atilla türker'in 2003 yılında ümit yayıncılık tarafından yayınlanan,"
ah şu futbolcular" kitabında yer alan ergün penbe biyografisi ve ergün penbe'nin anısı ;
kemik... detaya girelim mi?... zonguldak kilimlispor'da dikkati çeken, futbolcu avcısı ilhan cavcav tarafından gençlerbirliği'ne transfer edilen ergün'ün soyadı, nedendir bilinmez ponbe idi. kendi soyadına anlam veremeyen ergün, mahkeme kararı ile penbe yaptı. ergün'ün değişen sadece soyadı değildi. hırsı, kuvveti ve çalışkanlığı ile de her geçen gün futbolu değişti, gelişti. sert ve kuvvetli yapısı nedeni ile arkadaşları arasında "kemik" olarak bilindi. galatasaray'da yıllarca hakan şükür ile aynı odayı paylaştı. fatih terim'in denetimi, gözetimi, ilgisi ve bilgisi sonucu galatasaray'da ve a milli takımda büyük başarılara ulaştı. 67 numaralı formasıyla türkiye'de plakalı forma dönemini başlatan oyuncu oldu... son dünya kupası sırasında da çok iyi randıman gösterdi. milli kahramanlar arasında ayrı bir yer edindi. şenol güneş'in en güvendiği neferlerden biriydi. ergün, 31'i a milli olmak üzere toplam 51 kez milli takım formasını giydi.
sezonun son maçıydı... trabzonspor ile oynuyorduk. haliyle çok önemli bir maçtı. daha ilk dakikalarda taraflar tüm gücünü ortaya koydu. top bir o kalede bir diğer kaledeydi... ilerleyen dakikalarda ise çekişme daha da arttı... trabzonspor dalga dalga üzerimize geliyordu. üstelik de devamlı benim kanadımdan geliyordu. zorlanıyordum...çünkü genelde hep yalnız kalıyordum. belli ki hasan şaş yorulmuştu... ortalıkta görünmüyordu... gelmiyordu... bana yardım etmiyordu. bittim, tükendim... çok yoruldum. 90 dakika tamamlandı. zorlu bir lig maratonu daha geride kaldı.
eşim ilkan'la birlikte akşam bahçeşehir'de bir lokantaya gittik... yemek siparişlerini verdik. o sırada bir adam yanıma geldi. sordu: "hasan şaş niye oyundan atıldı?.." şaşırdım... anlayamadım... bir süre sessiz kaldım. ister istemez bu kez ben adama sordum: "nasıl yani... hasan şaş oyundan mı atıldı?.. şaşırma sırası adamdaydı... güldü... belki de dalga geçtiğimi zannetti... hasan şaş'ın oyundan atıldığını yineledi. inanılacak gibi değildi... belli ki ortada büyük bir yanlışlık vardı. hasan şaş oyundan atılsa ben görmez miydim!.. benim haberim olmaz mıydı?.. ama adamın da çok inandırıcı bir hali vardı.
hemen telefona sarıldım... hasan şaş'ı aradım. sordum: "hasan sen oyundan mı atıldın?.." hasan önce sessiz kaldı... konuşmadı...
sonra da ağzından sadece iki kelime çıktı: "nasıl yani?.."
açıkladım: "bahçeşehir'de bir lokantada yemek yiyorum. müşterinin biri senin kırmızı kart gördüğünü söyledi. pek inanmadım ama... yine de sorayım dedim... doğru mu?..."
birden... hasan şaş kızdı... çok kızdı... bağırdı: "kardeşim, biz kimlerle top oynuyoruz be... benim atıldığımdan haberin yok mu senin... ayıp ya... ölsek haberin olmayacak..." bir süre daha bağırdı, çağırdı... telefonu kapadı.
ne yapayım... kırmızı kartı görmemiştim işte...