resim
Felipe Melo de Carvalho
Takım:Fluminense
Mevki:Stoper
Yaş:41
Boy:1.83
Uyruk:Brezilya
  • 7107
    futbol rakiple oynanan bir oyundur. oyun içerisinde rakibe hakaret edilmedikçe, sağlığını tehlikeye düşürecek bir hareket yapılmadıkça alaycı tavırların hepsini hoş buluyorum. melo da, 6 nisan 2014 tarihli galatasaray fenerbahçe maçında rakibiyle olan sinir harbini kazanmış, bunu da kendince böyle kutlamıştır. tarafsız baktığımı düşünüyorum; rakibi aşağılayan herhangi bir hareket yok burada. volkan gibi topu götüyle tutup seyirciyi de tahrik etmiyor. tribünlerin hoşuna gideceğini düşündüğü bir hareketi içinden gelerek yapıyor. hepsini geçtim; o kadar bizden birisi olmuş ki, en sevmediğimiz futbolcuları o da sevmiyor. bildiğin taraftar bu adam. herhangi bir saygısızlık göremiyorum. rakibi sakatlamaya yönelik hareket mi yapmış? orta parmağını, hayalarını falan mı göstermiş? ırkçı söylemlerde mi bulunmuş? napmış olm bu adam? camiye halı kilim alsa, paratoner yaptırsa, metin şentürk'ü karşıdan karşıya geçirse rakip takım taraftarı yine kulp bulacak. çünkü tek başına psikolojik savaş komutanı ve harika oynuyor. bırakalım onlar debelenip dursunlar, we have melo, aq diğerlerinin.
  • 7108
    felipe melo naptı? üzerinden sürekli bir spor ahlakı yorumu yapılıyor. nedir bu spor ahlakı? kırmızı kart gösterttiğin rakibin en tahrikkar ve iddialı oyuncusuna kapıyı göstermek spor ahlakı dışında mıdır? hayır aksine tam içindedir. rakibinle uğraşmak onu sinirlendirmek bu işin doğasında var. demek ki ronaldo türkiye'ye gelse ve kadıköy'de gol atıp sakin ben burdayım hareketi yapsa ahlaksız bulunacak. ya da lebron james galatasaray'a gelip kleiza'nın üstünden smaç vurduktan sonra dil çıkarıp tribünlere ben burdayım bakışı atsa ahlaksızlık yaptığı söylenecek.

    spor müsabakalarında ortaya bir iddaa koyarsın hele ki derbilerde. bir de eğer taraflardan biri maçtan önce sizi ağlatacağız orta sahada saçımı kestirip selfie çekeceğim gibi açıklamalar varken bu iddia artar. ve bu iddiaları söyleyen taraf kaybederse sonuçlarına katlanır.

    mesele spor ahlakıysa, emre belözoğlu'nun iki pozisyonda topa dokunamayacakken arkadan tekme atması daha büyük ahlaksızlıktır. meireles'in ve volkan'ın kasıklarını tutması daha büyük ahlaksızlıktır.

    arkadaşlar melo'nun davranışlarını tasvip ve takdir edin. melo'ya sahip çıkın. şu kadar iddalıyım ki bu deli oğlan gibi bir orta sahayı 40 milyona alamayız. yine linderothlara kalırız. zaten mesele ahlak falan değil. mesele ahlak olsaydı meirelese volkana susanlar şimdi melo'yu milletin önüne böyle atmazdı. taraftarıyla beraber ana avrat küfredenler ahlak bekçisi olmazdı. oğlum bi melosuz takımı düşünün olur mu lan öyle şey? amaç o zaten ama biz izin vermeyeceğiz buna.

    we have dünyanın en iyi ön liberosu you don't ulan!
  • 7114
    --- alıntı ---
    emrah kartal - sol

    brezilya’da bir örneği dahi yoktur, felipe melo bu kadar nefreti üzerine çekebilen tek brezilyalı futbolcu olsa gerek. brezilyalılar barışsever insanlardır, her ne kadar fortaleza gibi dünyanın en tehlikeli 7. şehrine ve uyuşturucu çeteleri ve gangsterleriyle ünlü, dünyanın en büyük hapishane ve gecekondu komplekslerine sahip olan rio de janeiro ve são paulo kentleri olsa da, kapitalizmin tek suçlu olduğu ülkedir brezilya. ama bir de galatasaray’da top koşturan felipe melo var. ona dair söylenecek en doğru şey, onun brezilya’daki kapitalizmin bir nüvesi ve temsilcisi olduğudur…

    brezilya’ya, halkına, tarihsel figürlerine, önemli siyasetçilerine ve sanatçılarına dair söyleyecek o kadar olumlu şey varken neden tüm köşeyi sadece bir futbolcuya ayıralım? ya da petrobras yolsuzluğu gündeminden daha önemli bir brezilya gündemi olabilir mi? yazılacak, ancak bir kitap ile yeteri kadar anlatılabilecek o kadar çok konu var ki… brezilya melo’ya mı kaldı?

    fenerbahçe türkiye’de brezilyalıları en pozitif biçimde istihdam eden bir kulüptü. brezilyalılar en çok fenerbahçe’de mutlu oldular. hatta diğer takımların brezilyalıları bile onlar için oluşturulan yaşam alanından nasiplenirdi. beşiktaşlılar iyi tanır, eski fenerbahçeli futbolcu bilica’nın çirkefliğinden daha fazlasıdır melo… gol sonrasındaki dansı, rakip oyuncularla ve rakip takımın taraftarlarıyla girdiği münakaşalar hep oyununun önünde oldu.

    ancak o kötü biri değil… o bir brezilyalıdır. brezilya’daki en dejenere müziği dinler, köpek taklidi yaptığı için sempatik bulunacağını düşünür. melo’nun gol ve maç sonrası yaptığı dans galatasaraylı yöneticilerin belirttiği gibi halk dansı değildir, en yoksul kesimlerde alıcı bulan ve toplumun en alt tabakasındaki geniş kitlelerde sevildiği için de medya tarafından şişirilen müziğin dansıdır, en basit seks figürlerinden oluşur, maço ve seksisttir. melo ülkesinde değildir ancak brezilya popüler kültürünün basit bir taşıyıcısıdır. brezilya’da medya tarafından üretilen popüler kültür ürünlerine sadece çöplükte yer bulunur. barselona’nın oyuncusu neymar da bu çöplükten bolca nasiplenir.

    peki melo’ya öfke duyulmalı mıdır?

    denilebilir ki, çok farklı bir kültürden kopup dünyanın öbür ucunda, bambaşka bir kültürde yaşamaya çalışıyor. bir brezilyalı için türkiye’de yaşamanın çok zor olduğunu söyleyebilirim. ne var ki melo bunu bilen bir futbolcu ve gündelik hayat dair yaratıcı tek bir fikri yok. türkiye’de onun tutum ve davranışlarına sempati beslenmesi sosyolojik ve antropolojik olarak imkansız. sevilmemesinin tek nedeni uslu olmaması değil, “akıllı” olmamasıdır. gelişkin bir oyun zekasına sahip olmadığı için ülkesinin dünya kupası'ndan elenmesinde en büyük aktörlerden oldu. yeniden milli takıma dönmesi sadece bir hayal. brezilyalılar anlatmayı ve “anlatarak çözmeyi” veya “konuşarak kavga etmeyi” çok iyi becerirler. barışseverdirler. yumruk yumruğa kavga, delikanlılık vs ekolünden değillerdir.

    antropolojik olarka incelenmesi gerekir: kavga etmeyen ancak ölümle gündelik hayatında kolaylıkla ölümle yüz yüze gelen başka bir toplum yoktur. bizler, okyanusun öte yakasındakiler, akdenizliler, özellikle konuşmanın üslubuyla kavganın üslubunu ayırırız birbirinden, keskince. brezilya’da durum farklıdır, konuşmanın şiddeti kavgayı işaret etmez. en çok konuşurken duyduğunuz heyecanı bildirir. melo’da dikkat çeken en büyük özellik bu. onu anlayamıyoruz…

    nasıl biz emre belözoğlu’nu “sevmiyorsak”, brezilyalılar da felipe melo’yu sevmez. ikisinin de beslenemedikleri kaynaklar belli. ikisi de türkiye’de en çok tepki çeken futbolcular. hayata dair en ufak bir zihinsel zenginliği barındırmıyorlar. işlerini iyi mi yapıyorlar? bize ne… biz, futbolun metin oktay, şeref bey, vedat okyar, sokrates, garrincha, metin kurt olduğunu unutmayarak çöplüğü değil insanın en büyük zenginliğini yani hayatı öne çıkaralım. kapitalizm ve onun “çöplüğü” var olduğu sürece emre'ler ve melo’lar da eksik olmayacak.

    http://haber.sol.org.tr/...i-miyiz-haberi-90698
    --- alıntı ---

    hayatım boyunca gördüğüm en zorlama, en yapmacık yazıya konu olmuş futbolcu. üstüne üstlük bunu en çok kullandığım haber sitelerinden birinde görüyorum. futbol hakkında yazı içermeleri o sitenin formatı için oldukça anlamsızken böyle taraflı bir yazıyı yayınlamaları bütün samimiyetini, bütün doğrulunu ve tarafsızlığını yok etmiştir. en azından benim için böyle.

    birçok brezilyalı arkadaşı olan biri olarak benimde bu yazı hakkında bir şey demem gerekiyor. öncelikle brezilyalılar melo'dan nefret etmemektedir. ben ilk melo- galatasaray haberlerini duyunca yurtdışındaydım. bulunduğum dil okulunda birçok brezilyalı insanla iletişime geçmiştim ve hiçbiri melo hakkında nefret düzeyinde kötü şeyler demişti. tabikide kötü şeyler diyen olmuştu çünkü bir brezilyalı için en önemli şey dünya kupasıdır ve melo önceki turnuvayı açıkçası pek de verimli geçirmemişti. ve bu da onların eleştirmesi için bir sebep ama şunu da eklemeliyim konuştuğum 20- 30 brezilyalı aynı maçta melo'nun ne kadar şanssız ve sneijder'in de oldukça şanslı olduğunu söylemişti. ne şanslıyız ki biz her ikisine de sahibiz. neyse değerlendirmeye devam edelim. yazıyı yazan şahıs melo'nun kapitalizm'in bir temsilcisi olduğundan bahsetmiş. açıkcası şu anda dünyada popüler kültür unsurlarını kullanmayan bir tane oyuncu yok. kuzey korede internet olsa onlar bile popülarist şeyler yapacak. bu da yazan kişinin art niyetini başka türlü ortaya koyuyor. yazarın halkı küçümseyen, kuramsal terimlerle yazıya üstünlük ve sosyolojik bir değerlendirme yapması ise klasik bir "halkı küçümseyen solcu" tiplemesi. solcuların bu dönemde halka inmesi gerekirken, insanlara karşı toplumu bilinçlendirmesi gerekirken böyle laubali ve " ben gördüm, geçirdim" imajı ise yazıya yapmacıklıktan fazla bir şey katmamış. brezilya kültürü, brezilya insanı en zenginden en fakire kadar eğlenmeyi sever, bir gazoz kapağı ile ritmik şeyler yapabilir ve bununla eğlenebilir - ben bunu cidden gördüm- yani yazarın belirttiği dejenerikle zerre alakası yok. toplum genel olarak böyle zaten. nasıl ülkemizdeki en baba zengin bile düğününde "ankara'nın bağlarıyla" oynuyorsa o adamda "nossa nossa" ile oynar. bu toplumun popülarist yapısıyla değil bizzat toplumun kendisiyle alakalı.

    ey güzel yazar arkadaşım, senin kadar olmasak da buradaki galatasaray taraftarı da okuyor, görüyor, geziyor, ediniyor. en azından senin kadar(!!!) sosyolojik, psikolojik hatta antropolijik değerlendirme yapabilen insanlar mevcut. taraf olacağım diye üstünlük belirteçleri kullanmasan, görünmek istediğin gibi halka insan belki de şu an toplumumuz bir gram bile olsa daha ileri seviyede olabilirdi. ülkenin sorunu işte bu; en tarafsız, en halktan görünen insan bile taraf oluyor. olma !

    bu arada melo içinde 1- 2 kelam edelim. askeriyiz askeri. resmen turnusol kağıdı görevi görmüştür son fenerbahçe maçından sonra. çok büyük adamsın melo çok.
  • 7115
    muhammed ali tarzi futbolcumuz.

    muhammed ali de rakibinin üzerine gider, yer yer alay eder, demoralize etmeye çalışır, "en büyük benim" gibi cümleler kurardı. bu büyük oranda da başarılı olurdu.

    o zaman hepimiz muhammed ali'yi severdik, bugün belli bir kısım melo'dan nefret etmekte.

    muhammed ali müslümandı, melo değil. bununla bi' ilgisi olabilir mi dersiniz?

    not: buradaki mesaj galatasaray taraftarlarına değil, yabancı düşmanlığından kıvranan, haset ve kıskanç memleket medyasınadır.
  • 7118
    12 nisan 2014 sivasspor galatasaray maçını izlerken neden 1 haftadır kendisine yüklenildiğini ve galatasaray'dan gönderilmesi için propaganda yapıldığını daha iyi anladığım oyuncumuzdur. yediğimiz 2.golde rakip takım ön liberosu 25-30 saniye yürüye yürüye topu sürdükten sonra kendisine kimsenin baskı yapmaması üzerine ölçüp biçip 50 metreye ara pası atmıştır. kendisi bugün sahada olsaydı orada rakibe pres yapar ve topu yana veya geriye oynamasını sağlardı.
  • 7124
    http://instagram.com/p/mxCAJCysIP/

    fotoğrafı yorumlarken lütfen şu durumu aklınızda tutarak yorumlayın;

    geçtiğimiz hafta içinde, "felipe melo'nun askerleriyiz" tezahüratını link atıyorlar melo'ya.
    ingilizce açıklıyorlar, "we are the soldiers of melo" şeklinde.

    melo, bunu retweet ediyor.
    ve şimdi, bu fotoğrafı paylaşıyor.

    yani benim kurduğum bağlantı, ya da anladığım şu,
    "siz bana melo'nun askerleriyiz diyorsunuz ama, bizler galatasaray'ın askerleriyiz..."

    koçum benim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın