• 5
    rekabet 100 yaşında. kirli ve yorgun

    bundan tam 100 yıl önceydi sarı-kırmızı ve sarı-lacivert formaların ilk kez karşı karşıya gelmesi. bu formaları giymiş gençlerin, ülkenin en önemli rekabetinin ateşini yakmaları. elbette farkında bile değillerdi, 17 ocak 1909 günü union club sahasındaki ilk karşılaşmalarının üstünde tam yüz tane yılın sulayacağı bir rekabetin yeşereceğinden. ve bu rekabet ateşinin geçen yüz tane sene içinde giderek büyüyeceğinden.

    bilemezlerdi. hatta hayal bile edemezlerdi o an nasıl büyük bir ateşi bu ülkenin topraklarında harlandırdıklarını. hayat basitti onlar için. hem de çok basit. onlar için sene 1324’tü. aylardan ise kanunisani, yani ikinci kanun. günlerden de pazar. oynadıkları şeye futbol deniyordu. onlar da ingilizler, rumlar gibi futbol oynamak istiyorlardı. o kadar.

    deseydi ki onlara birisi, “bundan tam yüz sene sonra, istanbul’da bir adam sizin için “ilk maçlarını 17 ocak 1909 tarihinde oynadılar” diye yazacak.” şaşarlardı o an, “ocak” da ne demek oluyor diye. bir de frenk takvimine ne zaman geçildiğini, ne zamandan beri bin üç yüz bilmem kaç yerine bin dokuz yüz bilmem kaç denmeye başlanıldığını merak ederlerdi.

    ve de denilseydi ki onlara, “bundan tam yüz sene sonra milyonlarca kişi sizin giydiğiniz formanın rengini kutsal kabul edecek.” ve de “binlerce, hatta onbinlerce kişi sizi izleyecek her hafta” diye. şaşarlardı, kendilerini o gün orada izleyen 25 kişinin seneler içinde nasıl da arttığına.

    bu ilk maça galatasaray’ın ve fenerbahçe’nin hangi takımla çıktığı bilinmiyor. bilinen bu ilk maçı galatasaray’ın 2-0 kazandığı. sol açığı emin bülend’in attığı iki golle.

    ilk-takim

    galatasaray o dönem, fenerbahçe başkanlarından tevfik haccar taşçı’nın deyimiyle, türkler’i üzüntüden kurtaran takım. futbol oynamaya meraklı müslüman gençlerin gıptayla baktıkları takım.

    (niçin? çünkü galatasaray yıllar boyu ingilizler’e, rumlar’a, vesaireye serbest olup da müslümanlar’a yasak olan futbolu oynamak için her türlü zorluğa karşı çıktığı için. müslümanı, rumu, bulgarı, sırpı, karadağlısı, yahudisi, ermenisi… mektepte bir arada okuyan bir avuç gencin, okul bahçesinde birlikte koşturdukları futbolu niçin mektep duvarları dışında da oynayamayacaklarını bir türlü kabullenemedikleri için… futbol denen bu oyunu başka milletlerden insanlarla oynamalarının niçin yasaklandığını bir türlü anlamak istemedikleri için.)

    fenerbahçe ise her ne kadar iki yaşına basmaya da hazırlansa, daha yeni yeni 11’ini oluşturma gayretinde. en iyi topçusu, eski galatasaraylı kulaksızzade galip bey. diğer oyuncuları o vasıfta değil henüz. fenerbahçeli gençlerin o güne kadar oynadıkları en ciddi maç da bu. (moda maçı pek sayılmaz çünkü.)

    kolay mı başa çıkmak hasan’la, hüseyin’le?

    kolay değildi dönemin en iyi hücum bloğuna sahip galatasaray’la başa çıkmak. kolay değildi hasan, hüseyin, horace armitage, fuat hüsnü ve emin bülend’den oluşan bu “muhacim”, yani hücumcu hattına galebe çalmak. yenildiler sessizce. o sezon, o zamanki adıyla konstantinopolis futbol ligi’nde eskilerin deyimiyle “birinci çıkacak” galatasaray karşısındaki bu yenilgi normaldi onlar için.

    maç bitti, herkes evine, mektebine dağıldı. galatasaray için futbol ligi’nde oynayacakları imojen, moda, kadıköy ve elpis gibi “yabancı” takımlarla mücadele edebilmek için iyi bir idman olmuştu bu maç. fenerbahçe açısından da gidecekleri, kat etmeleri gereken mesafeyi göstermesi itibariyle önemli bir kilometre taşı.

    sonra neredeyse tam bir yıl sonra yeniden karşılaştılar, 9 ocak 1910, pazar günü. (sene 1325 olmuştu, aylardan ise bu kez birinci kanun. günlerden 27.) bu kez resmi bir karşılaşmaydı yaptıkları. bu maç, iki türk takımının 1904’te kurulan konstantinopolis futbol ligi’nde ilk kez karşılaşması anlamına geliyordu.

    ne kadar da hızlı değişiyordu hayat. çok değil, bundan tam altı yıl önce müslümanlar’ın bırakalım bir takım kurmayı, toplu halde futbol oynamayı bile akıllarına getiremedikleri günler, seneler ne de eskilerde kalmıştı.

    sonra bu senenin üzerinden bir tane daha geçti. bunun da üzerinden bir tane daha. bir tane, bir tane daha. savaşlar çıktı. o gençlerin bir kısmı askere gitti, onların yerlerine yenileri geldi. adları değişti, giydikleri futbol potinlerinin şekilleri değişti, sahalar değişti. yeni bir sahaya daha kavuştular tribünleri olan. kendilerini seyredenlerin sayısı yükseldi. hatta arada bir tezahürat bile yapmaya başladılar bu seyirciler. onları sevenlerin sayısı çığ gibi çoğaldı.

