salı günü gidip, 3-4 saat önce trenle istanbul'a döndüğüm şehirdir. ilk kez gittim. kimi sağlık sorunları silsilesine rağmen
* * * *, çok keyifli iki gün geçirdim eskişehir'de. türkiye standartlarında (daha doğrusu çoğu akdeniz ülkesi standartlarında) epey düzenli bir şehir. porsuk'u takip eden caddedeki
* kafeler hem istanbul'daki kalite açısından benzer kafelere oranla çok daha ucuz; hem de çalışanlar şehirin verdiği rahatlık duygusundan dolayı çok daha kibarlar genelde.
eskişehir'e gitmişken, eskişehirspor kaşkolu da aldım tabii. yalnız dikkatimi çeken iki nokta oldu futbolla alakalı: kiminle konuşsam şehir hakkında, eskişehir demediler, es-es dediler hep. ''es-es'imiz güzeldir,'' falan gibi. belki ben hep böylelerine rastgeldim ama, bir değil iki değil arkadaş... bu güzel bir şey diye düşünüyorum. şehir futbolla bütünleşmiş. tabir-i caizse, bir öğrenci şehri olmasının yanı sıra, bir futbol şehri eskişehir. dikkatimi çeken ikinci nokta ise, diğer takımlara karşı takındıkları enteresan tavır.
metin oktay tişörtüyle dolaşırken üstüme bazı bakışların yönelmediğini farketmedim değil. olsun, bence futbolla bu kadar içiçe yaşayan bir şehir için son derece normal bir durum bu.
hâsılı: eskişehir son derece güzel, ucuz bir kent. gidip görmenin dışında, yaşanılası bir yer. tek handikapı tepenizden zırt pırt geçen uçaklar. deli gibi ses yapıyor be arkadaş! neyse... yine de, istanbul bir ayrı. bütün sorunlarına rağmen,
attilâ ilhan'ın o ünlü şiirinin
* son üç mısrasında istanbul'a seslenerek söylediği gibi, ''sana taptık ulan/unuttun mu/sana taptık''.