1
tam ismi ferran soriano i compte olup, premier league ekibi manchester city, abd major league soccer ekiplerinden new york city fc ve avustralya a-league takımlarından melbourne city fc yönetim kurulu (bazı sitelere göre icra kurulu) başkanı. 1967 doğumludur.
şimdi bu adam bir kere işadamı. futbolun içinden gelip, futbola dair hemen hiçbir kategoride bulunmamış. herhalde futbola olan tek bağı merakı olsa gerek -ki katalan olmasından dolayı da tuttuğu takımı tahmin etmekte pek zorlanmıyoruz- iş hayatı boyunca üretim, telekomünikasyon ve eğlence sektöründe çeşitli pozisyonlarda görev almış. çalıştığı firmalar arasında the mac group, reckitt benckiser ve 1993 yılında kurulan ve kurucu üyelerinden biri olduğu, latin amerika'nın en büyük finansal şirketlerinden cluster consulting de var. hatta eski barcelona başkanı joan laporta, soriano ile olan ikili ilişkilerini kullanarak futbol piyasasına barcelona kulübü yöneticisi olarak girmeyi teklif etmeden evvel de cluster consulting firmasında çalışıyormuş.
2003 yılında yapılan başkanlık seçiminde aday olan joan laporta ile beraber girmişler barcelona kulübüne. başta yönetim kurulu başkanlığı sıfatıyla görev almış. bir dönem geçici ceo'luk da yapmış. geldikten sonra özellikle camp nou ve barcelona'nın tesisleri olan ciutat esportiva joan gamper'i restore etmek ile bir hayli meşgul olmuş. bilhassa camp nou'nun yeniden düzenlenmesi ve modern standartların yakalanması mevzusunda bir hayli uğraşmış. diğer tarafta joan gamper tesisleri de içinde 5 çim saha, 5 suni çim saha, 3 spor salonu, 4 ilk yardım odası, 2 basın odası, 1 restoran ve cafe, 1 soyunma odalarının olduğu bina, 1 de havuz ve saunaların yer aldığı binayı ihtiva edecek hale getirilmiş. bunun yanında kulübün gelirlerini tam 308 milyon euro'ya kadar çıkartmış. elbette bu artışta en büyük yüzde bilet gelirleri ve yurt dışındaki forma satışlarına ait olmuş. hatta kulüp, 2002 yılında 70 milyon euro zarar elde etmişken, 2006 yılında şampiyonlar ligi şampiyonluğu geldiğinde açıklanan finansal rakamlarda barcelona futbol kulübünün 88 milyon euro kar elde ettiği gözüküyormuş.
ancak fitne her yerde var. barcelona kulübü yönetimi arasında çıkan anlaşmazlık sonucu, 6 temmuz 2008 tarihinde soriano, diğer yedi yönetim kurulu üyesi ile beraber yeterli güvenoyu sayısını alamayınca kulüpten ayrılmak zorunda kalmış. netice itibari ile katalan kaynaklar, soriano'nun kulüpten ayrılış nedeninin joan laporta ile yaşadığı şiddetli tartışmalar sonucu olduğunu söylüyorlar. hatta bu tartışmaların da, laporta'nın kendisini barcelona kulülünün tek lideri olarak görmesinden kaynaklandığı çıkan haberler arasındaydı.
barcelona'dan ayrıldıktan sonra, nisan 2009'da katalan hükümeti tarafından özel havayolu güvenlik servisinden kurtarılan katalan havayolu şirketi spanair'e başkan olarak seçilmiş. 2012 yılına kadar süren görevi süresince yine bu havayolu şirketinin gelir artışının baş müsebbibi kendisiymiş.
1 eylül 2012'de premier league takımlarından manchester city'nin ceo'su olduğu açıklanmış. görev süresinin ilk yılı sonunda manchester city kulübü, zararını yarı yarıya azalttığını, 2013-2014 sezonunda da gelir-gider seviyesini başabaş noktaya taşıdığını açıklamış. tahmin edersiniz ki, yine kulübün kar-zarar tablosunun değişmesinin mihenk taşı bu ispanyol iş adamı. hatta o senenin o sezonun başlangıcı, 2013 yazında, italyan teknik direktör roberto mancini yerine manuel pellegrini'nin getirilmesinde baş aktör yine kendisi.
pellegrini ile anlaştıklarında, ünlü teknik direktöre yükledikleri en büyük misyon da, 5 sezon 5 kupa mottosuymuş. (3 sezonlük süre zarfı içerisinde man city, bir premier lig ve iki lig kupası kazanarak şu an için hedeflerini gerçekleştirmiş durumda) ancak 2016 yazında göreve getirilecek olan ispanyol teknik adam pep guardiola'nın yeni kulübünde işe başlaması, şilili teknik adamdan pek memnun olmadıkları yönünde yorumlanmış olmalı. zira transfer dönemi için 2015 yazında 203,38 milyon euro para harcamışlar ve karşılığında sadece lig dördüncülüğü ve lig kupası şampiyonluğu elde edebilmişler. esasen bilinçaltında yatan gerçek hedefleri olan şampiyonlar ligi'nde ise, kulübün bu sene gidebildiği en uç nokta, yarı final etabına ulaşılmış. real madrid'e 0-0/0-1'lik skorlar ile elenmiş. kulüp, oyunculara ortalama olarak yaklaşık 5.8 milyon avroluk ödeme yapmasıyla en çok para harcayan ekip durumunda aynı zamanda. city haftalık olarak oyuncularına ortalama 112 bin avro ödüyor. e haliyle çok daha fazlasını da istemeleri hakkıdır.
https://www.theguardian.com/...-pellegrini-trophies
dünyaca ünlü finans şirketi deloitte, man city'nin takım değerini açıkladığında, çıkan rakamlar takımın değerinin 350 milyon euro bandı seviyesine geldiğini bizlere söylüyordu. bu da demek oluyor ki, maviler, bu değere ulaşan ikinci ingiliz takımı.
üç sene üst üste şampiyonlar ligi'nde son 16 yapan ingilizler, bu başarılarının ve mali anlamdaki gelişmelerinin neticesi ve devamının geleceğini planlayarak, etihat stadı'nın kapasitesini de geliştirmek adına girişmlerde bulunmuştu.
city, 2008 yılında şeyh mansour tarafından satın alındıktan bu yana ilk kez bu kadar karlı ve kulüple beraber koordine şekilde büyüyecekleri dünya çapındaki ortaklıklar ile bu büyüklüklerini tüm dünyaya yayma politikası benimsemiş. (örneğin, 20 mayıs 2014'te man city ile japon otomobil firması nissan aralarında imzalanan ortaklık ile yokohama merkezli japon takımı yokohama f. marinos'un hissedarı oldular)
bütün bunları bir amaç uğruna yaptığını elbette söyleyebiliriz. zaten böylesine önemli bir kulüpte çalışıyorsanız ve global anlamda kulübün franchisingini de yerine getirmekteyseniz bunları ekstradan belirtmeye gerek olmamalı. ancak kişisel hedefleri dışında çok önemli bir görevi daha var, ki o da city'nin arap sermayesine devredilmesinden sonra üzerlerine yapışan 'zengin çocuk' algısını yıkmak. bunu yapmak elbette başlı başına bir imaj yaratmaktan geçiyor ve bu uğurda kulübün reklamını ve halkla ilişkiler departmanını (bu aralar herkesin dilinde olan pr yani) daha aktif kullanmaları dışında çok önemli ve gösterilebilir bir done sunmak zorundalar. bu da demek oluyor ki, finansal fair play kurallarına uymak.
işte bu adamın mavilerde yaptığı hemen her iş, bir anlamda finansal fair play tablolarına da uygun olmak zorunda. bu konuda da oldukça yol katettiler. city, artık milyonlarca euro kar açıklıyor, hisselerini halka açıyor, uluslararası anlamda ortaklıklar yapıyor ve sezon öncesi hazırlık kamplarını -ekseriyeti abd ve uzak doğu olmak üzere- taraftar potansiyelinin yüksek olduğu yerlerde yapıyor. böylelikle kulübün döner sermayesini tıkır tıkır işletiyorlar.
bunun en önemli sebebi elbette 'bas parayı, al oyuncuyu' imajını yıkmak tabiki. yoksa itici çocuk olarak futbol piyasasında kendilerine yer bulmaları pek mümkün değil. özellikle endüstriyelleşen futbolda, taraftarlar arasında gitgide artan futbol romantizmi hastalığına karşı bir keskin bir düşüşe girmesi işten bile değil.
ferran soriano da kulüpte yalnızca mali ve idari işlerden sorumlu gibi gözükse de, aslında manchester city kulübünün transferlerinde de baş aktörlerden birisi. örneğin, daha dün açıklanan alman milli orta saha ilkay gündoğan'ın transferi sonrası yapılan röportajda, yıldız futbolcu kendisine sorulan 'manchester city'e gelmen konusunda seni ne ikna etti?' sorusuna direkt pep guardiola ve ferran soriano'nun isimlerini vermişti.
gittiği yerde yaptığı reformsal değişiklikler hemen etkisini gösterse de, özellikle bu durum kısa vadede bazen sancılı bir sürece gebe olabiliyor. örneğin, roberto mancini, galatasaray'da görev yaptığı sürede, manchester city günleri ile ilgili açıklamalar yapmıştı. ingiliz kulübünde ihanete uğradığını belirten mancini, 'manchester city icra kurulu başkanı ferran soriano ve futbol direktörü txiki begiristain'in güvenilir insanlar değil. yönetim kurulu benden kurtulmaya çalıştı' diyerek city'li yöneticilere atıfta bulunduğu da olmuştu.
italyan çalıştırıcının stilini 'çağdışı' buluyor, oyuncularına karşı kurduğu otoriter davranışlardan hoşlanmadığını belirtiyordu ispanyol yönetici. manchester city'yi çalıştırdığı dönemde mancini'nin görevine son veren isim olan soriano, 'bu tarz otoriter yönetimler, takım ruhunu yok ediyor. mancini döneminde takım ruhu yok olmuştu. eğer oyunculara kötü davranırsan, işler kötü gittiğinde ve kaybetmeye başladığında, senden hoşlanmayan futbolcular, seni öldürmek isteyecektir'' ifadelerini kullanmıştı.
işte bunlar hep ferran soriano :( bütün bu gelişmeler katalan işadamının çabaları sonucu gerçekleşmiş. soriano'nun kulübündeki kredisi oldukça yüksek ve bunu da hak ediyor. netice itibariyle de, görevini eksiksiz ve kapsamlı bir şekilde yerine getiren bu adam, mansour ailesi'nin en önemli figürlerinden birisi olarak gösteriliyor.
ferran soriano, aynı zamanda mls takımlarından new york city ve a-league ekiplerinden melbourne city fc'de de aynı pozisyonlarda bulunuyor.
şimdi bu adam bir kere işadamı. futbolun içinden gelip, futbola dair hemen hiçbir kategoride bulunmamış. herhalde futbola olan tek bağı merakı olsa gerek -ki katalan olmasından dolayı da tuttuğu takımı tahmin etmekte pek zorlanmıyoruz- iş hayatı boyunca üretim, telekomünikasyon ve eğlence sektöründe çeşitli pozisyonlarda görev almış. çalıştığı firmalar arasında the mac group, reckitt benckiser ve 1993 yılında kurulan ve kurucu üyelerinden biri olduğu, latin amerika'nın en büyük finansal şirketlerinden cluster consulting de var. hatta eski barcelona başkanı joan laporta, soriano ile olan ikili ilişkilerini kullanarak futbol piyasasına barcelona kulübü yöneticisi olarak girmeyi teklif etmeden evvel de cluster consulting firmasında çalışıyormuş.
2003 yılında yapılan başkanlık seçiminde aday olan joan laporta ile beraber girmişler barcelona kulübüne. başta yönetim kurulu başkanlığı sıfatıyla görev almış. bir dönem geçici ceo'luk da yapmış. geldikten sonra özellikle camp nou ve barcelona'nın tesisleri olan ciutat esportiva joan gamper'i restore etmek ile bir hayli meşgul olmuş. bilhassa camp nou'nun yeniden düzenlenmesi ve modern standartların yakalanması mevzusunda bir hayli uğraşmış. diğer tarafta joan gamper tesisleri de içinde 5 çim saha, 5 suni çim saha, 3 spor salonu, 4 ilk yardım odası, 2 basın odası, 1 restoran ve cafe, 1 soyunma odalarının olduğu bina, 1 de havuz ve saunaların yer aldığı binayı ihtiva edecek hale getirilmiş. bunun yanında kulübün gelirlerini tam 308 milyon euro'ya kadar çıkartmış. elbette bu artışta en büyük yüzde bilet gelirleri ve yurt dışındaki forma satışlarına ait olmuş. hatta kulüp, 2002 yılında 70 milyon euro zarar elde etmişken, 2006 yılında şampiyonlar ligi şampiyonluğu geldiğinde açıklanan finansal rakamlarda barcelona futbol kulübünün 88 milyon euro kar elde ettiği gözüküyormuş.
ancak fitne her yerde var. barcelona kulübü yönetimi arasında çıkan anlaşmazlık sonucu, 6 temmuz 2008 tarihinde soriano, diğer yedi yönetim kurulu üyesi ile beraber yeterli güvenoyu sayısını alamayınca kulüpten ayrılmak zorunda kalmış. netice itibari ile katalan kaynaklar, soriano'nun kulüpten ayrılış nedeninin joan laporta ile yaşadığı şiddetli tartışmalar sonucu olduğunu söylüyorlar. hatta bu tartışmaların da, laporta'nın kendisini barcelona kulülünün tek lideri olarak görmesinden kaynaklandığı çıkan haberler arasındaydı.
barcelona'dan ayrıldıktan sonra, nisan 2009'da katalan hükümeti tarafından özel havayolu güvenlik servisinden kurtarılan katalan havayolu şirketi spanair'e başkan olarak seçilmiş. 2012 yılına kadar süren görevi süresince yine bu havayolu şirketinin gelir artışının baş müsebbibi kendisiymiş.
1 eylül 2012'de premier league takımlarından manchester city'nin ceo'su olduğu açıklanmış. görev süresinin ilk yılı sonunda manchester city kulübü, zararını yarı yarıya azalttığını, 2013-2014 sezonunda da gelir-gider seviyesini başabaş noktaya taşıdığını açıklamış. tahmin edersiniz ki, yine kulübün kar-zarar tablosunun değişmesinin mihenk taşı bu ispanyol iş adamı. hatta o senenin o sezonun başlangıcı, 2013 yazında, italyan teknik direktör roberto mancini yerine manuel pellegrini'nin getirilmesinde baş aktör yine kendisi.
pellegrini ile anlaştıklarında, ünlü teknik direktöre yükledikleri en büyük misyon da, 5 sezon 5 kupa mottosuymuş. (3 sezonlük süre zarfı içerisinde man city, bir premier lig ve iki lig kupası kazanarak şu an için hedeflerini gerçekleştirmiş durumda) ancak 2016 yazında göreve getirilecek olan ispanyol teknik adam pep guardiola'nın yeni kulübünde işe başlaması, şilili teknik adamdan pek memnun olmadıkları yönünde yorumlanmış olmalı. zira transfer dönemi için 2015 yazında 203,38 milyon euro para harcamışlar ve karşılığında sadece lig dördüncülüğü ve lig kupası şampiyonluğu elde edebilmişler. esasen bilinçaltında yatan gerçek hedefleri olan şampiyonlar ligi'nde ise, kulübün bu sene gidebildiği en uç nokta, yarı final etabına ulaşılmış. real madrid'e 0-0/0-1'lik skorlar ile elenmiş. kulüp, oyunculara ortalama olarak yaklaşık 5.8 milyon avroluk ödeme yapmasıyla en çok para harcayan ekip durumunda aynı zamanda. city haftalık olarak oyuncularına ortalama 112 bin avro ödüyor. e haliyle çok daha fazlasını da istemeleri hakkıdır.
https://www.theguardian.com/...-pellegrini-trophies
dünyaca ünlü finans şirketi deloitte, man city'nin takım değerini açıkladığında, çıkan rakamlar takımın değerinin 350 milyon euro bandı seviyesine geldiğini bizlere söylüyordu. bu da demek oluyor ki, maviler, bu değere ulaşan ikinci ingiliz takımı.
üç sene üst üste şampiyonlar ligi'nde son 16 yapan ingilizler, bu başarılarının ve mali anlamdaki gelişmelerinin neticesi ve devamının geleceğini planlayarak, etihat stadı'nın kapasitesini de geliştirmek adına girişmlerde bulunmuştu.
