732
daha önce de defalarca söylediğim gibi beşiktaş'a en büyük zararı veren topluluk, oluşum.
4 sene beşiktaş'ta okumuş 2 sene ikamet etmiş biri olarak kendilerine karşı nötrken hatta semtine dolayısıyla takımına sempati duyuyorken ciddi anlamda nefretimi kazanmışlardır.
ot, hap, abartılı alkol benzeri bir sürü şey alarak maça giderler avazları çıktığı kadar bağırırlar maçı bile takip etmezler. top rakipteyken ve baskı altındayken "kartal go go go" tezahüratı yapacak kadar taraftarlıktan bihaberlerdir. taşkınlıklardan, her maç dakikalarca edilen küfürlerden kulüplerine verdikleri zararlar hep fazla olmuştur. maçın içinde olup takımı ve hakemi baskı altına almak şöyle dursun daha çok yüreklendirir, hırslandırır, motive ederler. van depremi için güya sosyal mesaj verdikleri maçta rakip takım oyuncularına atmadıkları madde etmedikleri küfür kalmayan insanlar yine bunlardır.
ben kolay kolay birkaç olayı bir topluluğa mal etmem kendimce. fenerli de olsa, beşiktaşlı da olsa fark etmez savunurum. ama bunlar için söylediklerim ne bir maç için ne bir sezon için geçerli. bunlar hep böyleler.
kendilerinden nefret etmemin asıl sebebi istanbul'un bana göre en güzel semtine de zarar vermeleri. üstelik kendi evleri, kendi yuvaları olmasına rağmen. çarşıya bir girersin maç günü her taraf bira kutusu doludur. yerler çöpler pisliklerle dolar. taşkınlıklar, küfürlü tezahüratlar, bazı derbilerde kırılan dükkan camları vs. o kadar çok şey var ki biriken. o kadar çok şey var ki dile getirilmesi gereken...
sonuç olarak bu oluşum taraftarlığın ne demek olduğunu bilmeyen bir topluluktur. hoş bizim ülkemizde taraftar nasıl olunur bilen herhangi bir grup yok daha. ama inanıyorum ki bir gün olacak. yine de bu topluluktan hiç ama hiç umutlu değilim.
not: en sinir olduğum şey de "ne güzel taraftar bunlar ne güzel mesajlar veriyorlar" diyen embesillerin varlığıdır. daha centilmenliği, insan gibi davranmayı, spor ahlakını bilmeyen bir insan topluluğuna özenilmez. yadırganır, acınır, üzülünür. bu kadar.
4 sene beşiktaş'ta okumuş 2 sene ikamet etmiş biri olarak kendilerine karşı nötrken hatta semtine dolayısıyla takımına sempati duyuyorken ciddi anlamda nefretimi kazanmışlardır.
ot, hap, abartılı alkol benzeri bir sürü şey alarak maça giderler avazları çıktığı kadar bağırırlar maçı bile takip etmezler. top rakipteyken ve baskı altındayken "kartal go go go" tezahüratı yapacak kadar taraftarlıktan bihaberlerdir. taşkınlıklardan, her maç dakikalarca edilen küfürlerden kulüplerine verdikleri zararlar hep fazla olmuştur. maçın içinde olup takımı ve hakemi baskı altına almak şöyle dursun daha çok yüreklendirir, hırslandırır, motive ederler. van depremi için güya sosyal mesaj verdikleri maçta rakip takım oyuncularına atmadıkları madde etmedikleri küfür kalmayan insanlar yine bunlardır.
ben kolay kolay birkaç olayı bir topluluğa mal etmem kendimce. fenerli de olsa, beşiktaşlı da olsa fark etmez savunurum. ama bunlar için söylediklerim ne bir maç için ne bir sezon için geçerli. bunlar hep böyleler.
kendilerinden nefret etmemin asıl sebebi istanbul'un bana göre en güzel semtine de zarar vermeleri. üstelik kendi evleri, kendi yuvaları olmasına rağmen. çarşıya bir girersin maç günü her taraf bira kutusu doludur. yerler çöpler pisliklerle dolar. taşkınlıklar, küfürlü tezahüratlar, bazı derbilerde kırılan dükkan camları vs. o kadar çok şey var ki biriken. o kadar çok şey var ki dile getirilmesi gereken...
sonuç olarak bu oluşum taraftarlığın ne demek olduğunu bilmeyen bir topluluktur. hoş bizim ülkemizde taraftar nasıl olunur bilen herhangi bir grup yok daha. ama inanıyorum ki bir gün olacak. yine de bu topluluktan hiç ama hiç umutlu değilim.
not: en sinir olduğum şey de "ne güzel taraftar bunlar ne güzel mesajlar veriyorlar" diyen embesillerin varlığıdır. daha centilmenliği, insan gibi davranmayı, spor ahlakını bilmeyen bir insan topluluğuna özenilmez. yadırganır, acınır, üzülünür. bu kadar.