1
an itibarıyla gerçekleşmiştir. terim milli takımla sözleşme imzaladığından beri hemen hemen herkes bu anın geleceğini korkuyla bekliyordu, en sonunda gerçekleşti. terimin ayrılmasına kadar ki bu süreçte her kimin eli varsa artık kına yakabilirler gün görmemiş bir taraflarına.
2,5 yıllık bir yeniden uyanış filmi bitti. baş rolde terim ve aysal vardı. filmde ne yoktu ki, aşk, entrika, gerilim, suç, kavga, geri dönüş, mutluluk. ama ne yazık ki filmin sonunda asıl adam öldü, film mutsuz sonla bitti.
fatih terim 2,5 yıl önce aysalın teklifini kabul ettiğinde neden polatın teklifini kabul etmeyip aysalın teklifini kabul ettiğini şu şekilde açıklamıştı. aslolan galatasaraydır, buradan bir davet geldiğinde red edilemez. peki neler oldu bu süreçte bir bakalım.
2000'de terim zirvedeyken, en iyiyken bizi bırakıp gitti. kalsaydı şu anda müzemizde hangi kupaların olacağını, galatasarayın nerelerde olacağını hayal bile edemiyorum, içim acıyor. avrupada başarılı olmak istedi, hepimiz eywallah dedik. milandan gönderilince geri geldi, yanlış zamanda yanlış bir şekilde ve lucescunun ahını alarak geldiği için başarılı olamadı. gitti milli takımda başarılar kazandı, dinlendi ve doğru zamanda tekrar geri geldi.
ünal aysalın ve ekibinin çoğunun başından beri terimi öncelikli olarak istemediğini dürüst ve albayrak sayesinde terimin geldiğini bilmeyen yok. başta 3 yıllık imzalanacakken her yıl sonunda sözleşmeyi gözden geçirelim teklifini terim hiç unutmadı. terim yüksek egoludur, intikamını soğuk yemeyi sever. ne zaman ki eli güçlendi, kozları ele geçirdi hayatım boyunca yaptığını hiç görmediğim bir şeyi yaptı. açık açık birileri istedi diye imzalamam, o zaman nerdeydiniz, her sene sonunda bakarız, imzalamayacağım dedi başkana, hem de bir maç sonrasındaki basın toplantısında!! ama o birilerinin başkan veya yönetim değil galatasaray taraftarı olduğunu atladı.
terimin elini en çok güçlendiren hamle aziz yıldırımdan geldi. terimin ismini milli takım için göksel gümüşdağa fısıldayıp başbakana kabul ettirdi. başbakan da avcıyı gönderip terimi getirdi. terim tüpçüyle beraber milli takım için imzalarken gülümsediği şekilde 6 aydır bizim yedek kulübemizde gülümsememiştir. yanındaki ismin de daha düne kadar kalıp bunlarla savaşacağım cümlesinde geçmesi de ironinin kralıydı.
ama terim bir yandan da taraftarın gazını alıyordu. neler söyledi o süreçte terim: aslolan galatasaraydır. gel dediler geldim, çalış dediler çalışıyorum, git derlerse de gitmem mücadele ederim. milli takımla 4 maçlığına anlaştım. galatasaray benim yuvamdır, insan hiç yuvasından ayrılır mı.
nedense hiç kimsenin içine sinmemişti bu sözleri yine de terimin. herkes korku içindeydi. bizi bırakma diye yalvarıyordu taraftar terime. güzel de bir gelişme vardı aslında, ünal aysal iki yıllık daha sözleşme öneriyordu yani 3 yıl daha başımızda kalacaktı, beşiktaşı yenmiştik ve tekrar zirveye ortaktık. yine de bir ama vardı. ve o ama gerçekleşti ne yazık ki. terim yeniden sözleşme imzalamadı, ünl aysala rest çekti ve kaybeden galatasaray oldu.
ünal aysal tarafından bakarsak adam iş adamıydı, zengindi, havalıydı vs... canaydın ve polatın üstüne ilaç gibi gelmişti. lucescuyu istedi olmadı ali dürüst ve albayrak sayesinde terimle anlaştı. danışmanı ve koordinatörü bülent tulundu. boşuna dememişler kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz diye, herşeyden önce kendine yanlış bir danışman bulmuştu. ilk sene yaşanılan savaştan terim galip çıktı, tulun floryadan gönderildi, yöneticilerin terimin işine burnunu sokmaları engellendi. ama bunu tulun hiç unutmadı. ilk önce albayrak ve dürüstün gönderilmesini sağladı. elinde gazeteyle başkanın odasına girip albayrak bu kulübe yakışmıyor diye ortalığı ayağa kaldıran ve ne kadar iş yapan yönetici varsa göndertip kukla bir yönetim seçilmesini sağlayanların başında bu adam geliyor ne yazık ki. adnan sezgin ve tulun. yakın dönemimizi mahfeden iki pro.
aysal terime iki yıllık sözleşme uzatılmasını neden teklif etti peki. çünkü daha düne kadar elinde olan kozlar terimin eline geçmişti artık. milli takım deli gibi terimi çağırıyor, başbakan arıyor bütün rakip taraftarlar bile bu işi yapsa yapsa terim yapar diyordu. başkan belki de ilk defa red ediliyor olay galatasaraya zarar vermeye başlıyordu. iki yüksek egonun çarpışmasına dönmüştü olay. birinin makamı sallanmamıştı diğerinin çalışmaları. mühür başkanın elindeydi o da kalemi kırdı.
olayın analizini yaptıktan sonra ünal aysalın terime olan güvenini göstermekte çok geç kaldığını işin işten geçtiğini, terimin de kozları eline geçirdikten sonra şimdi de ben oynamıyorum tavrını yaptığını görüyoruz. iki ego çarpıştı olan karıncalara yani bize galatasaray sevdalılarına oldu.
burada ise benim asıl kızdığım kişi terimdir. metin oktay ne ise terim de oydu benim için: bir efsane. tek farkı yaşayan bir efsaneydi. ama metin oktay sevenlerini üzmemişti, terim ise kendi egosu uğruna sevenlerini üzmeyi tercih etti. sakın bana kimse ama yönetim gönderdi demesin kalbini kırarım.
terim aptal bir adam değil. başından beri dönen olayların, milli takımın başına geçirilmesinin asıl sebebinin galatasarayı zayıflatmak olduğunun, bu planın bir aziz yıldırım-tüpçü eseri olduğunun, takım bu kadar pozitif bir ivme yakalamışken durdurulması imkansız olduğunun farkındaydı. ama gitti söylediği bütün lafları yiyerek imza atmam dedi. iyi de seni isteyen o kadar taraftar ne olacak sorusunu cevaplamadı bile.hani git derlerse mücadele edecektin, hani insan yuvasından hiç ayrılırmıydı, hani aslolan galatasaraysa gerisi teferruattı? sen herşeyi göre göre, herşeyi bile bile bu oyunda kendini kullandırttın. düne kadar bunlarla savaşacağım dediğin tüpçü ile balayı fotoğrafları çektirdin. bu taraftarı hiç düşündün mü hocam?
ünal aysal ve ekibi sıçtı batırdı. işleyen çarka çomak sokuldu. sırf liseciler mutlu olsun, kuyruk acısı olanlar intikamını alabilsinler diye terimi gönderdiler. ama bilmedikleri bir şey var: kendilerini de bitirdiler.
20 yıldır galatasarayı izlerim, kimler geldi kimler geçti. bu gözler ne başkanlar ne teknik direktörler, ne sözde galatasaray sevgileri gördü. mamaları kesilince düşman bile kesildi bazıları. galatasaray bir kültürdür, galatasaray biziz. en fazla bir iki yıl bocalarız, ki iyi bir isim gelirse bocalamayız bile, sonra kaldığımız yerden devam ederiz.
bundan sonra ne mi olur, umurumda bile değil. ne terim umurumda, ne başkan umurumda. beni sallamayanı, beni üzeni, beni ağlatıp hısmımı güldüreni ben ne yapayım. hepinizin yolu açık olsun, benden uzak allaha yakın olun, hepinizi çok sevdim ama ben armaya, sarı ile kırmızıya aşığım.
başarılar gelir geçer
asaletin bize yeter...
2,5 yıllık bir yeniden uyanış filmi bitti. baş rolde terim ve aysal vardı. filmde ne yoktu ki, aşk, entrika, gerilim, suç, kavga, geri dönüş, mutluluk. ama ne yazık ki filmin sonunda asıl adam öldü, film mutsuz sonla bitti.
fatih terim 2,5 yıl önce aysalın teklifini kabul ettiğinde neden polatın teklifini kabul etmeyip aysalın teklifini kabul ettiğini şu şekilde açıklamıştı. aslolan galatasaraydır, buradan bir davet geldiğinde red edilemez. peki neler oldu bu süreçte bir bakalım.
2000'de terim zirvedeyken, en iyiyken bizi bırakıp gitti. kalsaydı şu anda müzemizde hangi kupaların olacağını, galatasarayın nerelerde olacağını hayal bile edemiyorum, içim acıyor. avrupada başarılı olmak istedi, hepimiz eywallah dedik. milandan gönderilince geri geldi, yanlış zamanda yanlış bir şekilde ve lucescunun ahını alarak geldiği için başarılı olamadı. gitti milli takımda başarılar kazandı, dinlendi ve doğru zamanda tekrar geri geldi.
ünal aysalın ve ekibinin çoğunun başından beri terimi öncelikli olarak istemediğini dürüst ve albayrak sayesinde terimin geldiğini bilmeyen yok. başta 3 yıllık imzalanacakken her yıl sonunda sözleşmeyi gözden geçirelim teklifini terim hiç unutmadı. terim yüksek egoludur, intikamını soğuk yemeyi sever. ne zaman ki eli güçlendi, kozları ele geçirdi hayatım boyunca yaptığını hiç görmediğim bir şeyi yaptı. açık açık birileri istedi diye imzalamam, o zaman nerdeydiniz, her sene sonunda bakarız, imzalamayacağım dedi başkana, hem de bir maç sonrasındaki basın toplantısında!! ama o birilerinin başkan veya yönetim değil galatasaray taraftarı olduğunu atladı.
terimin elini en çok güçlendiren hamle aziz yıldırımdan geldi. terimin ismini milli takım için göksel gümüşdağa fısıldayıp başbakana kabul ettirdi. başbakan da avcıyı gönderip terimi getirdi. terim tüpçüyle beraber milli takım için imzalarken gülümsediği şekilde 6 aydır bizim yedek kulübemizde gülümsememiştir. yanındaki ismin de daha düne kadar kalıp bunlarla savaşacağım cümlesinde geçmesi de ironinin kralıydı.
ama terim bir yandan da taraftarın gazını alıyordu. neler söyledi o süreçte terim: aslolan galatasaraydır. gel dediler geldim, çalış dediler çalışıyorum, git derlerse de gitmem mücadele ederim. milli takımla 4 maçlığına anlaştım. galatasaray benim yuvamdır, insan hiç yuvasından ayrılır mı.
nedense hiç kimsenin içine sinmemişti bu sözleri yine de terimin. herkes korku içindeydi. bizi bırakma diye yalvarıyordu taraftar terime. güzel de bir gelişme vardı aslında, ünal aysal iki yıllık daha sözleşme öneriyordu yani 3 yıl daha başımızda kalacaktı, beşiktaşı yenmiştik ve tekrar zirveye ortaktık. yine de bir ama vardı. ve o ama gerçekleşti ne yazık ki. terim yeniden sözleşme imzalamadı, ünl aysala rest çekti ve kaybeden galatasaray oldu.
