• 7637
    öyle büyüktür ki ülkenin en prestijli ve en zengin ailesinin üyesini alay edilecek konuma düşürür. rakipler bile keşke ülkeyi galatasaray yönetse diyecek duruma gelir. başarısızlığa o kadar tahammülsüzdür ki aksayan her şeyi başkanından teknik heyetine futbolcusundan taraftarına(evet biz de zamanında yanlışlar yaptık ve kendimizi düzelttik) kadar hızla değiştirir. dünya yıldızı futbolcular kendisini kulüpten büyük göremez. görmeyenler zaten burada başarılı olur ve tarihe geçer(hagi, taffarel, sneijder diye gider). başka takımda olsa egodan patlayacak futbolcuların söyledikleri iki çift söz(fener ağlama) gelecek nesillere miras olarak kalır(belhanda ve icardi). kimilerinin uzun yıllardır hayalini kurduğu şampiyonluk kupası galatasaray için aslında asıl hedefine giden bir kısayoldur. birkaç gün sevinilir ve biter.

    galatasaray öyle büyüktür ki rakiplerin akıl sağlığıyla oynar.
  • 7639
    aranızda programcılar ve mühendisler vardır, şema çizeriz bilirsiniz. software developerlar için excalidraw'da da kademeli bir çizim yapmayı düşünüyordum. vazgeçtim rakiplere fazla bilgi ve yol göstermemek için.

    kademeli olarak ele alırsak - stack mantığı - çok farklı seviyelerde keyifli noktaları fark edebiliriz.

    ön tanım:2. altın çağına giren ortak tutkumuz.

    faz 1: takım içi rollerin ve sınırların netliği. eski kaos zamanlarımıza kıyasla, okan buruk'un yardımcı antrenörleri, yardımcılar belli. hepsinin profesyonel alanları da ayrı ayrı.
    futbolcuların reaksiyonlarından, her birinin belli alanlarda futbolcularımızla ilgilendiği net. futbolcuların da kendilerinden memnun olduğu açık.

    faz 2: yönetim - teknik heyet dinamiği. bu rollerde hep karambol abdurrahim albayrak akla gelir. o da ali dürüst ileyken en iyi verimi sağlamıştır. ondan sonra malesef tutturamadı arasını.
    burada aslında yönetim ile aradaki dinamik ilişkiyi transferden de sorumlu erden timur üstlenmiş.
    gene tek başına olarak değil.

    hem okan buruk hem de erden timur sorumluluklarını planlı olarak belirli bir şekilde kendi ekiplerine yaymaya çalıştıkları ve başarılı oldukları için bu takım ortaya çıktı.

    bu sayede erden timur özel transferler ile ilgilenebildi.

    faz 3: yönetim - bu sefer dursun aydın özbek kendisinden beklemediğim kadar profesyonel davrandı. 1. dönemi ne kadar kamikaze abdurrahim albayrak tınısındaysa, bu sefer birşeyler değişmiş.
    erden timur ve okan buruk'un profesyonel ekip hamlesi ve sanırım verdikleri güven rahat hissettirmiş kendini.
    yönetim ciddi meseleler dışında hiç ön plana çıkmadı, metin öztürk dışındaki yönetim kurulunu da çoğumuz bakarak sayabiliriz. bu işlerini gerçekten sessizce, profesyonelce yaptıklarını gösteriyor aslında.

    siyaset gibi düşünebilirsiniz. işler sara sarpa oldukça müşahitlik ve sandık kurulu başkanlığını öğrendik. oy verip geçmek varken değil mi? aynısı burada da geçerli, işler saçmalasa, galatasaray'da kriz, yönetim de istifa manşetleri gelirdi. gelmedi.

    burada bu bağlamda tüm idari, teknik, yardımcı ve lojistik ekibini tebrik etmek gerekiyor.

    futbolculara, özel yetenekleri olan yıldızlar karmasına kafa rahatlığı ve sadece sahaya odaklanabilecekleri bir alan sağladılar.
    mauro icardi ile ilgili bir ton magazin malzemesi oldu. eşinin, eski eşinin, tekrar sevgilisi eşinin dinamikleri bile karambol bir yönetimde takımı karıştırmaya yeterdi. fakat disiplinli bir yönetim ve odaklı bir teknik heyet olunca resmen vız geldi.

    faz 4: devre arası ve gelecek sezon hazırlıkları.
    hazırlıksız geldikleri bir dönemde başta erden timur tüm yöneticiler harika bir iş çıkararak bu kadroya imkan sağladılar. (bankalara verilen şahsi teminatlar dolayısıyla hepsine paye veriyorum. erden timur harici kefil istemişlerdir.)
    şimdiden ekip olarak takımı şampiyonlar ligi'nde çerez değil derbi takımı yapmak için uğraşıyorlar.

    tüm bunlar olurken takımda bir sevgi, kardeşlik, dostluk ve kolej havası oluşturulmuş bile. (band of brothers tarzı) torreira yerde erden timurla kudurur. ıcardi gelir okan'ı alnında öper filan. bunlar aslında güzel doneler.

