688
bugün havalimanı - aksaray metrosunun ataköy durağında beklerken ve gazete okuyorken yanıma bir bey amca oturdu. okuduğum spor sayfasına göz attıktan sonra, "kim olacak şampiyon?" dedi gülümseyerek. "allah'ın izniyle galatasaray." diye cevap verdim. temkinli konuştuğumu görünce, "korkma, bırakmaz aslanlar artık, ben de galatasaraylıyım." dedi.
sonrasında futbolun genel seyrinden konu açıldı. bize bile artık eskisi kadar tat vermediğini, kendi zamanında kimbilir ne kadar da güzel bir oyun olduğunu söyledim. "tabi başkaydı bir zamanlar. ben de top oynadım kasımpaşa'da iki sene." dedi. aklıma hemen o soru geldi: "metin oktay'ı oynarken gördünüz mü yani?"
soruyu duyar duymaz kısık gözlerinde gördüğüm ışıltı ve anlatmaya başladığı anda kurduğu cümlelerdeki heyecan gözlerimdeki nemlenmenin müsebbibiydi. anlatmaya başlarken toparladı kendini. düzeltti. sanki o koca ihtiyar amcanın karşısındaydı metin oktay. hala o saygıyı gösteriyordu taçsız kral'a. "gayet tabi. aynı zamanın futbolcusuyduk."
metro geldi. normalde forum istanbul'da inecektim. fakat bey amca başlayınca metin oktay'dan ve o dönemden anlatmaya, inmek fikri aklımdan uçup gitti. şansıma aksaray'a kadar devam etti yolculuk. o yarım saat içinde büyülenmiş bir vaziyette dinledim bey amcayı. "keşke semt olanına değil de şehir olanına gitseydik bu aksaray'ın. saatlerce anlatsaydı." dedim içimden.
inince elini öptüm ve vedalaştık. bu vedalaşma hüznünü en son ne zaman yaşadığımı dahi hatırlamıyorum. sanki ihtiyar amcadan değil de yıllardır rüyalarımızda yaşattığımız metin oktay'dan ve dönemin diğer kahramanlarından ayrılıyordum. tarihten kopuyordum. oturdum geri metroya. dünyanın en şanslı ve en buruk insanı bendim o an.
çok geç doğmuşum be. çok fazla geç. 14 senelik fetret devrinin 13. senesinde ölseydim, o şampiyonluk gününü dahi göremeseydim de seni bir kez olsun izleyebilseydim...
sonrasında futbolun genel seyrinden konu açıldı. bize bile artık eskisi kadar tat vermediğini, kendi zamanında kimbilir ne kadar da güzel bir oyun olduğunu söyledim. "tabi başkaydı bir zamanlar. ben de top oynadım kasımpaşa'da iki sene." dedi. aklıma hemen o soru geldi: "metin oktay'ı oynarken gördünüz mü yani?"
soruyu duyar duymaz kısık gözlerinde gördüğüm ışıltı ve anlatmaya başladığı anda kurduğu cümlelerdeki heyecan gözlerimdeki nemlenmenin müsebbibiydi. anlatmaya başlarken toparladı kendini. düzeltti. sanki o koca ihtiyar amcanın karşısındaydı metin oktay. hala o saygıyı gösteriyordu taçsız kral'a. "gayet tabi. aynı zamanın futbolcusuyduk."
metro geldi. normalde forum istanbul'da inecektim. fakat bey amca başlayınca metin oktay'dan ve o dönemden anlatmaya, inmek fikri aklımdan uçup gitti. şansıma aksaray'a kadar devam etti yolculuk. o yarım saat içinde büyülenmiş bir vaziyette dinledim bey amcayı. "keşke semt olanına değil de şehir olanına gitseydik bu aksaray'ın. saatlerce anlatsaydı." dedim içimden.
inince elini öptüm ve vedalaştık. bu vedalaşma hüznünü en son ne zaman yaşadığımı dahi hatırlamıyorum. sanki ihtiyar amcadan değil de yıllardır rüyalarımızda yaşattığımız metin oktay'dan ve dönemin diğer kahramanlarından ayrılıyordum. tarihten kopuyordum. oturdum geri metroya. dünyanın en şanslı ve en buruk insanı bendim o an.
çok geç doğmuşum be. çok fazla geç. 14 senelik fetret devrinin 13. senesinde ölseydim, o şampiyonluk gününü dahi göremeseydim de seni bir kez olsun izleyebilseydim...