• 278
    hoca;

    yine buradan seslenmiştim sana. kimsenin ahı yerde kalmaz diye. seni peygamber bilmiştim ben. şimdi en azılı düşmanımsın. gelme bir daha buralara görmeyeyim seni.

    çok sevdiğin padişahın, kader ortağınla yeni türkiye milli takımında mutluluklar sana.

    dip not : haydipopescuhaydioglum canım kardeşim çok güzel bir yere değinmiş. al şu fanboylarını bizde kurtulalım sende rahat et pohpohlasınlar seni.
  • 280
    entry altına tekrar tekrar girerek cevap yazmak bu platformda hiç adetim değildir ama, hala anlamamak isteyenlere anlatayım.

    hocayı milli takıma gitmiş olduğu için, çok kullandığınız argümanla " tüpçü ile kader ortağı" olduğu için eleştirebilirsiniz, ne benim ne de başkasının tabii ki bu düşüncenize, eleştirilerinize ambargo koyma gibi bir lüksü yok.

    lakin, sizler nasıl hocayı milli takıma gittiği için eleştiriyorsanız, hocanın fanboyları olarak aklınızca dalga geçtiğiniz ben ve benim gibi galatasaray taraftarı da, hocanın galatasaraydan, nasıl kovulduğunun ve kopartıldığının farkındayız. isyanımız bu yüzdendir, gittiği milli takımda benim ülkemin milli takımıdır, federasyon başkanı değil yıldırım demirören isterse aziz yıldırım olsun, milli takımımın başarısıyla gurur duyarım.
    senin taşak geçtiğin adam gerek galatasaray'da gerek milli takımda nice başarılara imza atmış, belki de (yaşlarınızı bilmiyorum) bu başarılarla galatasaraylı olmanıza vesile olmuş adamdır.
    siz şimdi sana tarihinin en büyük başarılarını yaşatmış adamı bir kalemde sil, taşağını geçmeye devam et, ama gün gelip gerçekler ortaya çıktığında, dikkat edin çok geç olmasın. şimdi yere göğe koyamadığınız adamlar, galatasarayın altını oyup, arkasına bakmadan kaçtığında şimdi " ah ettiğiniz " adamın "ah"ını almış olacaksınız.
  • 281
    --- alıntı ---

    çok uzun zamandır yazıyı sallayıp duruyorum, açtığım tarih, 27 temmuz. inanmazsanız printscreen de koyarım. fatih terim galatasaray’dan ayrılıp, milli takım’a kapak attıktan sonra, ‘zamanı var’ deyip durdum. zamanı bugünmüş.

    yazıyı okumadan önce, bu bloğu da hiç okumadıysan, açık ve net belirteyim, ona göre devam et. fatih terim’i sevmiyorum, hoşlanmıyoruz, hazzetmiyorum. bu hislerim, galatasaray’dan ayrıldığı için değil, 4 sene üst üste şampiyon olurken de sevmedim, uefa kupası’nı aldığı zaman da. benim için pek çok sebebi var, neden sayıp yormak istemiyorum ne seni, ne kendimi.

    sevenlerinin sayısı her geçen gün daha da azalıyor, hatta sevginin nefrete dönüştüğü pek çok insan var. onları her gördüğümde, fatih terim’i neden sevmediğimi daha iyi anlıyorum, verdiğim kararın erken olması beni sevindiriyor.

    galatasaray ilginç bir kulüp. bugüne kadar, ona aldığından daha fazla veren çok fazla isim tanımıyorum. ama her ayrılan, aldığından daha fazlasını verdiğini iddia ediyor. ‘vefa’ muhabbetleri bir türlü bitip tükenmiyor. ayrılıp da sallamayan, laf etmeyen neredeyse yok gibi. insan ister istemez düşünüyor, sorguluyor, ‘ulan acaba doğru mu?’ diye. yakınanlara bir bakıyorsun, ciğeri beş para etmez adamlar. milyonlarca dolar kazandıktan sonra bile, bugün kapılandıkları yerlere galatasaray sayesinde gelmişler. galatasaray konuşmayı bilmeyen adamları gazeteci, yorumcu, teknik direktör, antrenör, yönetici yaptı ama onlar hâlâ sallayıp duruyor.

    fatih terim’in 3. ayrılığında, herkes saflarını tuttu. kimisi ihanete uğradığını düşündü, kimisi terim’e ihanet edildiğini düşündü. bunun sonu asla gelmez de. benim gördüğüm şey, fatih terim’in açık, aleni biçimde galatasaray’ı sattığıdır. o ‘bunu’ dedi, beriki ‘şunu’ dediden söz etmiyorum. aysal haklıymış, terim haklıymış umrumda bile değil. fatih terim’in galatasaray’ı ilk kez satmadığını biliyorum çünkü. 2000 yılında neden gitti, otur sorgula.

    fatih terim, çek cumhuriyeti maçı öncesinde düzenlediği basın toplantısında, ‘ben aslında dostlarımdan korkmalıyım’ dedi. insanın etrafına bunca asalak, bunca yalaka doluştuğunda herkesi dost gibi görüyor olsa gerek. kimsenin kendisini eleştirmediği, herkesin ‘aslansın, kaplansın, büyüksün hoca’ dediği o ‘dostlar’ aslında kalabalığın ortasında yapayalnız, tek başına olduğunun göstergesidir. soran yok, sorgulayan yok, eleştiren yok. bunların hepsi fatih terim’in sözümona dostları. ehh hatrı sayılır derecede taraftar da, böyle düşününce, kendisi bir tür tanrı kompleksinde yaşaması son derece doğal.

    oysa dost eleştirir, yerer, ikaz eder, ‘yapma’ der, ‘bu yanlış’ der. ‘dostum’ dediğin insanlar eğer bunu yapmıyorsa ‘dost’ değildir, olamaz da. 61 yaşındaki bir adamın, önce dost kavramını öğrenmesi gerek ki, kimin dost, kimin düşman olduğunu etraflıca değerlendirebilsin.

    bir milli takım düşünün; biri ırkçılık yapıyor, koluna kaptanlık bandı takılıyor, öteki gazeteci tehdit ediyor hiç yaşanmamış gibi hayat normal seyrinde devam ediyor, biri arkadaşına silah çekiyor, olayın üstü kapatılıyor, ağzına silah dayananın babası konuşunca ‘siz hasta mısınız?’ diye sorgulanıyor.

    her türlü ahlaksızlık, terbiyesizlik, öylesine normalleştirildi ki, bunların hepsinin sıradan olaylar olduğunu düşünmeye başlıyoruz bir süre sonra. ehh haksız da sayılmazlar, ülkeyi hırsızlar, dolandırıcılar, katiller yönetiyor, halkın neredeyse yarısı bu haysiyet yoksunlarının arkasında duruyor, desteğini hiç çekmiyor.

    halen fatih terim’in arkasında duranların da yaptığı tam olarak bu işte.

    fatih terim ‘konuşacağım’ deyip susuyor, desteğe devam ediyorlar.
    fatih terim, şikeyi, ırkçılığı yok sayanlarla kol kola girip imza atıyor, bunlar yine ‘aslan hocam’ diye arkasında durmaya devam ediyor.
    fatih terim, birine silah çekmiş adamı milli takıma alıyor, bunlar halen arkasında.

    bunun adı sevgi değil, bunun adı koşulsuz tapınmadır. fatih terim ne yaparsa yapsın, bunlar o tapınmadan vazgeçmeyecek, destekleyecek, hep haklı bulacak.

    hamasetle, kabadayılıkla, ‘atar’lı tavrıyla, karşısındaki herkesi küçümseyen tavrıyla, faşistlik noktasındaki milliyetçiliğiyle, kompleksli halleriyle, bilimsellikten uzak, eski, köhne fikirleriyle, gücün yanında duran tavrıyla fatih terim, aslında tam da bu ülkenin spor kahramanı.

    şu son cümle, ne kadar birini, bir fikre, yaşadıklarımızı hatırlattı değil mi?

    yeniden dizayn edilen ve çerçevesi çizilen yeni türkiye’ye bir spor kahramanı gerekiyordu, işte seçilen insan da fatih terim oldu.

    oysa fatih terim, piontek olmasa bir bok değildi. tıfıllar hatırlamaz ama piontek denen adam tanju çolak, rıdvan dilmen gibi o dönemin efsane oyuncularını kadroya almayıp, kimsenin adını bile duymadığı hakan şükür’ü kadroya aldı, daha ilk maçında tugay kerimoğlu'na şans verdi, okan buruk’u, abdullah ercan’ı oynatan piontek’ti. ama bu ülkede her yabancıya yapılan piontek’e de yapıldı ve pastanın kaymağını yiyen terim oldu.

    fatih terim, hagi olmasa bir bok değildi. kimbilir hangi ismini bilmediğimiz adamı iteleyecekti ama transferine karşı çıktığı hagi, onu fatih terim yapan adam oldu.

    hep doğru fatih terim. cecchi gori yanlıştı, galliani yanlıştı, ünal aysal yanlıştı, herkes yanlıştı, tek doğru fatih terim’di. yere göğe sığdıramadığı egosuyla herkesi ezmeye çalıştı. kendinden güçsüz olanları ezdi ama ‘mağrur olma padişahım senden büyük allah var’ derler ya, işte herkese dişi kesmedi.

    fatih terim, en büyük yanlışı, kendisini ölesiye seven galatasaray taraftarını karşısına alarak yaptı. elbette halen arkasında duranlar, taparcasına sevenler yok değil ama her geçen gün sayısal olarak azınlık olduklarının onlar da farkında.

    kader arkadaşı yıldırım demirören’le verdiği pozlar, ona yönelen protestolarda göğüs germesi, zaten antipatik olan fatih terim’i, onu sevenler gözünde de dayanılması güç bir adam haline getiriyor.

    fatih terim için deniz bitiyor ve kara görünüyor. elbette bu ülkede, böylesine ilişkileri olan bir adamın işsiz kalması mümkün değil. en kötü başakşehir, hadi bilemedin kasımpaşa, hiç olmadı lig tv yorumculuğu ile yine yolunu bulur ama artık sevgisizlik çemberinde dönüp dolaşır. çünkü fatih terim yapısındaki adamlar, varlıkları güçle doğru orantılıdır. ormanda yaşlanan aslanların, genç aslanlar tarafından infaz edilmesi gibi, o da bir gün yok olup gidecek. camiasını satıp, bugün yanında olduğunu sandığı iktidar, birkaç genç aslanla işini bitirecek ve o gün yanında kimse olmayacak.

    kişisel olarak, başarısızlığı, fatih terim’le gelecek başarıya tercih ederim. bunu söylediğim için çok kişi kızabilir, küfredebilir ama fatih terim ve onun gibi insanlardan hoşlanmıyorum. er ya da geç defolarının ortaya çıkacağını düşünüyorum, tıpkı fatih terim’de olduğu gibi.

    bunları salt başarısız olduğu için filan yazmıyorum, yazmadım da. başarılı olup, olması umrumda bile değil. ne isterse yapsın, nerede ne kadar başarılı olursa olsun ama galatasaray’dan çok ama çok uzak olsun, bir daha yolu asla galatasaray’la kesişmesin.

    benim bütün eleştirilerimi bir kenara bırak; galatasaray’ın başındayken yabancı kuralını eleştirip, kader ortağına imzayı attıktan sonra ağzını açmamasını, ‘bunlarla uğraşacağım’ dediği adamlarla el ele kol kola gezinmesini, arkadaşlarına silah çeken adama kol kanat germesini, para uğruna tayyip erdoğan gibi bir herifle pozlar vermesini eğer içine sindiriyorsan, sen de ciğeri beş para etmez şahsiyetsizin tekisin. haybeye okudun demektir bu yazıyı. bu yazıyı yazdığım için sen bana küfret yine ama şunu bil ki, bir gün sen benden daha fazla küfredeceksin fatih terim denen adama.

    letonyalı maçından önce gazeteci soruyor; ‘korner çalışıyor musunuz?’ diye, fatih terim yanıt veriyor, “yok gol yemek için çalışıyoruz” diye. türkiye insanı balık hafızasıyla meşhurdur. bundan 5 yıl önce bir boşnak gazeteci soruyor, “istifa edecek misiniz?” diye ve fatih terim yanıt veriyor, “hele bir siz dünya kupası'na gidin de benim ne yapacağımı ajanslardan öğrenirsiniz” diye.

    bunu iki sebepten yazdım. biri aradan yıllar geçse de, işler kötüye gittiğinde, küstahlaşıyor ve o tavrı benim, kendisinden nefret sebebim. diğeri ise, bazı arkadaşlar 'gazeteci dalga geçmek için sordu' türünden savunmalar yaptı, gazeteci her soruyu sorar. fatih terim'in derdi, soru değil, işlerin boktan gitmesinden kendini uzak tutmak. ilk değil yani!

    ulan daha yeni yazdın diyenler için yazı şurada. hep aynı şeyleri düşündüm fatih terim için ve bundan sonra da hep aynı şeyleri düşeneceğim. çünkü o meşhur ‘şark kurnazı’ tabirinin futbol dünyasındaki yansımalarından biri. hadi bakalım, galatasaraylılar yanıt versin, fatih terim şike için ne dedi? hiç ağzını açtı mı, konuştu mu? verebilecek yanıtınız yok değil mi?

    gerilimle, kaosla, hamasetle, nefretle, ‘haydi aslanlar’ vs. demekle bu işler yapılmıyor. futbol ya da başka bir spor fark etmez; bilimsellikten, gelişmeleri takip etmekten, kendini yenilemekten, uzaksan, rakibini küçük görmüyorsan, aşağılamıyorsan ve kendini dağların tepesinde görmüyorsan başarılı olabilirsin ama ‘her şeyi ben biliyorum’ tavrıyla 90’larda ezbere alınmış ve artık geçerliliği kalmamış yöntemlerle sadece ‘ben yaptım’ demekle olmuyor. sonuç ortada, ülke insanının nefretini kazanmış bir milli takım ve alınan sonuçlar, oynanan futbol.

    ama işte, tam olarak yeni türkiye’nin profili bu. nefreti cazibe merkezi haline getirip, ‘ya bendensin, ya karşıdan’ diyerek, sevenlerin gözünde kendini tapınılası bir mit yaratıp, diğerlerini gözden çıkartmak.

    fatih terim benim için değil ama pek çok galatasaraylı için ‘imparator’du. şimdi o çok sevdiği insanlar da kendisiyle dalga geçmeye, kendi oluşturduğu nefret çemberinin içine girmeye başladı. bütün varlığını satsa o sevgiyi bir daha yaşayamayacak ve onu yiyip bitirecek şey de, o sevgisizlik ve nefret olacak, ektiklerinin karşılığında.

    umuyorum milli takım’ın başında ölene kadar kalır, çünkü hep dediğim gibi benim milli takımım galatasaray. ay yıldızı değil sarı-kırmızıyı seviyorum. ait olduğu yer galatasaray değil, yıldırım demirören’lerin, göksel gümüşdağ’ların, şansal büyüka’ların yanı. mutlu olduğu yerde kalsın ama asla bizim mutluluğumuzun içine dahil olmasın. galatasaray şampiyon olup, başka teknik direktörlerin adını haykırırken, yıldırım demirören, bilal erdoğan, tayyip erdoğan, acun ilıcalı gibilerinin teknik direktörlüğünü yapsın.

    kader ortaklığınız daim olsun, yolun bir daha galatasaray’dan geçmesin. pisliğinizde boğulmanız dileğiyle....

    --- alıntı ---

    http://linkis.com/blogspot.com.tr/Hbry0
  • 284
    hocam merhaba,

    galatasaray'ın menfaatleri ile ulusun menfaatleri çakışır mı? olmaz tabi.

    seni sevenleri üzen, seni sevenleri savunamaz noktasına getiren konu tff'nin mevcut yapısı. isimlerden bağımsız düşün hocam. tff'nin yıkılması gereken bir yapısı yok mu? devrim gerekli değil mi? demirören denen vatandaşın hangi başarıları var ki tff'nin başında durabilmekte. bugün demirören yarın memirören. sen bu yapıyı yıkacak reformu yapacak çalışmaları yapmaz, tff tüzüklerini değiştirecek oluşumların peşinde uğraşmaz isen günlük sıradan bir adam olursun. sorun tff yapısında. şikeciler bu kötü düzenden memnun biz değiliz.

    hocam sıradan bir insan olmadığını bir kez daha göstermelisin.

    saygılar,
  • 287
    hocam,
    senin iznin olmadan sana yazılanları okudum. yanlışlıkla değil, bilerek ve isteyerek yaptım bu eylemi.
    gördüm ki senin kalbini kırdığın renktaşlarım sana kırılmakla kalmamış çok kızmışlar.
    her hareketin, her sözün taşlama malzemesi olarak aleyhine kullanılmakta.
    seni üzecek her sonuç, her olay onları sevindirir olmuş.
    ancak şu var ki,
    seni eleştiremeyenleri ya da yeter artık bu kadar da vurmayın efsanemize diyenleri fanboyun ilan etmişler.
    üstelik onları galatasaray'a layık olmamakla suçlamışlar.

    üzülenler, üzmek;
    kalbi kırılanlar da, kalp kırmak zorunda mı?

    sen de böyle yapmıştın,
    ondan sana bu sorum.
    saygılarımla.
  • 288
    merhaba hocam.

    henüz sözlükte yazarlığımın ilk zamanları. ilk entrylerimden birinde de seni yazayım dedim. malum, ne kadar değişsen de son zamanlarda, galatasaray denince akla ilk gelenlerdensin hala.

    biliyor musun hocam, ben özlüyorum seni arada. motivasyona ihtiyacım olduğunda artık ezberlediğim konuşmanın ilk cümleleri yankılanıyor aklımda ''topun olduğu yer bizim için pozisyon.'' sonra kendi kendime tekrar ediyorum her cümlesini o konuşmanın ''kazanacaksınız, kazanmak için uğraşacaksınız. ama netice ne olursa olsun siz benim gönlümde hep kazandınız. hep şampiyonsunuz ve öyle kalacaksınız. allah yardımcınız olsun'' diyorum en sonunda. yazarken bile tüylerim diken diken oldu hocam. bazen televizyonda nostalji köşelerinde seninle ilgili görüntüler dolaşıyor. yüzün gülüyor, herkes gülüyor.

    hocam, sen ki bizi göklere çıkardın mutluluktan. en umutsuz anlarımızda sen inandırdın bizi zaferlere. sen ki hayalleri gerçek yaptın, gerçekleri sen yazdırdın.

    neden böyle oldu hocam? yakıştı mı sana. biz seni hep sözünün ardında duran, imparator olarak bilirdik hocam. neden adaletin değil de gücün yanında oldun hocam? neden senin arkandan plan yapanlarla aynı masalarda oturdun, aynı kadere baş koydun?

    özlüyorum hocam, ama özlediğim sen değilsin sanırım. çünkü bu fatih terim benim ''imparator'' dediğim, beni imkansıza inandıran, ne kadar düşse de kalkmanın bir yolunu bulan fatih terim değil hocam. bu adam baktıkça gururlandığım, ''ulan allah herkese böyle hoca nasip etsin be.'' dediğim adam değil artık hocam.

    yani artık ne sen eski fatih terimsin, ne de biz eski taraftar. kader ortağınla iyi çalışmalar hocam. selametle.
  • 291
    hocam,

    ben agzı bozuk kufurlu konusan bi adamımdır hayatımda. oyle pat kut değil tabi ama gerektiği an gerekeni yapıstırırım insanlar da rahatsız olmaz bilirler içimi dışımı. cogu guler ses tonuma imama cogu arar abi şuna bi söv der.. o şekildir yani olayım.. içimden olmasa da ota boka kufur ederim. ole igrenc ana bacı değil de ''hay senin agzına edeyim'' ''hay allah senin belanı versin it'' gibi şeyler kullanırım.. son yaptıklarından sora gozumuzden nasıl dustugun hepimizin malumu.. ona ragmen seni gordum mu sovme isteğim gelmesine ragmen yasattıklarının hatrına sadece yazıklar olsun diyorum elimle de '' sana yazıklar olsun'' hareketi yapıorm.. anlamısındır o hareketi de... sovemiyorum yani sana.. ama bakıyorum hala volkan denen ayı kalede.. hala diğer volkan denen yalaka yavşak yedek kaleci.. bu arada volkan ismini de hiç sevmem ne kadar volkan isminde adam tanıdıysam alayı da göt çıkmıştır. sözlükte ki volkan isimli kardeşlerimi tenzih ediyorum. heh işte bunları gordum ya ben bugün de... sövesim geldi sana.. o meymenetsiz suratına sövesim geldi.. aha bunu yazarken 4 ü itelediler. ohhhhhhhh... sen adaletin olmadığı yerde ben yokum diyip türkiyenin her stadında ıslıklanan yeter denilen o anasını tüpçü sevmiş yıldırım ile ortaklığa devam et.. müstehak.. yazıklar olsun sana bir kere daha.. adaletini sikeyim senin hocam.. ulan ben facebookta babamla bir fotomuzu profil fotosu yapmamış senle yapmış adamım.. hay adamlığımı kafamı sikeyim.. beter ol..
  • 293
    son dönemde gerçekleşen olaylardan dolayı o kadar insan sana ve o yol arkadaşlarına öyle kızgın ki; o nedenle kimse tribünlere gitmiyor, o toplantılarda yaptığın konuşmalar veya yurtdışından getirttiğin konuşmacıları dinlemek yerine lobide çay-sigara içiyorlar. insanlar öylesine umutsuz ki bu durumdan ve türk futbolunun bir gün olması gereken seviyeye geleceğinden. sende ne yaptığını bilmiyorsun hocam!

    (bkz: ahımız var hocam)
  • 294
    hocam eskiden olsa yapacağın bir basın toplantısını kaçırmamak için çaba sarfeder, eskaza kaçırdıysam dediklerini okumak yerine vurgularına, tepkilerine bakarak çıkarımlarda bulunmak için internetten bulur en başından sonuna kadar soluksuz izlerdim. bugün basın toplantın varmış ve ben sözlük dışında senin adın geçen hiçbir habere, hiçbir yoruma tıklamadım. ne dediğin, ne söylediğin; o mevkide bulunduğun sürece, galatasaray düşmanlarıyla kader ortaklığın devam ettiği sürece zerre kadar umrumda değil! sen giderken bize şöyle seslendin:

    "ben ne sizden ne de galatasaray'dan ayrılmadım, ayrılmam
    ben ne sizi ne de galatasaray'ı bırakmadım, bırakmam"

    ama sen bizden ayrıldın hocam, bizi bıraktın hocam! şimdi veda konuşmanda dediğin gibi elini kalbine götür, bir de aynanın karşısına geç ve kendine lütfen şu soruyu sor: "değdi mi beni ben yapan, beni imparator diye bağrına basan, iyi günümde de kötü günümde de daima yanımda olan muhteşem galatasaray taraftarını üzmeme, yıkmama, kandırmama?"

    seninle işleri bitecek, seni harcayacaklar ve seni bağrına basacak, affedecek sadece ama sadece biz olacağız eğer başarabilirsek. allah aşkına ne olur aklını başına devşir ve bildiğimiz, sevdiğimiz imparatorumuz gibi davranmaya başla tez zamanda. biz de seni affedelim. yok değilse bitiyorsun hocam, biteceksin. efsane olmuşken, heykelin belki de metin oktayımızın yanı başına dikilecekken sıradanlaşacaksın, kaybolacaksın. yapma artık hocam...
App Store'dan indirin Google Play'den alın