    değişti de değişti her şey. bir şey hariç. giyilen formanın rengi, arması ve bunlara duyulan sevgi ve aşk. bunun dışında her şey değişti yüz yıl içinde.

    en önemlisi birbirlerine duydukları saygı, muhabbet değişti. o azaldı işte. en değişmemesi, azalmaması gereken şey.

    oysa ki fenerbahçe’nin yani müslüman ve türk, başka bir takımın kuruluşunu büyük bir sevinçle karşılamıştı galatasaray. kulaksızzade galip bey, izin istemişti galatasaray’ın reisi ali sami bey’den, “gitme demezseniz gitmem” diye. izin çıkmıştı reis’ten, “deli misin” kabilinden. “git ve onlara yardım et” demişti reis.

    dönem geldi galatasaray reisi ali sami bey’le, fenerbahçe umumi kaptanı galip bey, yabancı takımlara karşı oynamak için birleşme kararı aldılar. galatasaray’ın lokali yokken bir ara, fenerbahçe’nin lokalinde çalıştı ali sami bey. kadıköy’deki union club sahasında oynanan maçlardan sonra fenerbahçe lokalinde duş aldılar galatasaraylı futbolcular. taksim stadı’ndaki maçtan sonra da fenerbahçeliler yaptı aynısını galatasaray lokalinde.

    elbette vardı o zaman da siyasetin spor, kulüp, özellikle de çok sevilen futbol üzerindeki etkisi. ama sanki 1950’den sonra demokrat parti’nin iktidara gelmesiyle daha bir içiçe girdi politikayla futbol. böylece çürüme biraz daha sardı bünyeyi, spor ahlâkı daha bir unutuldu.

    türkiye’nin ilk futbolcusu fuat hüsnü kayacan, futbolun antik çağındaki sporcular ve yöneticilerle 1950’li yıllarınkini karşılaştırdıktan sonra şu hükme varıyordu: “idareciler bile kulüplerini basamak olarak kullanıyorlar, renklerini istismar ediyorlar. bu söylediklerim acı bir gerçek maalesef. bütün bu gerçeklere rağmen halen en seviyeli kulübün galatasaray olduğu da inkâr edilmez bir gerçektir. fenerbahçe de eskiden galatasaray’dan farksızdı.”

    sevinmek ya da sevinmemek

    şöyle bir soluklanıp üzerinde düşünülesi bir söz değil mi fuat hüsnü kayacan’ınki? hem de ne düşünülesi. onunkisi ne büyük bir itham aslında, altmış senelik bir gözleme dayalı. üzücü.

    bundan da üzücü bir şey daha var. fuat hüsnü kayacan’ın değersiz gördüğü 1950’ler, 1960’lar, şu an bizim için futbolun masumiyet çağı kıymetinde. varalım son kırk küsür senedeki çürüme ve yozlaşmayı birlikte hesap edelim. (ayrıca sevinelim fuat hüsnü kayacan bugünleri görmedi diye, keşke bugünleri de görse diye üzülmek yerine.)

    fazla uzatmaya gerek yok sözü. çünkü galatasaray-fenerbahçe rekabeti ne milliyet, ne din, ne de sınıf çatışmasına dayalı bir rekabet aslında. ispanya’daki barcelona-real madrid gibi, iskoçya’daki celtic-glasgow rangers gibi, ya da arjantin’deki river plate-boca juniors rekabeti gibi.

    tertemiz bir spor ahlâkına dayalı olarak başladı bu rekabet tam yüz sene önce. üstelik de bir dayanışma duygusuyla. bu yüzden de hiç gerek yok ülkenin en eski rekabetine gerçeküstü anlamlar yüklemeye, onu kendinde olmayan öğelerle mitleştirmeye. hele hele kirletmeye.

    ilk kurucular da kuşkusuz böyle düşünüyorlardı. bu yüzdendi ali sami bey’in, fenerbahçe’nin 25’inci yılı kutlanırken düzenlenen kortejde fenerbahçeli yöneticilerle birlikte en ön sırada yürümesi. bir arka sırasına da sonranın galatasaray spor kulübü başkanı olacak suphi batur’u alması.

    acaba şimdi birbirlerine küfür eden bu insanlar, yıllar yıllar önce bu ülkede, 19 mayıs, 23 nisan gibi, bir fenerbahçe-galatasaray bayramı’nın bulunduğunu biliyorlar mı acaba? bu bayramın her sene her iki kulübün bütün alanlarındaki ekiplerinin yaptıkları karşılaşmalar ve yarışlarla kutlandığından haberdarlar mı? bunu bilseler utanırlar mı acaba, biz niçin bu günleri şimdi bir bayram olarak kutlamıyoruz diye? ne oldu da biz bu temiz şeyi bu kadar kirlettik diye hayıflanırlar mı?

    hiç sanmam.

    yıl 1923’tü. daha cumhuriyet ilan edilmemiş. 9 mart’ta taksim stadı’nda oynanan lig maçında fenerbahçe galatasaray’ı 4-0 yenmişti. maçtan sonra her iki takımın yöneticileri ve futbolcuları o zamanki adıyla cadde-i kebir’deki (istiklal caddesi) chat noir pastanesi’ne gitmişlerdi. birlikte oturup çay içmek için. birkaç hoş sohbetten sonra dönemin galatasaray genel kaptanı emin bülend bey söz almış, iki kulüp arasındaki yapıcı rekabeti övmüştü. sporun güzelliğine sözü getirdikten sonra kazandığı galibiyetten dolayı fenerbahçe’yi kutlamıştı.

