bugün bir toplantı öncesi can sıkıntısından
osimhen ile alakalı biraz ingilizce haberleri kurcaladım. “where is
osimhen right now?” gibi. transfer olduğu dönemdeki haberleri falan tekrar kurcaladım yarım saat. okuyucu yorumları, haberlerin veriliş şekilleri vs.
tek bir şeyin farkında tekrar vardım.
galatasaray çok ama çok büyük bir marka. hatta markadan öte bir şey.
osimhen’in transferiyle alakalı yabancılar da şaşırmış; ama bizi osimhen’e ufak görüp “ulan osimhen ne arıyor
galatasaray’da” diyen yok denecek kadar az. bizim ligin kalitesizliğinden dem vuran, napoli ile arasının nasıl bu hale geldiğini sorgulayan, bu kadar isteyeni varken neden türkiye diyen var; ama
galatasaray markasına ve adına ters bakan yorum neredeyse yok. herkes
galatasaray’ı daha doğrusu gala’yı
* gayet olabilir bir opsiyon olarak karşılamış.
bu kulübün futbol takımı 2000 yılında
uefa’yı almadı sadece. nağmağlup aldı. ya da sadece süper kupa’yı kazanmadı. tarihin en büyük markası
real madrid’i yendi. ondan sonra real süper kupa kaybetmedi. uzak asya’da real madrid hayranı bir çinli çocuk da amerikalı bir genç de ne bileyim afrikalı bir kadın da “ne zaman süper kupa kaybettik” diye arattığında çat diye “2000
galatasaray” diye çıkıyor. sonra diyor “ulan bu
galatasaray’ın stat atmosferi vs de sürekli çıkıyor kanallara. cidden büyük kulüp.”
yani o yapı, yapı falan diyenler 100 sene bu seviyeye yaklaşamadılar, 1000 sene daha bu kafayla yaklaşamazlar. onlar bu duyguları anlayamazlar. yıllarca uefa ve süper kupayı küçümsemeye çalıştılar. önce “tesadüf” dediler. sonra “üstünden x sene geçti uefa mı kaldı?” dediler. allah büyük, kendileri fred çakmaktaş dönemi, 2-3 maç oynanıp ilan edilen lig şampiyonluklarının peşindeler şimdi.
yani biz bile o kadar farkında değiliz ki elimizdekinin, osimhen’in bize gelişi türkiye ligi olması dışında ‘gala’ adı geçmesiyle yabancıları bizim kadar şoklamamış.
yani… yaniler saymakla bitmez. tek gerçek var;
galatasaray ünal aysal’ın dediği gibi
türkiye’nin
atatürk’den sonra en büyük markasıdır.
gül baba’ya dayanan tarihiyle, bir eğitim yuvasından çıkmasıyla,
ali sami yen’i ile, kuruluş felsefesiyle,
metin oktay’ı ile bu topraklarda açan en güzel çiçeklerden biridir.
yapı, yapı dedikleri de bu olsa gerek.