ünal aysal tarafından bakarsak adam iş adamıydı, zengindi, havalıydı vs... canaydın ve polatın üstüne ilaç gibi gelmişti. lucescuyu istedi olmadı ali dürüst ve albayrak sayesinde terimle anlaştı. danışmanı ve koordinatörü bülent tulundu. boşuna dememişler kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz diye, herşeyden önce kendine yanlış bir danışman bulmuştu. ilk sene yaşanılan savaştan terim galip çıktı, tulun floryadan gönderildi, yöneticilerin terimin işine burnunu sokmaları engellendi. ama bunu tulun hiç unutmadı. ilk önce albayrak ve dürüstün gönderilmesini sağladı. elinde gazeteyle başkanın odasına girip albayrak bu kulübe yakışmıyor diye ortalığı ayağa kaldıran ve ne kadar iş yapan yönetici varsa göndertip kukla bir yönetim seçilmesini sağlayanların başında bu adam geliyor ne yazık ki. adnan sezgin ve tulun. yakın dönemimizi mahfeden iki pro.
aysal terime iki yıllık sözleşme uzatılmasını neden teklif etti peki. çünkü daha düne kadar elinde olan kozlar terimin eline geçmişti artık. milli takım deli gibi terimi çağırıyor, başbakan arıyor bütün rakip taraftarlar bile bu işi yapsa yapsa terim yapar diyordu. başkan belki de ilk defa red ediliyor olay galatasaraya zarar vermeye başlıyordu. iki yüksek egonun çarpışmasına dönmüştü olay. birinin makamı sallanmamıştı diğerinin çalışmaları. mühür başkanın elindeydi o da kalemi kırdı.
olayın analizini yaptıktan sonra ünal aysalın terime olan güvenini göstermekte çok geç kaldığını işin işten geçtiğini, terimin de kozları eline geçirdikten sonra şimdi de ben oynamıyorum tavrını yaptığını görüyoruz. iki ego çarpıştı olan karıncalara yani bize galatasaray sevdalılarına oldu.
burada ise benim asıl kızdığım kişi terimdir. metin oktay ne ise terim de oydu benim için: bir efsane. tek farkı yaşayan bir efsaneydi. ama metin oktay sevenlerini üzmemişti, terim ise kendi egosu uğruna sevenlerini üzmeyi tercih etti. sakın bana kimse ama yönetim gönderdi demesin kalbini kırarım.
terim aptal bir adam değil. başından beri dönen olayların, milli takımın başına geçirilmesinin asıl sebebinin galatasarayı zayıflatmak olduğunun, bu planın bir aziz yıldırım-tüpçü eseri olduğunun, takım bu kadar pozitif bir ivme yakalamışken durdurulması imkansız olduğunun farkındaydı. ama gitti söylediği bütün lafları yiyerek imza atmam dedi. iyi de seni isteyen o kadar taraftar ne olacak sorusunu cevaplamadı bile.hani git derlerse mücadele edecektin, hani insan yuvasından hiç ayrılırmıydı, hani aslolan galatasaraysa gerisi teferruattı? sen herşeyi göre göre, herşeyi bile bile bu oyunda kendini kullandırttın. düne kadar bunlarla savaşacağım dediğin tüpçü ile balayı fotoğrafları çektirdin. bu taraftarı hiç düşündün mü hocam?
ünal aysal ve ekibi sıçtı batırdı. işleyen çarka çomak sokuldu. sırf liseciler mutlu olsun, kuyruk acısı olanlar intikamını alabilsinler diye terimi gönderdiler. ama bilmedikleri bir şey var: kendilerini de bitirdiler.
20 yıldır galatasarayı izlerim, kimler geldi kimler geçti. bu gözler ne başkanlar ne teknik direktörler, ne sözde galatasaray sevgileri gördü. mamaları kesilince düşman bile kesildi bazıları. galatasaray bir kültürdür, galatasaray biziz. en fazla bir iki yıl bocalarız, ki iyi bir isim gelirse bocalamayız bile, sonra kaldığımız yerden devam ederiz.
bundan sonra ne mi olur, umurumda bile değil. ne terim umurumda, ne başkan umurumda. beni sallamayanı, beni üzeni, beni ağlatıp hısmımı güldüreni ben ne yapayım. hepinizin yolu açık olsun, benden uzak allaha yakın olun, hepinizi çok sevdim ama ben armaya, sarı ile kırmızıya aşığım.
başarılar gelir geçer
asaletin bize yeter...