• 3530
    bu sezon, yani 2014-2015 sezonunda çok büyük bir problemi inşallah prandelli sayesinde aşacaktır. o da şudur ;

    kaptan selçuk inan. ama hoca bazı saha içi ve saha dışı sebeplerden dolayı kaptanın wesley sneijder olmasına karar verdi. selçuk küsmeyecek. darılmayacak. bu performansını etkilemeyecek. eğer küsüyorsa, darılıyorsa, bunu performansına yansıtıyorsa, takımın içine nüfus ettiriyorsa, gidecek öteye oynayacak.

    burak 11'in değişmez oyuncusu. ama hoca yedek bırakma kararı verdi ve burak 4 maç yedek. 5. maç çıkacak sanki hiç yedek kalmamış gibi oynayacak. hemen 1 maç yedek kaldı diye basına '' niye yedeğim bilmiyorum '' falan diye demeç vermeyecek. hocaya küsmeyecek.

    bu ve bunun gibi olaylar üst üste binip takım içinde gruplaşmaya sebep olmayacak. buna sebep olana da asla müsama gösterilmeyecek.

    kolay mı bunu başarabilmek ? zor, çok zor. ancak bunu başarırsanız başarı da kendiliğinden gelir bana göre. takım gerçekten bir lider önderliğinde tam olarak bir takım olmayı başarabilirse, bu kadro yapısı ve bu oyuncularla ligde galatasaray'ın önünde duracak takım yok. ama her seferinde saçma sapan mevzulardan futbol oynamayı unutan adamlarla ersun'un fenerbahçe'sinin gölgesinde kalırız.
  • 3534
    ekonomik anlamda iflas etmiş, ya da eşiğinden dönmüş diyelim, bir durumdayken ünal aysal'ın yönetimi ele almasıyla birlikte borçlardan kurtulmak adına feda diyen beşiktaş'ın aksine büyüme stratejisini benimsemiştir. büyüyerek yani harcamaları artırarak kulübün gelirini artırmayı amaçlamış, gelirlerin artmasıyla da çarkın dönebileceğini düşünmüştür. fenerbahçe'nin bu dönemde şike soruşturmasıyla zorlu bir dönemden geçiyor olması kulüpteki olası krizi engellemiş ya da ötelemiştir. oldukça yüksek futbolcu-teknik adam maaş yükü ve bonservisler üst üste gelen iki şampiyonluk ve şampiyonlar ligi gelirleriyle kompanse edilebilmiştir. ardı ardına gelen bu başarılar ve nike'ın takım imajı konusunda oldukça yardımcı bir ortak oluşuyla kulübün marka değeri artırılabilmiş başarılı sponsorluk anlaşmaları imzalanmıştır. bu sayede dağ kadar olmuş kısa vadeli borçların kapatılabilmesi için sponsorluk gelirleri kullanılmış, kredibilitesi artan kulübün borçlarının yapılandırılması daha kolay hale gelmiştir. artan gelirlere, kapatılabilen bir kısım borca rağmen kulübün borcu hala daha çevrilebilir gibi görünmüyor. kulüp hala daha başarıya muhtaç, tuzaktan kurtulabilmiş değil. zira gelirler yüksekse harcamalar belki daha yüksek. sportif başarısızlık durumunda şampiyonlar ligi gelirinden de mahrum kalınırsa eğer eski günlerdeki gibi futbolcu maaşları ödenemeyecek hale gelecek. geçtiğimiz sene yaşanan sportif başarısızlık, evet şu durumda ikincilik dahi başarısızlık oluyor, fenerbahçe'nin avrupa cezası nedeniyle hafif geçiriliyor. amatör branşlarda sıkıntılar ortada, futbolda uefa'dan da ceza alındı mesela. bunlar hep uyarılar. şampiyonlar ligine gidişi garanti olmasaydı futbolcu satmadan futbolcu alamayacak kadar zor günler yaşardı galatasaray. tıpkı beşiktaş'ın şu günlerde yaşadığı gibi transfer yapamıyor olurdu. sözün özü harcamalarımız (amatör branşlara yapılan yatırımlar, oyuncu bonservisleri, sporcu maaşları, teknik ekip maaşları vs...) oldukça yüksek, borçlar yeterince azaltılabilmiş değil bu yüzden de zorlu günlerden geçiyor. eğer önümüzdeki sene şampiyon olamazsa veya yüksek miktarlı sponsorluk anlaşmaları imzalayamazsa çok zorlu günler galatasaray'ı bekliyor.
  • 3535
    özellikle son dönemlerde şampiyonlar liginde 2 sezon üst üste gruptan çıkmamız ve italyanın üst düzey antrenörleri ile yine aynı ülkenin ünlü takımlarından inter'den yaptığımız sneijder transferi sonucu italya'da tanınırlığı üst seviyeye çıkan kulübümüz. tabii ki bunda şampiyonlar liginde üst tura çıkarken italya serie a'da yenilmez olarak görülen juventus'u elememizin de etkisi had safhadadır. bunun sonucunda sampdoria forması giyen maxi lopez'in oğlu ya da başka bir deyişle inter'de oynayan mauro icardi'nin üvey oğlu koleksiyonuna bir adet de bizim formamızdan eklemiş.