    emin bülend bey’in bu sözlerden sonra ne goller hatırlanır olmuştu, ne de sahadaki mücadele. akıllarda kalplerde kalan tek şey emin bülend bey’in, sporun, spor ahlâkının tam kalbinden gelen o sahici sözleriydi. sahi kimdi o emin bülend, fenerbahçe’yi kutlayan?

    fenerbahçe’ye ilk maçta iki golü de atan galatasaraylı’ydı o. ali sami ve asım tevfik beyler’le birlikte galatasaray’ı kuran insan. mustafa kemal’in şiirlerini ezbere bildiği bir şairdi o. kimse ondan daha iyi bilemezdi galatasaray’ı. kimse ondan daha iyi anlayamazdı fenerbahçe rekabetini. şövalyeliğin ne olduğunu. şövalye kalmanın zorluğunu.

    şimdi aramızdan birisi bir söz daha getirip asabilir mi emin bülend bey’in sözünün yanına? asamaz. asamamalı. ama burası türkiye. burası varoluşlarının biricik nedenini sadece kulüp sevgisiyle açıklamaya çalışan insanların ülkesi. burası rekabetin hayatta kalma motiflerinden sadece birisi olduğunu unutup, bir canlının ayakları üzerinde dikilmesi için tek şey olduğunu sanan insansıların ülkesi.

    işte bunlar yüzünden, 17 ocak 1909’da dokunmaya başlanan bu temiz bembeyaz rekabetin yüz tane sene içinde her geçen yıl daha da kirlenmesi. işte bunlar yüzünden, o eski sarı-kırmızı ve sarı-lacivert güzel insanları unutmamız. ali sami yenler’i, emin bülend serdaroğlular’ı, asım tevfikler’i, fuat hüsnü kayacanlar’ı, galip kulaksızlar’ı, sait selahattin cihanoğlular’ı, ismet uluğlar’ı. ve yüz seneye sığmayacak birçok güzel insanı.

    sonra? sonrası sessiz bir çığlık sadece. rekabetin 100’üncü yılının bir bayram havasında kutlanması gerektiğini haykıran. yüreği burkan bir fotoğraf.

    (başta bugünkü kulüp yöneticileri olmak üzere, medya yöneticileri, çalışanları ve bu iki kulübün milyonlarca sevdalısı tarafından değiştirilmesi gereken bir fotoğraf bu.)

    sonrası? attila ilhan’ın yıllar önce dediği gibi. “şimdi hicrana düştük bugün… elde var hüzün.” evet hüzün. evet isyan yerine.

    görüp izleyeceğiz. rekabetin 100’üncü yılını bir bayram havasında kutlanılması gerektiğini haykıran çığlığın ne kadar ıssız kalacağını. 100 yıl önce çekilen o güzel fotoğrafın önümüzdeki dönemde daha da solacağını.

    melih şabanoğlu

    http://gayin-sin.net/...-ve-yorgun/#more-355
  • 17
    futbolda özellikle son senelerde sıkıcı geçtiği yönünde eleştiri alan derbi. son derbileri incelediğimde fark ettim ki bu derbilerin sıkıcı geçmesi %90.32 oranında* fenerbahçe'nin suçu. derbilerin özellikle sıkıcılaştığı düşünülen 2014 ağustos - 2020 eylül arasında oynanan derbilere tek tek bakalım;

    1- 25 ağustos 2014 galatasaray fenerbahçe maçı;

    galatasaray'ın cesare prandelli dönemindeki ilk resmi maçı ve 120 dakika boyunca felaket bir futbol oynamıştık. fenerbahçe bir sürü pozisyon bulup atamayınca maç 0-0 bitmiş ve fenerbahçe penaltılarla 2014 türkiye süper kupası şampiyonu olmuştu. galatasaray felaket top oynasa da savunmaya yatmamış, pozitif futbol oynamaya çalışmış ve bu sayede fenerbahçe kamyonla pozisyona girmişti.

    2- 18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı;

    ilk yarısı 25 ağustos 2014 galatasaray fenerbahçe maçı'na çok benzeyen bu maçta fenerbahçe çok net olmasa da yine birçok pozisyon bulmuş ve değerlendirememişti. 2. yarıya hızlı başlayan galatasaray, bruno alves'in de atılmasıyla birlikte elinden geldiğince hücum oynamaya çalışmış, hem pozisyon bulmuş, hem de pozisyon vermişti. maçın sonunda da wesley sneijder şov yapmış ve bu maçı efsaneleştirmişti.

    3- 8 mart 2015 fenerbahçe galatasaray maçı;

    fenerbahçe'den nispeten daha kötü olan kadroya sahip olan galatasaray bu maça rakibinin 4 puan önünde, beraberliğe razı bir şekilde çıkabilecek durumdaydı. ama mentalitemiz kesinlikle o şekilde olmamıştı. galatasaray, deplasmanda semih kaya ve felipe melo gibi çok kritik 2 eksikle çıktığı maçta kesinlikle skora yatmamış, birkaç pozisyon bulmuş ve onun en az 2 katı pozisyon vermişti. dakika 80 de bile gol kovalayan galatasaray, yediği golü kontra-ataktan yemiş ve taraftarı tarafından ciddi şekilde eleştiri almıştı. galatasaray'ın yediği baskı ve verdiği pozisyonların sebebi de kendi tercihiyle savunmaya yatması değil, rakibinin oyun gücüyle galatasaray'ı adeta savunmaya ittirmesiydi.

    4- 25 ekim 2015 fenerbahçe galatasaray maçı;

    bu maçtan önce herkesin hemfikir olduğu nokta ilk 60 dakika fenerbahçe'nin, son 30 dakika galatasaray'ın hakim olacağı bir oyundu. iki kadro arasında fenerbahçe lehine ekstrem bir kalite farkı vardı. bu fark hakikaten de sahaya yansıdı ama tam beklenen şekilde değil. fenerbahçe ilk 60 dakikayı pozisyon sayısı ve oyun olarak yine domine etti ama bu dominasyonun en kilit noktası fenerbahçe oyuncularının oyuncularımızı fırat aydınus refakatinde adeta dövmesiydi. fırat aydınus biraz düzgün maç yönetse sırf wesley sneijder'e yapılan faullerden bile minimum 2 kırmızı kart çıkardı. bu 60 dakikada galatasaray yine elinden geldiğince pozitif oynamaya çalıştı ama kale hariç 10 oyuncumuz sabri-chedjou-hakan-carole-selçuk-bilal-podolski-sneijder (durmaksızın sert faule maruz kalan)-yasin-umut olunca ilk 60 dakika bunu başaramadı. aradaki kadro farkı ve inanılmaz ölçüde taraflı hakem yönetimine rağmen ilk 60 dakikayı ofsaytten attığı golle 1-0 önde tamamlayan fenerbahçe, beklendiği gibi 60 sonrası bir iki kontra atak haricinde kontak kapattı. galatasarayda oyunu aldı, katı ve güçlü fenerbahçe savunmasını aşarak golü buldu ve maç 1-1 bitti. nispeten zevkli bir derbi olsa da izleyicinin zevkin doruk noktasına ulaşabileceği bir derbi olmasını fenerbahçe'nin saçmasapan kavgaya dayalı futbolu engelledi. hamza hamzaoğlu'nun galatasaray'ıyla, kadro olarak bu kadar güçlüyken kendi evinde çok seyir zevki yüksek olmayan bir derbi oynayabilmek çok büyük bir başarı gerçekten, fenerbahçe'yi tebrik etmek lazım. saydığım şartlarda oynayabilecekleri en "anti-futbolu" oynamayı başardılar o gün.

    5- 13 nisan 2016 galatasaray fenerbahçe maçı;

    galatasaray'ın darmadağın olduğu, fenerbahçe'nin çok güçlü kadrosuyla şampiyonluk yarışında olduğu ve kazanmak zorunda olduğu bir maçtı. galatasaray yine savunmaya yatmadı ve tamamen tek taraflı olsa da tarafsız izleyici için en azından pozisyon bakımından zengin bir derbi oldu. maçın 0-0 bitmesi tamamen fenerbahçe'nin suçuydu, en az 0-4 kazanmalılardı. buna rağmen maçtaki tek golü atan taraf da galatasaray oldu. gol tartışmalı bir ofsayt kararıyla iptal oldu.

    6- 26 mayıs 2016 galatasaray fenerbahçe maçı;

    galatasaray hem prestij, hem de avrupa bileti için çıkmışken; fenerbahçe de hem prestik, hem de galatasaray'ın avrupa bileti almasını engellemek için çıkmıştı bu türkiye kupası finaline. aradaki kadro kalitesi farkı bu listenin 4. ve 5. maçlarında olduğu gibi ciddi bir şekilde fenerbahçe lehineydi. buna rağmen ilk yarıyı domine eden, pozisyonları ve golü bulan taraf galatasaray'dı. 2. yarının başındaki mecburi sneijder-chedjou değişikliğinden sonra şu ana kadar incelediğimiz maçlar içinde ilk defa bu maçta takımı tamamen defansa çeken bir galatasaray vardı. aradaki devasa kadro kalitesi farkına rağmen 1 duran top harici hiçbir önemli pozisyona giremeyen fenerbahçe hem maçın zevkini düşürdü, hem de kupayı galatasaray'ın almasına engel olamamış oldu.

    7- 20 kasım 2016 fenerbahçe galatasaray maçı;

    fenerbahçe, lider başakşehir'in 8, galatasaray'ın da 2 puan gerisinde çıktığı bu mücadelede savunma güvenliğini yine ön planda tuttu, galatasaray'ın da tolga-de jong orta sahasıyla çıkması ve o sene ciddi savunma yapan rakipleri açmakta ciddi manada zorlanan bir yapıda olması nedenleriyle maç ciddi manada sıkıcı geçti. yine de şunu söylemek gerekir ki az da olsa pozisyonları bulan taraf fenerbahçe'ydi. haliyle hak ederek kazandılar. ama skor 0-0'ken bile fenerbahçe topu alıp ciddi bir baskı kurmadı (iç saha derbi baskısı olmadı). topla oynama 50-50 civarı seyretti skorun 0-0 devam ettiği ilk yarıda. sonuçta maçı sıkıcılaştırdılar ve istediklerini aldılar. şunu da söylemek gerekir ki galatasaray'ın da o gün pek top oynayacağı yok gibiydi. kadrosu pek uygun değildi zaten pozitif futbola.

    8- 23 nisan 2017 galatasaray fenerbahçe maçı;

    bu maçta galatasaray'a karşı yıllar sonra ilk defa favori olarak çıkmayan (bu listede belki 2. maç hariç tüm maçlarda fenerbahçe bariz favoriydi) fenerbahçe, tamamen 0-0'a yattı. topu bize verdiler ve savunmada beklediler sadece. o kısıtlı hücum gücüyle bile galatasaray, maçı kazanacak pozisyonları bulup harcadı, dakika 90'da ise fenerbahçe balı devreye girdi ve fenerbahçe ilk ve tek pozisyonunda golü buldu, maç da 1-0 fenerbahçe üstünlüğüyle bitti. bu listenin 5. maçı olan 13 nisan 2016 galatasaray fenerbahçe maçı'nda galatasaray'ın oyun mentalitesiyle bu maçta fenerbahçe'nin oyun mentalitesini kıyaslıyorum da... iki takım arasında çok ciddi bir bakış açısı farkı var gerçekten. adına korkaklık mı denir, garanticilik mi denir, pragmatiklik mi denir bilmiyorum ama fenerbahçe'nin bu mentalitesinin derbileri sıkıcılaştırdığı bahsettiğim 2 maçta bile bariz görülüyor.

    9- 22 ekim 2017 galatasaray fenerbahçe maçı;

    galatasaray'ın müthiş futbolla açık ara favori çıktığı bu maçta aykut kocaman, çok akıllıca savunma yaptırarak ilk 45 dakikayı takımına oyun olarak net bir şekilde kazandırdı. 45-70 arası oyunu tamamen alan galatasaray (ilk yarıda da top galatasaray'daydı ama fenerbahçe çok etkili kontra pozisyonlar buluyordu), belhanda'nın kırmızı kartına kadar fenerbahçe'yi domine etmesine karşın golü bulamadı. 70. dakikadan sonra yaklaşık 25 dakikayı 1 kişi eksik oynamak durumunda olan galatasaray haliyle savunmaya çekildi ve o 25 dakikalık dönemdeki şut sayısı: galatasaray 0-0 fenerbahçe. zaten halihazırda cüneyt çakır'ın vermediği tartışmasız 2 galatasaray penaltısı, verdiği saçmasapan kırmızı kart, vermediği tartışmalı gol ve ben kesinlikle katılmasam da bazılarına göre jason denayer'a göstermediği kırmızı kartla mahvettiği maçın üstüne 11'e 10'ken bile cesur olamayan aykut kocaman cila çekti. sonuç olarak son derece sıkıcı bir derbiyi geride bırakmış olduk ve bu yine çoğunlukla fenerbahçe'nin suçuydu. fenerbahçe'nin bu maçı lig lideri galatasaray'dan 8 puan gerideyken oynamış olması da fenerbahçe'yi maçın sıkıcılığı konusunda suçlayabilmemizin sebeplerinden biri.

    10- 17 mart 2018 fenerbahçe galatasaray maçı;

    fazla söze gerek yok, bu listede 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı hariç izlerken en zevk aldığım derbi. üzerine zaten uzun uzun yazmıştım (bkz: #3011766). en yakın rakibinin 3, fenerbahçe'ninse 6 puan farkla önünde olan galatasaray bu maçta bir deplasman derbisinde nasıl cesur oynanır sorusunun cevabını vermiş, beraberlik işine gelmesine rağmen son derece pozitif bir futbol ortaya koymuştu. fenerbahçe de el mecbur pozitif bir futbol ortaya koyunca maç sonucu 0-0 olsa bile iki takımın da 6-7 tane net gol pozisyonu bulduğu, oldukça zevkli bir derbi izlemiştik. ama bu maçta bile fenerbahçe oyuncuları, takımımızın oyuncularına bol bol sakatlayıcı müdahalelerde bulunmuştu. biz de özellikle serdar, fernando, donk gibi oyuncularımızla bu sertliğe cevap vermiştik, sinmemiştik.

    11- 2 kasım 2018 galatasaray fenerbahçe maçı;

    bu maç, bu listede galatasaray'ın en ağır favori çıktığı maçlardan biriydi. fenerbahçe, galatasaray karşısında favori çıkmadığı neredeyse her maç gibi bu maçta da skora yatmaya çalışmış ama becerememişti. galatasaray 50. dakikada skoru 2-0'a getirdiğinde şut sayıları yaklaşık olarak 11-3 gibi bir durumdaydı ve fenerbahçe pozisyona bile girememişti. o dakikadan sonra olamayacak her şey oldu. galatasaray tamamen kontak kapattı, kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan fenerbahçe çok daha iyi oynamaya başladı, hakem fırat aydınus inanılmaz derecede tek taraflı kararlarla fenerbahçe'yi tamamen maçın içine soktu ve maç bir anda 2-2'ye geldi. 2-2 sonrasında oynanan son 25 dakikada da etkili olan taraf tartışmasız bir şekilde fenerbahçe'ydi (çoğunlukla fırat aydınus, biraz da bizim takım ve teknik ekip sağolsun). sonuç olarak bu maç, devamında yaşadıklarımızla birlikte bizim için bir felakete dönüşse de tarafsız ve hakem yönetimini umursamayan izleyici açısından oldukça zevkli bir derbi oldu. bunun en önemli sebebi fenerbahçe'nin kaybedecek bir şeyi kalmadığını anlayıp hücum futboluna geçmesi. o andan itibaren maçın oldukça zevkli olacağı belliydi aslında. maç ya 4-0, 5-0 gibi skorlarla bitecekti, ya da 2-2, 3-2, 2-3 gibi skorlarla bitecekti. fırat aydınus 2. seçeneği uygun gördüğü için 2-2 bitti maç. ciddi manada felaket bir yönetim gösterdi o gün fırat aydınus. bu maçta bile fenerbahçeli oyuncular galatasaraylı meslektaşlarına ciddi manada sert fauller yaptılar. hasan ali kaldırım'ın oyuncumuzun kasığına attığı tekme, roman neustadter'in son adam olarak gole giden sinan gümüş'e yaptığı sert müdahale, alper potuk'un martin linnes'in bileğine hareketi bu ciddi manada sert faullere örnek. ali koç'un kulübümüzün maç öncesi yemek davetini geri çevirmesi (kendi sebepleri vardı tabii ki), maç öncesi ısınmada andre ayew'in ryan donk'a anlamsız efelenmesi, roberto soldado'nun maç içinde yedek kulübesindeyken bizim yedek kulübemizle atışması, soldado-belhanda kavgası ve son olarak jailson marques siqueira'nın tokadı, rezil hakem yönetimi ve bizim 2-0'dan 2-2'ye gelen skorla birlikte yaşadığımız travma ve sinir harbi ile birlikte maç sonunu kaosa çeviren faktörlerdi. yine işin çoğunu fenerbahçe başlattı, yine cezanın büyüğünü biz çektik.

