köylü bir ingiliz ilk önce top denilen cismi bulmuştur. top ise şöyle bir şeydir o zamanlar, '' bu ne oglum? vuruyorum taca gidiyor monacoyum...'' evet cümle içerisinde tac geçti. tac denilen şeyin bulunması işe şöyle, otlak arazide bir oraya bir buraya deli dana gibi koşturan iki köylü ingiliz'den biri dayanamamış ve; ''- sir, bu yayla çok büyük. top zaten bir sağa bir sola savruluyor, peşinden koşuşturmak yordu beni. gel seninle üç, beş çizgi çekelim buğday'dan. adı taç çizgisi olsun.''
-tamam olur, demişti sir...
top tesadüfen bulundu.
taç çizgisi meydana çıktı.
top oynanılan arazi.
--
kısa bir kanıksama--
ve en önemlisi futbol ilk icat edildiği günlerde zaten çim sahalarda oynanıyordu. saha etrafında seyirciden çok inek, keçi, koyun vs.. vardı. gel zaman git zaman endüstriye yenik düşen yeşil sahalar fabrikaların arka bahçesi oldu. bir süre toprak sahalar rağbet görmeye başlamıştı. --
kısaca kanıksadınız--
bu kısa hatırlatmadan sonra devam edeyim.. evet top var, taç çizgileri çekildi, yeşil sahalar mevcut.
bir şeyler var eksikliği hissediliyor güpe gündüz. ingiliz araya girdi ve; '' yav dedi sir, biz top ile koşturuyoruz ama ne için? bizim bir amacımız neden yok? en azından bir hedefimiz olsun, neblim yani en azından şu ahır kapısının kütüklerini alıp yan yana koyarak onları vurmaya çalışalım.'' dedi ve işte o an, ''7.32- 2.44- bir allah, bir top, bir de kale ''nin futbol literatürüne girmesi gerçekleşti... ilk başlarda iki kütüğü vurmaya çalışan adam daha sonra beceremeyeceğini anlayarak şöyle bir şeyler mırıldandı, '' ulan zaten incecik şeylersiniz, bir de sizleri vurmaya çalışınca, o asil ve su bulaşmamış ingiliz kıçımdan terler fışkırıyor. iyisi mi siz ikinizin arasına köylü adams'ı koyayım. ben onu vurmaya çalışacağım. o da top dediğim bu taca giden meretten kaçmaya çalışsın iki kütüğün arasında...''
bu şekilde kaleci de bulunmuştu. ve gördüğünüz gibi ilk başlarda her şey amacına ters bir şekilde işleyiş gösterdi. hemen hemen bütün geçerli kurallar tersinden işlemişti o günler.. fakat temelleri atılıyordu bir bir şu futbolun. ingiliz köylüsü adams'ın kaleye bir lord edasıyla geçmesinden sonra diyeceği tek bir cümle vardı. işte o dakikalar onun son konuştuğu zaman dilimleriydi. dedi ki; '' ben top'tan kaçmam! siz köşelere atın ben top'u yakalayacağım. haydi göreyim sizi! bakalım
top'u iki kale direği arasından geçirebilecek misiniz? ''
evet öylesine bir devrimdi ki bu! öylesine bir cümleydi ki futbol bir anda 200 yıl çağ atladı. çünkü adams aynı cümle içerisinde; ben top'tan kaçmam, topu tutmam lazım dedi. ardından siz köşelere atın ben yakalayacağım da dedi. daha sonra haydi göreyim sizleri.. ''bakalım topu iki kale direği arasından geçirebilecek misiniz'' gibi efsanevi bir cümle daha kurdu. bunun anlamı şu idi:
adams gelen topları tutacak. gelen topların içeri girmesini engelleyecek mekanın adı kale. bu işi yapan kişiye de kaleci denilecek. amaç atılan topların köşelerden bir yolunu bularak kalenin içerine sızması. bunu yaparken dikkat edilmesi gereken hususlar ise köşeler... işte bu köşeler 90 denilen tabiri de literatüre sokmuştu... ingiliz köylüsü adams büyük adamdı.
bir gün içerisinde gelinen nokta şöyle olmuştu:
top tesadüfen bulundu.
futbol oyununun icra edileceği mekan belirlendi.
taç çizgisi meydana çıktı.
kale bulundu ve kale direkleri oluştu.
90 denilen haz verici köşe kesinleşti.
kalecinin görevi belirginleşti.
ve çok daha önemlisi topun peşinden koşturan kişi sayısı gün geçtikçe artış gösteriyordu...
evet şu an anlattığım gerçekci hikayem sadece bir futbol sahası ve içindeki 3 ingiliz'den ibaret. zamanla bunlar büyüdü, penaltı, yani ceza noktaları oldu. gelişti de gelişti. fakat ilk zamanlar böyleydi işte. tek bir kale önünden başlayan ve kitlelere yayılan destandı bu. bu hikayede adı geçen tek ingiliz adams oldu elbette. diğer ikisinin isimleri pek önemsenmedi. fakat onların torunlarının koruduğu kaleleri bir bahar gecesi
17 mayıs 2000'de tanıdık birkaç aslan yıktı. adams, seaman, petit, henry, suker, vieira gibi karma bir orduları vardı. yetmedi, yettiremediler. komutan wenger hüsrana uğramıştı. korkunç bir şey leventciğim idi bu. kupa bizim idi bu. haydi oğlum haydi popescu idi bu. dağ başını duman almış gümüş dere durmaz akar! nidaları ile inlettiğimiz geceydi bu...
düzeltme:
armaninpesindeyiz sağolsun uyardı. bir yerde yazım hatası olmuş düzelltik hemencecik. buna ek olarak bari entry'yi düzenlemeye aldım bir şeyler söylemek istiyorum.. hataları bildirin efendim çekinmeyin. kaliteyi böylece arttırabiliriz. ufak olur tefek olur. büyük olur ya da olmaz. gördüğümüz hataları birbirimize bildirebiliriz. bunu herkes yapabilir muhtemelen. uyaran kişilere teşekkürlerimiz sonsuzdur. var olun.
uzak ara edit: top oynalılan gibi saçma bir şey yazmısım. halbuki oynanılan.