city, 2008 yılında şeyh mansour tarafından satın alındıktan bu yana ilk kez bu kadar karlı ve kulüple beraber koordine şekilde büyüyecekleri dünya çapındaki ortaklıklar ile bu büyüklüklerini tüm dünyaya yayma politikası benimsemiş. (örneğin, 20 mayıs 2014'te man city ile japon otomobil firması nissan aralarında imzalanan ortaklık ile yokohama merkezli japon takımı yokohama f. marinos'un hissedarı oldular)
bütün bunları bir amaç uğruna yaptığını elbette söyleyebiliriz. zaten böylesine önemli bir kulüpte çalışıyorsanız ve global anlamda kulübün franchisingini de yerine getirmekteyseniz bunları ekstradan belirtmeye gerek olmamalı. ancak kişisel hedefleri dışında çok önemli bir görevi daha var, ki o da city'nin arap sermayesine devredilmesinden sonra üzerlerine yapışan 'zengin çocuk' algısını yıkmak. bunu yapmak elbette başlı başına bir imaj yaratmaktan geçiyor ve bu uğurda kulübün reklamını ve halkla ilişkiler departmanını (bu aralar herkesin dilinde olan pr yani) daha aktif kullanmaları dışında çok önemli ve gösterilebilir bir done sunmak zorundalar. bu da demek oluyor ki, finansal fair play kurallarına uymak.
işte bu adamın mavilerde yaptığı hemen her iş, bir anlamda finansal fair play tablolarına da uygun olmak zorunda. bu konuda da oldukça yol katettiler. city, artık milyonlarca euro kar açıklıyor, hisselerini halka açıyor, uluslararası anlamda ortaklıklar yapıyor ve sezon öncesi hazırlık kamplarını -ekseriyeti abd ve uzak doğu olmak üzere- taraftar potansiyelinin yüksek olduğu yerlerde yapıyor. böylelikle kulübün döner sermayesini tıkır tıkır işletiyorlar.
bunun en önemli sebebi elbette 'bas parayı, al oyuncuyu' imajını yıkmak tabiki. yoksa itici çocuk olarak futbol piyasasında kendilerine yer bulmaları pek mümkün değil. özellikle endüstriyelleşen futbolda, taraftarlar arasında gitgide artan futbol romantizmi hastalığına karşı bir keskin bir düşüşe girmesi işten bile değil.
ferran soriano da kulüpte yalnızca mali ve idari işlerden sorumlu gibi gözükse de, aslında manchester city kulübünün transferlerinde de baş aktörlerden birisi. örneğin, daha dün açıklanan alman milli orta saha ilkay gündoğan'ın transferi sonrası yapılan röportajda, yıldız futbolcu kendisine sorulan 'manchester city'e gelmen konusunda seni ne ikna etti?' sorusuna direkt pep guardiola ve ferran soriano'nun isimlerini vermişti.
gittiği yerde yaptığı reformsal değişiklikler hemen etkisini gösterse de, özellikle bu durum kısa vadede bazen sancılı bir sürece gebe olabiliyor. örneğin, roberto mancini, galatasaray'da görev yaptığı sürede, manchester city günleri ile ilgili açıklamalar yapmıştı. ingiliz kulübünde ihanete uğradığını belirten mancini, 'manchester city icra kurulu başkanı ferran soriano ve futbol direktörü txiki begiristain'in güvenilir insanlar değil. yönetim kurulu benden kurtulmaya çalıştı' diyerek city'li yöneticilere atıfta bulunduğu da olmuştu.
italyan çalıştırıcının stilini 'çağdışı' buluyor, oyuncularına karşı kurduğu otoriter davranışlardan hoşlanmadığını belirtiyordu ispanyol yönetici. manchester city'yi çalıştırdığı dönemde mancini'nin görevine son veren isim olan soriano, 'bu tarz otoriter yönetimler, takım ruhunu yok ediyor. mancini döneminde takım ruhu yok olmuştu. eğer oyunculara kötü davranırsan, işler kötü gittiğinde ve kaybetmeye başladığında, senden hoşlanmayan futbolcular, seni öldürmek isteyecektir'' ifadelerini kullanmıştı.
işte bunlar hep ferran soriano :( bütün bu gelişmeler katalan işadamının çabaları sonucu gerçekleşmiş. soriano'nun kulübündeki kredisi oldukça yüksek ve bunu da hak ediyor. netice itibariyle de, görevini eksiksiz ve kapsamlı bir şekilde yerine getiren bu adam, mansour ailesi'nin en önemli figürlerinden birisi olarak gösteriliyor.
ferran soriano, aynı zamanda mls takımlarından new york city ve a-league ekiplerinden melbourne city fc'de de aynı pozisyonlarda bulunuyor.