    12- 14 nisan 2019 fenerbahçe galatasaray maçı;

    şampiyonluk yolundaki galatasaray ile küme düşme hattının sadece 5 puan önünde 13. sırada bulunan fenerbahçe, oldukça kritik bir maçta karşı karşıya geldiler. 13 nisan 2019 beşiktaş başakşehir maçı'ndaki 2-1'lik beşiktaş galibiyeti, galatasaray'ı 8 aralık 2018 gününden sonra ilk defa "tüm maçlarını kazanırsa rakiplere bakmadan şampiyon olur" konumuna getirmişti. galatasaray için hedef hem 19 sene 4 aylık kadıköy serisini bitirmek, hem de şampiyonluk yolunda ipleri eline almakken, fenerbahçe için hedefler; kümede kalma yolunda önemli bir 3 puan almak, galatasaray galibiyetiyle birlikte taraftarla barışmak ve/veya en azından 1 puan alıp galatasaray'a şampiyonluk yolunda büyük bir darbe vurmaktı (bkz: galatasaray'ı belki de şampiyonluktan ettik). maçın ilk yarısı çok ortada geçti, iki takım da savunma güvenliğini ön plana aldı. galatasaray açısından bunun belki de en önemli sebebi savunmanın belkemiği olan christian luyindama teixeira marcao ikilisi'nin maçta oynayamıyor olmasıydı. fenerbahçe ise ersun yanal'ın maç sonunda yaptığı "belki de galatasaray'ın yakalayacağı avantajı engelleyerek şampiyonluktan ettik." sözüne paralel bir futbol oynadı. ilk yarının sonunda serseri bir uzun top ve mbaye diagne'nin takipçiliği sonrası fenerbahçe 10 kişi kaldı ve 2. yarıya 11'e 10 girildi. 2. yarıda fenerbahçe oyunu iyice sertleştirdi ve tamamen beraberliğe yattı. ali palabıyık da onlara istediğini verdi. mehmet topal'ın direkt kırmızı kartlık pozisyonuna 2. sarı bile çıkmadı, martin skrtel'in henry onyekuru'ya ceza sahası yakınında yaptığı faul çalınmadı, nabil dirar'ın sofiane feghouli'ye yaptığı tartışmasız faul verilmedi (fenerbahçe'nin golü öncesi), son olarak 90+'da mehmet topal'ın mbaye diagne'yi ceza sahası içinde kündeye getirmesine penaltı çalınmadı. duyduğum kadarıyla özellikle maçtaki top toplayıcılar bile 1-1'den sonra oyunu soğutmuş. sonuç olarak fenerbahçe, hakemle de el ele vererek yine saçmasapan, sıkıcı bir derbi izlememize sebebiyet verdi. galatasaray 2. yarıda istediği sayıda pozisyonu bulamamış olsa da kendisine yetecek fırsatları mariano ferreira filho, martin linnes ve henry onyekuru (attığımız gol) ile buldu ve kazanmayı hak etti. ama önünde ali palabıyık durunca ve set oyununda rakibini açacak oyuncu profiline çok da sahip olamayınca 1-1'e razı olmak zorunda kaldı.

    not: "duyduğum kadarıyla özellikle maçtaki top toplayıcılar bile 1-1'den sonra oyunu soğutmuş." dememin sebebi maçı totem olsun diye izlememiş olmam. bahsettiğim diğer tüm pozisyonlar internette bir şekilde mevcuttu. bu arada maçın full kaydına sahip biri varsa benimle paylaşırsa çok minnettar olurum.

    13- 28 eylül 2019 galatasaray fenerbahçe maçı;

    yine sıkıcı, rezil bir derbiydi. iki takım da savunmayı ön plana koymuştu diyebiliriz. yine de daha net pozisyonları bulan, izleyiciyi 20-40 ve 45-55 arası sekanslarda heyecanlandıran taraf galatasaray'dı. maça biraz da zorunluluktan tolga ciğerci - ozan tufan kanatlarıyla çıkan fenerbahçe, maçın genelinin tartışmasız hakimiydi. maç başı planları bizden kesinlikle daha iyiydi ve ilk 20 dakikayı pek pozisyon bulamasalar da oyun anlamında süpürdüler. galatasaray'ın bireysel açıdan oldukça kaliteli olan kadrosu 20-40 arasında oyun üstünlüğünü ele geçirmesini ve gol pozisyonları bulmasını sağladı. 40-45 arası fenerbahçe oyunu yine aldı ve ilk yarı o şekilde bitti. 2. yarıya daha iyi başlayan taraf tartışmasız bir şekilde galatasaray'dı. 10 dakika içerisinde önce radamel falcao garcia'nın doğru bir ofsayt kararıyla iptal edilen golü, sonra da harika bir hücumun sonunda luiz gustavo'nun mario lemina'ya yaptığı ama yine doğru bir kararla ryan babel'in pozisyon başında elle oynadığının tespit edilmesi sayesinde iptal edilen penaltısı yaşandı. o pozisyonda maçın galatasaray adına açık ara en iyi oyuncusu olan mario lemina'nın sakatlanması ve yerine ömer bayram'ın oyuna girmesi, momentumu tamamen fenerbahçe lehine çevirdi (ömer bayram'ı çok severim ama o maçta çok kötüydü). 60-95 arası 35 dakikaya tamamen hükmeden fenerbahçe, bireyse anlamda çok güçlü olan galatasaray savunmasına karşı son dakikada max kruse ile bulduğu pozisyon haricinde hiç fırsat bulamadı ve maç bence iki takımın da hak ettiği şekilde 0-0 bitti. bu maçın bu denli sıkıcı geçmesinde hem galatasaray'ın, hem hakem cüneyt çakır'ın, hem de fenerbahçe'nin bence eşit ölçüde payı vardı;

    - oyuncularımız kendilerini maalesef sıkça yere attı ve basit faul kovaladılar. hakem de haklı olarak bunların neredeyse hiçbirine prim vermedi.

    - cüneyt çakır, galatasaray'ın tempo yakaladığı ve pozisyonları bulduğu 2 bölümde dakika 33 civarı ve mario lemina- luiz gustavo pozisyonu sonrası (dakika 53-59 arası) oyunu gereksiz derecede uzun süre boyunca durdurdu. dakika 33'te oyuncuları uyarma bahanesiyle en az 1 dakikayı yedi, mario lemina- luiz gustavo pozisyonu sonrasında da 10 saniyelik var incelemesi 6 dakika sürdü. bu 2 duraksama da galatasaray'ın yakaladığı momentumu kesti ve fenerbahçe'nin işini kolaylaştırdı.

    - fenerbahçe ise oyunu tamamen aldığı 60-95 arası bölümde bile risk almadı ve 0-0'a razı bir görüntü çizdi.

    14- 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı; bu maç öncesi galatasaray yine "proaktif", fenerbahçe yine "reaktif" olan taraftı. maç öncesi galatasaray'ın 6'da 6'sı, fenerbahçe'ninse 3 maçta 1 puanı olsa da favori görülen taraf fenerbahçe'ydi. galatasaray taraftarı da dahil olmak üzere genel kanı,galatasaray'ın savunmadan inatla pasla çıkan yapısının mario lemina'nın da eksikliğiyle tamamen çuvallayacağı, fenerbahçe'nin o sezon kendi evinde oynadığı büyük maçlar olan 1 eylül 2019 fenerbahçe trabzonspor maçı, 22 aralık 2019 fenerbahçe beşiktaş maçı ve 25 ocak 2020 fenerbahçe istanbul başakşehir maçı'nda da uygulayıp sonuç aldığı önde baskısıyla bir kez daha sonuç alacağı, fenerbahçe'nin oyun yapısının galatasaray'a tamamen ters geleceği yönündeydi. fenerbahçe'nin erken gol bulması durumunda (ki hakikaten buldu) farka gideceği de beklentiler arasındaydı. gelgelelim işler hiç o şekilde yürümedi ve 0-0'ı, 1-0'ı, 1-1'i ve 1-2'yi tartışmasız bir şekilde çok daha iyi oynayan taraf galatasaray oldu. fenerbahçe özellikle 20-41 arasında (skor 1-0'ken) klasik derbi taktiği olan sert faul+sürekli itiraz+küçük kavgalar çıkarma taktiğiyle galatasaray'ı sindirmeye çalışsa da hem galatasaray'ın maça psikolojik açıdan da mükemmel hazırlanması, hem de karşılaşmanın hakemi halil umut meler'in tüm faulleri çalması bu taktiği taca çıkardı. 1-1 girilen 2. yarıda 2 takımın da ligdeki konumları gereği pozitif futbol onaması gerekti ve aradaki oyun gücü farkı net bir şekilde ortaya çıktı. galatasaray, fenerbahçe'yi ezdi geçti. 45-65 arası etkisiz bir fenerbahçe baskısı, 65. dakika itibariyle yerini etkili bir galatasaray baskısına bıraktı. 65'te younes belhanda boş kaleye kaçırdı, 70'te henry onyekuru kaçırdı ve ofsayt bayrağı kalktı, 75'te yine henry onyekuru voleyle kaçırdı ve 2 dakika sonrasında galatasaray penaltı kazandı. penaltı ve olaylar sonrası, yani 84-100 arasında da daha etkili olan taraf galatasaray'dı ve 3. golle serinin bittiğini ilan etti.

