşılama konusunda daha başarılı olan insua'dır. şu sürekli rüyamada görüp durduğum, bol pres yapan, kontratağa dayanıklı cana-culio-yekta orta sahası bir otursa; merak etme, insua'yı da göndeririz ufak ufak.

    ama haklı olarak bir soru gelecek; eğer insua'nın tek yapması gereken defansif bir bek gibi oynamak ise, bu iş için insua'ya ihtiyacımız var mı? hücuma çıkmasa bile, insua'yı sahada tutmanın bir avantajı var; o da adamın sağlam fundamentali... defans dörtlümüz hazırlık pası yaparken ufacık bir hücum pres yediğinde(hele ki neill ya da cana gibi sağlam temeli olan biri yoksa) yüreği ağzına gelmeyen var mı? o hazırlık pası süresini kısaltabilecek adamlar, insua, neill, cana gibi temeli sağlam olan adamlar. üç kişi üstüne gelirken bile soğukkanlılıkla tek top oynayıp isabetli bir pasla ekran başındaki 20 milyona rahat bir nefes aldırması, bu çocuğu sevmeme sebep oluyor; çok mu garip?

    ama kontenjan söz konusu olduğunda elimiz kolumuz bağlanıyor. kanatlarda arda - kazım oynarsa ya da zapata önümüzdeki sezon tutunamaz ve bir türk kaleyi devralırsa; kebap, derhal kullan opsiyonunu. ama bu çocuğun karşısına geçip "kulüpteki geleceğin belirsiz '-se, -sa' lara bağlı evlat, seni düzenli oynadığın liverpool'dan buralara kadar kulübede otur diye yorduk." diyecek yüzsüzlükte yönetici de tanımıyorum.* iyi bir futbolcu, gelişmeye müsait ve sempatik de kerata ama 6/10'un yeterli olduğu bir mevki için lüks.

    düzgün pas yapabildiği için "teknik" denilen, ama eli ayağına dolaşmadan pas verebilmesini "temelinin" sağlamlığına borçlu olan savunma oyuncuları; "bir haber var mı acaba, ne yapıyor?" diye her gün adını 4-5 kere gogılladığım evert jan derks'in çalışmaları neticesinde 10 yıl sonra aramıza katılırlar diye umuyorum...

    sol bek belirsiz...

    orta saha belirsizliği o kadar karmaşık ki, şu saatte entry kasıyor olmama asıl sebep olan o aslında. baştan söyleyeyim; culio - cana - yekta üçlüsü önümüzdeki 5 sene oynasın, şikayet etmem. ne kallström istiyorum ne misimovic...

    gerçi orta saha iyi diyorum ama, seneler sonra ilk defa adam gibi işini yapan orta saha gördüğümüz için, hepimizin şaftı kayıverdi bir an. culio - yekta - cana üçlüsü, süper lig için fazlasıyla yeterli de olsa, aralarından sadece lorik cana için dünya klasmanında denilebilir. ya teknik yetersizliklerinden, ya da konsantrasyon eksikliklerinden dolayı son bir kaç sezondur orta saha oyuncularımızdan verim alamıyoruz. culio'nun da, yekta'nın da kaliteli oyuncular olduğunu düşünüyorum; ama yarın-öbür gün avrupa kupalarına geri döndüğümüzde, avrupa'da yükümüzü çekip çekemeyeceklerini anlamak için bu sezon sonuna kadar izleyip görmek gerek. yani bu da bir miktar belirsiz...

    lorik cana'nın takıma katılması, sadece 2005-2006 sezonu sonundan beri kanayan yaramızı, ön liberoyu sarmış olmasından değil; yabancı kontenjanı konusundan dolayı da ağzımı sulandırmıştı. ama son okuduklarımdan anladığım kadarıyla, cana'yı türk statüsüne alamıyoruz. kanunen, lorik cana doğduğu gün annenin de rızası alınarak türk vatandaşı yapılabilirmiş. bir diğer seçenek ise lorik cana'nın 18 yaşına bastıktan en geç üç sene sonra dilekçesini yazarak "şrrakk!" diye vatandaşlığını kazanması imiş ama o tren de kaçtı. mert nobre, wederson ve marcio aurelio'yu türk yapmak için kullanılan istisnai yasa lorik cana için geçerli değil malesef; çünkü cana türk milli takımı için oynayamaz, arnavutluk'un kaptanı resmen.

    şimdi durum şu: hagi rijkaard'ın 4-3-3'ünü bozmayarak bir müddet devam etti, ne halt etmeye alındığını anlayamadığım misimovic'e bu sistemde yer bulmak zaten mümkün değilken, hagi'nin misimovic ile kişisel problemler yaşaması da tuz biber ekti. bu durumda, benim devam etmesinden yana olduğum 4-3-3 sistemi devam etti, fakat; adnan polat geçenlerde, devre arası transfer döneminde hagi'nin istediği transferlerden birinin yetiştirilemediğini söyledi. devre arasında çıkan söylentiler; mauro formica, eric bicfalvi, kranjnar vs gibi forvet arkası oyuncuları + kim kallström, michael bradley, lucas biglia gibi çift yönlü orta saha oyuncuları. şimdi o yetiştirilemeyen transfer, bir forvet arkası olsa diyeceğim ki; sistem 4-2-3-1'e dönüyor, misimovic'in yerine bu adam alınacaktı ama misi gönderilemediği için yetişemedi. yok, o adam orta sahalardan biri olsa; 4-3-3'ten devam ediyoruz, culio'nun yanına adam alınacak ama yine misi gönderileceği için alınamadı diyeceğim bu sefer.

    ama alınmak istenenin nasıl bir adam olduğunu bilemiyoruz. her iki durumda da, yekta kurtuluş ilk 11'den çıkarılıyor. açıkçası benim zaten yeterli bulduğum ve galatasaray'da iyi bir başlangıç yaptığını düşündüğüm bir futbolcu yekta; hadi diyelim, hagi beğenmedi, ne oluyor? şu oluyor; culio'nun yanına, yekta yerine alınacak futbolcu yabancı oluyor ve haliyle başka bir yabancı daha gözden çıkarılmış oluyor. adaylar:

    -lorik cana
    -lucas neill
    -juan pablo pino
    -harry kewell
    -milan baros

    lorik cana ve lucas neill'i, son birkaç haftadır çıkan söylentiler sebebiyle, formalite olarak yazdım. şu beş kişi arasında kadrodan çıkarılma ihtimali en düşük olanlar onlar. fakat teker teker değerlendirildiğinde, diğer 3'ünden birinin gözden çıkarılmış olması olası.

    pino için daha önce şunu söylemiştim; (bkz: #426476). onun hakkında tek bildiğim buydu; tesadüfen bildiğim doğru çıktı. ama gerçek şu ki, yönetim pino hakkında bir kumar oynadı ve kazandı. pino bu güne kadar sadece gelecek vaat eden bir futbolcu olmuş; abdul kader keita ya da giovani dos santos'a tercih edilecek bir futbolcu olduğu izlenimini bırakacak bir performans sergilememiş kariyeri boyunca. daha doğrusu; yakasını bırakmayan sakatlıklar yüzünden, böyle bir fırsatı olmamış. iyi bir futbolcu olduğunu kanıtladı, hatta sahada gördüğüm pino'yu keita'ya da, gio'ya da tercih ederim. ama sorun şu ki hala sahaya çıkmakta sorun yaşıyor; müzmin sakat mı? colin-kazım'ın takıma katılmasında sakatlıklarının etkisi olmuş mudur? belirsiz...

    harry kewell? daha kaç yıl futbol oynamak istiyor olabilir en fazla, hem de bu hiç liginde ve muhtemelen seneye avrupa'da olmayacak olan takımda? kewell şu an takım için bir yedek; evet takım için çok önemli, evet hastasıyız kendisinin ama senede 15 maç kaldırabilecek durumda. yaşı bir yana, sakatlığı sabit adamın. maaşını falan mevzu edecek değilim, zira sözleşmesi maç başına; yönetimin yaptığı akıllıca bir işti bu. en azından gözden çıkarılan adam olduğu ihtimalini kısaca bir düşünmek için olasılıkları yazdım. kulübe için çok iyi, tecrübeli, çok yönlü; ben olsam tutarım takımda ama kararı ben vermiyorum ve gözden çıkarılmış olması da bir ihtimal. ailesini özlediği de malum; belirsiz...

    milan baros? harry kewell'ın oynadığı bütün pozisyonlarda oynayabilen, bogdan stancu diye bir çocuk geldi. sakatlıkları ciddi görünen kewell ya da pino'nun yerini doldurmak için geldiğini düşünmek mantıklı, ama son iki sezonda anlaşıldığı kadarıyla; baros'un da sakatlık durumunun onlardan geri kalır yanı yok. kişisel geleneği olduğu üzere, sakatlıktan çıkar çıkmaz oyuna golle döndü; bu üçlü*** arasında gönderilme ihtimali en zayıf olan baros, ama yine de olası. bu seferki sakatlığını atlatabilecek mi, bu seferki sakatlığı bir önceki ile bağlantılı mı? belirsiz...

    tek bildiğim; hem pino, hem kewell, hem de baros'un takımda tutulamayacağı. hangisi? belirsiz...

    orta sahaya dair iç acıtan bir husus; musa çağıran. benim de dahil olduğum, türkiye geneline yayılmış ufak çapta bir hayran kitlesi var kendisinin; fırsat buldukça sırf musa'yı izlemek için izmir'e giden. zaten ilk süper lig tecrübesini yaşayacak olan bu delikanlıyı takıma çok dikkatlice yedirmek gerekiyor iken, öyle karışık bir sezona denk geldi ki; arada kaynamaması için kiralık gitmesi onun için en iyisi oldu. hala ümitliyim gencodan, ama belirsiz...

    bunu kabullenmiş olmak benim için çok acı ama, arda turan'ın galatasaray'daki geleceği belirsiz...

    colin-kazım richards iyi başladı evet, ama üç sezonda öğrenmiş olmanız gerekir; herifin hayatı belirsiz...

    şu form grafiği devam eden bir colin-kazım'ı, sakatlanmadan 4 maç çıkarabileceği garanti olmayan pino'ya tercih ederim; aynı şekilde bu form grafiği devam edecek olan stancu'yu da, sakatlık sorunları bitmeyecek olan kewell'a. her şeyin iyi gitmesi durumunda, ideal forvet üçlümüzün arda-baros-stancu olduğunu düşünüyorum; ama tıpkı sakatlıkları yüzünden gözden çıkardığım pine ve kewell gibi, arda ve baros'un da sakatlık durumu belirsiz ve colin-kazım'ın da aniden tekrar çark etmesi her daim olası. belirsiz...
  • 3000
    2010-2011 sezonunun ilk yarısında şu an ligin 13. 14. 15. sıralarında bulunan * takımlara kaybettiği 9 puan o kadar içimi acıtıyor ki. hele kendi evimizde manisa ankaragücü ve gençlere verilen 9 puan. manisa'nın durumu kötü değil şu anda ama bizle oynarken hayli kötülerdi. 12 pisipisine kaybedilen puan olmasa 41 puanla liderin 3 puan gerisinde olan bir galatasaray. karabük deplesmanında kaybedilen puan için çok üzülmüyorum ama o maç da kaybedilmese 44 puanla lideriz. şampiyonluklar pisipisine kaybedilen maçlarla gider ama bu sene galatasaray'ın yaşadı mağlubiyetler pisipisineliğin de ötesinde. tamam bursa*2,beşiktaş,trabzon mağlubiyetleri; fener,kayseri beraberliği bir yere kadar ama ligin alt takımları daha bir üzüyor insanı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın