578
seyrantepe'yi galatasaray ve beşiktaş'ın ortak kullanması normal şartlar altında mümkün olabilirdi. mesela biz halen ali sami yen'de oynuyor olsaydık ve beşiktaş sami yen'de oynamak istese, bu olay iki kulüp arasında kolayca hallolur ve beşiktaş kendi stadını yapana kadar gelip sami yen'de oynayabilirdi. onu da geçtim, biz arena'da üç beş sene daha oynamış olsaydık ve beşiktaş o zaman gelip yine stadı istese (vakt-i zamanında bizi olimpiyat stadına gönderirken, ehelehe hebelehehe diye gülmüş olsalar bile) arena'da da oynayabilirlerdi, dediğim gibi en azından üç beş sene sonra filan. galatasaray her şeye rağmen yine büyüklüğünü gösterir ve beşiktaş'a bu konuda yardımcı olurdu. her iki durumda da mutlaka yine istemeyenler, karşı çıkanlar olacaktı taraftar veya yönetim vs. içinden ancak kesinlikle bugün olduğu gibi bir tantana olmaz, kulüp yönetimleri bazında bu iş çözülürdü.
gırtlağına kadar borca batmış ve futbol tarihimize bir ilk olarak geçecek şekilde "maddi" problemleri yüzünden uefa tarafında avrupa kupalarına alınmayan beşiktaş'ın bu süreçte yeni bir stadyum yapma konusunda bu denli ısrarcı olmaları ilginç. herkes gibi gelen yeni yönetim de beşiktaş'ın maddi olarak ne kadar kötü durumda olduğunu biliyor ve haliyle bu durumda yapacak çok fazla şeyleri de olmadığından gündemi değiştirmek adına devamlı bu olayı kaşıyorlar. en büyük kozları olayı siyasi alana taşımalarıydı; çünkü başbakanın'dan, spor bakanına, eski toki'ciden, futbol federasyonu'na, ne futbolla ne de sporla alakası olmayan bi'dünya - devlet kademelerinde belli yerlere gelmiş ve daha da fazlası için fırsat kollayan - başbakan yancısının ve tabii ki güdümlü medyamızın (kambersiz düğün olur mu?) otomatik olarak kendi yanlarında yer alacağını biliyorlardı ve öyle de oldu.
sözün özü, bu olay iki spor kulübü arasındaki bir mesele filan değil. şu an çatır çatır galatasaray üzerinde siyasi bir operasyon yapılıyor ki bunun nedenlerini bilen biliyor. asıl üzücü olan beşiktaş'ın bu olayda kendini bu şekilde kullandırması ve galatasaray'la olan hesapları bir türlü bitmeyen siyasi (!) kimliğe sahip kişiler ile galatasaray'ı karşı karşıya getirmesi.
şimdi galatasaray tek, siz hepinizsiniz. görelim bakalım ne olacak bu işin sonu ama inşallah bu olay vesile olur da biter artık bu iş. dilerim yönetim de sonucu her ne olursa olsun (gerekirse mecidiyeköy'e dönmeye kadar) geri adım atmaz ve bu iş biter. bıktım artık bu stad işinden, küfür etmekten yoruldum artık, bitsin de işimize gücümüze bakalım. senelerdir aynı hikaye. ne bitmez kuyruk acınız, nefretiniz, kininiz varmış anlamadım gitti. bu stad işinde zaten en büyük zararı gören biziz, devletin kasasına giren milyonlarca dolar türkiye büyük millet meclisi'nde verilen önerge ile resmen belgelenmiş. rahmetli özhan canaydın'ın yaptığı ilk anlaşmadan itibaren içine aziz yıldırım ve fenerbahçe yönetimininin de dahil olduğu bir sürü manipülasyon ile her yerinden kırpılan bir arazi üzerinde yolu izi olmayan bir stad yapılmış, bununla da yetinmeyip utanmadan stadın içindeki koltuklardan tutun da reklam gelirlerine kadar pay isteyen ve doymak bilmeyen bu ruh halini ben anlayamıyorum şahsen.
stadyumları sadece beton yığını olarak gören ve bulduğu her fırsatı her anlamda (maddi, manevi, siyasi hesaplar, oylarını artırma vs.) ranta çevirmektan başka bi'şey düşünmeyen siyasetçilerin de (!) taraftarlığı, taraftarın duygusunu, gerek koskoca bir stadın veya sadece bir formanın, armanın bizler için neler ifade ettiğini anlamasını da beklemiyorum zaten. ama şu var, siz siyasetçisiniz, yarın bu gömleğinizi (!) çıkarır başka gömlek giyersiniz, o olmadı başkasını giyersiniz. koltuk neredeyse o gömlektir sizin gömleğiniz. bizim gömleğimiz yok çünkü formamız var, galatasaray'lı doğduk, öyle de kalacağız. gün gelecek siz de gideceksiniz, sanmayın ki ömrünüz boyunca o koltuklarda oturacaksınız. ne siz ne adınız kalacak, kabullenmeniz zor belki ama herkes gider galatasaray kalır. gerçek bu, büyük gerçek, bizim gerçeğimiz ama keşke bu sizin acı gerçeğiniz olmasaydı. ileride bir gün keşke dediğiniz zaman pişmanlık duyarsanız eğer, "duymayın". kalsın içinizde.
neyse diyeti ödeyelim de bitsin artık. azalarak filan da değil hemen bitsin mümkünse.
gırtlağına kadar borca batmış ve futbol tarihimize bir ilk olarak geçecek şekilde "maddi" problemleri yüzünden uefa tarafında avrupa kupalarına alınmayan beşiktaş'ın bu süreçte yeni bir stadyum yapma konusunda bu denli ısrarcı olmaları ilginç. herkes gibi gelen yeni yönetim de beşiktaş'ın maddi olarak ne kadar kötü durumda olduğunu biliyor ve haliyle bu durumda yapacak çok fazla şeyleri de olmadığından gündemi değiştirmek adına devamlı bu olayı kaşıyorlar. en büyük kozları olayı siyasi alana taşımalarıydı; çünkü başbakanın'dan, spor bakanına, eski toki'ciden, futbol federasyonu'na, ne futbolla ne de sporla alakası olmayan bi'dünya - devlet kademelerinde belli yerlere gelmiş ve daha da fazlası için fırsat kollayan - başbakan yancısının ve tabii ki güdümlü medyamızın (kambersiz düğün olur mu?) otomatik olarak kendi yanlarında yer alacağını biliyorlardı ve öyle de oldu.
sözün özü, bu olay iki spor kulübü arasındaki bir mesele filan değil. şu an çatır çatır galatasaray üzerinde siyasi bir operasyon yapılıyor ki bunun nedenlerini bilen biliyor. asıl üzücü olan beşiktaş'ın bu olayda kendini bu şekilde kullandırması ve galatasaray'la olan hesapları bir türlü bitmeyen siyasi (!) kimliğe sahip kişiler ile galatasaray'ı karşı karşıya getirmesi.
şimdi galatasaray tek, siz hepinizsiniz. görelim bakalım ne olacak bu işin sonu ama inşallah bu olay vesile olur da biter artık bu iş. dilerim yönetim de sonucu her ne olursa olsun (gerekirse mecidiyeköy'e dönmeye kadar) geri adım atmaz ve bu iş biter. bıktım artık bu stad işinden, küfür etmekten yoruldum artık, bitsin de işimize gücümüze bakalım. senelerdir aynı hikaye. ne bitmez kuyruk acınız, nefretiniz, kininiz varmış anlamadım gitti. bu stad işinde zaten en büyük zararı gören biziz, devletin kasasına giren milyonlarca dolar türkiye büyük millet meclisi'nde verilen önerge ile resmen belgelenmiş. rahmetli özhan canaydın'ın yaptığı ilk anlaşmadan itibaren içine aziz yıldırım ve fenerbahçe yönetimininin de dahil olduğu bir sürü manipülasyon ile her yerinden kırpılan bir arazi üzerinde yolu izi olmayan bir stad yapılmış, bununla da yetinmeyip utanmadan stadın içindeki koltuklardan tutun da reklam gelirlerine kadar pay isteyen ve doymak bilmeyen bu ruh halini ben anlayamıyorum şahsen.
stadyumları sadece beton yığını olarak gören ve bulduğu her fırsatı her anlamda (maddi, manevi, siyasi hesaplar, oylarını artırma vs.) ranta çevirmektan başka bi'şey düşünmeyen siyasetçilerin de (!) taraftarlığı, taraftarın duygusunu, gerek koskoca bir stadın veya sadece bir formanın, armanın bizler için neler ifade ettiğini anlamasını da beklemiyorum zaten. ama şu var, siz siyasetçisiniz, yarın bu gömleğinizi (!) çıkarır başka gömlek giyersiniz, o olmadı başkasını giyersiniz. koltuk neredeyse o gömlektir sizin gömleğiniz. bizim gömleğimiz yok çünkü formamız var, galatasaray'lı doğduk, öyle de kalacağız. gün gelecek siz de gideceksiniz, sanmayın ki ömrünüz boyunca o koltuklarda oturacaksınız. ne siz ne adınız kalacak, kabullenmeniz zor belki ama herkes gider galatasaray kalır. gerçek bu, büyük gerçek, bizim gerçeğimiz ama keşke bu sizin acı gerçeğiniz olmasaydı. ileride bir gün keşke dediğiniz zaman pişmanlık duyarsanız eğer, "duymayın". kalsın içinizde.
neyse diyeti ödeyelim de bitsin artık. azalarak filan da değil hemen bitsin mümkünse.