    15- 27 eylül 2020 galatasaray fenerbahçe maçı;

    sezona çok iyi başlayan galatasaray, çoğu kişi tarafından derbinin açık favorisi olarak gösteriliyordu. ama fenerbahçe de oyuncu kalitesi bakımından galatasaray'dan daha yukarıdaydı. fenerbahçe teknik direktörü erol bulut, planını tamamen galatasaray'ın tıkır tıkır işleyen 4-1-4-1'ini bozmak üzerine kurmuştu. gerek omar elabdellaoui ve christian luyindama nekadio'nun savunmadan çıkışlarda görevlerini doğru yapamaması, gerek yaşlı galatasaray takımının yorgunluğu ve 1 ekim 2020 rangers fc galatasaray maçı'nı düşünmesi, gerek de marcelo josemir saracchi pintos'un yokluğunda oyunu soldan genişletememiz sebeplerinden dolayı fenerbahçe'nin planı başarılı oldu. istediği oyunu oynayamayınca saçmalayan galatasaray yüzünden fenerbahçe oyunun genelinde biraz daha etkili gözüken taraftı ama net pozisyonları bulan taraf galatasaray oldu. bu açıdan bu maç, geçtiğimiz sene oynanan ve bu listenin 13. sırasında kendine yer bulan 28 eylül 2019 galatasaray fenerbahçe maçı'na benzedi;

    şut: galatasaray 9-15 fenerbahçe
    isabetli şut: galatasaray 5-1 fenerbahçe
    xg(gol beklentisi): galatasaray 0.5-0.5 fenerbahçe

    kısacası, fenerbahçe bozmak istedi ve bozdu; üretmekte gözü yoktu ve üretemedi. fenerbahçe 1 puana razıydı, 1 puan için oynadı ve 1 puanı aldı.

    toparlayacak olursak;

    - fenerbahçe'nin favori olduğu maçlarda ve/veya kazanmak zorunda olduğu maçlarda galatasaray, pozitif futboldan vazgeçmiyor ve "proaktif" olmaya çalışıyor. ayrıca rakibini sertlikle sindirmeye çalışmıyor.

    - galatasaray'ın favori olduğu maçlarda ve/veya kazanmak zorunda olduğu maçlarda fenerbahçe, planını çok yüksek oranda savunma üzerinden kuruyor. ayrıca rakibini genellikle sertlikle sindirmeye çalışıyor.

    kısacası fenerbahçe son 6 yıldaki derbilerde nispeten daha pragmatist, ürkek ve sert oynamışken galatasaray daha cesur ve yumuşak oynamış. bu analizlerden açıkça görülüyor ki bu derbilerdeki zevkin amiyane tabirle "katili" fenerbahçe. benim şahsi fikrim, bunun en önemli sebebi fenerbahçe'nin galatasaray'a yenilmekten çok korkması. bu, 2 camia arasındaki bakış açısı farkını ve kimin daha büyük takım olduğunu açıkça gösteriyor fikrindeyim. özellikle aradaki kadro gücü dengesinin galatasaray lehine değiştiği 2017 nisan ve sonrasında fenerbahçe'nin derbideki oyun tercihleri komedi (listenin 7. maçından itibaren). bir camia bu kadar mı korkak olur?

    bu korkaklığın sonucu da şu;

    a) 15 maçta iki taraf adına da 3 galibiyet 9 beraberlik 3 mağlubiyet.

    b) 6 senede galatasaray adına alınan 3 lig şampiyonluğu, 3 türkiye kupası şampiyonluğu ve 3 süper kupa şampiyonluğu

    c) 6 senede fenerbahçe adına alınan 0 lig şampiyonluğu, 0 türkiye kupası şampiyonluğu ve 1 süper kupa şampiyonluğu (listenin ilk maçı)

    bu arada bize karşı favori değilken (ya da güç dengesi eşit değilken) beşiktaş da fenerbahçe'nin yöntemini uygulamaya başladı. onların da 5 mayıs 2019 galatasaray beşiktaş maçı (skor 0-0'ken) ve 15 mart 2020 galatasaray beşiktaş maçı'nda tercih ettikleri oyun fecaatti.

    15 mart 2020 galatasaray beşiktaş maçı hakkında güzel bir yazı; https://tardini.co/...r%C4%B1-47aac71785c1

    ondan sonra galatasaray derbileri sıkıcı oluyor diyorlar. e rakipleri adam gibi oynamıyor ki zevkli geçsin. galatasaray için belki 1,2 istisna harici 2 ihtimal var;

    a- pozitif futbol oynamaya çalışıp becerebilmek
    b- pozitif futbol oynamaya çalışıp becerememek

    özellikle fenerbahçe için de artık pozitif futbol oynamak tek ihtimal haline gelmeli. yeter artık 10 milyonları sıkıntıdan patlattığınız.
  • 18
    oynanan topun kalitesi, oyuncularin kalibresi bir yana cok farkli bir havasi olan derbidir.

    her yil fikstur cekilir cekilmez bakilan ilk mactir.

    gerilim, rövanşist duygular, tarihten gelen hesaplaşmalar, nefret ve rekabet.

    sözü cimbom old boyz zamanında söylemiş zaten.

    (bkz: bu aşkın tarifi yok)

    https://youtu.be/mCC_GsgoASs

    (bkz: içim rahat etmiyor)
  • 21
    2023/2024 sezonunda oynanacak derbiler bu sefer gerçekten iple çekiliyor. süper lig'deki takımların dandikliği nedeniyle fenerbahçe'nin gerçek gücünü tespit edemedik. halk arasında konfederasyon kupası olarak bilinen konferans ligi'ndeki şanlı yürüyüş ise büyük sultan ismail kartal'ın prenslerine yaptığı rotasyonlar nedeniyle pek fikir vermedi.

    https://anketinho.com/5494
App Store'dan indirin Google Play'den alın