    özel hayatlarında ve profesyonel hayatlarında düştükleri sıkıntılarda karşılarında sırtlan sürüsü değil bir wolf pack sadakatinde bir aslan ailesi bulduklarını ve hepsinin arkasının kollandığını gösterir.

    torreira için yönetimin tek başarısızlığı devrim özkan ile bir yemek ayarlayamamaktı. isteseler onu da yaparlardı da kompela anmasın diye yapmadılar sanırım*

    sadece faz 2 için aslında saatlerce araştırma yapıp yazası geliyor insanın. resmen ete kemiğe bürünmüş harika bir fm antrenör ve koç ekibi meydana getirilmiş.
    sakızlı white walker'ın yanında doğru dürüst ekip yoktu, sadece ekurisi vardı mesela.

    buraya kadar okumaya üşenenler için tldr:
    1987'den başlayarak oluşturduğu altyapı ile 1996 - 2000 arası altın çağdan sonra sadece 1 sezonluk devasa bir emek ile 2. altın çağına girmek üzere olduğu takımımız, tutkumuzdur.

    ünal aysal'ın büyüyerek, güçlenerek borç ödeme ve siklet atlama hedefi malum sebeplerle yarım kalmıştı. bu sefer florya ve riva projeleri sayesinde bu hedefe çok ama çok yakınız.
    bu projeler bize 1987 - 1996 arası takıma işlenen altyapıyı 1 senede bize kazandırdı.

    dönüşü muhteşem olsun "doc brown"

    not: dikkat ederseniz seçilen futbolcuların insan olarak uyumu ve, meziyetleri derken bunlara hiç parantez açmadım daha. bu tüm fazların verimli geridönüşünün bir sonucu aslında. her 4 parça da server response olarak bunu sağlamış*
  • 7642
    mutluluk demek.

    bugün zaniolo'nun babasının, italya milli takımı antrenörünün açıklamalarını gördüm. onu hiç bu kadar mutlu görmedik diyorlar.

    torreira yönetime tüm teklifleri reddedin, ayrılmak istemiyorum diyor.

    icardi'nin resmi olarak bizimle bir bağı kalmadı ama galatasaray tişörtüyle fotoğraf paylaşıyor.

    mertens bir sene önce geldiğimde böyle bir camiaya geldiğimin farkında değildim, çok mutluyum diyor.

    biz nasıl bir camiayız böyle, parayla satın alınamayacak duyguları futbolcularımıza yaşatıyoruz, hiç kopmayacak bağlar kuruyoruz.

    elbet gidenler olacaktır, gidenin canı sağolsun, bizden büyük takıma giden herkes bunu hak etmiştir ve para kazandırarak gidecektir.

    gidenler gittikleri yerde bizi temsil edecekler, biz de gelenleri mutlu edeceğiz.

    yönetiminden, futbolcusuna, antrenöründen taraftarına galatasaray çok büyük bir camia. türkiye gibi orta doğu ülkesinin en değerli markası galatasaray.
  • 7643
    https://twitter.com/...KAOlB30GC2g&s=19

    sportif faaliyetlerin yanı sıra askere gidenler bilir rdm görevi de üstlenen kulübümüz.

    nerede kendini yalnız hisseden, ailesinden sevgi görmemiş, takımında dışlanmış, hayatı umut sarıkaya'nın mutsuzluk karikatürlerine konu olmuş, özgüveni tükenmiş, tutunacak bir dal arayan sporcu var; doktor asteğmenden sevkini aldığı gibi floryadaki rdm koğuşunun kapısında beliriyor.
  • 7644
    küçük bir şehrin, kıyıda kalmış küçük bir mahallesinde yaşıyorduk. hayatın zorlukları belimizi büküyordu ama ben küçücük bir çocuktum ve anlamıyordum pek olanı biteni. "galatasaray şampiyon oldu yine." diyordu mahalledeki benden büyük çocuklar. "en büyük galatasaray" diyorlardı devamında da. babama anlatıyordum çocukların söylediklerini. babam da onaylıyordu. o da galatasaray'ı tutuyormuş. ben de galatasaraylıydım o zaman.

    büyükler sokakta top oynarken izliyordum benden büyükleri. küçüğüm diye oynatmazlardı beni. kendi isimlerini değil de farklı isimler söylüyorlardı durmadan. onları izlemek beni çok heyecanlandırsa da anlam da veremiyordum pek. küçücük çocuktum ve anlamıyordum olanı biteni. misafirlerimizin olduğu bir akşam ilk kez televizyonda futbol maçı izledim. sarı-kırmızı parçalı formayı gördüğümde içimde bir heyecan oluştu sanki. sokakta maç yapan abilerimin bağırdığı isimler söyleniyordu. "bizim takım bunlar mı?" diye sordum babama. gözleriyle onayladı beni. içimde bayram sevinci ile hayran hayran bakakaldım ekrana.

    fenerbahçeli dedem, tütün parasını aldıktan sonra pazardan hagi forması almış bana. "fenerli olacaktı çocuk." diye babamla sitemliydi. onların atışmalarının içinde de dünyanın en mutlu çocuğu sokakta artık "hagi! hagi! hagi!" diye bağırmaya başlayacaktı.

    koskoca bir adamım artık. hala sokakta top oynayan çocukları gördüğümde aralarına dalıyorum. onları çalıma dizerken yine "hagi!" diye bağırıyorum. yıllar geçtikçe içimde büyüyen sevgiyi ise anlatacak ne söz ne de zaman bulamam. sevincim, kederim, derdim, sıkıntım, dostum, arkadaşım oldu galatasaray. her gün dilimde bir melodi gibi: çocukluk aşkımsın, sen ilk göz ağrımsın...
  • 7645
    ciddi ciddi mevcut sezonda dünyada popülerliğini arttıran kulübümüzdür. dünyanın her yerinden insanlarla görüşmek durumunda olduğum bir iş yapıyorum. konu bir şekilde futbola geldiğinde hemen hepsi galatasaray'ın kadrosundaki oyuncuların çok dikkat çekici olduğunu söylüyorlar. avrupada başarılı bir süreç geçirilmesi halinde 2000 başlarındaki evrensel popülerliğimize ulaşacağımızı hatta sosyal medya çağı nedeniyle daha ilerisine gidebileceğimizi düşünüyorum. alakasız insanlar benden forma istemeye başladı.

    örneğin dün hollanda merkezli bir şirketin daha önce hiç türkiyeye gelmemiş avukatı ile telefon görüşmesi yaptım. konu futbola geldi, kendisi koyu bir psv taraftarıymış. 2021 yazında bizi 5-1 yendikleri maçtan konuştuk. benden özellikle mertens forması istediğini söyledi.
  • 7648
    (bkz: #3630909)

    buradaki görüslerim bu sekildedir. bana göre resmi ideolojisi ve siyaseti itibariyle türkiye devleti'nin (hükümet demiyorum) bir cemaat ile veya bir baska olusumla iliskisi ne kadarsa galatasaray camiasinin da ondan daha az veya daha fazla degildir. galatasaray camiasi ile her ne kadar hepimizin kendince hayalleri olsa da reeldeki vaziyeti itibariyle türkiye devleti, hükümetlerden bagimsiz olarak çok daha iç içe geçmis iki olusumdur. türkiye'nin adeta özeti olmus "bir varmis, bir yokmus" anlayisi karsisinda bir zorunluluk haline gelen esnekligi galatasaray, zamanin kosullari uyarinca göstermistir ve kurulus ilkelerinden de taviz vermeden derin devlet pozisyonunu her daim korumustur. bu durumda marjinal kalan ise, tamamen kendi tercihleri nedeniyle fenerbahçe camiasi olmustur. "kontrollü muhalefet" argümani misali fenerbahçe de tüm iteklemelere ragmen son on yilda, hatta belki de son otuz yilda "kontrollü ikinci" rolünden öteye gidememistir. bunu da kendileri istemistir. kendileri sanki "sütten çikmis ak kasik" fakat bu yönde bir role bürünerek aslinda kendi kendilerini ötekilestirdiler ve çogu zaman bizim bile ayak uydurmakta zorlandigimiz gündemin sürekli uzaginda kaldilar. galatasaray'in kulüp refleksleri bu gibi konularda hakikaten çok enteresan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın