• 5109
    http://www.milliyet.com.tr/...2484377-skorerhaber/

    olcan adın davasında şu açıklamayı yapacak insanlar tarafından yönetilmekte işte. sonra uefa'dan ceza aldık ama o ceza aysal'ın yüzünden. bunlar uefa'ya da gidip "bileklik var" dediler, uefa'da "o bilekliğe geçirelim o zaman" diyerek verdi cezayı işte.

    vasıfsız, amaçsız, hedefsiz, çapsız, biçimsiz, şekilsiz, yüzsüz, dinsiz ve imansız bir grup tarafından yönetilmekte. işin en kötü yanı ne biliyor musunuz? biz bunların yüzünden işimize gücümüze konsantre olamazken, hayatlarımızdan çalıp galatasaray'ı yaşarken bu yüzsüzler ordusu halen utanmadan, sıkılmadan, arsızca o koltukları işgal edip sonra da "bu makam ali sami bey'in makamı, hakaret etmeyin" diyorlar.

    var bende size edecek bir kaç hakaret ama, isterseniz...
  • 5110
    taraftarin sevdigi sey bir hayal, bir ruyadan ibaret. gercekte galatasaray spor kulubu dernegi, bon pour l'orient diplomalariyla kendini elit sanan sark kafali monserlerin dursun'dan daha iyi baskan bile cikaramadiklari, bu niteliksiz insanlarin yoneticilikleri sonucunda olanca potansiyeline ragmen sporun her bransinda samar oglani olmus zavalli bir camiadir. ve elbette taraftar bu zavalli camianin bir parcasi degildir, zaten oyle olsaydi rezaletten, zilletten soz etmezdik.

    taraftar devrim yapip kulubu bu parazitlerden kurtarmadigi surece galatasaray buyuk olma potansiyeli tasisa dahi buyuk degildir. buyukluk potansiyeli kitlesellikten kaynaklanir, bu dernek ise kitleye kapilarini kapamak uzere tasarlanmistir. bu dernegin kaderi azalarak bitmek, yok olmaktir. iclerinden 1500 cesur imzaci bile cikaramayan bu zavallilar surusu(ki elbette imza atan bir avuc idealist insani tenzih ederim) her turlu rezillige layiktir. bizler ise ya sevdigimiz ama aslinda hic var olmayan o buyuk galatasaray'i yaratmak icin kulubu bunlardan kurtaracagiz, ya da sigarayi birakir gibi birakmak zorunda kalacagiz bu zararli aliskanligi.

    bu reziller surusunun soz sahibi oldugu bir camiada, camianin kaderini degistirmeyi basaramadan taraftar kalmayi zul sayarim. ya bu kulup degisecek, ya da ortada taraftar falan kalmayacak.
  • 5116
    17 ocak 1997 yılında ali sami yen'de oynanan bir vanspor maçıyla tanımıştım seni. 7 yaşındaydım ama hala anımsıyorum, yeni açık'a girdiğim o an bir elimde babam, bir elimde annemin evde yaptığı sandviç, hava soğuk ve fakat yemyeşil çimleri gördüğüm an yüzüme vuran sıcak,yaşamaktan yapılma o çoşku. o çoşku hiç yakamı bırakmadı, berbat sezonlar gördüm, türkiye'de hiçbir taraftara nasip olmayacak harika sezonlar gördüm. sonra lise, üniversite, biraz anarşizm, biraz sistem karşıtlığı, uzun süre ara verdim için için hala severek, geceleri maçlarını hala takip ettim. denizli'de ki maçı bekleyişimiz mesela, salondaki koltuğa annemin elini tutarak kilitlendiğim o 16 dakika. yüce, tertemiz, kalpten o, 16 dakika.
    sonra 23 temmuz 2009, bir daha senden uzaklaşmayacağım diyerek sana koşmam. tobol maçı, riijkard, yeni umutlar, bu sefer yeni açık'a sol elimde sevgilimin eliyle girdim. babam yoktu, tribünlere gelmeyecek kadar yaşlandım diyordu, şekerim var, orada yığılır kalırım. 2009'da başladım, seni yalnızca ekranlardan değil, kanlı canlı takip etmeye. gitmediğim deplasmanlardan bile suçluluk duydum, sanki bir sorumluluğu savsaklıyor gibi sevdim seni. kötü sezonlar, iyi sezonlar, yeni transferler yeni umutlar. hiçbir gruba dahil olmadan bir kaç arkadaş uzun uzun sevdim seni. öyle sevdim ki, hep galatasaray lisesi'ni kazanmak istedim, bir kaç puanla kaçırdığım o lisenin güya intikamını galatasaray üniversitesi'ne girerek almıştım.
    uzun uzun izledim seni, uzaktan, hayran olduğun dağların ormanlarına bakar gibi, şike sezonu, şikenin ardından gelen, hala hayatımda her anını canlı canlı hatırladığım o efsane sezonu. elmander'i izledim, melo'yu, samsun maçında ilk attığı resmi. yanımdaki arkadaşa sarılmıştım, artık yeni bir bayrak adamımız var. artık daha da varız, bizden korkacaklar.
    sezonlar boyu izledim seni, hayatım sarpa sardı ama sen bana karşılıksız sevgiyi, karşılıksız mutluluğu veren tek şeydin, tek bir günü seni anmadan kapatmadım, tek bir gün sana dair video izlemeden, haber okumadan, düşünmeden kapatmadım.
    hayatımda izlediğim en kocaman maç, 9 nisan 2013, real madrid'le oynuyorduk. güney tribününde üç sıra aşağı düştüm, drogba'ydı, şiirdi, hayat vardı, galatasaray vardı. sarı kırmızı, kocaman, kalplerimize serinlik sunan. elenmenin onurunu da yaşatmıştın bana. yenilginin onurunu. türkiye'de büyük takımları tutma konforunun dışında, gerçekten onuruyla kaybetmenin hazzını. seni aldım, yerden kaldırdım, tozlarını sildim, başucuma koydum.
    aradan yıllar geçti, kadromuz, yönetimimiz sıradanlaşsa da, kalbimde anlamın eksilmiyordu. dirençliydin, en garip anlardan, en umulmadık mutlulukları çıkarıyordun. hikayenin sonu mutlu bitmese de, insana başını yastığını koyduğunda bir rahatlık bahşediyor , iyi ki galatasaray'lıyım dedirtiyordun.
    sıradışıydın, dünyanın anlamına bir katkıydın, alelade bir kulüp değildin. bir amacın vardı kurulduğun günden itibaren; türk olmayan takımları yenmek. daha kuruluşundan itibaren türk olmanın anlamını, yabancıya karşı alınan zafer olarak nitelemiştin, seni başucumda tuttum hep, vanspor maçından, fark yediğimiz, geceleri uyuyamadığımız maçlara dek.
    şimdi seni kıskaca aldılar gözümün nuru, anlamına saldırdılar, kalbine, seni sen yapan en cevher, en öz değere. belki bazıları için bu bir vesvese ama anlamını değiştirdiler. senden vazgeçebilmek elimden gelen bir şey değil. bir takımı bırakmak yetisine sahip değilim, çünkü insan ancak tuttuğu bir şeyi bırakabilir. oysa ki ben seni tutmuyordum, beni 7 yaşımdan itibaren tutan sendin. beni sevindiren, varoluşuma bir anlam ekleyen.
    şimdi sanki biri kalbimi acıtıyor, çünkü seni acıtıyor. anlamını değiştiriyor, kadronu sıradanlaştırmıyor yalnızca, seni ekonomiye, seni bankalara, seni siyasete, seni şarlatanlara kurban ediyor. keşke elimden florya'ya gitmekten başka bir şey gelse. keşke şövalyeleşebilsek . keşke atıma atlayıp, yerden tekrar alsam seni, tozlarını tekrar silsem, alsam kalbime bastırsam. ama yok, her şeyin rakama indiği bu çağda, benim acımı feghouli transferiyle bile örtebilecekler. seni efsane yapan anlamın, duygunun üstüne beton dökecek, dört duvar arasına hapsolmuş kafatasçı zihniyetin sahipleri. seni bırakmayacağım, ama kalbim kaldırmıyor artık, çok uzaktan bir köyün yanan ışıkları gibi takip edeceğim seni. üzülme gözümün içi, canım takımım, başındaki başkana, şarlatan teknik direktörüne rağmen; seyir bile edemezler içimizdeki şenliği
  • 5117
    adeta bir kanser gibi vücuda yayılıp kolay kolay sökülmeyen bir tutku.

    bizlere yaşattığı sayısız mutluluklar bir yana, akıttığı göz yaşları, yaşattığı ızdıraplar bir yana.

    aileden biri gibi adeta.
    hangi hatayı yaparsa yapsın farketmiyor; ne kızabiliyorsun, ne atabiliyorsun.
    bütünleşmişiz adeta, ister seve seve, ister söve söve takip ediyoruz.

    elimizden bir şey de gelmiyor, yapılan yanlışları değiştiremiyoruz.
    ölü taklidi de yapıp görmezden gelemiyoruz.

    bu illetle yaşamayı öğrenin arkadaşlar yoksa akıl sağlığınızı yitirirsiniz.

    (bkz: galatasaray'ın bir türlü düzelemeyecek olması/@doktor bastian)
  • 5118
    ilk defa uefa kupasını aldığımız gün kutlamalarda hissettim seni, büyüklüğünü. kolay mı öncesini hatırlamak daha 6 yaşındaydım o gün. dayılarım, babam vs. kısacası ailemdeki erkeklerden hiçbiri de galatasaraylı değildi. ancak babam fanatik bir adam olmadığı için doğduğum sene galatasaray şampiyon olduğundan dolayı galatasaraylı yaptı beni. iyi ki de yapmış beşiktaşlı babam. gerek 6-0 lık fener maçı olsun gerekse her yenildiğimiz fener malalarından sonra ağlatırdı fenerli dayılarım. bunlara rağmen hiç vazgeçmedim sevginden, hatta hep büyüttüm içimdeki galatasaray sevgisini. cefakar annem ben üzülmeyeyim diye gs lı oldu, ben kuzenlerimi galatasaraylı yaptım dayılarımdan intikam alırcasına. sonrasında güzel günler de geldi tekrar fatih terim'le birlikte. çünkü o ruhu tekrar geri kazanmıştık. he unuttum söylemeyi ben ki o rezil 2010-2011 sezonunda bile lise sonda olduğum için çok izleyemesem de fırsat buldukça mutlu oluyordum maçlarını izlerken. sonraki malum 2 senelik müthiş sezonlar şampiyonluklar, ş.ligi çeyrek finali vs çok güzel geçti. biliyorum çok dağıttıö kusura bakmayın. diyeceğim o ki iş sneijder meselesi değil arkadaşlar çünkü 2014-2015 sezonunda kötüyken bile şampiyon olacağımıza inanan ben son iki senedir giderek hevesimi kaybeder oldum takımdan. çünkü sahaya ruhunu koyan adamları birer birer göndermeye başladık, malum dursun özbek yönetimi ve son gelen teknik direktörler de pabucu dikti zaten. diyeceğim odur ki sezonu 6. 7. bitirmemiz mesele değil, ben artık o ışığı göremiyorum ve o ruhu hissedemiyorum. bu başımızdakiler gidene kadar da taraftarlığımı askıya alıyorum. allah'a emanet olun.
  • 5121
    bu saatten sonra hiç kötü gün taraftarı olmayacağım takım.

    aptal aptal yönetilecek, beni bir sinirden başka bir strese sokacak, ee sonra? vay efendim galatasaraylılık falan bilmem ne.

    yok öyle birşey. bu saatten sonra bu takım başarılı olursa sevinir, başarısız olursa dümdüz söverim. bu ne amk ya, 3 senede bir kaos, bir karışıklık, yeter ulan sıkıldım artık.

    bu takım düzgün yönetilip başarılı olmadıktan sonra taraftarı falan değilim artık. hoş bana da ihtiyaçları yok zaten. milyonları cebe indiren onlar. ulan ben 2010'da şampiyonluk hesabı yapmış adamın beni bile ne hale getirdiler ya.
  • 5122
    yavaş yavaş yanlış camiadayım duygusunu veren topluluğa dönüştü.
    biz bu renkleri metin'ler, prekazi'ler, hagi'ler, tugay'lar, melo'lar, elmander'ler sayesinde sevdik.
    "14 yıllık bu çile" diyen abilerimiz sayesinde sevdik.
    ülkeyi birleştiren zaferlerini babamızın sırtında ziya gökalp'te fenerlisi-beşiktaşlısı beraber kutlarken adadık kendimizi bu renklere.
    ideolojimize örnekler lazım oldu; metin kurt'a metin oktay'a sarıldık.

    şimdi bakıyorsun; taraftar grubunun en güçlü olduğu organizasyonlar satılmış. sucukçu ruhsuzlar taraftarı temsil eder olmuş.

    yönetim desen, ailesinin imza yetkisi dahi vermediği, şirketine çaycı yapmayacağın hükümet ajanlarına teslim.

    genel kurul desen, ünal aysal gibi, sıfırdan milyarlarca dolarlık unit group gibi bir markayı tek başına yaratmış, belki de cumhuriyet tarihinin en başarılı iş adamına (yurtiçinde çala çırpa dev olanları saymıyorum) riva ve florya projeleri için yetki vermiyor, üzerine ibra etmiyor. bu yetkileri de üstüne üstlük ortağı olduğu hiçbir şirkette imza yetkisi dahi bulunmayan, ailesinin bile güvenmediği birine emanet ediyor. gerekçesi de "tek adam olmak istiyordu aysal"! acaba lisenin yemesinden bıktığı içim almaya çalıştığı önlemlerden tırsmış olmayasınız? acaba aranızda bir tane bile güvenilir, sadece galatasaray'ı düşünen insan olmadığı için tamamen kendine ait bir listeyle seçime gitmek istemiş olabilir mi? ama başarılısınız liseliler. bu teranelerinizi yedirebiliyorsunuz çünkü. "aysal finansal enkaz bıraktı" dersiniz; bilançodan mizandan anlayan mı var? cahil yığınlar hemen atlar nasıl olsa. iki başarısız transfer ekler tezine. tamam. hadi hem borcu artırmayın, hem yeniden takım inşa edin, hem de aynı başarıların yarısına ulaştırın camiayı? ulaştıramazsanız şerefsiz hırsızlardan başka bir şey değilsiniz. gerçekleri söylemeyen kendine taraftar diyen kitle; aynı ölçüde şerefsizsiniz. bu bir hakaret değil; durum tespitidir. şerefi olanlar gerçekleri konuşur.

    gelelim takım kaptanına; ya da gelmeyelim ya. yoruldum. o formayı çıkarıp uzattığın gün seni kovmayanlarda hata. yaşattıklarını yaşamadan ölmezsin umarım. seninle ilgili başka bir temennim yok.

    bir sözüm de sana sn. albay gheorghe hagi ve sn. felipe melo ve şimdi de şişik damarımız, altın portakalımız wesley;

    konuşun!
    galatasaray'ı düşündüğünüz için sustuğunuzu biliyoruz ama konuşun!
    sustukça zarar veriyorsunuz!
    siz sustukça bu bakteri sürüsü azıttı.

    bu saatten sonra maça gidip de bu rezaleti alkışlayacak olanlara da yazıklar olsun.
    medya denen bok çukurundaki işe yaramazlar, birbir elimizdeki değerlere bok atarken ses çıkarmayanlara, "yeaa aslında doğru söylüyor" diyenlere de yazıklar olsun.
    eserinizle gurur duyun!
    bunlar hâlâ iyi günleriniz.
    umarım düşebileceği en dip yere düşer bu camia da asalaklar defolup gider; geriye gerçekten sevenler kalır.

    bu camia, bu gördüklerim, bu yaşadıklarımız; benim gönül verdiğim, aşık olduğum, parçası hissettiğim camia değil.

    ve şimdi düşünüyorum da; sanıyorum her şey lucescu'yu kovmakla başladı...
  • 5123
    daha temmuz ayından tarafatarını umutsuzluga surukleyecek duruma gelmiş takımdır. basarının sozlukteki karsılıgı olan takımı bu hale getiren yozlaşmış ve iyice cirkinleşmiş kongresi ve yönetilme şeklidir.
    galatasaray markasını kendi malı, taraftarlarıda güdülecek koyun gibi gören liseli tayfası sadece kendi egolarını tatmin etmek için bu ülkede hatta dünyanın her yerinde bu takım icin yatıp kalkan, onunla uzulen onunla sevinen, az varlıgınıda ona harcayan takımın gercek sahibi olan taraftarları maskara etmiş, daha lig baslamasına 2 ay varken hayata kusturmustur.
    artık anlasılması lazım ki gün aksiyon günüdür, bugun birseyler degişmezse eger kaybederiz galatasarayı
App Store'dan indirin Google Play'den alın