    http://instagram.com/p/qd3OOwyLJT/?modal=true
  • 3536
    müteaddit kereler yazdığım kafamdaki kadro'yu (nispi ütopik) yazmak istiyorum. esas taktiğimiz 4-2-3-1 maç sıkıştığında 4-2-2-2 ye dönüyoruz.

    kale : muslera ( sinan - alperen ikilisi)

    sağ bek : veysel, hamit, tarık çamdal (altyapıdan gelecek bir çocuk lazım buralara)

    sol bek : alex telles, ishak doğan ve altyapıdan gelecek genç kardeşimiz

    stoper : semih, koray, hakan (söleşmesini uzattık) ve ömer toprak

    orta saha : selçuk, melo, yekta, umut gündoğan ve furkan özçal

    sol açık: bruma, amrabat

    sağ açık: olcan, altyapıdan bir çocuk ve adında ğ olmasına rağmen halen türk yapamadığımız endoğan adili (sezar çok beğenmiş haberler doğru ise)

    10 numero : sneijder, kaan baysal

    forvet: burak, umut, hava toplarında etkili, kuvvetli bir forvet. (christian benteke, aleksandar mitrovic veya romelu lukaku)

    bu kadroya göre

    ıskartaya çıkanlar: emre çolak, aydın yılmaz, dany, aurelien chedjou, yiğit gökoğlan, engin baytar

    transfer edilecekler: ömer toprak, tarık çamdal, ishak doğan ve forvet (christian benteke, aleksandar mitrovic veya romelu lukaku)

    ıskarta kadro dikkate alındığında türk arkadaşlar ishak ve tarık transferlerinde kullanılabilir diye düşünüyorum gerekirse ikişer ikişer verelim. zaten bu isimler (türkiye'de oynayan transferler) ile haberler doğru ise görüşmeler devam ediyor.

    önemli olan iki isim ömer toprak ve forvet. ömer toprak için chedjou, para ve bir miktar dany transfer paketim var. satmayabilirler ancak sonuçta adamlarda yabancı sayılmayan birini alıp, yerine yabancı sayılmayan kamerun milli takımının tandemini veriyorum. maç satmasalar (dünya kupası sırasındaki iddialar) kesin almışlardı kupayı. afrika aslanı bunlar.

    bu olmaması halinde aynı transfer paketini mitrovic ve benteke için de kullanabiliriz. özellikle kouyate'nin gitmesi sonrasında anderlecht savunmasında bir boşluk oluştu ve bu boşluğu kapasa kapasa chedjou kapar. dany de şahane yedek olur. anderlecht buna yanaşmazsa aston villa'nın kapısı çalınır. her ne kadar benteke bu isimler arasında son istediğim olsa da iri kıyım ve hava toplarında etkili bir genç olması kendisini tercih sebebim. dany aston villa için biçilmiş kaftan. chedjou gittiğinde yıllardır topçu görmeyen villa taraftarı komşunun çocuklarını keser.

    neyse sona sakladığım alternatif aslında yoklanmayan ancak bence en kuvvetle muhtemel alternatif. romelu lukaku. chelsea diego costa'yı aldı. willian hazard ve oscar'ı arkasına koyacak. kendisini torres ile yedekleyecek ve sıkıntılı anlar için -dedikodular doğru ise- drogba mavi formayı yeniden giyecek. zaten mou ile yıldızı barışmayan lukaku muhtemelen bir sene daha kiralanacak zira mou kendisini oynatmasa bile lukaku'nun geleceğinden ümitli ve para sıkıntısı olmadığından bonservisini vermek istemeyecektir.

    bu nedenle lukaku'yu 1 veya 2 sene kiralayabiliriz diye düşünüyorum. neden gelsin mi dedin?

    birincisi burada drogba'nın yerine gelecek. yani idolü olan ve kendisinin sürekli karşılaştırıldığı drogba'nın boşluğunu kendisinden daha iyi doldurabileceğini ispat etme şansı olacak

    ikincisi adam şampiyonlar liginde oynayacak ve kariyerinde bir fazla şampiyonluk yaşama şansı olacak. zira arsenal, united, city ve chelsea de forma giyemeyeceğinden premier lig de şampiyon olma ihtimali de olmayacak.

    üçüncüsü geçen sene oynadığı everton'dan hem statü, hem bilinirlik hem de maddi olarak daha güçlü bir kulübüz ve istanbul liverpool'dan daha güzel bir şehir.

    bu şekilde kuracağımız kadro ile bence şov yapabiliriz. inancım bu yönde.
  • 3537
    an itibariyle kadrosu geçen seneden güçlü değil. tek umudumuz prandelli'nin vasat adamlardan iyi verim alabilmesi. yoksa yine 10-15 puan geriden takip edeceğiz. takım bir yıl yaşlandı. en önemli parçası dünya kupasında yoruldu. ileride top tutabilen tek forveti drogba'yı kaybetti. vasat da olsa türk alternatifler sabri, ceyhun ve gökhan gözden çıkarıldı. kötü bir sezon geçirmiş olsa da en iyi sağ bek eboue artık yok. ayrıca sahada sadece 5 yabancı olabiliyor. geçen sene hepi topu 2 maçta iyi oynayabilen dengesiz kadro aynen devam ediyor. takımda harmoni yok. olcan hamlesi doğru bir hamle fakat kadro hala yetersiz, dengesiz. türk milli takımının yıllardır başarısız olma sebebi direk forvet eksikliğidir. gol atamıyor gol. türkiye'nin forvet hattının bizim oyunculardan oluştuğunu düşündüğümüzde yetersiz durumda olduğumuz görülecek. burak'ı beğenen birisi olarak tek başına asla yeterli olamayacağını görebiliyorum. umut iyi bir üçüncü forvettir. o yüzden bu takıma topu önde tutabilecek pivot bir forvet şart oğlu şart. elalemde emenike, sow, webo var hepsi top tutabiliyor; öbürü cenk'i almış gidiyor üstüne ba'yı alıyor. bizde sadece burak. yetmez babalar yetmez. vallahi de yetmez billahi de yetmez. almeida kazması bile iş yapar yani bizde. defansımız desen evlere şenlik. ne sağ bek, ne sol bek, ne de stoper yedeği var. semih sürekli sakat çocuk. gözü görmüyor, beli çekiyor, parmağı çıkıyor. güvenip de yola çıksak 3. haftada ortada kalabiliriz vallahi. orta sahadan ceyhun'u da çekemeyiz artık defansa. şu an hepsi türk olmak kaydıyla stopere iki (chedjou giderse 1'i yabancı olabilir), sol beke bir, sağ beke bir transfer şart. forvetten bahsetmiş miydim. bir de forvete adam lazım. hadi bakalım.
  • 3541
    ağlatır. nasıl mı?

    93 yılında 7 yaşındaki bir çocuk, heyecandan titreyerek tv başında izlerken ilk aşkını, maçın başında 2-0 yenik duruma düşer ingiliz şampiyonuna karşı. ağlar. çocuktur çünkü, küçük yüreği dayanamaz. heyecanı üzüntüye dönüşür. ağlar işte. ama sırt çevirmez, çünkü çok seviyordur. o yaşında öğrenmiştir çünkü, sevdiklerimiz bizi üzse dahi onlara sırt çeviremeyiz. o da hiç ümidini kesmez, gözleri belki ıslaktır ama kırpmadan izlemeye devam eder. 2-1 olur, 2-2 olur. kutsal formanın, kutsal armanın taşıyıcıları yetinmez. sevinçten çılgına dönmek de yetmeyecektir. saldırır galatasaray. ümit aktan şunu fısıldar küçük adamın kulağına: "nasıl yükleniyoruz, nasıl bir tempo" ve ardından defalarca gelen "goooolll" haykırışları. "işte türkiye! işte galatasaray!" nidalarıyla, eşsiz bir gururla dudaklardan dökülen o kelimeler. o çocuğun çelimsiz bünyesine tarih koca bir çentik atmıştır artık. "galatasaray türkiye'dir" onun için şimdi.

    7 yaşından da küçükken "galatasaray’a neden avrupa fatihi diyorlar baba?" diye sorduğunda, futboldan pek çakmayan beşiktaşlı babası, "çünkü galatasaray avrupa’da herkesi yenip finallere çıkmıştı oğlum" demişti o zaman evladına. bu sözden sonra kalbinde oluşan o küçük kıvılcım, 20 ekim 1993 günü manchester united- galatasaray maçı sona ermeden yangına dönüşmüştür bile. daha gerçek, daha fazla galatasaray’lıdır şimdi. tarif edilemez, daha önce hiç yaşamadığı bir duyguyu yaşıyordur minik kalbi. maçın başında yenilen 2 gol yüzünden, üzüntüden ağlayan bu çocuk, maç bittiğinde gururdan ağlıyordur artık.

    o güne kadar hissetmediği o "gurur" duygusu, artık galatasaray’dan ona hediye olacaktır her kupada, her zaferde, her dik duruşta, sekizinci bitirse dahi her tertemiz sezonda.

    93 yılında 7 yaşındaki o küçük çocuk, kendince alelade bir şeyler karalıyor şimdi galatasaray’dan. ve evet, yine ağlıyor.

    ağlatır. nasıl mı?

    gururdan... 7’sinde de, 28’inde de.
  • 3545
    galatasaray adam eder... nasıl mı ?

    sanırım 6 yaşlarımdayım 1996-2000 serüvenin başlangıçları ve gelecek avrupa kupasının temellerini atmaya başlamıştık. aile büyükleri şükürler olsun galatasaraylıydı ve o dönem bana aşılamaya başlamışlardı bu kültürü. benim ilk somut adımım ise yine aynı yaşlarda okula gitmediğim halde gazetenin spor sayfalarında ki galatasaray haberlerini okumaya çalışmakla başlamıştı ve başarmıştım. galatasaray'lı olmanın ilk adımı tamamlanmıştı en azından o yaşlarda öyle hissediyordum.

    daha sonra ilkokula başlangıç süreçleri, avrupa şampiyonluğumuz, türkiye ligine koyduğumuz ambargo derken ben iyiden iyiye tribünlere aşina olmuştum. parkta oyun oynamam gereken yaşta iken ben maçlara gidiyor ve galatasaray'ı iyice benimsiyordum. gece uykudan kaçıp maç izlemeler. mağlubiyet sonrası ağlayarak yatmalar derken galatasaray iliklerime kadar işlemişti.

    biraz daha akıllandıkça o gururlu formayı bir gün üstüme geçirme hayalim daha çok belirginleşmeye başlıyordu ve artık somut adım atmanın zamanı gelmişti. 11-12'li yaşlarda amatör bir kulüpte futbola başlayıp 2003'de lisansıma kavuşarak 2005'de ise hazırlık maçı sonrası galatasaray'a transfer olarak zirve yapmıştı benim için. sonrası sakatlıklar falan derken bıraktık nitekim ancak futbolcu olamasak bile galatasaray'lı adam olmuştuk.

    galatasaray takım sevdasından bağımsız her şeyi öğretmişti bana. bir galatasaray'lı çocuğun neler yapabilceğini hayallerinin peşinden nasıl sürüklenebilceğini canlı canlı yaşamıştım adeta.

    galatasaray bir kültürün, geleneğin ta kendisidir. bu kültürü benimsemiş insanların hayatta başarısız olma şansları çok azdır her zaman için. sadece sportif başarılar kazandırdığı için değil bu kültür üzerinden bana,bize adam olmayı öğrettiği için tapıyorum bu renklere.

    (bkz: tek ihtimali olan insanlarin hikayesi galatasaray)
App Store'dan indirin Google Play'den alın