3
türk futbol liginde güney afrika rüzgarı estiren moşe, kuşe, kona üçlüsünden moşe ve kuşe'yle johannesburg da görüştük.
johannesburg - yoğun bir telefon ve yazışma trafiğinden sonra güney afrika nın en büyük takımı kaizer chiefs in tesislerindeyiz. john leshiba mosheou (moşe), ilhan cavcav ın keşfederek türkiye ye getirdiği, yüksek tekniğiyle yıldızı parlayan siyahî bir futbolcu. eline çantasını alan kulüp yöneticilerinin, menajerlerin afrika yollarına düşmesinde moşe ve arkadaşlarının çok büyük bir yeri var. gençlerbirliği, kocaeli, fenerbahçe ve bursaspor takımlarında forma giydikten sonra güney afrika ya döndü ve gol kralı oldu. güney afrika da shoes diye çağrılan moşe 39 yaşına ve takımın yeni koç u ile problemler yaşamasına rağmen forma şansı bulduğunda kitleleri coşturabilen bir futbolcu.
kaizer chiefs in tesislerinde ayaküstü konuştuğumuz ülkenin en çok satan the star gazetesinin spor muhabirleri nkarens matshe ve siyabonsa mamlaba, moşe nin hâlâ güney afrika futbolu için efsane olduğunu dile getiriyor. moşe nin dile kolay 10,5 yıllık türkiye macerası var ve onda silinmez izler bırakmış. güney afrika nın öğretmen lerinden zafer soyertaş la birlikte moşe yle türkçe-ingilizce karışık bir söyleşi gerçekleştirdik.
-türk halkının size bakışı nasıldı?
türk halkı çok sıcak. giderken hiç böyle bir muamele beklemiyorduk. beni böyle kabullenmelerini, bana böylesine destek çıkmalarını beklemiyordum şahsen. zaten bu yüzden bu kadar uzun süre kaldım. eğer yapamasaydım çok çabuk dönerdim.
-ilhan cavcav ne ifade ediyor senin için?
bir baba gibiydi. buraya futbolcu aramaya gelmişti. o zaman manchester united ve arsenal buradaydı. onlarla maç yapıyorduk. özellikle o maçları seyredip futbolcu seçmeye gelmişti.
-futbolcudan anlar mı?
kesinlikle anlıyor bu işten. beni türkiye ye götürdü. zirvedeki oyunculardan birisiydim o zaman. bununla iftihar ederdi. onu gururlandıracak şeyler yaptım.
-fenerbahçe de oynarken bu desteği devam etti mi?
evet tabii. hatta fener den bursa ya gittiğimde konuştuk. eğer çok fazla yabancı oyuncusu olmasaydı gençlerbirliği ne geri alacaktı beni.
-fenerbahçe nin büyük bir seyirci kitlesi var ve bu futbolcunun üzerinde çok büyük baskı oluşturur. o baskıyı hissettiniz mi türkiye de bulunduğunuz zamanlarda?
büyük takımlarda her zaman bu olgu vardır. seyirci barcelona da da, fenerbahçe de de her oyunda yüksek performans bekler. her zaman yenmeyi bekler. bu insanın üzerinde baskı oluşturuyor tabii.
-türkiye de yaşasaydın kendini fenerli gibi mi hissederdin yoksa beğendiğin başka bir türk takımı var mı?
futbolu çok seviyorum. her takım olabilir. hangi takım için oynarsam oynayayım bütün takımlar için sevgim vardır. özellikle gençlerbirliği nin çok önemli yeri var benim kariyerimde. kariyerimdeki birinci basamak orası. avrupa ya açılmama vesile olan takımdı.
-türkiye de futbol oynamanın kolaylığı ve zorluğu neydi?
oraya vardığımda ilk problem dildi. tamamen yeni bir çevre ve yeni bir ortam. aileniz yok, arkadaşlarınız yok, size destek olacak kimse yok. çok zordu. birkaç yıl sonra dili öğrendikten sonra tıpkı bir anahtar gibiydi. bütün kapıları açıyordum onunla. ondan sonra beni kabullenmeye başladılar. daha sonra ortama uydum.
-problem olduğunu düşündüğünüz şey?
seyirci çok büyük problem ve zorluktu türkiye de. aynı zamanda iklim ve saha şartları zor olabiliyordu. sözgelimi van a gidiyorsunuz saha kar ve buzla kaplı. bir de taraftarlar sürekli isim takıyor, alay ediyor. böyle zorlukları vardı.
-her ülkenin bir futbol stili var. türk futbolu için ne söylenebilir?
türk futbolu bir karışım, bir sentez. dışarıdan getirilen futbolculara bakarsanız dünyanın değişik ülkelerinden, kıtalarından bir karışım. ayrıca gelen teknik direktöre göre takımlar zaman zaman sistem değiştiriyor. teknik direktör nasıl bir taktik verirse ona göre takım şekil alıyor. sözgelimi benjamin toshack ingiliz stilini, parreira ise brezilya oyun sistemini aşılıyor türk futboluna. ingiltere eskiden uzun top oynardı. ingiliz futboluna jose mourinho gibi yabancı koçlar yeni yeni gelmeye başladı. liverpool un koçu da ispanyol. onlarla birlikte oyun stilinde de değişiklikler olmaya başladı. bu nedenle birçok oyun sisteminin teknik adamlar vasıtasıyla türkiye de tanıtılması, dünya kupasında türkiye ye çok büyük faydası oldu. onlar alıştılar almanya şöyle oynar, brezilya böyle oynar diye. her sistemin türkiye de tanıtılması ve uygulanmasının avantajını gördü türkiye.
-türk milli takımı dünya kupasına katılamıyor. izleyebiliyor musun türk futbolunu? bir düşüş var mı?
bazen göremediğim sebepler olabilir. yönetimde bir sıkıntı olabilir, oyuncular arasında bir sıkıntı olabilir. takımın yarısı kore de oynayan takım. çok değişiklik yok. yani çok değişiklik yaparsanız bazen sizin aleyhinize dönebilir. yavaş yavaş değişime gitmeniz lazım. türkiye de şöyle bir mantalite var: birkaç maç arka arkaya kaybedildi mi, teknik direktör ya da oyuncular yavaş yavaş kredisini kaybeder, sonra gönderilir. böyle olmamalı bence. bir şans daha verilmeli. bekleyelim görelim denmeli. bir şeyler yanlış gitmeye başladığı zaman takım oturup konuşmalı, düşünmeli dün başarılıydık bugün niye böyle diye. mesela şenol hoca kore de başarılıydı. türkiye olarak üçüncü takımdık, bu çok büyük bir başarı. daha sonraki maçlarda başarısızlıklar olunca hoca problem sende deyip gönderdiler. belki sebep o değildi.
-futbolcu olarak türkiye de kimleri beğenirdiniz.
tugay, emre. çok futbolcu var ama bu ikisini seviyorum. güzel oynuyorlar. eğer blackburn rovers da oynuyorsa tugay ı seyretmek isterim. o hafta maçı varsa emre ye izlemek isterim. emre oynamıyorsa niye oynatmıyorlar diye sorarım. mesela manchester ın orta sahasında problem var, emre yi neden almıyorlar diye merak ediyorum. emre yoksa izlemek istemiyorum.
-bu bir türk yaklaşımı aslında. biz de o oyuncular olmazsa izlemiyoruz. size de biraz türklük bulaşmış
ben kendimi türkiyede hissediyorum. benim ikinci memleketim gibi. ben türküm yani. öyle hissediyorum. tugay vs. ile abi, kardeş gibiyiz. tayfun la da görüşüyoruz. bazen gidiyorum türkiye ye. aralık ta da geleceğim oraya. (aralık ta güney afrika nın yaz tatili başlıyor.)
-teknik direktör olarak türkiye de kimi beğeniyorsunuz?
çalıştığım insanlar hakkında bir şey söyleyebilirim. metin türel le çalışırken çok büyük zevk aldım. ne yapacağımı bile söylemezdi. diğer futbolculara söylerdi. sen şunu yapacaksın sen bunu yapacaksın diye. bana ne yapmak istiyorsan, nasıl oynamak istiyorsan oyna derdi. çok zevk aldım. ronaldhino gibi nasıl istersem öyle oynardım. diğer futbolcuların görevi var ama o serbest. aynı onun gibi oynardım. o sezondan büyük zevk aldım. o yüzden onu çok seviyorum.
-afrika dan dünya kupasını alan niye çıkmadı şimdiye kadar?
biz afrikalılar olarak kendi liglerimize, kendi futbolumuza konsantre olamıyoruz. kabiliyetli futbolcuları burada tutamıyoruz. dışarıya gidiyorlar, başka liglerin gelişmesine vesile oluyorlar ama kendimizi geliştiremiyoruz. daha kaliteli bir lig olsa burada milli takım daha başarılı olur. moşe, güney afrika yı terk etmemeliydi. bunun türkiye ye bir faydası olur ama asıl güney afrika nın futbolu için burada kalmalıydı. bu ortamın, bu imkânın sağlanması gerekiyor.
-türkiye den kimi ve neyi özlüyorsun?
her şeyi. yemekler, arkadaşlar. benim ikinci memleketim türkiye.
-türkiye ye hiç futbolcu gönderiyor musun?
bazı menajerlere yardım ettiğim oluyor.
-futbolu daha ne kadar oynarsın?
oynayabildiğim kadar.
-türkiye den teklif gelirse
giderim elbette.
not: güney afrilalı oyunculardan kompela yı merak eden okurlar olabilir. ilk randevuyu kesinleştirdiğimiz kişi olmasına rağmen işlerinin yoğunluğu nedeniyle görüşmeyi sürekli ertelemek durumunda kaldık. son anda kompela nın telefonundan arayan bir türk ün röportajın bedelini hatırlatmasına kadar bu telefon trafiği sürdü. kompela, güney afrika nın 23 yaş altı milli takımının antrenörü şimdi. türkiye dekinin tersine oldukça ciddi bir imajı var.
kuşe abi bize futbolcu bulsana
ilhan cavcav ın başka biri için geldiği güney afrika da keşfettiği futbolculardan biri kuşe. hemşehrisi moşe gibi dört büyük takımdan birinde oynamasa da türk futbol tarihine adını yazdırdı. o artık futbolu bırakmış, güney afrika nın en büyük takımı kaizer chiefs in teknik heyetine dahil olmuş. bir yandan da antrenörlük kurslarına devam ediyor. kuşe ile beklemediğimiz bir anda karşılaşıyoruz, uzun zamandır görmediği dostlarını görmüş gibi sarılıyor bize. türkiye den güney afrika ya döndüğünde iki yıl daha meşin yuvarlağın peşinden koşmuş, sakatlanmasıyla birlikte futbolu saha kenarında sürdürmeye karar vermiş.
kuşe nin türkiye ile ilgili hatıraları hep iyi. önce ilhan cavcav la başladığımız için en büyük iltifatlar ona gidiyor. çok destekledi beni. çok seviyordu, çok güveniyordu. ben de onu hayal kırıklığına uğratmamak için elimden geleni yaptım. fakat bir gün geldi terk etmek zorunda kaldım takımı. ama çok pişmanım ayrıldığıma. diyor. laf dönüp dolaşıp türkiye de futbol oynamaya geldiğinde dört büyüklerde oynamak ister miydin diye soruyoruz. elbette ama başkan ilhan cavcav izin vermedi. diyor.
kuşe, türk futbolunun ingiliz futboluna hiç benzemediğini söylüyor. biz herhangi bir karşılaştırma istemediğimiz halde böyle cümle kurmasının önemli bir sebebi var. buradaki futbol kültürü hâlâ ingiltere üzerinden tarif ediliyor çünkü. onun aklında türk futbolundan çok türk halkının güveni, yabancılara gösterdiği misafirperverliği kalmış. türk ligini cazip kılan sadece insanî hasletler değil tabii. ödemeler çok iyi. iyi para veriyorlar. diyor.
türkiye de oynadığı dönemde futbolcu olarak en çok tugay, sergen, şifo mehmet, uğur tütüneker, kaptan oğuz ve emre yi beğendiğini söylüyor. türk ligini kablolu tv den izlemeye çalıştığını söylese de halihazırda oynayan futbolcuları çok tanımadığını itiraf ediyor. türkiye den hâlâ en çok, eski beşiktaşlı rahim le görüştüğünü söylüyor.
2010 da güney afrika da düzenlenecek olan dünya kupası yla birlikte güney afrika nın kara bahtının açılacağını, birçok ünlü teknik adamın ülkesine gelerek genç yetenekleri keşfedeceklerini düşünüyor. eğer sıkı irtibatlar kurabilirse, güney afrika nın gönüllü ilhan cavcav ı olmaya aday. yani yeni futbolcular arıyorsanız kuşe ye bir telefon etmeniz yeterli. zaten ara sıra türkiye den abi bize futbolcu bulsana. diye arıyorlarmış. sıcak bir karşılaşma ile başladığımız konuşmamızı yine sıcak bir temenni ve iyi niyet cümlesiyle bitiyor: türkiye yi çok özlüyorum. insanını özledim. bir gün türkiye ye gelip teknik direktör olmak isterim.
15.05.2006 aksiyon dergisi
johannesburg - yoğun bir telefon ve yazışma trafiğinden sonra güney afrika nın en büyük takımı kaizer chiefs in tesislerindeyiz. john leshiba mosheou (moşe), ilhan cavcav ın keşfederek türkiye ye getirdiği, yüksek tekniğiyle yıldızı parlayan siyahî bir futbolcu. eline çantasını alan kulüp yöneticilerinin, menajerlerin afrika yollarına düşmesinde moşe ve arkadaşlarının çok büyük bir yeri var. gençlerbirliği, kocaeli, fenerbahçe ve bursaspor takımlarında forma giydikten sonra güney afrika ya döndü ve gol kralı oldu. güney afrika da shoes diye çağrılan moşe 39 yaşına ve takımın yeni koç u ile problemler yaşamasına rağmen forma şansı bulduğunda kitleleri coşturabilen bir futbolcu.
kaizer chiefs in tesislerinde ayaküstü konuştuğumuz ülkenin en çok satan the star gazetesinin spor muhabirleri nkarens matshe ve siyabonsa mamlaba, moşe nin hâlâ güney afrika futbolu için efsane olduğunu dile getiriyor. moşe nin dile kolay 10,5 yıllık türkiye macerası var ve onda silinmez izler bırakmış. güney afrika nın öğretmen lerinden zafer soyertaş la birlikte moşe yle türkçe-ingilizce karışık bir söyleşi gerçekleştirdik.
-türk halkının size bakışı nasıldı?
türk halkı çok sıcak. giderken hiç böyle bir muamele beklemiyorduk. beni böyle kabullenmelerini, bana böylesine destek çıkmalarını beklemiyordum şahsen. zaten bu yüzden bu kadar uzun süre kaldım. eğer yapamasaydım çok çabuk dönerdim.
-ilhan cavcav ne ifade ediyor senin için?
bir baba gibiydi. buraya futbolcu aramaya gelmişti. o zaman manchester united ve arsenal buradaydı. onlarla maç yapıyorduk. özellikle o maçları seyredip futbolcu seçmeye gelmişti.
-futbolcudan anlar mı?
kesinlikle anlıyor bu işten. beni türkiye ye götürdü. zirvedeki oyunculardan birisiydim o zaman. bununla iftihar ederdi. onu gururlandıracak şeyler yaptım.
-fenerbahçe de oynarken bu desteği devam etti mi?
evet tabii. hatta fener den bursa ya gittiğimde konuştuk. eğer çok fazla yabancı oyuncusu olmasaydı gençlerbirliği ne geri alacaktı beni.
-fenerbahçe nin büyük bir seyirci kitlesi var ve bu futbolcunun üzerinde çok büyük baskı oluşturur. o baskıyı hissettiniz mi türkiye de bulunduğunuz zamanlarda?
büyük takımlarda her zaman bu olgu vardır. seyirci barcelona da da, fenerbahçe de de her oyunda yüksek performans bekler. her zaman yenmeyi bekler. bu insanın üzerinde baskı oluşturuyor tabii.
-türkiye de yaşasaydın kendini fenerli gibi mi hissederdin yoksa beğendiğin başka bir türk takımı var mı?
futbolu çok seviyorum. her takım olabilir. hangi takım için oynarsam oynayayım bütün takımlar için sevgim vardır. özellikle gençlerbirliği nin çok önemli yeri var benim kariyerimde. kariyerimdeki birinci basamak orası. avrupa ya açılmama vesile olan takımdı.
-türkiye de futbol oynamanın kolaylığı ve zorluğu neydi?
oraya vardığımda ilk problem dildi. tamamen yeni bir çevre ve yeni bir ortam. aileniz yok, arkadaşlarınız yok, size destek olacak kimse yok. çok zordu. birkaç yıl sonra dili öğrendikten sonra tıpkı bir anahtar gibiydi. bütün kapıları açıyordum onunla. ondan sonra beni kabullenmeye başladılar. daha sonra ortama uydum.
-problem olduğunu düşündüğünüz şey?
seyirci çok büyük problem ve zorluktu türkiye de. aynı zamanda iklim ve saha şartları zor olabiliyordu. sözgelimi van a gidiyorsunuz saha kar ve buzla kaplı. bir de taraftarlar sürekli isim takıyor, alay ediyor. böyle zorlukları vardı.
-her ülkenin bir futbol stili var. türk futbolu için ne söylenebilir?
türk futbolu bir karışım, bir sentez. dışarıdan getirilen futbolculara bakarsanız dünyanın değişik ülkelerinden, kıtalarından bir karışım. ayrıca gelen teknik direktöre göre takımlar zaman zaman sistem değiştiriyor. teknik direktör nasıl bir taktik verirse ona göre takım şekil alıyor. sözgelimi benjamin toshack ingiliz stilini, parreira ise brezilya oyun sistemini aşılıyor türk futboluna. ingiltere eskiden uzun top oynardı. ingiliz futboluna jose mourinho gibi yabancı koçlar yeni yeni gelmeye başladı. liverpool un koçu da ispanyol. onlarla birlikte oyun stilinde de değişiklikler olmaya başladı. bu nedenle birçok oyun sisteminin teknik adamlar vasıtasıyla türkiye de tanıtılması, dünya kupasında türkiye ye çok büyük faydası oldu. onlar alıştılar almanya şöyle oynar, brezilya böyle oynar diye. her sistemin türkiye de tanıtılması ve uygulanmasının avantajını gördü türkiye.
-türk milli takımı dünya kupasına katılamıyor. izleyebiliyor musun türk futbolunu? bir düşüş var mı?
bazen göremediğim sebepler olabilir. yönetimde bir sıkıntı olabilir, oyuncular arasında bir sıkıntı olabilir. takımın yarısı kore de oynayan takım. çok değişiklik yok. yani çok değişiklik yaparsanız bazen sizin aleyhinize dönebilir. yavaş yavaş değişime gitmeniz lazım. türkiye de şöyle bir mantalite var: birkaç maç arka arkaya kaybedildi mi, teknik direktör ya da oyuncular yavaş yavaş kredisini kaybeder, sonra gönderilir. böyle olmamalı bence. bir şans daha verilmeli. bekleyelim görelim denmeli. bir şeyler yanlış gitmeye başladığı zaman takım oturup konuşmalı, düşünmeli dün başarılıydık bugün niye böyle diye. mesela şenol hoca kore de başarılıydı. türkiye olarak üçüncü takımdık, bu çok büyük bir başarı. daha sonraki maçlarda başarısızlıklar olunca hoca problem sende deyip gönderdiler. belki sebep o değildi.
-futbolcu olarak türkiye de kimleri beğenirdiniz.
tugay, emre. çok futbolcu var ama bu ikisini seviyorum. güzel oynuyorlar. eğer blackburn rovers da oynuyorsa tugay ı seyretmek isterim. o hafta maçı varsa emre ye izlemek isterim. emre oynamıyorsa niye oynatmıyorlar diye sorarım. mesela manchester ın orta sahasında problem var, emre yi neden almıyorlar diye merak ediyorum. emre yoksa izlemek istemiyorum.
-bu bir türk yaklaşımı aslında. biz de o oyuncular olmazsa izlemiyoruz. size de biraz türklük bulaşmış
ben kendimi türkiyede hissediyorum. benim ikinci memleketim gibi. ben türküm yani. öyle hissediyorum. tugay vs. ile abi, kardeş gibiyiz. tayfun la da görüşüyoruz. bazen gidiyorum türkiye ye. aralık ta da geleceğim oraya. (aralık ta güney afrika nın yaz tatili başlıyor.)
-teknik direktör olarak türkiye de kimi beğeniyorsunuz?
çalıştığım insanlar hakkında bir şey söyleyebilirim. metin türel le çalışırken çok büyük zevk aldım. ne yapacağımı bile söylemezdi. diğer futbolculara söylerdi. sen şunu yapacaksın sen bunu yapacaksın diye. bana ne yapmak istiyorsan, nasıl oynamak istiyorsan oyna derdi. çok zevk aldım. ronaldhino gibi nasıl istersem öyle oynardım. diğer futbolcuların görevi var ama o serbest. aynı onun gibi oynardım. o sezondan büyük zevk aldım. o yüzden onu çok seviyorum.
-afrika dan dünya kupasını alan niye çıkmadı şimdiye kadar?
biz afrikalılar olarak kendi liglerimize, kendi futbolumuza konsantre olamıyoruz. kabiliyetli futbolcuları burada tutamıyoruz. dışarıya gidiyorlar, başka liglerin gelişmesine vesile oluyorlar ama kendimizi geliştiremiyoruz. daha kaliteli bir lig olsa burada milli takım daha başarılı olur. moşe, güney afrika yı terk etmemeliydi. bunun türkiye ye bir faydası olur ama asıl güney afrika nın futbolu için burada kalmalıydı. bu ortamın, bu imkânın sağlanması gerekiyor.
-türkiye den kimi ve neyi özlüyorsun?
her şeyi. yemekler, arkadaşlar. benim ikinci memleketim türkiye.
-türkiye ye hiç futbolcu gönderiyor musun?
bazı menajerlere yardım ettiğim oluyor.
-futbolu daha ne kadar oynarsın?
oynayabildiğim kadar.
-türkiye den teklif gelirse
giderim elbette.
not: güney afrilalı oyunculardan kompela yı merak eden okurlar olabilir. ilk randevuyu kesinleştirdiğimiz kişi olmasına rağmen işlerinin yoğunluğu nedeniyle görüşmeyi sürekli ertelemek durumunda kaldık. son anda kompela nın telefonundan arayan bir türk ün röportajın bedelini hatırlatmasına kadar bu telefon trafiği sürdü. kompela, güney afrika nın 23 yaş altı milli takımının antrenörü şimdi. türkiye dekinin tersine oldukça ciddi bir imajı var.
kuşe abi bize futbolcu bulsana
ilhan cavcav ın başka biri için geldiği güney afrika da keşfettiği futbolculardan biri kuşe. hemşehrisi moşe gibi dört büyük takımdan birinde oynamasa da türk futbol tarihine adını yazdırdı. o artık futbolu bırakmış, güney afrika nın en büyük takımı kaizer chiefs in teknik heyetine dahil olmuş. bir yandan da antrenörlük kurslarına devam ediyor. kuşe ile beklemediğimiz bir anda karşılaşıyoruz, uzun zamandır görmediği dostlarını görmüş gibi sarılıyor bize. türkiye den güney afrika ya döndüğünde iki yıl daha meşin yuvarlağın peşinden koşmuş, sakatlanmasıyla birlikte futbolu saha kenarında sürdürmeye karar vermiş.
kuşe nin türkiye ile ilgili hatıraları hep iyi. önce ilhan cavcav la başladığımız için en büyük iltifatlar ona gidiyor. çok destekledi beni. çok seviyordu, çok güveniyordu. ben de onu hayal kırıklığına uğratmamak için elimden geleni yaptım. fakat bir gün geldi terk etmek zorunda kaldım takımı. ama çok pişmanım ayrıldığıma. diyor. laf dönüp dolaşıp türkiye de futbol oynamaya geldiğinde dört büyüklerde oynamak ister miydin diye soruyoruz. elbette ama başkan ilhan cavcav izin vermedi. diyor.
kuşe, türk futbolunun ingiliz futboluna hiç benzemediğini söylüyor. biz herhangi bir karşılaştırma istemediğimiz halde böyle cümle kurmasının önemli bir sebebi var. buradaki futbol kültürü hâlâ ingiltere üzerinden tarif ediliyor çünkü. onun aklında türk futbolundan çok türk halkının güveni, yabancılara gösterdiği misafirperverliği kalmış. türk ligini cazip kılan sadece insanî hasletler değil tabii. ödemeler çok iyi. iyi para veriyorlar. diyor.
türkiye de oynadığı dönemde futbolcu olarak en çok tugay, sergen, şifo mehmet, uğur tütüneker, kaptan oğuz ve emre yi beğendiğini söylüyor. türk ligini kablolu tv den izlemeye çalıştığını söylese de halihazırda oynayan futbolcuları çok tanımadığını itiraf ediyor. türkiye den hâlâ en çok, eski beşiktaşlı rahim le görüştüğünü söylüyor.
2010 da güney afrika da düzenlenecek olan dünya kupası yla birlikte güney afrika nın kara bahtının açılacağını, birçok ünlü teknik adamın ülkesine gelerek genç yetenekleri keşfedeceklerini düşünüyor. eğer sıkı irtibatlar kurabilirse, güney afrika nın gönüllü ilhan cavcav ı olmaya aday. yani yeni futbolcular arıyorsanız kuşe ye bir telefon etmeniz yeterli. zaten ara sıra türkiye den abi bize futbolcu bulsana. diye arıyorlarmış. sıcak bir karşılaşma ile başladığımız konuşmamızı yine sıcak bir temenni ve iyi niyet cümlesiyle bitiyor: türkiye yi çok özlüyorum. insanını özledim. bir gün türkiye ye gelip teknik direktör olmak isterim.
15.05.2006 aksiyon dergisi