bizim taraftarın yüzsüzlüğünün aynası olan takım. futbol takımı kötüyken bu takım iyiydi, "basketbol taraftarıyız biz, çok iyi oynuyoruz, tribünün kralı biziz" diyorduk. ne zaman futbol takımı eski haline büründü mücadeleci olup şampiyon oldu, boş tribünlere oynadık, adamların emeğiyle dalga geçtik.
taraftarlığın destek olduğunu o zamanlar bağıra çağıra söyleyenler, play-off maçlarının hiç birinde piyasada yoktu. ne de olsa kadıköy'de şampiyonluk kupasını rakibi sinir krizine sokarak aldık. tarihi başarı ya anasını satayım.
o yüzden şimdi yönetim falan filan hikaye. bu takımın o sinerji yakalamış halinden bir sezon sonra darman duman olması tamamen taraftar olarak bizim suçumuz. ulan beşiktaşla yarı-final oynuyorsun salon dolmuyor. yönetim neden taksın ki sikine? senin umurunda değil ki basketbol futbolda başarılı olduğun sürece.
bu basketbol takımı bana basketbolu sevdiren takımdır, anlamadığım bir sporla haşır neşir eden, avrupa ve nba farkını öğreten, kuralları öğreten oyuncuları, tekniği, fundamentali öğreten takımdır. o yüzden hepsine tek tek teşekkür ediyorum. ola ki oktay mahmuti giderse, oyuncular dağılırsa yönetime bağırıp çağıracak değilim. çünkü bunun sorumlusu yönetim değil taraftardır.
tuttuğumuz takım
galatasaray değil,
galatasaray sportif a.ş. çünkü. hangi pazar iş yapıyorsa oraya yönelir yönetimimiz. endüstriyel bir ortamda başarı bekliyorsanız, pazarı taraftar olarak biz oluşturmak zorundayız.
jamon gordon bas bas bağırıyordu maçlardan sonra; "biz taraftarımızla varız, onlarla çok güzel oynuyoruz, başarımızın sebebi onlardır, onlarsız bu başarıyı elde etmemiz imkansız" diye. bunu bile bile maçlarda yalnız bıraktık takımı.
ne diyelim. geçmiş olsun.