1
ne demiş yazar "beş yaş insanın en olgun çağıdır, sonra çürüme başlar." aslında yazacaklarımın bunla pek alakası yok. bir yazıya hep böyle bir afili sözle başlamak istemişimdir. yoksa sözü bile tam anladığım söylenemez.
total futbolla erken tanıştım. ayağımın burnunu değil, içini kullanan ve dikine oynayan bir şekilde yetiştim. ancak siz de takdir edersiniz ki arada kazalar oluyor. baggio bile penaltı kaçırmadı mı?
suçla da erken tanıştım. ilk vukuatım bende derin izler bırakmıştır. bu zemin katta oturan hiçbir şeye müsamaha göstermeyen, afedersiniz bir yerinin kılları ağırmış adamlar olur ya işte onlardan birinin camını kırmamdır ilk vukuatım. aslında bu tipler genellikle apartman yöneticisi olurlar ama bu pezevenk sorumluluk da almazdı. zemin katta asılı olan 15 maddelik apartman kurallarına tükenmez kalemle "16. merdivenlerden koşarak inilmiycek"yazıp sonuna ünlem koyan adamdı. neyse ben bu adamın camını kırınca bizimkilerle tartıştı tabi. doğal olarak sonra paparayı ben yedim. ertesi gün de cezalıydım. sabah erken kalkıp bisikletle gazeteleri ben dağıttım ve komşumuz bay williams'ın çimlerini biçt...tamam lan özendim.
bu seferki vukuatım ise benim için gurur kaynağıdır. aldım-verdim'li adam seçme hegemonyasını devirecek bir yol bulmuştum. topu degajla en yükseğe atan istediği adamları seçiyordu. bunu okulun bahçesinde oynayınca 3.kattaki cama geldi top ve bir cam kütlesi üzerimize doğru hızla geliyordu. ucuz amerikan filmlerinde bombadan kaçan kaslılar gibi kaçmıştık o camlardan.
tabi okul zamanı öğretmenler odası ve kantin gibi spesifik yerlerin de camını şanssızca kırdım. ve bunları yaparken de karşımdakilere hayat dersi verdim. öğretmenler odasının camını kırdıktan sonra sorguya çekilirken "hocam çift cam olsa bu konuşmayı yapmıyor olacaktık" lafım karşısımda hocamın etkilendiği hatırlıyorum. bana vurmamak için kendini tutuyor da olabilir, bilemedim şimdi.
halı sahada tellere tutunarak oynayanlardan tiksinirim. keza okulda duvardan oynayanlara da. delikanlı gibi oyna arkadaş. yine bu şekilde oynamaktan kaçtığım sırada topu duvara paralel bir şekilde sol açıkta oynayan arkadaşa vereyim derken top kantinin camını dağıtıp, tekrar önüme düştü. ben hiçbir şey olmamış gibi topu sağ kale direğine, tamam lan direk niyetine kullandığımız taşa çarptırıp golü attım. kaleci şaşkın ve mal biçimde bana bakarken ben "kaleci dediğin her şartta uyanık olacak hacı" diyerek bir hayat dersi daha veriyordum.
total futbolla erken tanıştım. ayağımın burnunu değil, içini kullanan ve dikine oynayan bir şekilde yetiştim. ancak siz de takdir edersiniz ki arada kazalar oluyor. baggio bile penaltı kaçırmadı mı?
suçla da erken tanıştım. ilk vukuatım bende derin izler bırakmıştır. bu zemin katta oturan hiçbir şeye müsamaha göstermeyen, afedersiniz bir yerinin kılları ağırmış adamlar olur ya işte onlardan birinin camını kırmamdır ilk vukuatım. aslında bu tipler genellikle apartman yöneticisi olurlar ama bu pezevenk sorumluluk da almazdı. zemin katta asılı olan 15 maddelik apartman kurallarına tükenmez kalemle "16. merdivenlerden koşarak inilmiycek"yazıp sonuna ünlem koyan adamdı. neyse ben bu adamın camını kırınca bizimkilerle tartıştı tabi. doğal olarak sonra paparayı ben yedim. ertesi gün de cezalıydım. sabah erken kalkıp bisikletle gazeteleri ben dağıttım ve komşumuz bay williams'ın çimlerini biçt...tamam lan özendim.
bu seferki vukuatım ise benim için gurur kaynağıdır. aldım-verdim'li adam seçme hegemonyasını devirecek bir yol bulmuştum. topu degajla en yükseğe atan istediği adamları seçiyordu. bunu okulun bahçesinde oynayınca 3.kattaki cama geldi top ve bir cam kütlesi üzerimize doğru hızla geliyordu. ucuz amerikan filmlerinde bombadan kaçan kaslılar gibi kaçmıştık o camlardan.
tabi okul zamanı öğretmenler odası ve kantin gibi spesifik yerlerin de camını şanssızca kırdım. ve bunları yaparken de karşımdakilere hayat dersi verdim. öğretmenler odasının camını kırdıktan sonra sorguya çekilirken "hocam çift cam olsa bu konuşmayı yapmıyor olacaktık" lafım karşısımda hocamın etkilendiği hatırlıyorum. bana vurmamak için kendini tutuyor da olabilir, bilemedim şimdi.
halı sahada tellere tutunarak oynayanlardan tiksinirim. keza okulda duvardan oynayanlara da. delikanlı gibi oyna arkadaş. yine bu şekilde oynamaktan kaçtığım sırada topu duvara paralel bir şekilde sol açıkta oynayan arkadaşa vereyim derken top kantinin camını dağıtıp, tekrar önüme düştü. ben hiçbir şey olmamış gibi topu sağ kale direğine, tamam lan direk niyetine kullandığımız taşa çarptırıp golü attım. kaleci şaşkın ve mal biçimde bana bakarken ben "kaleci dediğin her şartta uyanık olacak hacı" diyerek bir hayat dersi daha veriyordum.