6
çok önemli bir tespite konu olan kavram.
özellikle avrupa'daki maçları izledikten sonra pek çoğumuzun buraya gelip "onların oynadığı futbolla bizimki bir mi" diye sormasının aslında önemli nedenlerinden biri de fizik güç farkıdır. aradaki farkın sayısız örneği mevcuttur. en son ve en bariz örneklerinden biri arda turan. galatasaray'da oynarken 60'tan sonra dili dışarıda gezerdi üstelik savunmaya neredeyse hiç yardım etmediği maçlarda bile. fotoğraflara bile gerek yok ki onlar da durumu ortaya koymaya yetiyor. göt göbek almış başını yürümüş üstelik 20'li yaşların başındaki bir oyuncudan söz ediyoruz. ispanya'ya gittiği ilk senede özellikle birkaç ay sonra ciddi kilo verdiğini ve oynadığı maçlarda geriye dönüp top aldığını gözlemledik. ben bizde oynarken arda'nın sağ açığın peşinden koşup yatarak top kazandığı maç hatırlamıyorum ama son birkaç ay içerisinde pek çok kez tanık oldum buna.
çok basit bir başka örnek; avrupa'da uzatmaya giden bir maçta örneğin şampiyonlar ligi finalinde özellikle kanat oyuncularının deparı hiç kesmediğini görüyoruz. 19 mayıs 2012 chelsea bayern munich maçında en vasat oyuncuların bile 120 dakika durmadan koştuğunu hatta çoğu zaman topla gittiklerini görünce insan aradaki farkı daha iyi anlıyor. futbolcu kaslı olmak zorunda değil ama çalışmak zorunda. fizik eksiğini kondisyonla kapatmak zorunda en kötü. ama çalışmayınca ne fizik oluyor ne kondisyon. hiçbir oyuncu cristiano ronaldo gibi günde 500 mekik çekmek zorunda değil, yahut fildişi sahillerinde doğmak zorunda değil. ama futbolcu fiziğine sahip olmak zorunda. çalıştığı takdirde aksi mümkün değil zaten. mesela sergen yalçın'ımız vardi bizim. sezon başı kamplarında 5-10 kilo fazlası olurdu. hani şu ünü sadece türkiye ile sınırlı kalmış raket sol ayaklı topçudan bahsediyorum.
nefret ettiğimiz, kovaladığımız guus hiddink milli takımın başındayken "salonda çalışacak oyuncu bulamıyorum" diyordu. çarpıcı başka bir şey daha söyledi: "milli takımda kalça kasını şu ana kadar hiç çalıştırmamış oyuncular var".
türkiye liglerinde oynayan oyuncular ile avrupa'dakilerin çok farkı vardır burası kesin. ancak yetenek ve teknik kapasite konularında pek bir fark olmadığını oraya uyum sağlayan lejyonerlerden yahut türk olup avrupa'da futbola başlayan gurbetçilerden anlayabiliyoruz. ama fizik güç olarak aralarında dağlar var. tesis aynı tesis, program aynı program, peki aradaki bu uçurumun nedeni ne?
özellikle avrupa'daki maçları izledikten sonra pek çoğumuzun buraya gelip "onların oynadığı futbolla bizimki bir mi" diye sormasının aslında önemli nedenlerinden biri de fizik güç farkıdır. aradaki farkın sayısız örneği mevcuttur. en son ve en bariz örneklerinden biri arda turan. galatasaray'da oynarken 60'tan sonra dili dışarıda gezerdi üstelik savunmaya neredeyse hiç yardım etmediği maçlarda bile. fotoğraflara bile gerek yok ki onlar da durumu ortaya koymaya yetiyor. göt göbek almış başını yürümüş üstelik 20'li yaşların başındaki bir oyuncudan söz ediyoruz. ispanya'ya gittiği ilk senede özellikle birkaç ay sonra ciddi kilo verdiğini ve oynadığı maçlarda geriye dönüp top aldığını gözlemledik. ben bizde oynarken arda'nın sağ açığın peşinden koşup yatarak top kazandığı maç hatırlamıyorum ama son birkaç ay içerisinde pek çok kez tanık oldum buna.
çok basit bir başka örnek; avrupa'da uzatmaya giden bir maçta örneğin şampiyonlar ligi finalinde özellikle kanat oyuncularının deparı hiç kesmediğini görüyoruz. 19 mayıs 2012 chelsea bayern munich maçında en vasat oyuncuların bile 120 dakika durmadan koştuğunu hatta çoğu zaman topla gittiklerini görünce insan aradaki farkı daha iyi anlıyor. futbolcu kaslı olmak zorunda değil ama çalışmak zorunda. fizik eksiğini kondisyonla kapatmak zorunda en kötü. ama çalışmayınca ne fizik oluyor ne kondisyon. hiçbir oyuncu cristiano ronaldo gibi günde 500 mekik çekmek zorunda değil, yahut fildişi sahillerinde doğmak zorunda değil. ama futbolcu fiziğine sahip olmak zorunda. çalıştığı takdirde aksi mümkün değil zaten. mesela sergen yalçın'ımız vardi bizim. sezon başı kamplarında 5-10 kilo fazlası olurdu. hani şu ünü sadece türkiye ile sınırlı kalmış raket sol ayaklı topçudan bahsediyorum.
nefret ettiğimiz, kovaladığımız guus hiddink milli takımın başındayken "salonda çalışacak oyuncu bulamıyorum" diyordu. çarpıcı başka bir şey daha söyledi: "milli takımda kalça kasını şu ana kadar hiç çalıştırmamış oyuncular var".
türkiye liglerinde oynayan oyuncular ile avrupa'dakilerin çok farkı vardır burası kesin. ancak yetenek ve teknik kapasite konularında pek bir fark olmadığını oraya uyum sağlayan lejyonerlerden yahut türk olup avrupa'da futbola başlayan gurbetçilerden anlayabiliyoruz. ama fizik güç olarak aralarında dağlar var. tesis aynı tesis, program aynı program, peki aradaki bu uçurumun nedeni ne?