hâlâ, hâlâ ve hâlâ neden gönderdiğimizi anlayamadığım büyük kalecimiz. kaleciliğin, olduğun yerden sağa sola 'yıkılmak' olmadığını, gerekirse 3-4 adım atıp uçmak gerekeceğini ve bunun yapılabileceğini bana gösteren muhteşem insandır. (bkz:
16 şubat 2002 fenerbahçe galatasaray maçı) eğer yollamasaydık hâlâ kalemizdeydi ve 'kaleci' diye bir sorunumuz yoktu, kafamız rahattı. bu işler böyledir tabi; bulunca bunarsın, sonra böyle ortada kalırsın. 200-300 bin euro için ne facialar yaşadık yahu.
edit: gönderilme sebebinin maaşıyla alakalı olduğunu elbette biliyorum (medyaya yansıyan buydu en azından, ben de öyle farzederek konuşuyorum) benim anlayamadığım, sağdaki soldaki saçma sapan adamlara milyonlar verirken böyle oturmuş, böyle sevilen ve böyle candan bir futbolcu, hem de takımın en önemli pozisyonundaki futbolcu, yani kaleci nasıl yollanır? o gittiğinden beri kâr mı ettik yani? (gerçi gittiği günden bu yana alacağı paraları toplasak baya kârdayızdır. bizim bu tür bir hesap kitap sistemimiz vardı mâlum. neyse karıştırmayalım :)) gördüğün bildiğin varken devamlı risk almak neden? aldığımız riskin sonuçları da ortada zaten.