okuyucu ile bir söyleşi havası yakalasak taklit yaparak, jest ve mimik kullanarak durumu daha iyi anlatabilirdim sanırım ama yazarak da bunu deneyeceğim, umarım başarılı olurum ve tam anlamıyla anlaşılırım. haydi bakayım hktwoo!
türk insanının çok adi bir huyu vardır, aslında hepiniz bileceksiniz ama üzerine daha önce hiç düşündünüz mü bilmiyorum.
tam olarak şu; genele vurduğumuz vakit türk insanı aslında konuşma karakteri olarak çok dürüst ve cesur değil. hakaret değil bu, biraz anlamaya çalışın ümit ediyorum ki hak vereceksiniz bana, konuşma karakteri diyorum bakın hani kendini ifade etme şekli olarak.
bazı şeyleri insanın yüzüne direkt olarak söylemenin ayıp kabul edildiği bir kültürden geliyoruz. hani ayıp olur, öyle densiz gibi yüze vurulur mu, hem daha sonra yüz yüze bakacak, ne gerek var hesabı. bu yüzden bir takım iletişimsel kopukluklar kaçınılmaz oluyor. lafı net bir şekilde değil de dolandıra dolandıra söyleme yoluna gidiyoruz, ya da hiç söylememe kararı alıyoruz-
işte şimdi buraya dikkat-haliyle de söylemeyip içimize attığımız şeyler davranışlarımıza, hal ve duruşumuza net bir şekilde
trip atmak olarak yansıyor.
bir diğer husus da şu ki, yine isim vermenin terbiyesizlik olarak bize öğretildiği bir kültür ile yetişiyoruz. yani bir şey duymuş isek dedikodusunu yapmayı veya bunu bir şekilde dışa vurmayı çok seviyoruz ama elbette kaynak olan kişiyi
satmadığımız, isim vermediğimiz takdirde... "satmak" çok bize özgü bir kavram. bu yüzden de "valla ben bilmiyorum bana da öyle dediler...", "yani öyle demiş işte...", "ben de sağdan/soldan/yukarıdan/aşağıdan duydum..." tarzı kaynağı aslında bilinen ama ortalığa belirsiz olarak lanse edilen laflar günlük hayatta çok sık karşımıza çıkıyor.
buraya kadar anlaştığımızı ümit ediyorum.
işte bu
fenerbahçe medyası da tam bizim ülkemizin özeti. yazarlar veya muhabirler yanlış gördükleri bir durumu eleştirmek için mertçe, isimlerini ve fikirlerini ortaya koymak, eleştirilerini, görüşlerini açıkça yansıtmak yerine "ismini vermek istemeyen yönetici" adı altında düzmece haberler yapıyorlar veya benzeri yollara başvuruyorlar
subjektif düşüncelerini ortaya net bir şekilde koyamadıkları, haliyle haberlerine dair de net bir kaynakları olmadığı için "bildirildi, kulislerde konuşuluyor, öğrenildi, açıklandı, twitter'da paylaşıldı" türünde muallak kalıplara oturtuluyor gelişmeler.
yurt dışında durum böyle değil, insanlar görece biraz daha net. pat pat söylüyorlar yani yüzüne doğruyu yanlışı. bu doğrudur, çok harika bir şeydir, biz bok gibi bir milletiz demiyorum, sadece kıyas üzerinden bir durum ortaya koyuyorum.
yakın tarihten futbolumuza dair bir örnek verip konuyu kapatacağım;
fırat aydınus'un
beyaz tv tarafından taciz edilmesi mesela... gitmişler adamın kapıcısına "fırat aydınus aidatlarını zamanında yatırıyor mu? eşiyle arası düzgün mü?" tarzı ne sporla ne de insanlıkla alakası olmayan sorular yöneltiliyor. bu yapılan şerefsizliktir. adamın yüzüne karşı akıllarından bile geçiremeyecekleri şeyleri "biz basınız görevimiz soru sormak şu an da işimizi yapıyoruz" adı altında insanlara yansıtıp adamın özel hayatını meze yapıyorlar. hani tek bir allah'ın kulu cesaret edemez fırat aydınus'un karşısına geçip de, "efendim bu aralar eşinizle aranızın kötü olduğuna dair iddialar var, performansınıza bu mu etki etti acaba?" diye sormaya, ama muhatabımız kapıcı olunca kameralar önünde koy götüne gitsin muhabbetin :( kaldı ki bu eşiyle ilgili olan kısmın kaynağı sorulsa kaynak da vermezler arkadaşlarını satmamak için, oysa tamamen kendi uydurdukları bir şey belki de... o zaman niçin soruyu "efendim bu aralar eşinizle aranızın kötü olduğuna dair
iddialar var" yerine "efendim acaba özel hayatınızda yaşadığınız bir takım olaylar performansınıza etki etmiş olabilir mi? her şey yolunda mı?" şeklinde daha açık ve dürüstçe sormuyorlar? sormazlar işte, masat piçlik olsun... illa olaya götten uydurma bir senaryo katacaklar.