• 1
    gerçekten ilgilenen tipler bana oldukça sempatik gelir.

    dün başımdan geçen bir olayı paylaşmak istiyorum.
    poliklinikte çalışırken bir tane 13-14 yaşlarında sevimli bir kız çocuğu geldi. yanında da annesi vardı.
    şikayetini sordum, "belim ağrıyor" dedi. bu kadar küçük yaşta bel ağrısı hayra alamet değil haliyle.
    ayrıntılı şekilde hikayesini sorgulamaya başladım.

    kızın son 1 yıldır beli ağrıyormuş, 2 yıldır okul takımında amatör olarak futbol oynuyormuş.
    13 yaşında futbola aşık bir kız çocuğu görünce şaşırdım tabi, çok da hoşuma gitti.
    işi gücü bıraktım, kızla sohbet etmeye başladık.*hangi mevkide oynadığını sorunca, "defansta oynuyorum" dedi. (bkz: allah'ını seven defansa gelsin)
    sıra geldi can alıcıya soruya gelmişti. hangi takımı tutuyorsun diye sordum, "galatasaray" diye cevapladı.

    annesi dedi ki "bu kız hasta galatasaraylı hocam, evin her yerini posterlerle astı. odası galatasaray müzesi gibi, forma, atkı, resim vs dolu."
    babası derslerine engel olur diye kızın futbol oynamasını istemiyormuş, sürekli kızıyormuş zavallıya.
    kız bir ara bana sessizce dedi ki "hocam bu ağrılarım sebebi futbol oynamaktan kaynaklanıyorsa, lütfen aileme söylemeyin. sonra bana top oynamam için izin vermiyorlar" dedi.
    durum gittikçe daha da ilginç bir hal alıyordu ve benim tüm iş stresim gitmiş, keyfim yerine gelmişti.

    sonra işime odaklandım hemen. baktım ki kız hafif aksayarak, ördekvari yürüyordu.
    birkaç tetkik, muayene vs sonra sorunun kaynağını anladım. kızın sağ bacağı, sola göre 1 cm kısaydı.
    bunun bir sebebi yoktu, bazı insanlarda bu yapısal olarak görülebilmekte. bunu kızın kendisine de anlattım.
    hemen merak etti tabi, bu durumun futbol oynamasına engel teşkil edip etmeyeceğini sordu.
    ben de ona ayakkabısının içine giymesi için 1 cm tabanlık takviyesi yazdım ve bu şekilde sorunu çözebileceğini belirttim.
    hatta bir bacağı diğerine kısa olup da başarılı birer futbolcu olan ertuğrul sağlam, bobo gibi kişileri örnek gösterdim.
    kız sanki kanseri yenmiş gibi sevindi. bu futbol aşkını görünce gerçekten hayret etmiştim.

    vs vs işte...
    hani bu kız çocuğunu da öyle sevdim ki, erkek kardeşim olsa alırdım valla o kadar yani.:)
    sonuç olarak futbol seven, futboldan anlayan ve hatta futbol oynayan kadın candır be abi.
    o kız elbet bir gün bulunacaktır. onu bulan erkek ne şanslı erkek, onun kalbini fetheden erkek ne güzel erkektir.
  • 10
    2011-2012 sezonunun ikinci yarısı başlamadan önce tanıştım. tanışmamız pek bir tesadüfi durum değildi. gereksiz kişiler sebebiyetiyle tanıştık. iyi ki de tanıştık. kendisi çok sıkı bir galatasaraylı idi, ama o kadar çok yoğun yaşayamıyordu duygularını. takım müthiş bir performans sergiliyordu. 2010-2011'i unutturmaya başlamıştı. neyse. zaman geçti, kendisiyle bir maçtan önce tartıştık. yani çok iyi bir arkadaştık zaten. ama nedenini hatırlamıyorum, tartıştık. baktım ilk yarı hüsran. yeniliyoruz. neyse ilk yarıdan sonra yazdı bana, konuştuk. ikinci yarı öyle bir galatasaray var ki sahada, tadından yenmez. ulan dedim, var bir hayır. sonra bazı maçlarda yine konuşmadık, yeniliyorduk. ikinci yarı başlamadan önce konuşuyorduk, yine farklı bir takım sahada. bu olay 4-5 kez tekrar etti. bir maç hiç konuşmadık play-off maçıydı, yenildiydik fenere. tarihi tam olarak aklıma gelmedi.

    2012-2013 sezonunun başlarında konuşuyorduk. ama bu sefer arkadaş sıfatında değildi. farklı bir sıfata yönelir gibiydik. anladınız. sonra araya benim yaptğım eşeklikten dolayı büyük bir ayrılık girdi. çok uzun bir ayrılık. ama sürekli maçlardan önce birbirimizi mi düşündüğümüzden miydi anlamadım, galatasaray o kadar kötü değildi. 2011-2012 sezonu gibi değildi ama kötü de değildi sonuçta şampiyonluk yaşadık, çeyrek final yaşadık.

    2013-2014 sezonunda artık aramızdaki bağ iyice kopar gibiydi hatta kopuktu. başlangıcı hepimiz hatırlıyoruz. ne kadar çok kötü bir sezon bizi bekliyor gibiydi. neyse. sonra o kadar özledim ki kendisini aradım. konuştuk. barıştık. mutluyduk. hatta galatasaray'ın maçına iki üç gün vardı. ziraat türkiye kupası maçıydı. o maçı o kadar rahat izledim ki, emindim alıcağımızdan. penaltılarda yenmiştik. galatasaray yine çok güzel oynamaya başlamıştı ki, bu sefer kendisi gitti. yine galatasaray bocalamaya başladı. yine mutsuzluk, yine hüsran. neyse. arkadaşlarım "olum şu kızla barışın lan artık valla sizin yüzünüzden şampiyonluk gidiyor" cümlelerine sürekli olarak maruz kaldım. 15 gün önce yine barıştık. iyi ki barıştık. fakat arkadaşlarımın cümlelerine maruz kaldığım için değil, öylesi kullanmaya girer çünkü. ben o karakterde biri değilim. neyse. önce elazığ maçı'nda 3 attık. sonra antep maçı vardı, o da nazarı. sonra bursa'ya 6. şimdi de eskişehir'e 3. kendisiyle her şeyi aynı anda düşünür, aynı rüyaları görür, birbirimizin mutsuz veya mutlu olduğunu hissedebiliriz. dün gece ben 7-0 gördüğümü söyledim rüyamda, o da 4-1 gördüğünü. demişti ki; "babam bana önce atatürk'ü, sonra galatasaray'ı öğretti. sen de galatasaray'ı sevdirdin" büyük galatasaraylı kendisi. birbirimizin totemi gibi bir şey olduk. bundan sonra küsmek pek niyetimiz de yok gibi, merak etme sözlük. şampiyonluk yakın!
  • 11
    erkekler karşısında buyrum benim diye dimdik durabilecek insandır. benim gibi. kendi gibi futbola, spora, en önemlisi de galatasaray'a gönül veren insanlarla birlikte olmayı, sohbet etmeyi, etkinliklerde bulunmayı seven insandır. dipnot ofsaytı hepinizden iyi tarif edebilme kabiliyetleri vardır. belki de kalbi galatasaray için bazılarından çok atmaktadır. değerini bilene tabi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın