• 5127
    "1958'den önceki şampiyonluklar" edebiyatı ile ancak bir yere kadar kuzularını güdebilecek spor kulübüdür. fenerbahçe taraftarı bir müddet bunlar ile uyutulur belki. çünkü bizim 1958'den öncekiler sayılmadığı haliyle bile şu an 22 şampiyonluğumuz var, yirmi üçüncüsü yolda (fenerbahçe gibi cinlik yapıp gazoz kupası, ayran kupası vs diye saymaya kalksak kim bilir kaç olacak. hatta arttırıyorum, türkiye kupası şampiyonluklarını da sayalım! neden olmasın! o da "türkiye şampiyonluğu" sayılır bir yerde!) ve görünen o ki kısa zaman sonra fenerbahçe'nin tarihi boyunca kazandığı şampiyonlukların sayısı bizim sadece 1958'den sonra kazandığımız lig şampyonlukları sayısının gerisinde kalacak. ve fenerbahçe uzun bir süre bu ligde şampyon olamayacak gibi duruyor. yabancı sınırı gelse bile, çünkü yerli oyuncu kalitesi de sıradan anadolu takımı seviyesinde ve bu ekonomik yapıyla kısa vadede bunu düzeltemezler. altyapıları zaten çöp. mevcut ekonomik sistemde uzun süre şampiyonluk yaşayamazlarsa ekonomik açıdan da küçülmek durumunda kalacaklar. o yüzden artık çok da takmıyorum bu 28 şampiyonluk laflarını. hadi galatasaray 1958'de kurulmuş olsun, 22 şampiyonluğu olsun sadece. bizden de iki avans al sana 30 şampiyonluk! aklı başında fenerbahçe taraftarı da eminim bu numaraları yemiyordur. çünkü hangi şekle sokarlarsa soksunlar galatasaray'ın gerisinde yer alacaklar.
  • 5130
    kadıköy'de öyle veya böyle rakibini (uzun bir aradan sonra) farklı yenerek galatasaray camiasını daha ilk haftadan rüyadan uyandırıp konsolide etmiş camia.

    geçen iki senede, ligin ilk yarılarında eksikliklerini hissettik bence. ikinci yarı işler ciddiye binince bir bütün oluyorduk ama ilk yarı odağımız tam netleşmiyordu.

    bu sebeple kendilerine hoşgeldin diyorum;
    https://gss.gs/OEv.jpeg
  • 5131
    ali koç yönetimi sonrası fenerbahçe'nin durumunu chernobyl dizisinde ki sovyet hükümetinin takındığı tavıra benzetiyorum. patlama sonrası sovyet hükümeti şehirde ki radyasyon seviyesinin 3,6 röntgen olduğunu söylemiş ancak olayı bizzat araştırmaya giden sovyet bilim adamı legasov ve ölçümlerde denen 200'lük, 300'lük aletlerde sürekli ibrenin sonunu görmüştü.

    olayın fenerbahçe boyutunda ise futbol'da ligde son 13 sezonda 2010-11 sezonunu saymazsak 2006-07 sezonundan bu yana sadece iki lig şampiyonluğu yaşadılar. ayrıca 2008-09 sezonundan bugüne kadar şampiyonlar ligine bileti alınamadı. ezeli rakibini karşısında ezildiğini ve geride bırakamayacağını bilen gorbaçov ali, taraftarların gazını almak ve başarısızlığı gizlemek amaçlı yüz yıl önceki kupaların peşine düşmüş durumda.
  • 5132
    --- ön bilgi ---
    öncelikle bu girdi mümkün mertebe siyasi tartışmaların dışında kalarak, oralardan örnekler içerecektir. işbu girdinin amacı fenerbahçe'nin 28 şampiyonluk yalanını nasıl işlediğini gözler önüne serebilmektir ve bu amaçla siyasal örneklere ihtiyaç duymaktadır. örnekler tamamen kavramları daha anlaşılır kılmak adına kullanılacaktır.
    --- ön bilgi ---

    fenerbahçe camiası tutturdu bir "1959 öncesi şampiyonluklar", "28 şampiyonluk" zırvası. peki bu "zırvalar" ciddiye alınmalı mı, yoksa "he anam babam he" diyip geçilmeli mi? benim fikrimce ciddiye alınıp bu saçmalığa dur demeliyiz. neden? işte burada karşımıza bir kavram çıkıyor, post-truth.

    post-truth dediğimiz kavram yeni yeni ortaya çıkan, yanlış hatırlamıyorsam 2007'de oxford sözlüğü tarafından yılın kelimesi seçilen bir kavram. temelde yalan haber ancak kendisini fake news'tan ayıran bir nokta var. o da yalanın kurgulanması. post truth türkçe'ye önce gerçek ötesi olarak çevrildi. ancak "gerçek" kelimesi farklı anlamlara geldiğinden dolayı ve truth kelimesini tam ve anlaşılır tercüme edebilmek adına "hakikat sonrası" diye çevirmek daha doğru olacaktır. bana sorarsanız kelimeyi tam karşılayan öbek ise yaratılmış gerçeklik. yalanın gerçeğe dönüşmesi anlamına geliyor bu kelime. fake news dediğimiz şey ise bariz yalan.

    öncelikle, bir ara bilgi olarak bir şeyi düzeltme ihtiyacı duyuyorum şu an. bilinen ve kabul gören yanlış gazeteciliğin tarafsız olması gerektiğidir. gazetecilik ve gazeteci tarafsız olamaz, olmamalı. gazeteciliğin doğuşu zaten "bir tarafın sesini duyurmak" olduğundan dolayı ideal gazetecilik doğru tarafı seçebilmek ve onun sesi olabilmektir. "tarafsız gazetecilik" gazeteciler arasında yüz karası olarak adlandırılır. tekrar ediyorum esas mesele yönetilenlerin, azınlıkların ve güçsüz ancak haklıların tarafında olabilmektir. olaylara tarafsız yaklaşabilmek ile tamamen tarafsız olmak çok farklı şeylerdir. en basitinden örnek vermek gerekirse galatasaray fenerbahçe'yi badminton'da, fenerbahçe de galatasaray'ı masa tenisinde yenmiş olsun aynı gün aynı saatte oynanan maçlarda. hangi maçı manşetten, hangi maçı ikinci sayfadan verdiğiniz bile sizin tarafınızı belirler.**

    neyin doğru neyin yanlış olduğuna nasıl karar veririz? bunu da uzun uzun anlatacak değilim ancak merak edenler için bana göre en doğru formülasyonu buraya bırakıyorum; kant etiği.

    peki medya her zaman etiğe uyuyor mu? hayır çünkü artık gücünün farkında; ihtiyacı olan doğruyu yaratma gücü. iktidar ve medya ilişkisi çok da geçmiş aşamalarını kurcalamadan anlatacak olursak, günümüzde birbirine bağlı ve bağımlı durumda. birisi en önemli haber kaynağı iken diğeri de toplumu manipüle edebilecek güce sahip oldu yıllar içerisinde. bu aşamaya gelinince de post-truth dediğimiz kavram ortaya çıktı. iktidarların toplumu yeniden inşa edebilmek adına bazı söylemlere ihtiyaçları olur ve bunu ancak medya aracılığıyla, toplumu manipüle ederek elde edebilirler. post-truth dediğimiz şey* bir yalanın, kullanılacak politika ve söylemlere uygun olarak çok iyi kurgulanarak ve işlenerek zaman içerisinde "doğruya" dönüşmesi olayıdır. işte burada girdinin başında verdiğim siyasi örnekler devreye giriyor, ancak bu örnekleri sözlük içerisinde tartışmaya açmak istemediğimden dolayı sadece tüm medyanın kabul ettiği şekilde anlatacağım;

    soruyorum size, gezi parkı sırasında ortaya çıkan "kabataş olayları" yaşandı mı? kanal d, 6 ay sonra bu olayların aslında yalan olduğunu bizzat kamera kayıtlarıyla kanıtladı. görüntüler ve haberler internette mevcut. dönemin emniyet müdürü de olayı yalanlarken soruşturmayı yürüten savcı da delilsizlikten dolayı soruşturmayı kapattı.

    tekrar soruyorum, kabataş olayı yaşandı mı? evet yaşandı. o gün orada hiçbir başörtülü kadın yerde sürüklenmedi, deri eldivenli çıplak insanlar kimsenin üstüne işemedi ama kabataş olayı yaşandı. kabataş olayı ilk ortaya atıldığında takvimler haziran 2013'ü gösteriyordu. kanal d'nin kamera kayıtlarına ulaşması ve yayınlaması ise tam 7 ay sonra oldu, şubat 2014'te. bu 7 aylık süreçte siyaset ve medya bu olayı o kadar güzel işledi ki. önce "mağdur kadın" ile görüştüğünü, daha sonra kamera kayıtlarını izlediğini öne süren gazeteciler ortaya çıktı. tanıklar yaratıldı ve ana haber bültenlerine konuk olarak alındı. daha sonra da bu olay üzerinden siyasi söylemler üretildi ve bunlar politika haline getirildi. 7 ay sonra olayı yalanlamanın bir önemi kalmamıştı zira bu süreçte iktidar gezi parkı eylemcilerini din karşıtı, fetişist zalimler olarak suçlamıştı ve olayları sadece medyadan takip edebilen tarafsız kesimin tek haber kaynağı medyaydı. kabataş olayı gerçekten yaşansaydı "gerçekten" var olsaydı bu olay nasıl kullanılırdı siyasette diye düşünmeye gerek kalmadı çünkü "gerçekmiş" gibi kullanıldı. işte post-truth dediğimiz şey budur. fake news'tan ayıran nokta da budur. ikisi de temelde yalan haber ancak farkı bu. fake news'ı kimse umursamaz, etki yaratmaz. onu post-truth ile yoğurursanız o artık sahte değil gerçek haber olur.

    buradan sonrası tamamen, kısaca fenerbahçe ve fenerbahçe medyasının çabasını özetlemek üzerine olacak.

    fenerbahçe'nin 1959 öncesi şampiyonluklar sayılsın safsatası yeni değil, ama daha önce hiç ciddiye alınmadı. bunun herkes farkında. ancak bu sefer yönetimde medyayı nasıl kullanabileceğini bilen, yıllarca parça monte eden ancak müthiş üretim yaptığı yönünde toplumu manipüle edebilmiş bir grup var. medyanın ulaştığı gücün farkında olan bir grup. 28 şampiyonluk yalanını post-truth kavramı ile gerçeğe dönüştürmek istiyorlar. peki neler yaptılar, yapıyorlar, yapacaklar?

    ilk olarak 28 şampiyonluk yalanının, başarısızlıklarını örtmek için kullandıklarını bilen fenerbahçe taraftarı bu yalana inanan taraftardan daha fazla. hem nicelik hem nitelik olarak. ilk amaç bunları inandırabilmek. 28 şampiyonluğun tarihlerinin basılı olduğu tshirt fenerium tarafından geçen gün satışa sunuldu, hedef 29. şampiyonluk mesajı içeren görsel ve haberler sürekli olarak fenerbahçe spor kulübü'ne ait websitesi ve sosyal medya hesaplarından pompalanıyor. buradaki amaç öncelikle 28 şampiyonluğun bütün taraftar tarafından kanıksanması ve kabul edilmesi. kabul etmenin en kolay yolu alışmaktır. bu kadar dillendirilen bir şeye de bir yerden sonra alışkanlık kazanılması çok olağan ve sık görülen bir şeydir.

    #hedef29 tshirtü*: https://www.fenerium.com.tr/...muza-t-shirt/1107790
    sabitlenmiş tweet: https://twitter.com/.../1162341252613967872

    bunun yanı sıra futbolcular tarafından da 29. şampiyonluk mücadelesinin verildiği söylem olarak dile getiriliyor. fenerbahçe tarihini zerre bilmeyen zanka'nın açıklamaları tesadüf değil. arkasında yönetim tarafından dayatılmış bir kolektif bilinç söz konusu.

    zanka'nın açıklamaları: https://twitter.com/...519292043452417?s=19

    peki kendilerine tepki gelmeyecek mi? tabi ki gelecek ve bunu öngörmüşler. tolga ciğerci'nin yaptığı "şutlarım çok iyi bunu öbür tarafta göstermiştim" açıklaması oyuncunun dil bilgisinin yetersiz olmasıyla veya talihsizlik olarak açıklanamaz, açıklanmamalı. "öbür taraf" karşıtlık belirten bir ifade. galatasaray'dan "karşıt", "düşman" olarak bahsetmek istiyorlar çünkü galatasaray eğer 28 şampiyonluk olayına tepki koyarsa "bunu yapıyorlar çünkü onlar bizim düşmanımız" demek istiyorlar.

    böyle pek çok örnek sunulabilir. daha niceleri var ve eminim hepiniz karşılaştınız bunlarla ama sonuç olarak aynı yere çıkıyor. evet fenerbahçe yönetimi başarısızlığını bir şekilde örtmek istiyor ancak bu sefer aziz yıldırım edasıyla fenerbahçe formasının çeşitli yerlerine yıldız bastıracak kadar da amatör değiller. doğru koşulları oluşturuyorlar. 28 şampiyonluk yalanını ilk ortaya atan nihat özdemir'in bir anda, hiç ortada adı dahi geçmiyorken birkaç gün içerisinde "tek aday" olarak seçime girmesi tabi ki tesadüf değil. fenerbahçeli bir başkanı şahsen ben de bekliyordum ancak uygun koşullar oluştuğunda 1959 öncesi şampiyonlukları en hızlı onaylayabilecek isim şüphesiz nihat özdemir.

    peki fenerbahçe bundan sonra ne yapacak? tahminlerimi sıralayayım, öncelikle futbolcuların 29. şampiyonluk mücadelesi söylemlerinin sayısı artar. özellikle serdar aziz ve emre belözoğlu'ndan da böyle söylemler bekliyorum. aynı zamanda galatasaray karşıtlığı söylemleri de yine bu ikili başta olmak üzere gelmeye devam edecektir. hatta arada bir yerde sadık çiftpınar'dan maç sonrası röportajı olarak falan "ben galatasaray altyapısında fenerbahçeli olduğum için çok haksızlık gördüm, fenerbahçe ailem" tadında bir şeyler de gelebilir. daha sonraki süreçte önce fenerbahçe muhabiri gibi gözükmeyen ancak fenerbahçeli olan medya çalışanları televizyon ekranlarında 28 şampiyonluk zırvalıklarına başlar. kimse "verin kardeşim fener'in kupalarını" demez ama herhangi bir galibiyet sonrası "29. şampiyonluk yolunda emre b.'nin rolü çok önemli falan fasarya" tadında araya sıkıştırmalar başlar. o gün geldiğinde anlayın ki 28 şampiyonluk söylemi "normalleşmiştir".

    son aşama olarak fenerbahçe yönetimi açık açık savaş ilan eder tff'ye. konuyu yargıya taşıyacağını söyler. beşiktaş zaten '59 öncesinden iki şampiyonluk aldığı için muhtemelen ağzını açmaz hatta destekler. tff de, nihat özdemir yani, uzlaşmacı bir tavır sergiler. der ki kulüpler birliği'ni toplayın, oylayın. kulüpler birliği'nden de onay çıkar ve fenerbahçe'nin 28 şampiyonluk yalanı artık tescilli bir doğru olur. geçmiş olsun. tabi muhtemelen fenerbahçe sadece şampiyonluk sayısıyla kalmaz faizi ile beraber tff'den şampiyonluk primi de alır. bunu almak için istemesine gerek bile olmaz.

    peki bu konuda galatasaray'a ne düşüyor? şaka gibi gelebilir ancak bununla mücadele etmenin yolu karşı kamuoyu oluşturmaktan geçiyor sadece. sürekli doğru bilgileri anlatan ve bilen bir kamuoyu. en ideal çözüm bu. galatasaray camiası, taraftarı her 28 şampiyonluk ibaresini gördüğünde "yalancıyı sikmiyorlar ya" tarzı söylemlerini bir kenara bırakıp doğruların peşinde koşmalı, anlatmalı. hıncal uluç her gün fatih terim'e söveceğine birazcık itibarını kullanarak belgelerle yalanlamalı. zaten var olan belgelere ulaşmak, sarı basın kartı sahibi muhabir ve gazeteciler için zor olmasa gerek. sarı basın kartı almak da çok zor değil bu isimler için. galatasaray yönetimi çok dillendirmeden hatta hiç söylemde bulunmadan medya ve entelektüel insan gücüyle savaş açmalı bu 28 şampiyonluk yalanına. fenerbahçe camiası kamuyu yanlış bilgilendirmekte bir beis görmüyor ey galatasaraylı hukukçular!

    28 şampiyonluk, 1959 öncesi şampiyonluklar sayılsın gibi söylemlerin arkasında yatan zihniyeti görmezden gelmek ne yazık ki yanlış hamle olacaktır. fenerbahçe gerekli kamuoyunu yarattığı gün iş işten geçmiş olacak. evet ben de farkındayım fenerbahçe'ye bugün 5 yıldız verilse maksimum 15 yıl içerisinde onları tekrar geçeceğimizin ancak olayın nerelere gidebileceğini anlatmaya çalıştım. bugün bu yalanı doğru yapar, o uydurma şampiyonluklara hak kazanırlarsa yarın öbür gün neler isteyebileceklerini hayal etmek bile zor. ve bu sadece bir olay için, nasıl bir dünya'da yaşıyoruz bunu da görmek, düşünmek lazım. tartışmak, konuşmak isteyen herkese açığım. lütfen post-truth'u olur olmadık her yerde galatasaraylılara ve dostlarınıza anlatın. bir gazetecilik öğrencisi ve medya mensubu olarak gücümün farkındayım ancak bu gücün yanlış kalemlerde nasıl bir belaya dönüşebileceğinin de farkındayım. doğrudan ve gerçekten ayrılmayın.

    saygı ve selam ile...
  • 5133
    bu sezon küme düşmeye aday gazişehir’i, penaltıların da etkisiyle farklı yenmeleri ve avcı sonrası okan buruk’la hiç ışık vermeyen, hatta bence çöküşünün çok uzak olmadığı başakşehir’i yendiler diye havaya giren, suyun öteki tarafında ki kulüp. hiç kimse telaş etmesin, biz kendimizi bilir son iki senenin şampiyonu olduk diye rehavete girmezsek, yine sevinen biz oluruz. bunların durumu da geçen seneden çok farklı olmaz..
  • 5136
    bu takımın yıldızlarla bir problemi var. getirdikleri yıldız ya skandal bir performans gösterip gittiği yerde güzelce topunu oynamaya devam ediyor, ya da iyi performans gösterip hızlıca takımı terk ediyor. 1 eylül 2019 tarihi itibariyle anelka başlığı sözlüğümüzde popüler oldu emre bol'un zırvalaması sayesinde.

    bakın real madrid ile fenerbahçe'nin bir ortak noktası vardır. gururlanın kanaryalar. iki takım da anelka'dan fazla faydalanamamıştır. real madrid performansı büyük skandaldı ama bence fenerbahçe kariyeri de skandalın biraz üzerindeydi. adam burada kendini verse neler neler yapardı. vermedi, ligi de fenerbahçeyi de pek sallamadı, makukula'nın bile atabildiği kadar attı gitti.

    jay-jay okocha gelir, müthiş performans gösterir iki sene kalır gider. ligimiz dolayısıyla bu normal olabilir de, kardeşim 28 yaşındaki sneijder'i biz iyi performansına rağmen kaç yıl tuttuk ya. sözleşmesi bitmiyor olsa bruma'yı da tutabilirdik.

    pierre van hooijdonk büyük geldi, büyük oynadı, sonra da bir sezon geçirip bıraktı zaten. kendisi bir istisna olabilir.

    nani geldi, efsane bir kadroya geldi, skandal bir şekilde şampiyon olamadılar ve gitti.

    ariel "korkak tavuk" ortega skandal bir şekilde gitti.

    toni schumacher yine bir istisna.

    appiah bile iyi hatırlanır da bu adam 1.5 sezon oynadı, bonservisine rağmen üç kuruş kazandırmadan gitti.

    kjaer geldi, bomboş bir kariyer geçirip gitti bu takımdan.

    roberto carlos'un dünya kupası var, şampiyonlar ligi var ama türkiye ligi şampiyonluğu yok.

    ispanya ligi gol kralı guiza geliyor, hatalı bir transferdi üstelik, bomboş bir dönem geçiriyor burada, sonra kariyeri tepetaklak oluyor.

    bir de bize bakıyorum, bizde skandal daha az. hatta skandalları bile riera hikayesindeki gibi güzelleştirebiliyoruz. bizde de misimoviç falan var gerçi ama sayısı daha az.

    bu adamlar yıldızdan ya verim alamıyor ya hemen kaçırıyor. bu açıdan çok özel bir takımlar. ne diyeyim, beter olsunlar.
  • 5139
    hatırlayanlar da benzer düşünce içerisinde olurlar sanırım. bu yıl = 2000-01 sezonu. bir önceki sezon çöküş yaşamış fenerbahçe'nin kimi bulduysa transfer ettiği, artan kadro kalitesinin yanında hakemlerle şikeyle teşvikle bir şekilde şampiyonluk ipini göğüslediği yıl. galatasaray camiasının ligden çok avrupa'ya odaklandığı yıl.

    sadece bize odaklı var olma savaşı veren bir camia. dengelerinin şaştığı bariz şekilde ortada. plansız, programsız transfer politikası izliyorlar. finansal fairplay konusunda da neler çevirdikleri herkesin malumu. bırakalım iyice havaya girsinler. bu yıl onların kırılma sezonu olacak.

    geçmişte bizim başarıya olan doygunluğumuzun verdiği bir rehavet söz konusuydu. ancak bu sefer aynı şeyi yaşamayalım. her başarıya, her kupaya onlardan çok daha aç olduğumuzu camia olarak gösterelim. avrupa'da başarı gelse de gelmese de şampiyonlar ligi gelir pastasına ekmek gibi su gibi muhtaç olduğumuzu unutmayalım. o yüzden sezon içerisinde yaşanabilecek avrupa arenasındaki olası bir başarısızlıkta kimse işi küslüğe vurmasın. şu süreçte bizim için öncelik istikrarlı süper lig şampiyonlukları. bunu hatırdan çıkarmadan avrupa arenasında da elimizden geleni elbette yapmalıyız.
  • 5144
    ali koç sonrası cidden tiksindim bu camiadan ve taraftarından. galatasaraylı filan mı yönetiyor anlamadım anasını satayım. nasıl bu kadar gerizekalı olunur, nasıl. kıskançlık yaşıyorsan gösterme. beni ne sinir ediyorsun.

    bir de salak herifler yorum olarak gooooool, saplaaaaaaa gibi salak şeyler yazmıyor mu her şeyden soğutuyor beyinsizler. inşallah her sene süründüğünü görürüz bunların. inşallah.
App Store'dan indirin Google Play'den alın