8
neden caferağa ?
çünkü "asimetrik savaş" için daha uygun bir yer yok. kavramı fazla esnettiğimin farkındayım, ilk tercihim "dördüncü nesil savaş" olacaktı aslında, çünkü bildiğin terörizmi kullanıyor adamlar o yuvada, fakat mücadele hukukuna ve kültürüne uygun davranmadıkları için daha cazip geldi asimetrik olanı.
sen geleceksin, hemen her ortamda avrupa'nın en büyük ve modern salonlarından birini yapmakla övüneceksin, sonra da ahırdan bozma caferaga'da maç oynatacaksın. hayır rakibine olan saygını geçtim, kendi oyuncularına, senin formanı temsil edenlere yapılan nasıl bir saygısızlıktır bu, örneği yok. lakin tabii ki bu durum sebepsiz değil, zira daha önce de bahsettiğim üzere, karşı yakanın kültürü makyavelizm üzerine oturtulmuş, onların düsturunda başarıya giden her yol mübah..
geçtiğimiz sezonki final serisinden önce, takımı caferağa'daki son idmanından önce ziyaret ettiğimizde, ceyhun hoca ile "topyekün savaş" konsepti üzerine konuşmuştuk. rakibin bu çirkef tavırlarına karşın ayakta durabilmek için, aynen cem akdağ'ın takımın başında olduğu zaman gibi tek yumruk bir bütünleşmenin galibiyeti getireceğine dair inancımı paylaşırken, bizlerin de tribünde belli yerlerde onların yanında olacağımızın sözünü vermiştim.
alaniyetle hakkımızın gasp edildiği geçtiğimiz sezonki final serisinin son maçının ardından, takımın bu sezonu onur mücadelesine çevirerek, her bir maçı fenerbahçeyi beklercesine oynayacağını umarken, karşılaştığımız durum ise tam anlamıyla bir hayal kırıklığı olmuştur. son periyodunda tek haneli farklara rağmen bırakılan fenerbahçe maçının ardından, eurolig müsabakasında en kritik anlarda atılan geri adım, belki de tarihte hiç olmadığı kadar taraftar ile kendi armasını taşıyan takımının arasını açmıştır.
bizlerin inanmak için tek bir hamlesini beklediği takımımızın, caferağada iki gün arayla yaşattığı kırıklık ise tarifi imkansız hasarlar yaratmıştır. kendileri uğruna polisin çirkin saldırılarına maruz kalmış taraftarı için bile ortaya yürek koyamayan bu takım, başta idarecileri, sonra teknik ekibi en son da oyuncularıyla beraber hatırlanmak istenmeyen bir sezonun daha altına imzasını atmıştır.
caferağadaki son maça kırmızı gömleğiyle gidecek kadar bu takıma inanan ben bile kararsızlık yaşarken, hayatımda ilk defa kimseye bu akşam salona gelin diyemem, ve fakat şunu da unutmam ki;
"tükenmez umudum, varsa sarı kırmızı formasında" !
"münakaşada zafer mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir."
kendisinin cemil meriç'in bu mottosunu içselleştirdiğini düşündüğüm ceyhun yıldızoglu için artık çok geç olsa da, başta federasyon olmak üzere ülkedeki tüm basketbol odaklarını asimetrik bir şekilde aleyhimize kullanabilen karşı yakaya karşı oynacaksak da, en nihayetinde hatırlanmalıdır ki;
"üstündeki forma güç verir size,
hakkını verin sadece".
ve galatasaray ulan !
çünkü "asimetrik savaş" için daha uygun bir yer yok. kavramı fazla esnettiğimin farkındayım, ilk tercihim "dördüncü nesil savaş" olacaktı aslında, çünkü bildiğin terörizmi kullanıyor adamlar o yuvada, fakat mücadele hukukuna ve kültürüne uygun davranmadıkları için daha cazip geldi asimetrik olanı.
sen geleceksin, hemen her ortamda avrupa'nın en büyük ve modern salonlarından birini yapmakla övüneceksin, sonra da ahırdan bozma caferaga'da maç oynatacaksın. hayır rakibine olan saygını geçtim, kendi oyuncularına, senin formanı temsil edenlere yapılan nasıl bir saygısızlıktır bu, örneği yok. lakin tabii ki bu durum sebepsiz değil, zira daha önce de bahsettiğim üzere, karşı yakanın kültürü makyavelizm üzerine oturtulmuş, onların düsturunda başarıya giden her yol mübah..
geçtiğimiz sezonki final serisinden önce, takımı caferağa'daki son idmanından önce ziyaret ettiğimizde, ceyhun hoca ile "topyekün savaş" konsepti üzerine konuşmuştuk. rakibin bu çirkef tavırlarına karşın ayakta durabilmek için, aynen cem akdağ'ın takımın başında olduğu zaman gibi tek yumruk bir bütünleşmenin galibiyeti getireceğine dair inancımı paylaşırken, bizlerin de tribünde belli yerlerde onların yanında olacağımızın sözünü vermiştim.
alaniyetle hakkımızın gasp edildiği geçtiğimiz sezonki final serisinin son maçının ardından, takımın bu sezonu onur mücadelesine çevirerek, her bir maçı fenerbahçeyi beklercesine oynayacağını umarken, karşılaştığımız durum ise tam anlamıyla bir hayal kırıklığı olmuştur. son periyodunda tek haneli farklara rağmen bırakılan fenerbahçe maçının ardından, eurolig müsabakasında en kritik anlarda atılan geri adım, belki de tarihte hiç olmadığı kadar taraftar ile kendi armasını taşıyan takımının arasını açmıştır.
bizlerin inanmak için tek bir hamlesini beklediği takımımızın, caferağada iki gün arayla yaşattığı kırıklık ise tarifi imkansız hasarlar yaratmıştır. kendileri uğruna polisin çirkin saldırılarına maruz kalmış taraftarı için bile ortaya yürek koyamayan bu takım, başta idarecileri, sonra teknik ekibi en son da oyuncularıyla beraber hatırlanmak istenmeyen bir sezonun daha altına imzasını atmıştır.
caferağadaki son maça kırmızı gömleğiyle gidecek kadar bu takıma inanan ben bile kararsızlık yaşarken, hayatımda ilk defa kimseye bu akşam salona gelin diyemem, ve fakat şunu da unutmam ki;
"tükenmez umudum, varsa sarı kırmızı formasında" !
"münakaşada zafer mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir."
kendisinin cemil meriç'in bu mottosunu içselleştirdiğini düşündüğüm ceyhun yıldızoglu için artık çok geç olsa da, başta federasyon olmak üzere ülkedeki tüm basketbol odaklarını asimetrik bir şekilde aleyhimize kullanabilen karşı yakaya karşı oynacaksak da, en nihayetinde hatırlanmalıdır ki;
"üstündeki forma güç verir size,
hakkını verin sadece".
ve galatasaray ulan !